Global piyasalarda fon yöneticileri genelde Aralık ayının son 15 günü ile Ocak ayının ilk 15 günü piyasadan uzak olurlar. Ben de benzer şekilde bu dönemleri geçmiş yılın muhasebesi ve gelecek yılın stratejisinin oluşturulması amacıyla piyasadan uzak geçiririm.
Fakat bu sene Ocak ayında hisse senedi piyasasında sarsıntılı günler geçirdiğimiz için biraz yazma ihtiyacı duyuyorum. Geçen gün yazmıştım, bugün de bir şeyler yazacağım.
Piyasaya son dönemde gelen yeni yatırımcılara hoş geldin sürprizi ile 2023’e merhaba dedik.
#BorsaIstanbul’un tecrübeli yatırımcıları bu tarz düşüşlere ve yüksek oynaklığa alışkın. Hatta şu an yaşadıklarımız geçmişte yaşadıklarımıza göre çok hafif kalıyor. Fakat yeni yatırımcılar şaşkın, ne yapacaklarını bilemiyor.
Bugün biraz uzun vadeli yatırımcılık ve piyasa psikolojisine değinmek istiyorum.
Özellikle twitter’da gördüğünüz çok takipçili arkadaşların birçoğu 2008 krizinde piyasada değildi.
%20 marjla mal veremeden, günlerce taban yemenin tadını, o zamanları yaşamayan bilemez.
Benzer şekilde 2013-2020 arasında dolar bazlı mütemadiyen düşen endeksi bilmeyen, 6 aylık yatay piyasada şikayetçi olur.
Aşağıya endeksin (#BIST100) hem TL bazında, hem de USD bazında logaritmik grafiklerini ekliyorum.
2013 yılındaki zirveden piyasaya giren yatırımcının $500’ı 7 yılda $125’a kadar düşüyor. (Kırmızı Bölge)
2020'de piyasaya giren yatırımcının ise $125'ı 1 yıldan kısa sürede $200 oluyor. 3 yıldan kısa sürede $300 gördü, şu an $250. (Yeşil Bölge)
TL bazında da 2013 zirvesi olan 929 (eski 92.900) seviyesinden giren yatırımcı, aradan geçen 7 sene sonunda bir arpa boyu yol kat edememiş oluyor. (Kırmızı Bölge)
2020'de piyasaya giren yatırımcı ise 3 yıldan kısa sürede parasını 6'ya katladı. (Yeşil Bölge)
Sizce piyasaya 2020 sonrası girmiş birisi 2013-2020 gibi bir dönem daha gelirse, ne yapacaktır?
2020’den itibaren uzun bir yatay veya düşen trend yaşamadık. Hatta tam aksine 2022’de böyle dik açılı bir ralli yaşandı.
Dolayısıyla pandemi borsacılarının “satmadan zarar olmaz”, “uzun vadeli yatırımcıyız”, “şirketimize güveniyoruz” gibi söylemlerini çok iyi irdelemek lazım.
İki dönem arasındaki fark grafikte bu kadar net görülüyor.
2020 sonrasında A hissesi de B hissesi de az veya çok yükseldi, genelde hissenin dinamiklerinden bağımsız olarak ralli döneminde hissede bekleyen para kazandı.
20 yıllık piyasa tecrübem var, ben bu zamana kadar böyle bir ralli görmedim desem yeterince açıklayıcı olur sanırım.
Bunun düzeltmesi nasıl olacak diye düşünürken 2023'e girer girmez, cevabımızı kısmen aldık.
Şimdiki soru: düşüş nereye kadar devam edecek?
Nereye kadar devam edeceğini bilemeyiz.
2013-2020 arasında bu piyasada olan yatırımcı bu tarz dönemleri tekrar kaldırabilir ama yükselişe bu kadar alışmış, ufak düzeltmelerde “öldük, bittik” moduna giren yatırımcı yıllarca süren bir düşen trendi gelirse ne yapacak?
İşte tam da bu yüzden; risk iştahınızı, #BORSA'daki
paraya ihtiyacınızı, piyasa bilginizi ve en önemlisi de psikolojinizi ölçüp tartıp piyasaya öyle girmelisiniz.
Bunlardan herhangi birinde problem yaşayacak olursanız, dışarıdan cennet gözüken bu piyasada cehennemi yaşarsınız.
Gördüğünüz gibi bu piyasa, her zaman her gelene para dağıtılan bir yer değil.
Bilinçsizce yapılan uzun vadeli yatırımın para kazandırdığı bir yer de değil.
Bu piyasada bilgi %20’yse, psikoloji %80’dir. Psikolojisini yönetemeyen, burada parasını da yönetemez.
Herkesin öncelikle kendine uygun yatırımcı tipini bulması gerekir. Uzun vadeli yatırımcı, orta vadeli yatırımcı, trader vs.
Kendine uygun yatırım tipini bulup, akşam kafası rahat şekilde uyuyamayan yatırımcı elbet bir gün büyük hata yapar.
Çelik gibi iradesi olmayan, overall’un yarıya düştüğünü gördükten sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edemeyen, önemli olan şirketteki ortaklık payım diyerek düzenli hisse biriktirmeyen kimse “uzun vadeli yatırımcı” olamaz.
Şirketleri/sektörleri/verileri iyi takip etmeyen, şirketlere aşık olup satamayan orta vadeli yatırımcı olamaz.
Dinamik hareket edemeyen, hızlı karar alamayan, zarara katlanamayan, trader olamaz.
Sen bunlardan hangisisin? Önce ona karar ver, sonra da ona göre aksiyon al.
Tekrar endekse ve şirketlere dönecek olursak; peki şimdi ne olacak?
Bundan sonra ne olacağını kimse bilemez, hepimiz yaşayarak göreceğiz.
Emin olduğum bir konu var ki, piyasadan para çekildikçe hisselerin gerçek değerlerini görmeye başlayacağız.
2020-Mart dibinden itibaren nispeten büyük 2 borsa düşüşü yaşandı; Mart-21 N.Ağbal’ın görevden alınması (-%20) ve Aralık-21 KKM açıklaması (-%28).
#XU100 endeksinde güncel durumda düşüş %17.5, dolayısıyla Naci Ağbal sonrası dönemdeki düşüşe çok yakın olduğumuzu söyleyebiliriz.
Endeksin panik düşüşlerinde şirket, sektör ayrımı olmaksızın topyekün bir satış dalgası gelir ve kimse bunun önünde duramaz.
İyi şirket/sektör kendini ancak endeksin geri dönüşünde belli eder.
Bir noktada endeks geri döndüğünde bazı şirketler çok iyi performans gösterip eski zirvesini bile geçerken, endeks zirve tazelediğinde dahi bazı hisseler kendi zirvelerine yaklaşamamış olacak.
Bunun temel nedeni; ralli dönemlerinde beklentilerin, hayallerin zirve yapmasıdır.
Her yatırım harika sonuçlanacak, şirketin işleri hep daha iyiye gidecek beklentileri havada uçuşur. Fakat endekste yaşanan düşüş sonrası ralli bitip de, dinlenme safhasına geçildiğinde piyasadaki sınırlı paranın ayakları yere basmaya başlar ve akıllı hareket etmek ister.
Bu doğrultuda kısa/orta vadede kârlarını arttıracak şirket ve sektörlere kayar, yüksek beklentili ve yüksek çarpanlı hisselerden vazgeçer. Bizim piyasamızda bu ayrım genelde büyük hisseler ve yan tahtalar şeklinde oluşuyor.
Ralli zamanlarında yan tahtalar büyük hisselerden çok daha iyi performans gösterirken, endeksin düşüşü ardından gelen tepkilerde para büyüklere (#BIST30) kayar.
Mutlaka küçük hisselerden de iyi performans gösterenler olur ama bunlar genelde istisnadır.
İşte bu panik düşüş; emin olmadığınız, iyi bilmediğiniz veya işleri iyiye gitme ihtimali düşük olan şirketler varsa bunların rotasyonu için en uygun zamandır.
Kişisel beklentim 2023 yılının yukarıda bahsettiğim zorlu yıllar gibi geçmesi.
Dolayısıyla yeni gelen yatırımcıların ciddi şekilde hırpalanması muhtemel.
2023’te eskiden olduğu gibi şirket ve sektör seçimi ön plana çıkacak, “ne alsam gidiyor” devri sona erecek gibi.
Böylece gerçek yatırımcılar ortaya çıkacaktır.
Son dönemde herkes 2023’te şirket ve sektör seçimiyle ilgili konuşuyor fakat açıkçası detaylı bilgi veren de (birkaç istisna hariç) pek göremedim.
Bu nedenle önümüzdeki günlerde sektörlere ilişkin 2023 beklentileri hakkında detaylı bir paylaşım yapmayı planlıyorum.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
#Enflasyon'un ve ülkede uygulanan makro politikaların mikro düzeydeki etkilerini, hikayeleştirerek paylaşmak istiyorum. Belki böylece akıllardaki bazı sorulara da cevap bulunabilir.
Hikayemizin ana kahramanları Barbaros ve Kalender.
Barbaros; uluslararası bir şirkette yönetici pozisyonunda çalışan, 80.000-TL maaşa sahip, kendi evinde oturan, şirket otomobili bulunan, eşi de benzer bir işte yönetici pozisyonunda olmasa da 40.000-TL civarında maaş alan, 2 çocuğu özel okula giden birisidir.
Kalender; kamuda memur olarak çalışan ve aylık 20.000-TL maaş alan, eşi de benzer gelire sahip, 1 çocuğunu zor bela özel okula gönderebilen, çocuğunun ihtiyaçlarını olabildiğince karşılamaya çalışan, son dönemdeki hayat pahalılığı nedeniyle sıkıntılı bir aile babasıdır.
Herkese merhabalar, çay-kahve eşliğinde yine bir karantina Pazar'ında bu sefer yerelden çıkıp globale uzanalım istiyorum. Bu akışın konusu "ESG" ve "Yeşil Ekonomi" olsun diye düşündüm. Tabii bu konulara girip de Tesla'ya değinmemek olmazdı.
Hadi buyrun akışa.
ESG, Türkiye'de henüz çok bilinen bir konu değil maalesef. Bugüne kadar @ergun_unutmaz ve @SantManukyan haricinde kimsenin bu konu hakkında fikir ortaya koyduğunu görmedim. Önümüzdeki yıllarda çok duyulacak.
O nedenle biraz da farkındalık oluşturmak amacıyla bu akışı yazıyorum.
Öncelikle bu "ESG" nedir, yenilir mi içilir mi yatırım mı yapılır ona bakalım.
"ESG"nin açılımı; Environmental, Social, Governance. (Çevre, Toplum ve Yönetişim)
Bunlar; bir şirkete yapılan yatırımın sürdürülebilirliğini ve toplumsal etkilerini ölçmeye yarayan 3 ana faktördür.