Türkiye'de olan cemaatler,şeyhler,müritler bataklığına bir bakalım. Nakşibendi Türkiye'de faal olan en büyük tarikatlardan bir tanesidir.En fazla kolu bulunan ve müridi olan bu tarikat.Türk siyasetinde de oldukça etkilidir.
Bir çok kolu vardır hepsinden teker teker bahsedemem ancak en ünlü olanına bir bakalım. İsmailağa hem sünni hem tasavvufi bir cemaattir. Bu ekole göre şeyh , veli gibi mana aleminde dolaşan adamlara sorgusuz bir iman vardır.
Rivayetlerle ve uydurdukları diğer dini kaynaklara göre falanca hazretlerini kaynak göstererek istedikleri gibi din yapısı inşa ederler. Şeyhlerinin sözlerini Allah’ın sözleri olarak kabul ettikleri için dini kaynak olarak kabul ederler.
Söz konusu videoyu izlersek onların şeyhlerinin önünde nasıl eğilip “Merhametiniz sayesinde ayakta duruyoruz” dediğini görebiliriz. Burada yine Kuran’ın muhteşem sosyolojik çıkarımlarından bir tanesini örnek vereceğim.
“Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka ilahlar edindiler. Oysa, o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.” (Yasin Suresi 74-75)
Kula kulluk yapan bu zihniyet İslam’ın bir parçası değildir. Cahil bırakılan ve biat kültürüyle yetiştirdikleri müritleriyle İslam’a en çok zarar veren bu yapıyla sonuna kadar fikri mücadelemizi sürdüreceğiz.
Biat kültürüyle yetişen vasıfsız Müslüman toplumu bunların ürünüdür. Mahmut Efendi dedikleri ise bin yıllardır İslam’ın içeresine enjekte edilmiş şeyhlerin günümüz versiyonudur. Allah’ın dinini kullanarak , dini duyguları sömürerek , zulüm ederek saltanat yaşarlar.
“Allah’ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih’i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah’tan başkasına ibadet/kulluk etmemeleri emredilmişti. O'ndan başka tanrı yoktur. O, eş koştukları kimselerden de çok Yücedir” (Tevbe 31)
Ayet açık açık din adamlarını rab edinmeyin demesine rağmen din adamlarını put ediniyorlar. Kitabın yapmayın dediği her şeyi alenen yapıyorlar. İnandık dedikleri kitabı okuyup uygulayamıyorlar bile.
Tasavvuf inancının bulunduğu her cemaat her tarikat böyledir. Bir farkı yoktur pagan saçmalıklarını İslam’a uyarlayıp size din diye satarlar. Size dediklerime koşulsuz inanın demiyorum. Sizi Kuran ile bu adamlarının inancını karşılaştırmaya davet ediyorum.
Din adeta bu adamların tekeline girmiş ve her yerde bu adamların doğruları İslam adı altında size yutturuluyor. Tüm bunları hoşgörü anlayışı ile kamufle etseler de verdikleri zarar bu anlayışın yanında kocamandır.
Tasavvuf uygulayıcıları, atalarından miras kalan geleneklere hiçbir akılsal kritere dayanmadan uyarlar. Tarikatların bu tabileri, tasavvuf büyüklerinin ne kadar zeki, ne kadar üstün ahlaklı olduklarına dair hikâyeler anlatarak bağlılıklarını meşrulaştırmaya çalışırlar.
Bu anlayışa göre tarikat alimleri her şeyi düşünmüştür ve onlara uymak yeterlidir. Onların karar verdiği bir konuda düşünmek, tartışmak, sorgulamak edepsizliktir
Tasavvuf düşüncesinin en ünlü ve en etkili olmuş kişisi Muhyiddin İbn Arabi’dir. İbn Arabi şöyle diyor: “Allah
beni över, ben de Onu. O bana kulluk eder, ben de Ona. Bir halde ben Onu ikrar ederim, eşyadaki çokluk ve değişikliği görünce de inkar ederim” (Fususul Hikem)
İbn Arabi, buna benzer ifadelerinin olduğu kitabının kendisine Peygamberimiz tarafından verildiğini ifade etmiştir.Birçok tarikat bağlısı, kendi anlayışları dışındakileri kolayca “kâfir” ilan eder.
İslam açısından asla kabul edilemeyecek Arabi’nin ve diğer tarikat ile tasavvuf önde gelenlerinin alıntıladığımıza benzer sözlerini ise yorumlayarak kurtarmaya çalışırlar ve bu sözleri eleştirenleri “anlayışı kıt” olmakla ve bu şahısların derinliğini kavrayamamakla eleştirirler.
Ne yazık ki tarikat ve tasavvuf bağlılığı, anlayışları bu kadar köreltmiştir. Kuran adına bahsedilene benzer sözleri eleştirmesi gerekenler, bu şahısların hatırına, bu sözleri İslami anlayışın bir parçası gibi gösterir.
Rabbinizden size indirilene uyun. O’ndan başka evliyaların ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz. (7- Araf Suresi 3)
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Türkiye ,son yıllarda TL değerini korumak için 140 milyar dolar rezervini eritmiş. Gelinen noktaya bakarsak bu parayı gerçekten de bir hiç uğruna harcadıklarını görüyoruz. Doları 5-6 seviyelerinde baskılamak için harcadıkları eforun tamamen bir israf olduğunu görüyoruz.
Dolar kuruna böyle müdahale edeceklerine o parayla çok büyük işler başarabilirlerdi. Kısa vadeli günü kurtarma hamleleri yerine 5 yıllık ekonomi planları yapılmalıydı. Devlet kaynaklarını yağma ve talan edenler ise bu durum karşısında suskun.
Hala günü kurtarma hamleleri görüyoruz ileriye dönük reformlar değil. Piyasanın yarın faiz artışı beklentisi var ve faiz artmaz ise doların hızlı yükselişlerini tekrar izleyeceğiz. Faiz arttırmak gibi günü kurtarmalık hareketler doların düşüşünü kısa bir süre sağlar.
Dünya için büyük bir tehlike olan spirütüalzmin/mistiszm Türk-İslam versiyonu olan tasavvuf zehrinden bahsedeceğim. Aslında bu öğretinin İslam ile taban tabana zıt olmasına rağmen bu halka nasıl zerk edildiğini dilim döndüğünce anlatacağım.
Mistisizmde amaç ideal edilen şeye ulaşmak, kendin aşarak onla bir olmaktır. Mistisizmin bu öğretisi çeşitli insanlar tarafından İslama tasavvuf adı altında uyarlanmıştır. İslam’da ideal edilen şey ise Allahtır.
Budizm’de Nirvana, Hinduizm’de Brahma olduğu gibi dinlere göre farklı isimler alsa da temelde amaç aynıdır. Yokluğa ulaşmak ve bunun için ise nefsi terbiye etmek, kalbi temizlemek, ruhu yüceltmek.