1) Merkez Bankası başkanlarına Kanunla verilen öncelikli görev fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Bugüne kadar görev yapan tüm Merkez Bankası başkanları Kanunla verilen fiyat istikrarının sağlanması hedefine hep sadık kalmışlardır.
2) Merkez Bankası Başkanlığı görevine getirilen herhangi birisinin bu hedefin dışına çıkması mümkün değildir, eşyanın tabiatına aykırıdır.
3) Hükümetlerin temel hedefi olan istikrarlı büyümenin ancak öngörülebilir ve makul seviyelerde kontrol edilebilen fiyatlar genel düzeyi ile gerçekleştirilebildiği bilimsel bir olgudur. Para politikası araçları da bu gerçek göz önünde bulundurularak dizayn edilir.
4) TL cinsi varlıklara sağlanan reel getirinin pozitif bir değerde dengelenmesi, TL cinsi varlıklara olan talebin canlı tutulması için gereklidir. Negatif reel faizin TL cinsi varlıklardan altın ve dövize doğru yönelişi ve dolarizasyonu hızlandırdığı bilinmektedir ve görülmüştür.
5) Ekonomi tek bir dengeden ibaret değildir, bir dengeler manzumesidir. Tüm bu dengelerin birlikte değerlendirilmesi ve modellenmesi gerekir. Pozitif reel faizin para ikamesini durduracak, hatta ters para ikamesinin önünü açacak seviyede olması rasyonel olmanın bir gereğidir.
6) Diğer taraftan, pozitif reel faizin optimal seviyede olması da bir zorunluluktur. Optimal seviyenin altında kalan reel faiz oranı dolarizasyon akışını durdurmaz. Optimal seviyenin üzerinde belirlenen reel faiz ise ekonomi için maliyetler ortaya çıkarır.
7) Üretim, ihracat, istihdam hedeflerini olumsuz yönde etkiler. Finans kuruluşlarının aktif kalitesini bozar. Optimal reel faiz seviyesi için yol gösterici faktörlerden bir tanesi beklentilerdir, piyasa beklentisidir.
Piyasa beklentisi pozitif reel faizin sınırını belirler.
8) Piyasa beklentisinin üzerine çıkılması ekonomiye yük getirir, enflasyon beklentisini yukarıya taşır. Ekonomideki fiyatlamalar da yükselen enflasyon beklentisine göre realize olur.
Bu durum Merkez Bankasının temel hedefi olan fiyat istikrarının sağlanmasını da zorlaştırır.
9) Hükümetin, optimal pozitif reel faiz seviyesinin belirlenmesinde para politikası araçlarını rasyonel kullanmadığını ve bu nedenle de ekonomiye büyük bir mali yük getirdiğini düşündüğü Merkez Bankası başkanını değiştirmesi piyasalara meydan okumak değildir.
10) Sadece ekonominin kaynaklarının ve para politikası araçlarının verimli ve etkili kullanılması gerektiği hassasiyetini yansıtır.
11) Türkiye ekonomisi 19 yıldır piyasa kurallarını hiç taviz vermeden uygulamış, iç ve dış şokların yoğunlaştığı dönemlerde dahi sermaye hareketlerinin liberalizasyonunu sağlamıştır.
12) Türkiye ekonomisi için piyasa ekonomisi kurallarının kararlılıkla uygulanması altının çizilmesi gereken bir kredibilite kaynağı olmuştur.
13) Bundan sonra da piyasa kurallarının ve sermaye hareketlerindeki liberalizasyonun kararlılıkla uygulanması kırmızı çizgiler olmaya devam edecektir.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1) Türk Lirası konvertibil bir paradır. Nisan 1990 tarihinde Türk Lirasının konvertibil olduğu ilan edilmiştir.
2) Türk Lirasının konvertibilitesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına TC Merkez Bankası’nın, kendisine getirilen Türk Lirası karşılığında talep edilmesi halinde, o günkü kur üzerinden Dolar veya Euro (Rezerv Para) sağlayacağını taahhüt etmesi anlamına gelmektedir.
3) Konvertibilite ile Merkez Bankası, Türkiye’de yerleşik olan veya olmayan, gerçek veya tüzel kişi, kim tarafından ibraz edilirse edilsin Türk Liraları karşılığında döviz sağlama sorumluluğu altına girmektedir.
1) 320 milyar metreküp doğalgaz keşfinin açıklanmasından hemen sonra Fitch Ratings’in, Türkiye’nin kredi notunun görünümünü durağandan negatife çevirdiğini açıklaması objektif ve nötr bir karar değildir.
2)Burada tartışma konusu,Fitch’in Türkiye ile ilgili değerlendirmeyi,
doğalgaz keşfinin açıklanmasından sonra yapması değildir.Bu tarih zaten önceden bellidir.Tartışma konusu olan,doğalgaz keşfiyle ilgili açıklamadan hemen sonra görünümün NEGATİFE dönüştürüldüğünün açıklanmasıdır
3) Fitch, doğalgazla ilgili gelişmeden sonra yapacağı değerlendirmenin, doğalgaz keşfinin ekonomik sonuçlarını da içereceğini, daha doğrusu piyasalar tarafından bu şekilde algılanacağını biliyordu.
1) Türkiye ekonomisi kadrolu baykuşların maaşlı önyargılarından hiç etkilenmedi. 2004 yılından beri, her yıl kriz tellallığı yaptılar. Geldi, gelecek dediler. O kriz hiç gelmedi. Yine de vazgeçmediler, halende kulaklarına fısıldanan fitne tohumlarını saçmaya devam ediyorlar.
2)Boşuna beklemeyin, 100 defa sonuç alamadınız,101. kez de efendileriniz hayal kırıklığı yaşayacak. Ve Türkiye kararlılıkla yoluna devam edecek, menziline ulaşacak İnşallah.
Bazıları kafalarını kuma soksa da, beyazı siyah olarak göstermeye çalışsalar da güneş balçıkla sıvanmıyor.
3) 18 yılda Türkiye büyüdü, zenginleşti, güçlendi. Tüm vatandaşların hayat standardı inanılmaz şekilde yükseldi. Herkes, her aile kendi durumunu değerlendirsin. 18 yıl önceki ekonomik gücü ve hayat standardı neydi, bugün hangi seviyede.