1-) #Bitcoin’i kimin ya da kimlerin yarattığı sorusunun cevabı hala gizemini korumakta..
2-) Bitcoin’in en küçük birimine satoshi deniyor.
Örneğin;
1 satoshi = 0,00000001 #BTC
10.000 satoshi = 0,00010000 #BTC
100 Milyon satoshi = 1 #BTC
3-) Bitcoin işlemlerini yapmadan önce dikkatli olmak gerekiyor. 2016 yılında 5$ yerine yanlışlıkla 137.000$ değerinde BTC transferi yapıldı. Blokchain çalışma mantığı gereği geri alınamadı...
4-) Satoshi Nakamoto ismi ile yayınlanan ve Bitcoin fikrinin ortaya çıktığı “Bitcoin: Eşler arası Elektronik Nakit Sistemi” başlıklı makalede, başlığın aksine BİTCOİN adı geçmemektedir...
5-) Üretilen ve transfer edilen tüm Bitcoinler'in kaydı Blok zinciri adı verilen defter sisteminde tutulur. Bitcoin hareket edemez. Kullanıcılar birbirine Bitcoin’i değil hak sahipliğini transfer ederler.
6-) Cüzdanınızda gördüğünüz Bitcoin miktarı, kontrol edebildiğiniz sahiplik hakkıdır. Bitcoin ile ödeme yaparken Bitcoin’i değil, tıpkı evinizi satarken gibi tapusunu, yani hak sahipliğini transfer edersiniz.
7-) Bitcoin transfer edebilmek için işleminizi Bitcoin ağına iletmeniz gerekiyor. Ancak iki amatör telsiz Radyo Operatörü 12 Şubat 2019’da Kanada’nın Toronto şehrinden, ABD’nin Michigan eyaletine kısa dalga sinyalleri ile #BTC transferini internetsiz gerçekleştirdi..
8-) En değerli Bitcoin hak sahipliği transferi 16 Kasım 2011’ de tam 550.000 adet Bitcoin'in, 50’şer bin adet olarak 11 farklı adresten 1 adrese gönderilmesiydi..
9-) 2013 yılında “Silk Road” adlı yasadışı alışveriş platformuna yapılan baskında, bu platformun #BTC cüzdanındaki 144.000 adet Bitcoin FBI’ın eline geçmişti..
10-) Bitcoin blok zincirinde gerçekleşen tüm işlemler, ilk Bitcoin bloğundan itibaren kayıt altındadır.
11-) Blok zincirinde gerçekleşen işlemler kullanıcıların kimlik bilgilerini ortaya çıkarmayacak şekilde anonim olarak gerçekleşmektedir.
Devamı Y A K I N D A
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Jatomí Fitness Salonu'nun Türkiye'deki 60 Dakikada Gerçekleşen Çöküş Hikayesi
Jatomi Fitness ve Spa. Bir dönemin en popüler spor salonu. Cazip fiyatlarıyla, özellikle de alışveriş merkezlerinde açtığı salonlarıyla pek çok kişinin uğrak noktası olmuştu. 40 bin civarı müşterisi ve 350 çalışanıyla dev bir oluşumdu. Bu dev oluşum bir saatte tabiri caizse kepenkleri indirdi ve ortadan kayboldu. Bu salonlara giden kimse Jatomi’nin kendisini bu denli yoracağını ve terleteceğini muhtemelen tahmin etmemişti. Keşke bu yorgunluk ve ter atma yaşanan sıkıntılardan ötürü değil, o salonda yapılan spordan dolayı olsaydı. Jatomi 'nin aşırı hızlı iflası başlıyor.
İlk olarak sizlere Jetomi hakkında genel birkaç bilgi vereyim. Jatomi yerli bir işletme değildi. Polonya merkezli bir işletme idi. Jatomi, İngiliz yatırımcı Michael Belfort'un oğlu James Belford tarafından hayata geçirilen bir işletme. James isminden ilk iki harfi Michael isminden de ilk iki harfi aldığınızda ve araya to ifadesini eklediğinizde Jatomi ortaya çıkıyor. Yani James'ten Michael anlamına geliyor. Bu arada dünyaca ünlü İngiliz milyarder John Coldwell da şirketin büyük yatırımcısı olduğu bilgisi basında geçiyor. Hatta iddiaya göre bir dönem Jatomi’nin %91'ine sahipmiş. John Coldwell internet sitesinin güncel durumuna baktığımızda, yatırımları arasında yat hizmeti sunan ve bot motorları üreten denizcilik alanındaki şirketlere ve finans alanında şirketlere rastlıyoruz.
Onlar varken Koç'un, Sabancı'nın adları bile bilinmiyordu. İstanbul'un en güzel yerlerinin sahibi onlardı. Rüya gibi yaşanan yılların sonu çok kötü bitti. Cumhuriyet döneminin en zengin ailesi. İparların inanılmaz hikayesi.
Mehmet Hayri Bey, 11 Ekim 1922'de imzalanan ve tarihte Mudanya Mütarekesi olarak bilinen, Kurtuluş Savaşımızın zaferle taçlandırıldığı, imzaların atıldığı bu evde 1886 yılında dünyaya geldi. Topçu harbiyesinde eğitim almış, ardından Darülfünu’nda hukuk öğrenimi görmüştü. Subaylığı sırasında Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı. Birinci Dünya Savaşında İsmet İnönü'nün komutanlığı altında çarpışan Mehmet Hayri Bey, savaş sonrasında yüzbaşı rütbesi ile ordudan emekli olarak kurduğu şirketlerle ticarete atıldı. Daha sonra Şeker Kralı lakabıyla anılmasına neden olacak Alpullu Şeker Fabrikasını kuran üç ortaktan biri oldu. Mutlu bir evlilik yapan İpar çiftinin Şaziye, Muazzez, Ali, Muzaffer, Selma ve Mehmet isimlerinde altı çocukları oldu. 1934'te Soyadı Kanunu çıktığında İPAR soyadını alan aile için asıl hikaye bundan sonra başlayacak. Şaşalı yaşamın sonu çok acıklı bitecekti. Hayri İpar'ın işleri nedeniyle o dönem Türkiye'nin en zengin ailesi olan İparlar, yazları Cemil Topuzlu Paşa'dan satın aldıkları Çiftehavuzlar'daki köşkte, kışları ise sahibi oldukları Teşvikiye'deki meşhur Park Apartmanı'nda geçiriyordu.
Crocs'un kurucu ortağı, 2002'de ayakkabı prototipini ilk gördüğünde ''Bu çirkin'' demişti. Fakat bu çirkin ayakkabılar, milyar dolarlık bir şirket yarattı ve ünlüler tarafından da giyildi. Hatta Paris Moda haftasında bile sergilendi. Ayakkabı konusunda tecrübesiz 3 kurucu, nasıl bu kadar başarılı oldu? İşte Crocs'un şaşırtıcı hikayesi.
2002'de Lyndon Hanson zor zamanlar geçiriyordu. Eşinden ayrılmış, işini kaybetmiş ve annesini kaybetmişti. George Blaker ve Scott Siemens, Lyndon'u neşelendirmek için karayiplerde bir yelkenli gezisi düzenlediler. Scott bu gezi sırasında Lyndon ve George'e Kanada'da gördüğü lastik benzeri terlikleri denemelerini istedi. Bu terlikler, Quebec'teki Foam Creations Incorporated tarafından üretilmişti.
Ayakkabılar özel bir reçineden yapılmıştı. Koku ve suya dayanıklı, kaymaz ve ayağa uygundu. Scott ayakkabının tasarımında arka kayışın eksik olduğunu düşündü ve kendisi ekledi. Üç arkadaş bu ayakkabıları Amerika'da dağıtmayı planladı. İlk başta çirkin bulsalarda. Ayakkabıları giydiklerinde inanılmaz derecede hafif ve rahat olduğunu fark ettiler. Şirketin adını Crocs koydular. Çünkü bu ayakkabılar timsahlar gibi hem karada hem de suda başarılıydı. George başarılı bir girişimciydi. Zor bir çocukluk geçirmiş, genç yaşta Çin biçme işi kurmuş ve ardından yüzden fazla Domino's Pizza bayisi sahibi olmuştu.