Son birkaç hafta teşhis almadan kısa bir süre önce başladığım DEHB semptomlarıyla mücadele serüvenimin en iyi geçen haftalarıydı. Günlük rutinimde ve çalışma sistemimde sürekli ufak tefek değişiklikler yapsam da "nihayet oldu" cümlesini ilk defa kurabilecek durumdayım.
Son haftalarda sadece sorumluluklarımla (çeviriler, sunumlar, verdiğim grup dersleri ve özel dersler, koçluklar) ilgili yüksek performans göstermekle kalmadım, uzun zamandır okumadığım kadar kitap okudum, yazı yazdım ve benim için anlamlı olan kişisel projelerime vakit ayırdım.
Şu anda sahip olduğum sistem kendime bir şeyi şimdi mi yoksa daha sonra mı yapacağımı düşünme fırsatı vermemek üzerine kurulu. Eğer bir şeyi şimdi mi yoksa sonra mı yapacağım üzerine düşünürsem hiçbir şey yapmıyorum. Yapayım mı yapmayayım mı diye düşünürsem yine yapmıyorum.
O nedenle zamanlarımı bloklara ayırdım ve kendime o bloklarda başka bir şey yapma alternatifini hiçbir şekilde tanımamaya başladım. Günüm 2 + 1 saatlik bloklara bölünük şu anda (Bloklar için geri sayım var). 2 saatlik blokları kesinlikle sorumluluklarıma ayırıyorum.
1 saatlik bloklarıysa kesin olarak kişisel projelerime, aklıma takılan şeylere ve eğlenmek için yaptığım şeylere ayırıyorum. Bunu yapmamın yararı sorumluluklarımı savsaklamamı engellemesi.
Önceden günlük programa hem sorumluluklarımı hem de yapmak istediğim şeyleri karışık yazıyordum. Sonuç? Zamanı yaya yaya listemdeki maddelerin üstünü çizerken sorumluluklarıma (özellikle de acil olmayanlara) hiç uğramadığım kısır bir döngü. Sorumluluklara sıra gelmiyordu.
2 saatlik bloklardan önce veya sonra 1 saatlik, projelerime/sevdiğim şeylere ayırabileceğim yeterli bir zaman dilimim olduğunu bildiğim için alternatifsiz olsam bile sorumluluklarım üzerinde çalışabilmeye başladım.
Dahası yine alternatifim olmadığı için benim için önemli olan kişisel projelerime ve opsiyonel şeylere -hatta eğlenceye bile- daha fazla vakit ayırmaya başladım.
Sosyal medyada boş yapıp beynimi muhallebiye dönüştüreceğime 1 saatlik blokta uzun zamandır izlemek istediğim bir diziyi izliyorum mesela. Çünkü önümdeki listede öyle bir seçenek yok. Sosyal medyada boş yapayım mı diye düşünmeye fırsatım kalmıyor.
Bırakın işkolik olup eğlenmeyi bırakmayı, eğlenceye -hem de daha nitelikli olan eğlence türlerine- bu kadar zaman ayırmamıştım uzun zamandır.
Sadece günleri değil hafta içinde yapacaklarımı da haftasonundan detaylı bir şekilde planlıyorum. Tabi programıma eklediğim/çıkardığım şeyler oluyor ama haftanın "omurgası" hazır olduğu için değişikliklere çok daha kolay adapte oluyorum.
Bir şey değiştiyse "şimdi ne yapacağım?" diye kendimi sormama gerek kalmıyor. Sormama gerek kalmadığı için de boş şeylerle uğraşma ihtimalim azalıyor. Tabi hala bol bol boş yapıyorum ama en kötü zamanımda yaptığımın %10'u bile değildir.
Burada kabataslak anlattığım sistemin her DEHBlinin işine yarayacağını iddia etmiyorum. Böyle bir sistemin işe yaraması için önceden atılması gereken adımlar var (asgari bir sağlık/enerji düzeyine erişmek gibi). Yine her sistem herkese ve her hayat tarzına hitap etmiyor.
Ama inanıyorum ki bu omurganın üstüne koyarak ve bazı hayat tarzı değişiklikleri yaparak semptomlarınızı kontrol altına almanız mümkün. Benim şu anki performansım, ilaç kullanmadığım zamanlarda bile ilaç tedavisine başladığım ilk zamanlardakinin fersah fersah ötesinde.
Bu arada "Şu sistemi uygulayın çok kolay!" diye bir şey söylemediğimi üstüne basa basa belirtmek istiyorum. Ben 1.5 yıldır konu hakkında o kadar fazla şey okudum, o kadar fazla deneme yanılma süreci yaşadım, o kadar fazla bırakıp yeniden başladım ki aklınız durur.
Burada sadece sürecin "son ürünü" var. Maalesef sürekli yukarı doğru gittiğiniz pürüzsüz bir süreç yok. Mucizevi bir "sistem" ya da "pratik" de yok.
İlk etapta önemli olan bu yolu yürümeye başlamak. Ufak ilerlemeler yaşıyorsunuz, büyük düşüşler yaşıyorsunuz ve bir süre sonra geriye baktığınızda nereden nereye gelmişim diyerek şaşırıyorsunuz.
DEHB olmak nasıl bir şeydir sorusu Nagel'ın "Yarasa Olmak Nasıl Bir Şeydir?" makalesindeki soruyla inanılmaz benzer bir soru. Eğer normal bir beyniniz varsa DEHBli birini anlamanız çok zor. Bu zorluk sadece sıradan insanlar için değil psikiyatristler için de geçerli.
Çünkü DEHB olmanın kendine has bir fenomenolojisi var. Bu her DEHBli tarafından aynı şekilde paylaşmıyor ama kesinlikle "yaşayan bilir" tarzı bir durum söz konusu - hemen hemen bütün akıl hastalıklarında olduğu gibi.
Bir örnek vereyim: "Nesne devamlılığı" konusunda DEHBlilerin yaşadığı bir güçlük var. Bir şey ve hatta bir kişi gözünüzün önünde değilse varlığını unutuyorsunuz. Bu yüzden uzun vadeli hedeflerimizi unutuyoruz, önem verdiğimiz insanlarları arayıp sormuyor ve ihmal ediyoruz.
1. Kişisel gelişim hakkında bir kitap. İşin bilimine, felsefesine etraflıca girip özgün bir katkıda bulunmaya çalışacağım popüler kitaplara.
2. DEHB hakkında bir kitap. Hem yaşamış birinin perspektifini sunmak hem de yaygın yanlış anlaşılmaları gidermek istiyorum. Aynı zamanda bol bol pratik tavsiye verecek bir şey olmasını istiyorum. DEHBle ilgili klasik kitaplarda değinilmeyen bir sürü şey var aklımda.
3. Ateizmle ilgili bir kitap. En fazla ciddiye aldığım ateizm ve teizm argümanlarını etraflıca değerlendirmek istiyorum. Argümanlar hakkında kendi perspektifimi sunmaya pek fırsatım olmadı. En azından şimdilik sahip olduğum görüşleri ifade etmeyi isterdim.
Bozuk bir beyin kimyasını irade gücüyle yenemezsiniz. Bu nedenle beyin kimyanızı olumsuz etkileyen faktörleri olabildiğince azaltmanız lazım.
Beslenme, yeterli Güneş ışığı alma, hareket, gerekirse gıda takviyeleri gibi şeylerin önemini çoğu psikiyatristin yeterince aktaramadığını düşünüyorum. Bütün kişisel gelişim pratiklerinin en temelinde beyin kimyasını olumsuz etkileyen fizyolojik faktörleri azaltmak var.
Tabi benim beyin kimyam doğuştan bozuk ama fiziksel sağlığıma dikkat ettiğimde semptomlarım gözle görülür derecede hafifliyor.
Kişisel gelişime yapılan tonla itiraz arasından en sinir bozucu bulduğum yaşanan bütün sorunların suçunu 'sistem'in üzerine atan, sorunlarımızı bireysel eylemle çözemeyeceğimizi iddia eden itiraz.
Bu itirazın doğru tarafları var elbette. Ekonomik durumunuz kötüyse bunun ciddi bir psikolojik yük getirdiği ve kaynağının da büyük oranda yaşadığınız ülke olduğu doğru. Bunu bireysel eylemle değiştiremeyeceğiniz de doğru. Ama bu hikayenin tamamı değil.
İlk olarak şunu sorun: Yaşadığım problemlerle ilgili olarak benim, burada, şu anda yapabileceğim bir şeyler var mı? Sorunun cevabı neredeyse her zaman evet. Kişisel gelişimin odaklandığı da bunlar zaten.
Yaklaşık 3 aydır ilaç kullanmıyorum. Ne Ritalin ne de Prozac. Ancak ilaçsız kaldığım önceki dönemlere kıyasla çok iyi çalışıyorum. Bu dönemde sadece iki supplement (Demir ve Magnezyum) kullandım.
Ne kadarı bunların etkisidir bilmiyorum ama ilaçsız da hayatımı devam ettirebileceğimi bilmek özgürleştirici bir his. Tabi DEHB'i ilaçsız kontrol etmek diğer bazı psikiyatrik bozukluklara kıyasla daha kolay.
Her bozukluğun/hastalığın ilaçsız kontrol altına alınabileceğini elbette söylemiyorum. Hatta her DEHBlinin durumunun da ilaçsız kontrol altına alınmaya uygun olduğunu bile iddia etmiyorum. Sadece ilaçsız yapılabilecek şeyler olduğu kesin diyorum.
Yapmam gereken çok büyük/kapsamlı bir iş (kitap çevirisi gibi) ve yapmak istediğim irili ufaklı pek çok şeyin (kitap/makale okumak, yazı yazmak) olması halinde küçük işleri yapmaktan büyük işi yapmaya sıraya gelmediği oluyordu eskiden. Bu problemi çözmek için bir yol buldum.
Zamanı belli iş kategorilerine göre bloklamak. Orijinal bir şey değil tabi. Ama benim en fazla işime yarayan strateji bu oldu. Mesela 2 saatlik bir blok boyunca çeviri dışında hiçbir şey yapmıyorum. Ardından 1 saat diğer işlerime -ne olursa olsun- bakıyorum.
Böylece hem yapmayı daha fazla istediğim şeylere vakit ayırabiliyorum. Hem de çeviri gibi sorumluluklarımı ihmal etmemiş oluyorum. Çeviri yaparken kendimi belli aralıklarla sevdiğim bir şeyi yaparak ödüllendiriyorum bir de.