Boğaziçi Üniversitesi'nin önüne gittim. 5 tane toma, 3 tane akrep saydım. Yüzden fazla polis var, kapının önüne çevik kuvvet roma lejyonerleri gibi dizilmiş. Zigetvar kuşatması gibi bir ortam var. Bu, hükümetin provokasyon peşinde olduğunun göstergesidir.
Dün yüzlerce öğrenci toplandı, en ufak bir yeri yakıp yıkmadılar, en ufak bir yere zarar vermediler, son derece barışçıl bir şekilde eylemlerini yaptılar. Bunun tekrar altını çiziyorum, dün hepimiz gördük. Tomalar akrepler yüzlerce polis yokken her şey son derece sakindi.
Bu kadar toma orda ne yapıyor? Bu kadar akrep, bu kadar polis orda ne yapıyor? Bunlara hiçbir ihtiyaç yok, dün gördük. Bu kadar toma orada protestoculara saldırmak için duruyor. Bunu yaptıktan sonra kalkıp vay efendim bakın bunlar vandal diye kendi medyalarında yayın yapacaklar.
Devletin görevi olay çıkmasını, kamu düzeninin bozulmasını engellemektir. Bizim devletimiz olay çıkarmak için polis gönderiyor. Yarın öteki gün polis protestoculara saldırırsa oradaki kalabalık katlanarak büyüyecek. Bunu hükümet yapacak, dış güçler falan diye ağlamayın sonra.
Gezi parkında olay ağaçlar değildi, olay polisin hiçbir insan evladına yapılmayacak vahşi muamelesiydi. Barışçıl protestoculara vahşice saldırmasıydı. O gün vur polis vur diyenler, sonradan o polisler fetöcüydü dediler. Ben baştan uyarıyorum. Hükümet olay çıkarmaya çalışıyor.
Fakat bunu benim söylememin pek anlamı yok, ben sıradan bir vatandaşım. Bunu, muhalefet liderleri söyleyecek. İşaret edecekler. Dün burada hiçbir şey olmadı, bugün hükümet olay çıksın diye yığınak yapıyor diyecekler. Bunlar yaşanmadan bunu söyleyecekler ki engel olsunlar.
Öğrenciler dayak yedikten, iktidar medyası bangır bangır polisimiz teröristleri nasıl dövüyor diye yayın yaptıktan sonra değil şimdi siyaset yapacaksınız. Olaylar olduktan sonra "Muhalefet napsın ki :S" demeyin. Şimdi çıkın bunu engelleyin, her şey hepimizin gözünün önünde oluyor
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bir ara sempatik görünmek isteyen boomerlar için bir liste yapacağım. Müzikler, oyunlar, uygulamalar vs. Ücretli olacak. Yeterince kazandığınızı düşünüyorum, biraz alalım elinizden.
Eylemlerin "marjinalleştirilmemesi" için yapılacak şey marjinal olmayan eylemcilerin "marjinalleri" tespit edip bunları eylemden uzaklaştırması olamaz. Bu eylem denen şeyin mantığına terstir zaten. Sen gelme sen git diye kim kimi neye dayanarak kovacak?
Olması gereken muhalefet liderlerinin, toplumun geniş kesimlerini temsil eden isimlerin bu eylemlere katılmasıdır. Hükümet her eylemden marjinal çıkarır ve eylemleri böyle göstermek için de devasa bir medyaya sahip. Buna engel olamazsınız.
Muhalefet liderleri, topluma mal olmuş isimler eylemlere fiziken katılmasalar bile kalplerinin burada olduğunu, yapılan haksızlığın, hukuksuzluğun karşısında, öğrencilerin yanında olduklarını açıklayabilirler. Öyle birkaç kişi gitsin bizim partiden demekle olmaz.
Hey maşallah, hey maşallah. Bir de bu büronun kurucu yönetici ortağı Ankara Hukuk'ta görev yapmış Prof. Dr. Hüseyin Altaş isimli yaşlı bir adammış. Be adam, zaten profesörsün, yetmedi mi kazandığın para? Değer mi yav ofisini şöyle bir lansmana konu etmeye?
Bırak biraz da genç avukatlar kazansın. Hayır bir de herkes reklam yapabilir olsa neyse, bir şey demem. Genç avukatlar yıllarca meteliğe kurşun atıyor, müvekkil bulamıyor. Bu beyefendilerin doymadığı yetmiyor, haksız rekabet ediyorlar bir de.
Allah gözünüzü doyursun ya da artık haksız rekabet şartlarını ortadan kaldıralım. İkisi de olur.
Bilmiyorum farkında mısınız ama Türkiye'de epey bir süredir covid-19 diye bir gündem yok. Covid tedbirleri zaman zaman gündem oluyor ama Mart ayındaki gibi pandeminin kendisine ilişkin bir gündem kalmadı. Bunun üç temel nedeni olduğunu düşünüyorum.
Birincisi sağlık bakanlığının aylarca yalan söylemesi. Hükümet insanların covid-19 vaka sayısıyla ilgilenmemesi için türlü türlü oyunlar oynadı. Artık vaka sayısını twitterdan bile paylaşmıyorlar. Aylarca 2 bin diyip sonra 20 bin vaka açıklaması yapınca herkes bıraktı takibi.
Ben 2-3 aydır bakmıyorum vaka sayısına. Yalan çünkü. Kafalarına göre yazıyorlar. İkinci neden, her allahın günü hükümetin başka bir saçmalığıyla uğraşmak, buna çıldırmak zorunda kalmak. Covid'e sıra gelmiyor. Haziran'da beri yaşananları gözünüzün önüne getirin bi.
Uzay yolculuğu, yüksek teknoloji, bilim, üretim, verimlilik gibi konular mevcut suni gündemlerden daha suni gündemler. Türkiye'nin sorunları yoksulluk, enflasyon, işsizlik, otoriter rejim, basın özgürlüğü, tüm devlet kademelerine yayılmış yolsuzluktur.
Millet açlıktan birbirini kırıyor, canını tehlikeye atıp her gün tıklım tıklım minibüslerle işine gidiyor. Uzay yolculuğu konuşacakmışız. Bunu hep boomerlar yapıyor farkındaysanız. Kendisini zeki gösterecek bir şeyler söylediklerini düşünüyorlar bu ezberlerle.
Hep de aynı şeyler. Ev alev almış, cayır cayır yanıyor. Bir tane boomer çıkıyor "Robot süpürge almalıyız!" diyor. Öyle alakasız. Bu sizi zeki de göstermiyor, tam tersine bu kadar düşük zekalı insanlar nasıl bu pozisyonlara gelmişler diye düşündürüyor.
Sağlık Bakanı, SMA hastası çocuklar için istenen ilacın kaynak nedeniyle değil bilimsel olarak uygunluğundan emin olunmadığı gerekçesiyle henüz ülkeye getirilmediğini söylüyor. Bu ifadenin doğruluğunu tıp camiası tartışır, ben ayrıca birkaç şey söylemek istiyorum.
Ben sağlık bakanına asla ve kat'a güvenmiyorum. Bütün dünyayı kasıp kavuran, hayatımızı felç eden bir hastalık hakkında canlı yayında her gün milletine yalan söyleyen bir adam, her konuda yalan söyleyebilir. Bu açıklamadaki her bir kelime yalan olabilir. Bu adam yalancıdır.
Milletinin gözünün içine bakarak her gün yalan söyleyen, göz göre göre binlerce insanı ölüme yollayan insan, bakan da olamaz hekim de olamaz. Bu ifade etmek istediğim ilk husus.