Toplumun devamlılığını ilgilendiren sorunlar olduğu yerde duruyor. Bu açıdan en kritik sorunlardan biri #KimyasalKirlilik'tir ve iklim krizi kadar ciddi bir sorundur.
Kimyasal kirlilik en önemli politik sorunlardan biri - Bülent Şık - bianet bianet.org/bianet/toplum/…
Türkiye'de son 60 yıl içinde Van Gölü'nün üç katı büyüklüğünde, 60'a yakın göl kurudu. Kalanlar da kirlilik ve kuruma tehlikesi ile yüz yüze.
Aşırı su kullanımı, sulak alanların kimyasal kirliliğe maruz bırakılması, #kuraklık, #iklimdeğişikliği gibi bir dizi sorun göllerde kuruma ve kirliliğe yol açıyor. Bunlara ek olarak su varlıklarını korumak ormanları korumakla yakından bağlantılı...
Temiz su temini için ormanlık alanlar kritik önemde. Ancak Türkiye'nin ormanlık alanları da #tahribat ve #ormansızlaştırma ile sürekli küçültülüyor. Küçülmenin en önemli nedenleri arasında madencilik, turizm, yapılaşma ve son yıllarda kendini gösteren #yangınlar başı çekiyor.
Türkiye su sıkıntısı çeken bir ülke. Normal koşullarda ülkemizin su varlıklarının, ormanlık alanlarının üzerine titremek, çok ciddi koruma önlemleri almak gerekirdi. Ancak ne su varlıklarını ne de orman ekosistemlerini bir bütün olarak ele alan bir koruma-onarma planı var.
2022 yılındayız ama hâlâ yeraltı ve yerüstü su varlıklarının ne ölçüde kirlendiğini-kirletildiğini belirlemeye yönelik periyodik izleme çalışmaları doğru düzgün yapılmıyor. Kapsamlı bir kirlilik haritası çıkarılmadan ne durumda olduğumuz söylenemez.
Su varlıklarını koruma altına almak ve su kalitesini iyileştirmek için sulara bulaşması muhtemel tüm kirletici maddelerin kontrol ve izleme altına alınması gerekiyor. Ancak bu konuda yapılan yarım yamalak çalışmalardan elde edilen sonuçların bile değerlendirildiğini düşünmüyorum.
Örneğin Tarım ve Orman Bakanlığı 1990'dan beri sulardaki #nitrat kirliliğini izliyor. Sulardaki nitrat düzeyi belli bir eşik değeri geçtiğinde suyu içilmez kılıyor. Peki, 32 yıldır yapılan nitrat izleme çalışmalarından elde edilen bilgilerle ne yapılıyor? Kanaatimce hiçbir şey...
Bakanlık on yıllardır yaptığı çalışma sonuçlarını derleyerek bir #nitrat kirliliği haritası çıkarabilir, kirliliğin mevsimsel ve yıllara dayalı seyrini ortaya koyabilir ve tehlike altındaki su varlıklarını belirleyerek koruyucu, onarıcı bir eylem planını uygulamaya koyabilirdi.
#Kamu refahını, halkın çıkarını, doğal hayatın devamlılığını düşünen bir bakanlık, kamu idaresi ya da bürokrasisinin bunları yapması gerekirdi.
Üstelik mesele sadece nitrat kirliliği değil, kontrol edilmesi, izlenmesi gereken binlerce kimyasal kirletici madde var.
Nitrat azotlu maddelerden kaynaklanan ve müsilaj sorununa da yol açan kirletici kimyasal maddelerden biri. Normal bir ülkede tarımda azot ve fosfor kullanımı sonucu su varlıklarındaki kirliliği önlemek için #agroekolojik yöntemlerinin ülke genelinde yaygınlaştırılması gerekirdi.
Çözüm odaklı çalışmalar zamanında yapılsa tarımsal üretimden kaynaklanan azot kirliliği azaltılabilir ve müsilaj sorunu bu kadar ağır bir şekilde ortaya çıkmayabilirdi.
Ancak ortada ne böyle bir uygulama ve ne de herhangi bir plan var; aksine, Ergene nehri atıklarını Marmara Denizi'ne aktaran derin deniz deşarjı faaliyetiyle kirlilik sorunu daha da büyütülüyor.
Marmara Denizi'ndeki ekosistem çöküşü ülkemizin çeşitli bölgelerinde yaşanacakların bir göstergesidir. Ülkemizin ormanlık ve sulak alanlarındaki tahribata ve kirliliğe hızla son vermek, koruyucu-onarıcı bir eylem planını ülke genelinde çok geç olmadan yürürlüğe koymak gerekiyor.
Mevcut siyasal iktidardan bu tip faaliyetleri beklemenin boşuna olduğu malum; dahası mevcut iktidarın su varlıklarındaki kirlilik başta olmak üzere yol açılan tahribatın ve kimyasal kirliliğin bir faili olarak görülebileceği de aşikâr.
Ancak mevcut siyasal ahval bu şekilde devam ederse üzerinde yaşamaya elverişli bir ülkeden söz etmek bir süre sonra çok zor olacak. Yazı boyunca dile getirdiğim sorunların çözümleri var elbette. Ancak çok kıymetli zamanlar boşa harcanıyor...
Önümüzdeki süreçte gerçekleşecek bir iktidar değişikliğinin en önemli gündem maddelerinden biri #kimyasalkirlilik sorununa kapsamlı bir çözüm üretmek olmalı.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Elbette öyle de söylenebilir, bir gıdanın içinde ne olduğunu en anlaşılır şekilde anlatmak yeterli benim için. Yazdığınız şey ile hiçbir sorunum yok. Ancak bu vesileyle hesabınıza bakma fırsatım oldu. Fark ettiğim ve çok problemli olduğunu düşündüğüm bir şeyi soracağım.
Görmezlikten gelmem yaptığım çalışmalara aykırı düşüyor çünkü. gidadedektifi.com hesabı size ait değil mi? Gıda-Beslenme alanında kamusal bilgiyi arttırma amacı taşıyan her girişimi akademik bir içeriğe yaslanması ve çıkar çatışması içermemesi koşuluyla kıymetli buluyorum.
Ancak sitenizdeki ürün tanıtımlarını incelediğimde akademik açıdan çok sorunlu önerilerin yer aldığını, çeşitli şirketlerin (görseldeki) ürünlerini incelemeye yönelik çalışmanızdan incelemeyi yaptığınız şirketten para almak suretiyle kişisel çıkar temin ettiğinizi görüyorum.
Rusya Tüketici Haklarının Korunması ve İnsan Refahının Denetlenmesi Kurumu Türkiye'den ithal edilen mandalinalarda çok zehirli bir madde olan #klorpirifos tespit etmiş ve ithalatı durdurmuş. Piyasadaki mandalinalarda da aynı zehir bulunması çok muhtemel. russian.rt.com/russia/news/92…
#klorpirifos özellikle çocuk sağlığına büyük bir zarar veriyor. Kullanımı AB ülkeleri dahil çok sayıda ülkede yasak. Ülkemizde kullanımı devam ediyor. Türkiye'den AB ülkelerine ihraç edilen ürünlerde de klorpirifos tespit ediliyor. Bu konuyla ilgili yazı: m.bianet.org/bianet/saglik/…
Çocukların sinir sistemine ve bilişsel gelişimine zarar veren yani çok tehlikeli bir nörotoksin olan
ve kullanılması AB ülkelerinde yıllardır yasak olan #klorpirifos Türkiye’de neden hala kullanılıyor?
Kayseri'de iki yıl önce hayatını kaybeden 4 yaşındaki #SalihaÇakır'ın adli tıp raporunda ölümüne yediği narda tespit edilen pestisitlerin yol açtığı belirtiliyor.
Bir çocuk #pestisitler nedeniyle hayatını yitirdi bu ülkede - Bülent Şık - bianet bianet.org/bianet/saglik/…
Saliha Çakır’ın ailesine başsağlığı diliyorum. Bu üzücü olayın bir istisna olmadığını, aksine #pestisit (tarımda kullanılan zehirli maddeler) kullanımındaki başıboşluğun, artık bütünüyle işlemez hale gelmiş bir uygulama-kontrol-izleme sisteminin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’den Avrupa Birliği’ne ihraç edilen gıda ürünlerinde yapılan analizlerde çocuk sağlığı için büyük bir tehdit oluşturduğu için kullanılması yıllar önce yasaklanmış pestisitlerin hala tespit ediliyor olması bu düşüncemin en önemli kanıtını oluşturuyor.