Herodot, Aristo, Pompeius, Justin gibi eski tarihçiler ve bilginler ile François Lenormant, Jules Oppert, Edwin Norris gibi diğer bazı modern tarihçiler, arkeologlar, dilbilimciler, nümizmatikçiler, Asurologlar, Sümerologlar, Persopologlar…
1-Doğrudan veya dolaylı olarak Turanilerin tarihin en eski kavmi ve en erken 3 kıtaya yayılan ulus olduğunu söylemişlerdir. Alman dilbilimci ve tarihçi Baron Busen, Kuzey Hindistan ve İndus Nehri bölgesi halklarının dilinin Türk soylularının dilinden türemiş olduğu görüşündedir.
2-Tevrat’ın ilk kitabı olan Tekvin’de Nuh Tufanı’ndan sonra insanlığın yeniden türeyişinin aktarıldığı bölümde Medler ve İskitler varken İranlıların varlığından hiç söz edilmemiştir.
3-MÖ 1500 yılı civarı yazıldığı söylenen Tekvin’in yazıldığı zaman bugünkü İran topraklarında Persler veya Batılıların anladığı anlamda Aryanlar henüz ortada yoktu.
4-Nitekim Lenormant, Oppert, I. Taylor, N. L. Westergaard, H. C. Rawlinson, F. de Saulcy, E. Norris gibi Batılı tarihçilere göre Perslerin İran topraklarına gelişleri MÖ 9. veya 8. yüzyıldır.
5-Bu demektir ki İran toprakları tarihin en eski devirlerinden beri Turanlıların, Elamlıların ve Türklerin topraklarıydı. Bölgenin İranlılardan önceki sahipleriyse Medler ve İskitlerdir.
6-Özellikle Türk okuyucular, bazen de Batılı okuyucular “İranlı” kelimesini etnik ifade gibi anlayarak çoğu zaman yanlış çıkarımlara varmaktadır. Susular, Elamlılar ve Medlerin yaşadıkları bölgelerin, Greklerin Persia dedikleri eski İran ülkesiyle ilgisi yoktur;
7- çünkü Persia, o dönemlerde Basra Körfezi’nin güneydoğusundaki küçük bir bölgenin adıdır. Ancak I. Kiros zamanından itibaren eski kavimlerin bölgeleri Persler tarafından istila edilerek Persia’ya katılmış ve Persia sınırları genişletilmiştir. +++
8-+++Coğrafi bölge olarak küçük Persia’nın dışında kalan geniş alanda I. Kiros öncesinde Türk soylular vardır.
Daha geniş bilgi için lütfen,
Prof Dr Mehmet Bayrakdar'ın Medler ve Türkler,
Akçağ Yayınları, İstanbul, 2013. eserine bakınız.
9-ELAMLAR
Prof Dr Ekrem MEMİŞ
Mezopotamya-Anadolu ilişkilerine, Anadolu bahsinde ayrıntılı olarak yer vereceğiz. Biz şimdi, Türk kökenli oldukları iddia edilen Elamların Orta Doğu tarihindeki yerlerini ve ne ölçüde Türk olduklarını tartışacağız.
10-Elam memleketi denildiği zaman, Zağros dağlarının eteklerindeki plâto ile Babilonya’nın kuzeyindeki topraklar akla gelmektedir. Merkezi Susa şehri olan Elam memleketi, M.Ö. 6. binyıldan itibaren yerleşime sahne olmuştur. Akkad metinlerinde "Elamtu” adıyla anılan ülke, +++
11-+++"yüksek plâto” veya "Doğudaki Ülke” anlamına gelmektedir. Gerçekten, bölgeye, bu isim boşuna verilmiş değildir. Zira bu ülkenin deniz seviyesinden yüksekliği ortalama 1500 metredir. Başkent Susa, Kerha ve Karun nehirleri tarafından sulanan verimli bir vadide yer almaktadır.
12-Sâmi (Bunlarda Turaniyiz diyorlar) kökenli Akkad krallarının iktidarı döneminde, Elam memleketinde kuvvetli bir Mezopotamya etkisi görülmektedir. Sadece Avan bölgesinde Akkad kralı Naram-Sin’in vassalı olmak kaydıyla yerli bir sülale egemen olabilmiştir.
13-Akkad kralı Naram-Sin ile Avan kralı arasında yapılan ve Elam dilinde kaleme alınan antlaşma, bu krallık hakkında bilgi veren en eski vesikadır. Bu devirde, Proto-Elamcanın yanında Sümer-Akkad yazısı da kullanılmakta idi.
14-M.Ö. 3. binyıl sonlarına doğru, arkeoloji terminolojisinde Asyalılar olarak isimlendirilen ve hepsi de yarı göçebe olan şu kavimler Batı İran’a yerleşmeye başladılar: Kuzeyde Gutiler, güneyde ise Lullubiler, Kaslar ve Elamlar.
15-Yüzyılı aşkın bir süre iktidarda kalan Guti kralları arasında Şarlak, El Ulumeş, İnima Bakış, Yarlagab, Kurum, Yarlaganda, Tirikan gibi isimler yer almaktadır ki, bunlar hem görünüş hem de anlam bakımından Türk geleneğine uygun olarak verilmiş isimlerdir.
16-Yeni Babil sülalesi, Gutileri Mezopotamya’dan kovduğu zaman, Elam, Babil’in bir eyaleti haline getirildi. Elam daha sonra Şimaş Krallığı’nın ardından da İsin sülalesinin vasalı oldu. M.Ö. 2. binyılda Elam, Akkad yazısını kullandı.
17-Larsa Sülalesi, bir müddet için Uruk ve Babil’e hükmettiyse de, Hammurabi ve halefi Rim-Sin, 31 yıllık bir mücadeleden sonra Larsa Sülalesi’ne son verdiler.
17-M.Ö. 1300’lerden itibaren Elam’ı yeni bir sülale idare etmeye başladı. Elam, en parlak devrini bu zamanda yaşadı. Elam kralı Kudur-Nahunte, Kasları yenilgiye uğratarak oğlunu Babil’e vali olarak atadı. Tanrı Marduk’un heykelini de Susa’ya getirtti.
18-Onun halefi Silhak-İnşuşinak ülkenin sınırlarını Kerkük’e kadar genişletti. Babil ve Asur arasındaki egemenlik mücadelesi esnasında Babilli I. Nabukadnezar Elam’ı tahrip ederek başkent Susa’yı ele geçirdi. Tanrı Marduk’un heykelini Babil’e geri getirdi.
19-İşte bu hadiseden sonra Elam’ın tarih sahnesinden çekildiğine tanık olmaktayız.
20-Elamların kökenine gelince;
Dünya tarihinde önemli bir rol oynayan ve Asya kökenli bir kavim olarak kabul edilen bu ırk, Hint-Avrupa orijinli kavimlerden önce İran’ın Zağros bölgesine gelip yerleşmiştir. Büyük bir ihtimalle bu kavim de Turani-Türk kökenli bir kavim olmalıdır.
21-Zira Dr. Phil. Hâmit Zübeyir Koşay’ın yapmış olduğu dil araştırmaları, Elamca ile Türkçenin yakın ilişkisini hattâ ayniyetini ortaya koymaktadır. Aşağıda yer alan birkaç örnek, bu görüşün doğruluğunu bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır.
Kelimelerdeki Benzerlikler
23-Görülüyor ki, başta Sümerler olmak üzere Gutiler, Kaslar ve Elamlar Mezopotamya medeniyetine ve dolayısıyla dünya medeniyetine katkıda bulunmuş olan Türk orijinli kavimlerdir.
Prof. Dr. Ekrem Memiş
24-Proto Elamit (M.Ö. 3200-2700) yazıtlarının incelenmesinden çıkan sonuçlara göre Elam dili bitişken bir dildi. Bu bakımdan Sami ve Hint Avrupalı Dillerden ayrılıyordu.
25-Filoloji incelemelerinin belirttiğine göre Elam’lıların konuşma dilleriyle yazı dilleri arasında dikkate şayan ayrılıklar vardı. Türkçe’de olduğu gibi Elam dilinde de müzekker isimle müennes isim arasında fark yoktu. Elamcanin karakteristik unsurlarından büyük bir kısmının,
26-Elamcanin karakteristik unsurlarından büyük bir kısmının, Kas, Lulubi, Guti, Haldi, Hurri dilleriyle bazı Küçük Asya kavimlerinin (Proto - Hatti, Likya’li, Lidya’Ii ve Etrüks’lerin) dilleriyle müşterek olduğu anlaşılmaktadır.
27-Herhalde Elam dili ile bu diller arasındaki benzerlik, hepsinin tek bir menşeden çıkmış olduğunu belirttiğine göre, bu dilleri konuşan kavimler arasında etnik bir akrabalık olduğu şüphesiz görünmektedir.
Ord. Prof. Dr. Şemseddin Günaltay, İran Tarihi 1. Cilt
FOTO Elam Tableti
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
BERLİN'DE HAKİMLER VAR
Prusya Kralı Büyük Frederick, Berlin yakınlarındaki Postdam ormanlarında gezinirken, bir değirmenin bulunduğu tepenin aşağısındaki alçak bir tepe üstünde durur. Değirmenin olduğu yeri satın alacağını ve yerine bir saray yaptıracağını söyler...
Kralın adamları değirmenciye gider ve kralın bu isteğini iletirler. Fakat adam değirmenini satmak istemez.
Kral değirmenciyi yanına çağırtır. Önce, değirmen için değerinin kat kat üstünde bir meblağ ödemeyi teklif eder.
Değirmenci: "Olmaz! Değirmenim satılık değildir." der.
Kral: "Sen benim kral olduğumu bilmiyor musun yoksa?"
diye sorar.
"Biliyorum, biliyorum." der Değirmenci.
"Sen de benim, bu değirmenin tapusu ile sahibi olduğumu bil." diye cevap verir.
Çukçi Yarımadası’nda “Yerli Halkın Ruhu” diye adlandırılan nadide,
"Evcil Beyaz Ren Geyiği"
Yanında ise Paleo-Sibiryalı, son buzul çağından kalma güzel bir Saka avcı torunu.
Kamçatka, Rusya'nın en
K. doğusundaki özerk bölgedir. Görülmeye değer.
Atı evcilleştirenlerin Sakalar olduğunu biliyoruz artık Ren Geyiğini de Sakalar evcilleştirmiş.
İşte Sibiryalı, Kanadalı, İsveç ve Birleşik Krallık arkeologlarının araştırması. kayiprihtim.com/haberler/arkeo…
Ur Sümerlerin başkenti, Sakalarında tarihteki ilk 2 adından biriydi.
Dünya'daki ilk medeniyeti Sibirya'da Sakalar geliştirmiştir.
Sakalar Anadolu dahil gittiği her coğrafyaya kültürlerini taşıdılar
Öteki mahalleye dinlettiniz ya çok tşkler @kayafurkan
Prof. Dr. M. Bayrakdar: Hipokrat'a atıfla; Yunanlılar hastalandıklarında
ya Mısır’dan ya da Saka ülkesinden tedavi için doktor çağırırlardı.
Nihayet öteki mahalle Osmanlı ve hadisçilerin uydurduğu Arap masallarının dışına çıkıp Türk Tarihiyle tanışıyor.
Prof Dr Mehmet Bayrakdar; Dünya'daki tüm yazı ve alfabelerin babası Saka Tamga' sıdır.
Yunan, Fenike, Babil, Mısır, Çin dahil tüm alfabeler Tamgalardan üretilmiştir.
Furkan hocam öteki mahalleye bunları göstererek çok büyük iş yapıyorsunuz.
Lütfen bu yola devam @kayafurkan
Saray'da ki Padişaha kul edilip asırlarca cahil bırakılan Anadolu halkının okuma yazma öğrenmesi için, #1Kasım1928 yeni alfabenin kabulünün 93, #1Kasım1922 Saltanatın kaldırılışının 99. yılında;
Aydınlanma devriminin öncüsü Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saygıyla...
1-"Yeni harflerin kabulü bir Türk İsyanıdır, bir Türk Devrimidir."
Ekli grafikten açıkça görüldüğü gibidir durum.
2-Yıl: 1937, Ordu İli,
(şimdi Altınordu ilçesinin)
Yaraşlı ve Oğmaca köylüleri Vali'den köylerine okul isterlerken elllerindeki şu dövizler adeta konuşuyor:
"Saltanat bizi cahil bıraktı"
"Köylü yurdun efendisidir."
Bizde insanlar ölünce anılır sağlığında kıymeti bilinmez!
Türkiye'nin yaşayan en büyük sosyolog ve antropologu, sessiz sedasız çalışıyor, Dünya'nın dört bir tarafına gidip, taşları, halı kilim desenlerini konuşturuyor
Nihayet DAMGALAR TRT'nin de dikkatini çekmiş, iyi de olmuş.
Pülümür'deki insanın Osmanlıdaki Yavuz v İdrisi Bitlisinin hatalı politikaları sonucu dili farklılaşmışsa Türklüğünden mi vazgeçecek? Vazgeçmediğini halı-kilimlerinden koç başlı mezar taşlarını yapmaya devam etmesinden anlıyoruz. Zaten Rusya'da Rusça konuşan Türk halkları yok mu?
HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
At ve koç başlı mezar taşları Araplarda, Farslarda niçin yok?
Yine, köyünden hiç çıkmayan Hakkarili bir kadın, Sibirya'daki Çuvaşistan'daki hatta Kızılderililerdeki halı-kilim desenlerini yapıyor da, yanıbaşımızdaki İran'da, Farsların yaptıklarını yapmıyor?
M.Ö. 1375 yılında Mısır da AMENOFIS adlı bir Firavun (Fir avn) taht-a çıkıyor..
Tek tanrı olarak da
AMON-RA (ATON) Güneş tanrısını gösteriyor. Bu tarihten sonra ilk tek tanrılı din ortaya çıkıyor. Tanrının adına AMON-RA, bazen sadece RA, bazen de RAB deniyor,
1-AMENOFIS bununla da kalmıyor, tanrıya ibadet eden her kişi ibadetin sonunu benim adımla bitirecek diyor.
Böylelikle her dua edenler, duanın sonunda Firavunlarının ismini anarak, AMEN diyerek duayı bitiriyorlar.
Musa Mısır'dan çıkınca bu geleneği bozmadan alıyor.
2-Sonradan hz Muhammed'de Musa'ya ve İsa'ya bağlı kalmak adına O'da dokunmadan Müslümanların namazdan sonra ve her duadan sonra AMİN demelerini emrediyor.
İşte özellikle bizim ülkemizde sevap sanarak söylenen AMİN kelimesi aslında bir firavunun ismidir.