Nereden çıkardın söz hakkın olsun istenmediğini mağdurella? Halen alenen de cinsel tacizi kast ederek, "bu tacizciye tacizci denebilir mi davası", "UÖ'nün tacizi üniversite belgelerince sabit" diyorsun. Mahkeme kaydından o belgedeki "uyarı kararını ben aldım", diyen dekanın+
"karar verme yetkisi yok" diyorsun. Sizin miydi karar verme yetkisi? Pardon ya... İlkim sen tutarlı olmak ne demek, onu biliyor musun?
O kararı ben aldım diyen adamın yeminli mahkeme ifadesinde açıkça "bu bir cinsel taciz şikayetiydi (ve gayet de cinsel tacizi kast ederek) biz ortada bir (cinsel) taciz olmadığı kararına vardık" dediği ses kaydını koydum, ötesi zaten @UOzkirimli 'nin videosunda var.
Hanımefendi hala daha "o kararı ben aldım" diyen dekan için "o ne bilir" havalarında... Valla pes. Yeter yazacak zincirim var, senin hakkın cevap bu kadar, hatta fazla bile oldu bu kadar aleni ve arsız manipülatörlüğe...
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Ah garibiiiiim... Yazık. Arkadaşlar burada bir kamu spotu paylaşayım. Bkz. #AlkolKötülüklerinAnasıdır örneği.
Artık nasıl koyduysa kendine iki gündür cevap veren herkese laf yetiştirmiş de, ha şuna tweet atıldıktan iki gün sonra cevap veriyor. 😉
Siz siz olun, gece hele ki öyle kendi başcağızınıza evde içip kafayı bulduysanız,
1. Eski sevgiliye telefon etmeyin/ mesaj atmayın.
2. İçinize dert olan tweetlere cevap yazma işine girişmeyin.
Gülünç olursunuz, ertesi gün pişman olursunuz.
Bu salak zaten kurban koyun gibi, mahkeme kararına rağmen müfteri savunusuna, manipülatörlüğe kendini herkesten evvel öne atarak çıktığına daha çooook pişman olacak da, işte...oldu olan. Bari sıvamasaydı.
2.Bu mahkeme kararı, belge okumasını bilen, fanatizmin gözünü kör, idrak yetisini felç ettirmediği, kitabî ezberden değil, ettiğin kelamın bilincinde ve onun sorumluğunu taşıyarak konuşan yazan kimse için sürpriz değil elbette.
3.Bugünlerde 1 kamera 1 tripodla ifşaya girmek adetten oldu, ama 1.6.2020’de @pinardinch ’in yayınladığı 9 tweetlik zincirle Twitter mahkemesi sanık sandalyesine oturtulan @UOzkirimli bu türlü 1kamera+1tripod ifşasını 1 adım öteye taşımış:
1/22 Şimdi arkadaşlar, dün gece yazdığım gibi ekteki haberde yer alan davayla ilgili bu akşam, kendimce optimum ( 😉! ) uzunlukta 1 tweet zinciri gireceğim ve biiir senedir hesaplaşmasını bugüne, yani mahkeme kararı ertesine bıraktığım bir kaç isimle hesabımı göreceğim.
2/22 Ancak kavilleştiğimiz saat gelesiye şunu söylemek istiyorum:
PD iftira ve siber zorbalığının hukuk-medya ve akademi alanlarındaki ekmeğine ortak, umutsuz vaka, çekirdek kadrodan bir kaç isimle hesabım bir yana, bundan sonra yazacaklarımla rövanşizm peşinde değilim.
3/22 Sosyal medya mecrasında bir senedir süren bu organize siber zorbalığa karşı ses çıkarmak ne kadar zordu; bunun için hangi tehditleri, ne dipsiz bir çirkeflikle mücadeleyi göze almak gerekiyordu, bunun çok farkındayım. Özellikle altını çizmek isterim ki:
Hanımefendinin şu gece hâlâ daha "fail" dediği @UOzkirimli, "faillerle dayanışan akademik feminizm" de benim herhalde :) Gerçi benim o alana akademik yatırımım da, o alandan bir beklentim de, öyle bir kariyerim de yok, ama bu fanatik arkadaşlara fark etmiyor. (1/4)
Bir fanatikten mürid olur, biatçı olur, bir takıma amigo olur. Ama fanatikten akademisyen olmaz, entelektüel hiç olmaz.
Aslında dünyanın en güzel, en haklı ideolojisi bile olsa, bir fikrin bir davanın fanatiğinden hiç bir halt olmaz.(2/4)
Sevgili @BurakAcerakis 'e şu tweeti atabilen aklı, muhakeme kabiliyeti tutuk, vicdanı kör, aktivizmi izansız fanatizmin ta kendisi işte budur.
Gözünün önündeki erkek deveye dişi deve diye yemin etmekten utanmayan, arlanmayan fanatizm bu. (3/4)
Birisi etmişti bu sözü, kimdi? Nazım'ın hapisten çıkması sırasındaydı".
Gerisini de okuyun, bakın bakalım kalanı da tanıdık mı? :)
Vedat Türkali, Bir Gün Tek Başına 'dan.
Nazım'ın hapisten çıkışı 1950.
Romandaki kahramanlardan Günseli'nin bu lafı ettiği yıl, 1960. 60 Darbesi'nin hemen öncesi, Menderes ve Demokrat Parti'nin sonbaharı.
Vedat Türkali'nin bu romanı yayımladığı tarih 1974. 71 darbesinin hemen ardı sayılır.
Edebiyatın güzelliği bu. Yaşadığımız hiç bir hissin, tecrübenin, bilhassa acılarımızın biricik ve çok da özel olmadığını kafamıza vura vura hatırlatıyor.
Bu açıdan tarihten bile iyi. Tarih hislerle ilgilenmez pek. Onun bakışıyla her olay dönemin koşullarına özgü ve biriciktir.
Eeeee aslında bi anlamda cümle evkaf tarihi bi nevi kamu malına çöküş :D Hanedan miri mülkünü "ben burayı hayır işlerine vakf ideyim, ben öldükten sonra evladım gelirinden yemeye devam etsin, öte dünyada da bana sevap points yazsın", diyene ihsan ediyor işte.
Bunların kafa da aynen devam. Miri emlakı "halk"ın değil "sultan"ın mülkü addettiğinden kafasına göre ondan "ihsan" dağıtmak meşru.
Osmanlı zamanında miri mülk halkın mı derseniz, o iş biraz karışık. Mülkün sahibi teorik olarak hanedan, ama kullanım hakkı onu işleyende.
Karşılığında tebaa toprağın ve diğer taşınmazların kullanım hakkı için, aslında bir nevi kira olan çift vs. vergisini ödüyor. Pratikte bu, bugün devlete ödediğiniz emlak vergisiyle aynı.