Sağlık Bakanı, SMA hastası çocuklar için istenen ilacın kaynak nedeniyle değil bilimsel olarak uygunluğundan emin olunmadığı gerekçesiyle henüz ülkeye getirilmediğini söylüyor. Bu ifadenin doğruluğunu tıp camiası tartışır, ben ayrıca birkaç şey söylemek istiyorum.
Ben sağlık bakanına asla ve kat'a güvenmiyorum. Bütün dünyayı kasıp kavuran, hayatımızı felç eden bir hastalık hakkında canlı yayında her gün milletine yalan söyleyen bir adam, her konuda yalan söyleyebilir. Bu açıklamadaki her bir kelime yalan olabilir. Bu adam yalancıdır.
Milletinin gözünün içine bakarak her gün yalan söyleyen, göz göre göre binlerce insanı ölüme yollayan insan, bakan da olamaz hekim de olamaz. Bu ifade etmek istediğim ilk husus.
İkincisi de bu rezil basın açıklamasının kendisine ilişkin. Sağlık Bakanı, yalan mıdır gerçek midir bilinmez ama tamamen bilimsel bir tartışmaya dayanarak açıklama yapıyor. Diyor ki bu ilacın etkinliği tartışmalı olduğu için biz bunu getirmiyoruz, maddi açıdan bir sorunumuz yok.
Bu kadar basit ve makul şekilde bitirilebilecek bir açıklama bu adamları kesmiyor. Burada da kirli oyun görüyorlar, bu oyuna alet olanlar olduğunu ifade ediyorlar, devletimizin aciz gösterilmeye çalışıldığı bir komployu ifşa ediyorlar, bir şekilde kavga çıkarıyorlar.
Ya siz hasta mısınız kardeşim? Allah aşkına siz boks tutkunu musunuz? Endüstri meslek lisesinin bıçkın serserileri misiniz? Ananız babanız sizi küçükken nefret kazanına mı düşürdü? Tamam oy almak için bunu yapıyorsunuz da kardeşim her şey, İSTİSNASIZ HER ŞEY buna dahil olamaz
Havaya toz kalksa bunu vatandaşı kutuplaştırmak için kullanamazsınız. Milletin psikolojisiyle oynuyorsunuz, saçma sapan iktidar hesaplarınız yüzünden geri döndürülemez zararlar veriyorsunuz. Hakikaten yeter. El insaf. Selam desen kavga etmeye çalışıyor adamlar.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bir ara sempatik görünmek isteyen boomerlar için bir liste yapacağım. Müzikler, oyunlar, uygulamalar vs. Ücretli olacak. Yeterince kazandığınızı düşünüyorum, biraz alalım elinizden.
Boğaziçi Üniversitesi'nin önüne gittim. 5 tane toma, 3 tane akrep saydım. Yüzden fazla polis var, kapının önüne çevik kuvvet roma lejyonerleri gibi dizilmiş. Zigetvar kuşatması gibi bir ortam var. Bu, hükümetin provokasyon peşinde olduğunun göstergesidir.
Dün yüzlerce öğrenci toplandı, en ufak bir yeri yakıp yıkmadılar, en ufak bir yere zarar vermediler, son derece barışçıl bir şekilde eylemlerini yaptılar. Bunun tekrar altını çiziyorum, dün hepimiz gördük. Tomalar akrepler yüzlerce polis yokken her şey son derece sakindi.
Bu kadar toma orda ne yapıyor? Bu kadar akrep, bu kadar polis orda ne yapıyor? Bunlara hiçbir ihtiyaç yok, dün gördük. Bu kadar toma orada protestoculara saldırmak için duruyor. Bunu yaptıktan sonra kalkıp vay efendim bakın bunlar vandal diye kendi medyalarında yayın yapacaklar.
Eylemlerin "marjinalleştirilmemesi" için yapılacak şey marjinal olmayan eylemcilerin "marjinalleri" tespit edip bunları eylemden uzaklaştırması olamaz. Bu eylem denen şeyin mantığına terstir zaten. Sen gelme sen git diye kim kimi neye dayanarak kovacak?
Olması gereken muhalefet liderlerinin, toplumun geniş kesimlerini temsil eden isimlerin bu eylemlere katılmasıdır. Hükümet her eylemden marjinal çıkarır ve eylemleri böyle göstermek için de devasa bir medyaya sahip. Buna engel olamazsınız.
Muhalefet liderleri, topluma mal olmuş isimler eylemlere fiziken katılmasalar bile kalplerinin burada olduğunu, yapılan haksızlığın, hukuksuzluğun karşısında, öğrencilerin yanında olduklarını açıklayabilirler. Öyle birkaç kişi gitsin bizim partiden demekle olmaz.
Hey maşallah, hey maşallah. Bir de bu büronun kurucu yönetici ortağı Ankara Hukuk'ta görev yapmış Prof. Dr. Hüseyin Altaş isimli yaşlı bir adammış. Be adam, zaten profesörsün, yetmedi mi kazandığın para? Değer mi yav ofisini şöyle bir lansmana konu etmeye?
Bırak biraz da genç avukatlar kazansın. Hayır bir de herkes reklam yapabilir olsa neyse, bir şey demem. Genç avukatlar yıllarca meteliğe kurşun atıyor, müvekkil bulamıyor. Bu beyefendilerin doymadığı yetmiyor, haksız rekabet ediyorlar bir de.
Allah gözünüzü doyursun ya da artık haksız rekabet şartlarını ortadan kaldıralım. İkisi de olur.
Bilmiyorum farkında mısınız ama Türkiye'de epey bir süredir covid-19 diye bir gündem yok. Covid tedbirleri zaman zaman gündem oluyor ama Mart ayındaki gibi pandeminin kendisine ilişkin bir gündem kalmadı. Bunun üç temel nedeni olduğunu düşünüyorum.
Birincisi sağlık bakanlığının aylarca yalan söylemesi. Hükümet insanların covid-19 vaka sayısıyla ilgilenmemesi için türlü türlü oyunlar oynadı. Artık vaka sayısını twitterdan bile paylaşmıyorlar. Aylarca 2 bin diyip sonra 20 bin vaka açıklaması yapınca herkes bıraktı takibi.
Ben 2-3 aydır bakmıyorum vaka sayısına. Yalan çünkü. Kafalarına göre yazıyorlar. İkinci neden, her allahın günü hükümetin başka bir saçmalığıyla uğraşmak, buna çıldırmak zorunda kalmak. Covid'e sıra gelmiyor. Haziran'da beri yaşananları gözünüzün önüne getirin bi.
Uzay yolculuğu, yüksek teknoloji, bilim, üretim, verimlilik gibi konular mevcut suni gündemlerden daha suni gündemler. Türkiye'nin sorunları yoksulluk, enflasyon, işsizlik, otoriter rejim, basın özgürlüğü, tüm devlet kademelerine yayılmış yolsuzluktur.
Millet açlıktan birbirini kırıyor, canını tehlikeye atıp her gün tıklım tıklım minibüslerle işine gidiyor. Uzay yolculuğu konuşacakmışız. Bunu hep boomerlar yapıyor farkındaysanız. Kendisini zeki gösterecek bir şeyler söylediklerini düşünüyorlar bu ezberlerle.
Hep de aynı şeyler. Ev alev almış, cayır cayır yanıyor. Bir tane boomer çıkıyor "Robot süpürge almalıyız!" diyor. Öyle alakasız. Bu sizi zeki de göstermiyor, tam tersine bu kadar düşük zekalı insanlar nasıl bu pozisyonlara gelmişler diye düşündürüyor.