(KISA SİLSİLE) Montrö(Karadeniz) ve Akdeniz Satrancı
1) Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Putin ile görüştükten sonra bugün, Ukrayna Devlet Başkanı'nı Boğaz'ın tam ortasındaki Huber Köşkü'nde ağırladı, adeta Boğaz'ın kontrolü bende mesajı vermiş oldu.
2) Putin dünkü görüşmeden sonra doğal olarak Montrö'ye vurgu yaptı. Çünkü, Ruslar üç asırlık sıcak denizlere inme hedeflerine Suriye Savaşı sırasında "Montrö" sayesinde ulaşmıştı.
Rusya'nın Sinop'a düşünülen Nükleer Santrali Akkuyu(Mersin)'ya yapması da bu idealin bir parçası..
3) Montrö, boğazlarının durumu Lozan'da belirsiz kalmış 30'ların Türkiye'si için bir kazanım olarak görülebilir.
Bugün, ne dünün Türkiye'si ne de dünün güç dengesi var. Erdoğan'ın "daha iyisi için imkan bulana kadar Montrö'ye bağlıyız" sözleri de bu yeni dengeye işaret ediyor.
4) Dün, İtalya başbakanının Erdoğan'a diktatör derken, Mısır başbakanının Erdoğan'a teşekkür etmesi ve son zamanlarda İsrail ile buzların erimesi tesadüf değil.
Biden'ın gelmesiyle, Akdeniz'de bize yakın duran İtalya ile karşımızda yer alan Mısır ve İsrail rolleri değişmiş oldu.
5) Biden, Trump'tan farklı olarak Rusya'yı asıl tehdit olarak görüyor. Ancak ABD, hem Çin hem Rusya ile rekabet edecek kadar güçlü değil ve hayati tehdidin Çin olduğunu Biden yönetimi de biliyor.
Bunun için önce, dağılmakta olan Atlantik ittifakını Rus tehdidiyle tahkim etmeli.
6) ABD, Atlantik ittifakını sadece Rus tehdidiyle bir araya getiremez. Çünkü Avrupa, %30 oranında Rus gazına bağımlı ve Almanya Kuzey Akım 2 ile %50 Rusya'ya bağımlı hale gelecek.
ABD, AB'nin enerji sorununu da çözmek zorunda yani Karadeniz, Akdeniz satrancından bağımsız değil.
7) Böylece ABD ve Avrupa iki konuda Türkiye'ye muhtaç hale geliyor:
-Atlantik ittifakının korunması için Rusya'ya karşı Karadeniz'e erişim,
-Atlantik'in enerji ihtiyaçları için Akdeniz'de en önemli aktör olan Türkiye ile işbirliği.
8) Mısır ve İsrail'in Türkiye'ye yakınlaşmaları böyle okunmalı.
Tabii geçtiğimiz günlerde Süveyş Kanalı'nın tıkanması ve İsrail'in Süveyş'e alternatif kanalını raftan indirmesi de İstanbul Kanal'ı tartışmalarının gündeme getirilmesi de birbirinden bağımsız değil.
9) İstanbul Kanalı projesi, Cihat Yaycı'nın dediği gibi Montrö'yü etkilemez ve feshedilirse Türkiye değil taraf ülkeler kaybeder.
Çünkü Türkiye Kanalı yaptıktan sonra, gemileri İstanbul Boğazı yerine Kanal'dan geçirmesi Türkiye'nin o zamanki gücüne ve tercihine bağlı olacaktır.
10) Yani Erdoğan "daha iyisi için imkan bulana kadar.." diyerek iki şeyi kastediyor:
Birincisi; "Montrö 'şimdilik', Türkiye'nin ABD ve Rusya arasındaki dengeyi kurması için yeterli, tartışmaya açmaya 'henüz' lüzum yok."
İkincisi; "Karadeniz'de gerilim artar ve savaşan taraf olmak istemezsek, boğazlarda tam hâkimiyet için Montrö'yü feshedebilir böylece "daha iyisi için bir imkan" bulmuş oluruz."
Yani o zamana kadar, hem ABD hem de Rusya'dan taviz kopartabilecek konumda olan tek ülke Türkiye'dir.
11) Bu yüzden amirallerin Montrö bildirisinin zamanlaması manidar. Montrö'yü "şu anda" tartışmaya açmak en çok ABD'ye yarar. Bildiri, "hükümet Montrö'yü tartışmaya açıyor" şeklinde algı yapsa da hükümet sadece Kanal'ı gündeme getirdi ve Montrö'yü tartışmaya açan muhalefet oldu.
12) Bildirinin mimarının CFR bağlantıları olan Ergun Mengi olması, imzacıları arasında "sınırımızda laik yapısını bildiğimiz PYD olsun daha iyi" diyen Türker Ertürk'ün bulunması ve yine imzacılardan Cem Gürdeniz'in, Rahmi Koç'un Denizcilik Forumu'nun başında olması ve +++
+++
Doğu Perinçek'in, Rahmi Koç istediği için Cem Gürdeniz'in Aydınlık'tan ayrıldığı iddiaları yabana atılır şeyler değil.
Yine de, yaşadığımız FETÖ tecrübesinden dolayı bildiri olayına temkinli yaklaşmakta fayda var..
Meselenin bir de ekonomik yönüne bakıp bitirelim.
13) İstanbul Boğazı'ndan yılda ortalama 40 bin gemi geçiyor. Bu sayı Süveyş Kanalı'ndan 2.5, Panama Kanalı'ndan da 3 kat fazla. Buna rağmen, 40 yıldır uygulanan ücret politikasından dolayı Türkiye boğazdan yılda 140 milyon $ kazanıyorken bu rakam Süveyş'te 5, Panama'da 2 milyar $
14) Cihat Yaycı'ın hesabına göre 16 kat daha fazla geçiş ücreti talep etmeliyiz. Bu hesaba göre Türkiye en az 2.4 milyar $ gelir elde edebilir.
Çin, Rusya ve İsrail'in yeni kanallar planladığı bir dönemde İstanbul Kanalı'na kimlerin karşı çıktığına dikkat etmek gerekiyor.
15) Sonuç olarak, Türkiye hiçbir zaman olmadığı kadar tehdide ve bir o kadar da fırsata sahip. Geleneksel savaşların ve güvenlik tehditlerinin dışında yaşadığımız pandemi, finans ve teknoloji elitlerince bildiğimiz tüm normalleri ve mevcut sistemi "sıfırlamak" için kullanılıyor.
16) Türkiye süreci atlatmak için bazı şeylere göz yumuyor ve denge güdüyor. Ahmaklık ve hainlik arasındaki ince çizgi, bugün artık yok. Yaşananları partizanlıkla veya gerçeklikten uzak insafsızca yorumlayanlar fırtına dindiğinde büyük pişmanlık duyacaklar, tabi vicdanları varsa..
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
“ABD, Çin ve İsrail’in İran İkilemi ve genel bir analiz”
1) İran, Çin’in İpek Yolu projesi için hayati öneme sahip ve geçenlerde Çin ve İran, 25 yıl süreli $400 milyarlık yatırım anlaşması imzaladı.
2)ABD’nin bu projeyi baltalamak için İran’ı zapt etmekten başka çaresi olmadığı malum ama nasıl; yumuşak güçle mi savaşla mı?
Biden yönetimi İran için, yaptırımları kaldırmaktan ve rehineleri iade etmekten bahsetse de Çin’in sunduklarını sunabilecek durumda değil..
3) Zaten İsrail de böyle bir yakınlaşmadan hoşnut değil ve İran’ın kaba kuvvetle durdurulması gerektiğini düşünse de Çin, $400 milyar yatırdığı İran’a İsrail’in saldırmasına müsaade eder mi? Zor..