📌Kadınların tarih boyunca geçtikleri zorlu denemeler üzerine hoşunuza gitmeyecek bir makale...
Eski çağlarda bir kadın erkek libidosu yüzünden tecavüze uğrayıp zarar gördüğünde ailesine tazminat ödenirdi ve çok nadir de olsa kayıp durumunda tazminat kadının kendisine verilirdi.
Bu ona “artık şikayet edecek bir durumun kalmadı” demekten farksızdı. Genellikle kıza tecavüz edilir ve karşılığında para verilirdi. Böylece kadın değerini kaybeder ve fahiselige zorlanırdı çünkü erkek egemen toplum kıyaslanmayı sevmez ve kadını kirli olarak lanse ederdi.
Yalnız bu ancak şehirlerde, yöneticilerin ve devletin olduğu daha medeni yaşam şartlarında oluşabilecek bir kurgu. Fuhuşun yaygın olduğu toplumlar, erkek dürtüsünün meşruluğunun ve erkeklerin bu dürtülerini doyurmak için kadın bedenini kullanma hakkının sorgulanmadığı ülkelerdir.
Bunun kadınlara yapılan bir saygısızlık olduğu gerçeğini anlamak gerekli!
Bu durumun tersiyse söz konusu bile değil! Kadın libidosu hiçbir zaman meşru görülmüyor ve bastırılamaz nitelikte olduğu düşünülmüyor.
Bugün bile erkeklere biraz düşkün olan kadın hemen ‘erkek hastası-nemfoman’ damgası yiyor, hatta ileri gidilip, evli olup da erkek fahişelere(bulabilirse) giden bir kadın düşünülemez bile!
Yahut hiç tanımadığı bir erkeğe mesaj atıp veya yanına gidip “Çok hoşuma gittin, sen de istersen karşılığını veririm” diyen bir kadın düşünebilir misiniz? İmkansız ama tam tersi daima mümkün.
Erkek egemen toplumda herkes kadının libidosunun önemsiz olduğu ve kolay kontrol edilebileceğini halka her anlamda aşılıyor. Bunu bize kim söylüyor? Erkekler! Oysa hiçbir donemde kanıtlanmamış, öte yandan kızlara hep arzularını başka yöne aktarmaları, maskelemeleri öğretiliyor.
Bunun karşısında oğlanlarda cinsel arzular övülüyor, takdir görüyor! İşte burada devasa bir çelişki var. Bir taraftan erkeklerin mantıklı ve kişisel denetimi yüksek yapısına karşılık, “kadın doğasının” yola getirilmesi, dizginlenmesi ve düzeltilmesi gerektiği dikta ediliyor.
Diğer taraftan erkek için zaten böyle bir şey istenmiyor çünkü dizginlenmez olduğu söyleniyor. Erkektir yapar, bir anlık hisle yapar! Şeytana uyar yapar, alkollüdür yapar, kıravat takar indirim alır. Kılıf hazır.
Tüm bunlar bir yana hayatın tokadını yemiş, kimsesiz erkeklerin sıkıntısını teselli etmek için merhamet meleklerine ihtiyacı var. Ya kimsesiz kadınların? Beğenilmeyen, sakat veya yalnız kadının gereksinimlerini neden kimse düşünmüyor? Daha da kötüsü alay konusu oluyor.
Fahişelikte olduğu gibi tecavüz konusunda zihinsel ve sosyal engellere geliyor. Yani kadının tecavüze uğraması yakın zamanda abisine ve babasına karşı işlenmiş suç olarak görülüyordu! Burada karşımıza çıkan bir başka tezat da eski zamanlarda kadınların kendi istekleriyle
bedenlerini satmayı seçtikleri görüsünün varlığını iddia eden kimselerdir. Bu görüşün basit antiteziyse kadınların kendilerini satma haklarını söylemek, erkeklerin onları satın alma hakkı olduğunu maskelemekten başka bir şey değildir.
Not: Köleliğin sözde 100 yıl önce yokoldugu görüşü Kocaman bir yalan. Çünkü halen dünyada köleleştirilen, kadın, erkek, trans birçok insan var. Bu insanlar zorunlu olarak toplum, kültür ve yasalar, önyargılar tarafından bu yola itiliyor.
Bizse kalemimizi, kitaplarımızı, özgür düşüncelerimizi bu algıları ve geri kafaları yıkmak için kullanacağız ve bu aklını kiraya vermiş kimseleri uzun vakit rahatsız etmeye devam edecek. Tarih ve sanatla kalın😊🌸
Genel tarihi başvuru kitabı: “Kadınların En Güzel Tarihi”
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
📌10 bin üzerinde Türk öldürüldü. Paralarını sakladığı şüphe edilen tutsaklar işkence edildi. Kolları ve bacakları kesildi ve ateşin üzerinde yavaş yavaş kızartıldılar. Hamile olan kadınların karınları kesildi, kafaları kesildi ve köpek kafaları bacaklarının arasına sokuldu...
Cumadan pazara kadar hava çığlık sesleriyle doluydu. Bir Yunan 90 kişiyi öldürdüm diye övünüyordu. Yahudi topluluğu da sistemli bir şekilde işkenceden geçirildi...
Haftalarca aç bırakılan Türk çocukları çaresiz yıkıntıların arasında koşarken Yunanlar tarafından yere atıldılar sonra vuruldular. Su kuyuları cesetlerle dolduruldu...
📌19. yüzyıl efsanesine göre yalan ve gerçek bir gün buluşurlar. Yalan doğru söyler ve "bugün hava çok güzel” der. Gerçek ona bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir ve doğru söylemesine şaşırmıştır.
Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte zaman geçirirler. Yalan hep doğru söylemektedir.
Yalan; "su çok güzel, birlikte banyo yapalım!" der. Gerçek, bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur, su gerçekten çok güzeldir. Ona inanıp soyunur ve yüzmeye başlarlar.
Yalan bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçıp kayıplara karışır. Kızgın gerçek, kuyudan çıkar yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider. Dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadır.
Evliya Çelebi, Seyahatnáme’sinin birinci cildinde her meslek grubunu ayrı ayrı anlattığı ve İstanbul’un esnaf tarihi bakımından bugün en önemli kaynak kabul edilen
bu geçit resmi bahsinde, eşcinsellerin yürüyüşünü bugünün Türkçesi ile şöyle yazıyor: "Pasif dilber eşcinsel esnafı: Bunlar, evsiz-barksız 500 kişidir. Kendi kadir ve kıymetlerini bilmeyip Bábulluk’ta, Kalatyonoz’da, Finde’de, Kumkapı’da, San Pavlo’da, Meydancık’ta,
Kiliseardı’nda ve Tatavla’da málum işin yapıldığı yerlerde boğaz tokluğuna çalıştıkları sırada avlanıp Subaşı’nın (yani, o zamanın polis müdürünün) tuzağına düşer ve deftere kaydedilirler. İşte, sözü edilen bu kişiler geçit resminde Subaşı ile şakalar ederek yürürler.
Muhtemelen Muhteşem Yüzyıl’dan aşina olduğumuz Burak Özçivit’in oynadığı olası Bali Bey’in adının geçtiği bir vaka Osmanlı içerisindeki egzotik olaylardan biridir.
Osmanlı tarihi savaşlar, büyük zaferler, taht kavgalarının yanında büyük skandallar ile de biliniyor. Bu skandallardan birisi de Yavuz Sultan Selim dönemine dayanan jigolo olayının ortaya çıkışıdır.
Yasak aşklar ve seks skandalları, tarihin her döneminde yaşanmıştır. Osmanlı da bitmek bilmeyen skandallardan nasibini yeterince almıştır. Osmanlı’da ilk kez "jigolo" olarak kayıtların tutulduğu olay Yavuz dönemi kadar geriye gider.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Oğlancılık serisinin ikinci floodu.
“Yavuz Sultan Selim’in yazdırdığı kamasutra benzeri seks kitabı”
Yavuz Sultan Selim dönemin şeyhülislamı Kemal Paşazade’ye bir seks kitabı yazdırmış. Osmanlı döneminde padişahların gerek yazdırdığı gerek çevirtip okuttuğu bu kitaplara bahname (kamasutra benzeri kitaplar) ismi verilmekte. Bahnamelerde küçük uzuvların nasıl büyüyeceğinden,
gebelik pozisyonlarına kadar farklı konular işlenmekte. Yavuz Sultan Selim’in yazdırdığı bahname bu konuların dışında oğlancılığa dair bir çok minyatür barındırmakta. (elbette diğer bahnamelerde de oğlancılıkla ilgili minyatürker ve metinler bulunmaktadır.)
Dönem şartlarında oğlancılık olarak adlandırılır. Osmanlı sınırları içerisinde yaşamış eşcinsellerin yaşam biçimidir. Eski adlandırmada (lûtîlik), pasif gey erkekler (lûtî) olarak tanımlanmış,
yine bireyler arasındaki ilişkiden gulâmperestlik olarak bahsedilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda seks işçisi erkeklere "hîz oğlanı" denir ve "hîz"ler devlet tarafından kayıt altına alınırlardı.
Hayatını bu işten kazanan erkekler "defter-i hîzán" adlı kütüğe yazılırlardı. Murat Bardakçı’nın araştırmasına göre “Gay’ler eskiden esnaftan sayılır ve padişahın huzurunda yapılan resmigeçitlere bile katılırlardı.”