1. Van Eyck’tan, sıradan bir karı-koca portresi gibi dursa da, muhteşem fırça işçiliği ile âdeta bir fotoğraf karesini andıran, gizli detaylarla dolu, tarihin en özgün ve karmaşık resimlerinden biri olarak kabul edilen Arnolfini’nin Evlenmesi. İngilizce The Arnolfini Portrait.
2. Üzerinde çeşitli görüş ayrılıkları olduğu için, resim Arnolfini’nin Portresi, Arnolfini’nin Evlenmesi, Arnolfini’nin Düğünü, Giovanni Arnolfini ve Karısının Portresi gibi birkaç farklı isimle biliniyor.
3. Belçikalı şair ve tarihçi De Belges tarafından “Kusursuz eserleri asla unutulmayacak, ressamların kralı” olarak anlatılan Van Eyck’ın bu resminde fırça darbeleri o kadar küçük ki, bunları görmek neredeyse imkânsız.
4. Resimdekilerden soldaki, İtalyan tüccar Giovanni Arnolfini. Kadının kim olduğu konusunda sanat tarihçileri arasındaki tartışma hâlâ devam ediyor. Bunun sebebi, Arnolfini’nin eşinin, 1434 tarihli bu resimden bir yıl önce ölmüş olması.
5. Bir görüşe göre Van Eyck, Arnolfini’nin eşi hayattayken resmi yapmaya başlamış, ancak resmini tamamladığında kadın artık hayatta değilmiş. Tavandaki avizede Arnolfini’nin başının üstündeki mum yanarken, eşinin tarafındaki mumluk boş; yani hayat ışıgı sönmüş.
6. Başka bir görüşe göre ise kadın, Arnolfini’nin ikinci eşi. Her hâlükârda çiftin evli olduğu kabul ediliyor, çünkü o zamanlar bekâr kadınlar saçlarını açar, evli kadınlar ise kapatırmış.
7. Resmin en önemli ayrıntılarından biri, duvardaki ayna! Van Eyck, inanılmaz yeteneği sayesinde, Hz. Meryem’in saflığını simgeleyen ve sadece 10 santimetre çapındaki bu aynaya bile birçok detay sığdırmayı başarmış.
8. Aynaya dikkatli baktığımızda, Arnolfini ve karısı dışında odada iki kişi daha görüyoruz. Bunlardan biri, ressam Van Eyck’ın kendisi. Peki bunu nereden biliyoruz?
9. Aynanın hemen üstünde bir yazı dikkatimizi çekiyor. Duvarda Latince “Johannes de eyck fuit hic 1434” yazıyor. Bunun anlamı “Jan van Eyck buradaydı, 1434.”
10. Aynanın etrafında ise Hz. İsa’nın Çilesi, yani Hz. İsa’nın Kudüs’te yargılanması ve çarmıha gerilmesiyle sonuçlanan olaylar zinciri resmedilmiş. Van Eyck’ın fırça isçiliği burada da karşımıza çıkıyor. Bu sahnelerin her biri neredeyse sadece 1 santimetre!
11. Gündüz vakti oda aydınlık olmasına rağmen, pirinç avizede bir mum yanıyor. Bu mum, Tanrı’nın her şeyi gören gözünün sembolü. Aynanın yanındaki tespih ve yatak başlığına asılı küçük süpürge, Hristiyanlığın temel öğütlerinden “çalışma” ve “dua etme”yi simgeliyor.
12. Van Eyck, burada da ince fırça işçiliğini konuşturmuş ve dışarıdaki ışığın pirinç avize ve tespih taneleri üzerindeki yansımasını ve hatta her bir tespih tanesinin duvardaki gölgesini dahi resmetmiş.
13. Odadaki aynadan portakallara, yerdeki halıdan tavandaki avizeye kadar, odaya özenle yerleştirilmiş bütün eşyalar ve çiftin kıyafetleri, Arnolfini’nin zenginliğinin birer göstergesi.
14. Portakal, o dönem için çok pahalı bir meyve. Aynı zamanda aşk, evlilik ve doğurganlığı simgeliyor. Çiftin ayaklarının dibindeki köpek, çiftin birbirine olan sadakâtini anlatıyor. Açık pencereden görünen kiraz ağacı, bize mevsimin Yaz olduğu ipucunu veriyor.
15. Arnolfini ve eşinin kıyafetlerinden âdeta zenginlik akıyor! Arnolfi’nin kadife cüppesi ve eşinin elbisesinin kenarları samur kürküyle kaplanmış. Her ikisi de içlerine ipek kıyafetler giymişler.
16. Yatak başlığının ucundaki ahşap figür, hamile kadınların koruyucu meleği Azize Margaret. Burada aklımıza Arnolfini’nin eşinin hamile olup olmadığı sorusu gelebilir: Hamile değil! Dönemin modasına uygun olarak, elbisesini karnında toplamış. Elbisesindeki detaylara dikkat!
17. Diğer bilgiler… Yıl: 1434, Boyutlar: 82 x 60 cm. İngiltere’nin başkenti Londra’daki National Gallery’de sergileniyor.
18. Jan van Eyck (1390-1441).
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1. Olağanüstü yeteneğinden dolayı 500 yıldır “il Divino” yani “İlâhi Olan” olarak bilinen Mikelanj’dan, dünya sanat tarihinin en etkileyici eserlerinden, Sistina Şapeli Tavanı freskleri (Sistine Chapel Ceiling).
2. Mikelanj, Vatikan’daki Sistina Şapeli’nin yerden 20 metre yükseklikteki tavanını süsleyen ve yılda 5 milyon turist tarafından ziyaret edilen bu freskleri hiç istemeyerek yapmış.
3. Bunun sebebi, aslında aynı zamanda ressam, mimar ve şair olan Mikelanj’ın, kendisini sadece bir heykeltraş olarak görmesi. Siparişi veren Papa II. Julius olunca, bu isteği geri çevirememiş.
1. Theodore Gericault’tan, Moritanya açıklarında karaya oturan Fransız gemisi Medusa’nın, filikalara binemeyen 147 yolcusundan, 13 gün boyunca okyanusta sürüklendikten sonra geride kalanları resmettiği Medusa’nın Salı (The Raft of the Medusa / Le Radeau de la Méduse).
2. Fransa’nın başkenti Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergilenen bu devâsa resim (5 x 7 metre!), korkunç bir trajediyi anlatıyor.
3. Fransız donanmasına ait Medusa isimli fırkateyn, Senegal’e atanan Fransız Vâlisi, diplomatlar, askerler, marangozlar, duvar ustaları, bilimadamları ve sağlık personeli dâhil toplam 400 yolcusuyla birlikte, Fransa’nın Rochefort limanından 17 Haziran 1816 tarihinde yola çıkıyor.
1. Gelmiş geçmiş en büyük İspanyol ressam kabul edilen Velazquez’den, sanat tarihçileri arasında 350 yıldır bitmek bilmeyen tartışmalara sebep olan, çok ilginç detaylarla dolu Nedimeler (The Maids Of Honour / Las Meninas).
2. Figürlerin gerçek insan boyutunda resmedildiği bu devasa eserde ilk bakışta dikkat odağımız, İspanya Kralı IV. Felipe’nin “neşe kaynağım” dediği beş yaşındaki kızı Prenses Margarita. Diğer figürler özenle onun etrafına yerleştirilmiş.
3. Figürlerin yüzlerini dikkatle incelediğimizde ise prensesin ve diğerlerinin resmin dışında bir yere baktığını fark ediyoruz. Acaba baktıkları şey ne?