"TEKRAREN"
TV lerin kadrolu borozanları, binlerce dolarlık maaşlarla fonlanan tröll gazeteciler ne derse desin artık inandırıcı değiller!
Fahiş zamlar geri alınsın, işsizlere iş bulunsun yada işsiz maaşı bağlasın, kiraları faturaları ödensin zira toplum ahlakı hızla çöküyor.
Türkiye'de sayıları 89.259 olan camilerin elektriği bedava, sayıları 948 olan cemevlerinin değil!
Garip Dede Cemevi aylık 30 bin lira olan faturayı nasıl ödeyecek?
Nerede Adalet?
Adalet kaybolduğu için mi Edirne'de Adalet Anıtını ateşe verdiler?..
Biz böyle vicdanlı babaların döneminden nasıl bu kadar vicdansız, adaletsiz insanların yönettiği bir ülkeye evrildik?!
Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı camilerde iki ayrı elektrik aboneliği bulunduğunu ve aydınlatma için kullanılan elektriğin devlet tarafından, ısıtma-soğutma-klima için kullanan elektrik ise vatandaştan toplanan paralar ile ödeniyor. ankahaber.com.tr/m/politika/chp…
Mersin’de, “ekmek dahi alamıyoruz” diyerek çaresizlik karşısında gözyaşlarını tutamayan bir kız çocuğunu dinlerken ağlamamak mümkün mü?
" Derin Dip Dalgası..."
"Türkiye'de kimse kazık kendisine girmedikçe, başkalarının yediği kazıkla ilgilenmez!"
Aziz NE'sin..
Ekmek kuyruklarında sürünen Rus halkını görmezlikten gelen Yeltsin, 'radikal reformların' süreceğini duyurdu...
Oysa kendi yardımcısı Rutskoy bile bu reform programını 'ekonomik soykırım' olarak niteliyordu..
1-Yeltsin, Parlamentoyu Topa Tutuyor!
Ekonomi çöküp milyonlarca insan işsiz kalınca, Yeltsin'e karşı siyasi hareket başladı. Parlamentoda iki cephe oluştu. Yeltsin'e karşı olanlar üst üste önergeler vererek Yeltsin'i görevden almaya çalışıyorlardı...
21 Eylül 1993'te Yeltsin, televizyona çıktı, ulusa seslendi.
Parlamentoyu kapattığını duyurdu. Yeni seçimlere kadar ülkeyi, özel yetkilerle kendisi yönetecekti!..
Postdam Konferansındaki Stalin tehdidi yüzünden İnönü,
Truman Doktrinini kabul edip, sonra da NATO'ya başvurmuştu. Kimileri bu yüzden İnönü'yü hainlikle suçladı ama İnönü mecburdu, Ukrayna'da mecbur.
2. Dünya Savaşı sonunda Berlin/Postdam kasabasında toplanan konferansın sonuç bildirgesinde Stalin'in Türkiye'den 3 vilayetini ve Boğazları istediğine dair bir bildiri yayınlanmıştı.
Google hazretlerine bu başlığı ve ismi yazıp PDF sinden detayı okuyabilirler.
Sovyet Dışişleri Komiseri Molotov 1945'te Türkiye'den boğazlar ve toprak istediklerini bizzat anlatıyor. Sorumluluğu Stalin'e yüklemiştir.
Hatta bir ilginç bilgi daha vereyim,
o dönem Sovyetler bizi (1941'de) Almanya'dan istemiştir!
Bu kitap Türkçe'ye çevrilmiştir.
AVŞAR BOYU BİLİNMEYENLERİ
Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuzların 24 boyundan biri ve Kaşgarlı Mahmud'a göre Divân-ı Lügati't-Türk'te tanımlanan Oğuz boylarından 6. dır. Bu boyların Bozoklar kolundan Oğuz Kağan'ın oğlu Yıldız Han'ın 4 oğlundan en büyüğü olan Afşar'ın soyundan gelir
1-Avşar sözcüğü eski metinlerde "Avşar" ya da "Afşar" biçiminde yazılırdı. Avşar sözcüğünü ilk kez Arap tarihçisi Makrizi'de görüyoruz. Bu sözcük onda bir köy adı olarak geçer.
2-Kaşgarlı Mahmut bu sözcüğü Afşar biçiminde yazıyor. Burada Afşar, "işlerini çabuk yapan" anlamında kullanılmaktadır. Reşidü'd-din ise bu sözcüğü "Avşar" biçiminde yazmıştır. Reşidü'd-din'e göre Avşar sözcüğü, "çevik ve vahşi hayvan avına hevesli" anlamına gelmektedir.
Ünlü Antopolog, Tarihçi, Prof. Eugene Pittard, 1937 yılı 2. Türk Tarih Kongresinde yaptığı konuşmada ve 1939'da Belçika'da yayımladığı bu Antropoloji kitabında şöyle der: "Hiç kuşku yok ki, Avrupa'ya medeniyeti getirenler, bugün Anadolu'da yaşayan Türklerin Turani Atalarıdır."
1-Prof Eugene Pittard: Eğer Asya'da gündelik yaşayış koşulları derin değişimlere uğramamış olsaydı, Avrupa'nın geri hayat tarzı ilelebet sürebilirdi. Ancak Turanilerin gruplar, kafileler halinde batıya gelmeye başlamasıyla yeni medeniyet durumu Avrupa'ya girmiştir
(İskit kemeri)
Prof Eugene Pittard: Anadolu'nun bugünkü brakisefal insanları, Asya'nın bu yerlileri, bugünkü oturmakta oldukları Anadolu'yu, atalarının isgal etmiş olduğunu düşünmelidirler. Bugün bu kavimler, başka başka isim taşımaktadırlar. Türkistan'da Türkmen, Anadolu'da Türk'türler.
Zenginliği ülkemdeki gayriTürk unsurlardan alıp Türklere verdiğim için malum azınlıkların bana hıncı bitmez!
Gayri Türk unsurlar yine yönetime seçilip, Türkler yeniden sefalete düşürüldüğünde, Türk genci o zaman beni ve yaptıklarımı daha iyi anlayacaktır...demişti Atam Anlayana!
Yunan Prof Dimitri Kitsikis eklediğim konuşmasında 15. Yy dan itibaren Osmanlıyı biz (Rum-Ermeni ve Saray ittifakı) yönetiyorduk, niye yıktık ki sanki Batılıların gazına gelip diyordu... Haklı mı haksız mı okuyucunun dinleyicinin taktiridir.
"Abdülhamit’e en yakın adamların yüzde doksanı ya Rumdur, ya Ermeni’dir ya Musevidir."
"Bizim Muhafazakarların zannettiği bir Abdülhamit yoktur."
Sibirya'da Palmiye yetişmeyeceği gibi Filistinde de Çam yetişmez. Buna rağmen 325 yılında toplanan İznik Konsülü 25 Aralık'ta İsa'nın doğumunu kutlama kararı aldı. Oysa İncile göre (Luka 2:1, 20) İsa Sonbahar da doğdu. O halde bunlar Türklerin Nardugan Bayramında neyi kutluyor?
1-Oysa Ön Türklerde Aralık ayının sonu (yılbaşı) çok büyük bayram, çok kutlu bir olarak kabul edilirdi. Bu günde büyük bir kutlama yapılırdı.
Bu bayram Yer-Su inancına bağlıydı. Türklerin 'Tanrıcılık'tan önceki inançlarından kaynaklanıyordu.
2-Eski Türk efsanelerine göre yeryüzünün tam ortasında, yerin göbeği sayılan yerde, bir yüce akçam bitiyor, ucu gökyüzüne kadar gittiğine inanılıyordu. O akçam ağacının Ülgen'in gökteki sarayına kadar gittiğine inanılıyordu. Ülgen hayırlı ruhların başıydı ve gök sarayda yaşıyordu