(1) Fehmi Altınbilek: İbrahim Kaypakkaya sen misin? İbrahim Kaypakkaya: Biliyorsan neden soruyorsun?
Fehmi Altınbilek: (alaylı bir tavırla) Evet Haydar Mecit (İbo’nun sahte kimliğindeki ismi Haydar Mecitti), kömden nasıl kaçtın?
İbrahim Kaypakkaya: Senin gibi faşistlerden
(2) nasıl kaçılırsa, canımı dişime takıp öyle kaçtım.
Fehmi Altınbilek: Parkasına bakın...Ordu malı bunlar. Hem devlet yıkıcısı hem de devlet hırsızı.
İbrahim Kaypakkaya: Devlet yıkıcısı olmak devlet çakalı olmaktan iyidir!
Fehmi Altınbilek: Türk devletinin çakalı olmak, Rus
(3) devletinin çakalı olmaktan iyidir.
İbrahim Kaypakkaya: Ben Rus çakalı olsaydım, Varşova paktına girerdim. Elimdeki silah, sırtımdaki üniformada o paktın olurdu.
(4) Sen sadece bu devletin değil, aynı zamanda NATO’nun da çakalısın.
Fehmi Altınbilek: Ellerini arkadan kelepçeleyin, yola çıkıyoruz!.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
O DÜNYA ÇOKTAN ATEŞE VERİLDİ REİS!
Evladımız olsun, hem kıymetli kızlarının hem de kuvvetle muhtemeldir ki muhterem eşinin malum sebeplerle engelleyemediği polis baskını esnasında döktükleri her bir damla gözyaşının haklı intikamını almak için tüm dünyayı ateşe vermeye gayet
(2) profesyonelce hazırlanmış bir düzenekle önce cari iktidarı tutuşturarak başlayan;böylelikle o baskın esnasında çocuklarının ve eşinin yanında olamamış olmasının belki de hiç alışık olmadığı üzere yüreğinde açtığı derin kanamaların pansumanını kendisini seven sevmeyen ve hatta
(3) ondan nefret eden milyonlarca insanın tanıklığında yapmaya çalışan eski mafya yeni Youtuber Sedat Peker’in, zaman zaman beni güldüren, bazen sinirlendiren, kendime pek itiraf edemesem de çoğunlukla da hak verdiğim ve laf aramızda gayet samimi ve başarılı bulduğum o ünlü kayıt
Mürüvvet Şarapları
Dersim’de bir bölgeye karakol yapılacak olmuş. Halk tabii direnmiş günlerce ama bir noktada direnişi bırakmak zorunda kalmışlar. Kepçe gelmiş bütün halk oradayken ve toprağı kazmaya başlamış, ancak bir süre sonra topraktan kıpkırmızı bir şeyler akmaya başlamış
(2) Kepçe vurdukça toprak adeta kanıyormuş. O sırada oranın dedelerinin birinin gözünde yaşlarla ağladığını fark etmişler. Haliyle büyük bir merakla neler olduğunu, neden ağladığını sormuşlar dedeye, dede de anlatmaya başlamış; Ermeni geleneğinde her çocuk doğduğunda birkaç küp
(3) şarap gömülürmüş toprağa ve çocuk büyüyüp evlendiğinde o yaklaşık 20 yıllık şaraplar topraktan çıkarılarak büyük bir keyifle düğünde içilirmiş. Topraktan sızan kırmızı sıvı işte o şaraplara aitmiş.
Aslına bakarsınız bizim hazin hikayemiz, necip ittihatçılarımızın Balkanlardan
1⃣ “12 Eylül sonrası Diyarbakır Cezaevi’ne girdim. Her gün Allah’a ‘canımı al da, beni bu işkenceden kurtar’ diye yalvarıyordum..Ölüm bile elime geçmiyordu. Beni yüzlerce askerin arasına çırılçıplak getirip copla dövdüler..Tuvaletlere pislik yediriyorlar, 24 saat işkence+++
2⃣ yapıyorlardı. Dayaktan her yanımız simsiyahtı.”
Ben bu ülkede bizimle birlikte Kürtler’in de yaşadığını, daha doğrusu yaşamaya çalıştıklarını, tıpkı Ahmet Türk’ün ve diğer kaderdaşlarının başına gelenler gibi bu yaşam mücadelesinden çoğunlukla usanıp ölümü kovaladıklarını+++
3⃣ bu tarihi “var olma” kavgasının da kendisini bu toprakların tek asli ve kurucu unsuru olarak gören bazı Türkler açısından büyük bir toplumsal probleme tekabül ettiğini ilk öğrendiğimde merhum Turgut Özal Başbakanlığının son günlerini yaşıyordu!..Özal’ın siyaset arenasında+++