24 Türk Lehçede Yeni Yıl Kutlaması:
Altay Türkçesi: Slerdi cangı cılla utkup turum!
Azerbaycan Türkçesi: Yeni iliniz mübarek olsun!
Başkırt Türkçesi: Hizzi yangı yıl menen kotlayım!
Çuvaş Türkçesi: Sene sul yaçepe salamlatap!
Füyu Kırgızcası: Naa cılıngar guttug bolsun!
+++
GÜNEŞ KURSU
Güneş Kursu, genellikle Hitit uygarlığına ait bir eser olarak kabul edilir ve çoğumuzda Ankara ve Anadolu çağrışımlarını uyandırır. Bulunduktan sonra ilk kez Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi tarafından sembol olarak benimsenen, Ankara Üniversitesi kurulunca da+++
Üniversitenin sembolü olarak kabul edilen Güneş Kursu, Atatürk’ün emriyle 1935 yılında Alacahöyük’te başlayan kazılarla açığa çıkartılmıştır, Hitit öncesi döneminin yani Hatti döneminin bir eseri olduğu belirtilen Güneş Kursu, tunçtan yapılmış olup günümüzden yaklaşık +++
4250 sene önce dini merasimlerde kullanılmıştır.
Güneş Kursu’nu oluşturan yuvarlak, dünyayı ya da güneşi temsil etmektedir. Altta, iki adet boynuza benzer çıkıntının ne olduğu ise kesin olarak henüz bilinmemektedir. Üzerinde yer alan çıkıntılar ise doğanın çoğalmasını, +++
Atatürk'ü ağlarken tarih çok ender tespit etmiştir. 25 yıllık araştırmacıyım, 7 tespitim oldu. İlki Çanakkale'de topçu atışımız başladığı sırada döktüğü gözyaşıdır, bir diğeri ise hepimizin bildiği bir hikâye ama ben yine de anlatacağım. +++
O günün Ankara'sı kurak, çorak bir köy.Çankaya'dan meclise gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir tek iğde ağacı varmış.Atatürk o iğde ağacının önünden geçişlerinde arabasını durdururmuş,inermiş ve o iğde ağacına selam verirmiş."Aman demişler paşam ne yapıyorsunuz böyle?"++
"E, o demiş yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi. En az diğer neferler kadar bunun da selama hakkı var ". Yani "Niye şaşırıyorsunuz?" der gibiymiş.
Ve bir gün yanında bulunan arkadaşına "İşte bu benim..." derken bi de bakıyor ağaç yok ortada+++
🤣Hırsız gece gireceği evin keşfini yapmış, oradan girerim, buradan girerim derken balkonda karar kılmış...
Karanlık basınca yağmur borusuna tutuna tutuna balkona çıkmış, iki adım atsa içeri girecek, lakin korkuluğu tutmuş elinde kalmış, aşağı düşmüş, ayağını kırmış...
+++
Çıkıkçıya, kırıkçıya, hekime, cerraha gideceğine doğru “Karakuş”a koşmuş:
“Kadı efendi, soyacağım eve girmek isterken, balkonun korkuluğu kırıldı, düştüm bu hale geldim, ayağımı kırdım, ev sahibinden davacıyım!”
Kadı bile şaşırmış:
“Niye, ev sahibinin günahı ne?”
+++
“Balkonu çürük yaptırdığı için, düştüm ayağımı kırdım!”
“Sen de evi soymak için girmek üzereymişsin...”
“Onun cezası başka!”
Karakuş’un da aklı yatmış, ev sahibini çağırmış:
“Niçin balkonun korkuluğunu çürük yaptırdın, adam düşmüş ayağını kırmış!”
Ev sahibi boynunu bükmüş:
+++
Sümer Tabletlerinden bahsetmek istiyorum... Toplam 14 tabletten oluşuyor özellikle 6. ve 7. tabletlerde insanın yaratılışı ile ilgili anlatılanlar çok ilginç...
Sümer tabletlerine göre bugünkü asteroid kuşağı dediğimiz yörüngede TİAMAT adlı bir gezegen vardır. Bunun haricinde +++
güneş sistemi içerisinde Sümerlilerin Nibiru dedikleri bir gezegen daha vardır. Bu gezegen güneş etrafındaki bir turunu 3600 yılda tamamlıyor. Niburu turlarının birinde TİAMAT’la çarpışıyor ve TİAMAT ikiye bölünüyor. Sümer Tabletlerine göre, TİAMAT’ın kopan büyük parçası,+++
uydusu AY' la beraber Venüs ile Mars arasına yerleşerek Dünyayı oluşturuyor.Bu çarpışmadan atmosferi hasar gören Nibiru yöneticileri arasındaki iktidar savaşları sonucu eski yöneticileri ALALU bir uzay aracı ile dünyaya kaçıyor. Nibirudakiler atmosferdeki zararın ortadan +++
* Günün fıkrası. *
Brüksel’de Özgürlük Anıtı’nın merdivenine oturmuş,arada el çırpan,don gömlek yaşlı bir adam buldular…
Üşümüş titriyordu.
“Kimsin?”dedi polis.
Yanıtladı:
“Noel Baba”
“Ben hiç böyle Noel Baba görmedim,üstün başın hani?”
“Soyuldum”dedi Noel Baba…
“Neredeydin?”++
“Türkiye’de…”
“Saray gibi bir yerin bacasından gireyim hediye vereyim dedim, girdim çıktım ki don gömlek kalmışım…”
“Hâlâ alkışlıyorsun ama…”
“Muhtarlar toplantısına denk geldi… Otomatik alkış oluştu… Bir şey oldu bana, tutamıyorum kendimi…”
“Müstahak sana…”
+++
“Soyuyorsa beni soyuyor sana ne?” dedi Noel Baba…
“Beyaz sakalın da gitmiş, nedir bu böyle?..”
“Badem bıyık…”
“Badem?..”
“Meclis’in berberiymiş… Oturup kalktım, beyaz saçım sakalım gitmiş, badem bıyık olmuşum…”
+++
Neyzen Tevfik soğuk bir kış günü aç sefil ortada kalır.
Sığınır bir caminin şadırvanına ve bekler ki birisi onu görsün ve yardım etsin. Fakat hava soğuk gelen giden yok...
Çaresiz kalkar yerinden ve perperişan, kalacağı yere doğru yürümeye başlar.
+++
O dönemin en varlıklı ailelerinden birinin gencecik oğlu askerden yeni gelmiştir ve O'nu görür ve halini anlar.
Genç adam o günün en büyük parasını cebinden çıkartır , takdim edecektir ama bir sorun vardır. Karşısındaki koskoca Neyzen Tevfik’tir.+++
Allah'ın deli ve veli bir kulu..!
Koca Neyzen'in sağı solu belli olmaz ki,bir bakarsın devlet başkanlarına kafa tutar bir bakarsın zamanın en zengin adamlarını yerin dibine sokar.
Delikanlı parayı buruşturup Neyzen'in ayaklarının dibine doğru hafifçe atar.. Sonra omzuna dokunup++