Şimdi arayıp bulmakla uğraşmayayım, zaten İngilizce, bir Twitter anısı anlatayım. UK'de kadınlar arasında ev içi cinsel şiddete dair bir araştırma yapılıyor. Kadınlara soruyorlar ki hiç partnerinizin tecavüzüne uğradınız mı? İşte atıyorum kadınların yüzde 10'u evet diyor.
Sonra sorular spesifikleşiyor, kadınlara soruluyor, "Partneriniz hiç siz uyurken size yönelik cinsel davranışta bulundu mu?" kadınların YÜZDE 40'I MI YÜZDE 50'Sİ Mİ NE HAYVANİ BİR ORAN "Evet" diyor. Ki biliyorsunu, bu tecavüz. Kadının rızası yok.
Bu araştırmanın yayınlandığı gün, bir radyo programında konu tartışılıyor ve bayaa yüzlerce kızgın erkek arıyor programı "Bu tecavüz değil ne demek kardeşim, uyurken karımızı da sikemeyecek miyiz?" diye. True story.
Neyse esas hikaye burda başlıyor. Bir kadın kocasının banyoda "Hassiktir lan ordan" diye bağırdığını duyuyor, banyoyu temizlerken. Adam radyoda konuşan herifleri dinlemiş ve sinirlenmiş, tecavüzcü pisliklere bak, bunlar ne biçim insan diye.
Kadına gelen yorumların yarısı, "Aman elinden kaçırma böyle erkeği" temalıydı. Çünkü adam, 1- Tecavüzcü değil. 2- Banyoyu temizliyor. Ve bu adam, gerçekten bayaa bulunması zor hint kumaşı. İşte kadınların beklentileri BU KADAR düşük.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Çünkü kapsayıcı feminizm diye bir şey yok. Bütün toplumsal hareketler doğaları gereği dışlayıcıdır, belirli bir grubun sorunlarına odaklanıp diğer grupları ‘dışta’ tutarlar. Patronları kapsayan işçi hareketi, Sünnileri kapsayan Alevi hareketi diye bir şey olmaz.
-Sünniler Alevi hareketine ‘destek’ olabilir- yazar burada kesişimsel feminizmden bahsetmek istemiş olabilir ama kesişimsel feminizmi ‘haydi erkekleri de kurtarıyoruz’ değil.
Kesişimsel feminizm, kadınların maruz kaldığı sömürünün, ırk, sınıf gibi diğer sömürü mekanizmalarıyla etkileşimini inceler. Çünkü dünyadaki tüm kadınlar ezilir ama birebir aynı mekanizmalarla değil. Kesişimsel feminizm bu farklılıkları gözeterek kadın kurtuluşunu hedefler.
Ya bu arada yine alıntılıyorum, bu arkadaşa yüklenmek değil derdim. İyi ve haklı olduğunu düşündüğü bir ideolojinin bir kadın olarak kendisine negatif etkisini görmüş, bununla nasıl mücadele edeceğini bilmiyor. Bu, bu gencecik kadının suçu değil.
Trans aktivizminin kadınlara nasıl zarar verdiğinin bir diğer örneği işte. Kadınlar patriyarkal düzende katı sınırlar inşa etmemeye zorlanır ki bu sık sık kadınları saldırgan erkekler karşısında da savunmasız bırakır.
Trans aktivizmi kadınlara sık sık beş duyu ya da içgüdülerini reddetmelerini söylüyor, ki bu kadınların özsavunması için hayati öneme sahip. “O bir erkek değil”, “O penis zararsız çünkü o bir ladydick.”
Erkeklerin kadınlardan fiziksel olarak güçlü ve hızlı olması erkeklerin kadınlardan üstün olduğu anlamına gelmiyor, patriyarka erkeklere ait özellikleri yüceltip kadınlara ait özellikleri aşağıladığı için erkek hakları aktivistleri fiziksel gücü üstünlük olarak sunar.
Mesela kadınlar daha uzun yaşar, daha güçlü bir bağışıklığa sahiptir. Aynı patriyarkal düzen içinde erkek ve kadınların bedenleri şimdiki ayrımın tersi şekilde şekillenseydi (Kİ BUNA EVRİM DİYORUZ CAHİL ZENCEFİL) o zaman erkekler şunu diyecekti:
"Sizin daha hızlı koşup daha ağır yük taşımanızın ne önemi var ki amlılar, çita mıyız biz? Siz ezikler 60 yaşında cart diye gidiyorsunuz, biz 90'ımıza kadar yaşıyoruz. Tabi ki biz üstünüz."
Zencefil beni blokladığı için ben ss’le paylaşıyorum, hem bloklayıp hem de ss’le cevap vermek biraz ayıp ama neyse, onu geçiyorum. Yani bu kadar kavram çorbası yapan biriyle tartışmak da çok zor çünkü milattan önce 5000 yılından falan alarak anlatman gerekiyor.
“Kız çocuklarının okullaşma oranı neden toplanıyor?” Çünkü dünya çapında kör göze parmak seviyede kız çocuklarının eğitime erişimi daha az. Peki bunun nedeni ne? Efendim çok basit. Bu çocuklar amla doğduğu için. Bu kadar. (Ay tabi ki bu kadar basit değil, anlatıcam.)
Patriarka, kadınların bedenleri, doğurganlıkları, cinsellikleri ve emeklerinin erkekler tarafından sömürülmesine dayanan sistemdir. Bu sömürü, yıllar içinde çeşitli form ve biçimlere bürünse de, üç temel ayak tarih boyunca değişmemiştir.