8.yy sonları ve 9.yy başlarında Bağdat'ta yaşamış olan İbn'us Semmak Kûfe'de doğmuştu. Etkileyici bir hitabet yeteneğine, güçlü bir hafızaya sahipti. Konuşması tesirliydi. ++
Bağdat'ta devrinin önemli ve ileri gelen alimlerinden İslam hukuku ve hadis eğitimi almıştı. Münazara ve tartışmalı konularda getirdiği delillerle kendisini dinleyenleri büyük oranda ikna ediyordu. Bilgisi kadar, Arapçayı akıcı ve edebi bir üslupla konuşması da bunda etkiliydi.
Süfyan es-Sevri, Yezid b. Ebu Ziyad, Hişam b. Urve, Muhammed b. Abdullah ve Ahmed b. Hanbel kendisinden hadis nakleden dönemin önemli isimlerinden. İbn'us Semmak Arapça Balıkçının Oğlu demek. Bu lakaba kendisinin, babasının ya da dedesinin balıkçı olması neden olmuş olmalı.
İbn'us Semmak'ın etkili konuşma tarzı kısa zamanda Bağdat'taki Abbasi sarayında duyuldu ve Halife Harun Reşid ile yakın dost oldu. Yönetimle ilgili tavsiyelerinde sözünü sakınmıyor, doğru bildiğini söylüyor ama bunu kibarca; ya bir beyit ya da kısa benzetmelerle yapıyordu.
Yönetim ve devletle ilgili öğütlerinin yanında zühd ve takva konularında da halifeye nasihatlerde bulunduğu ve o konuşurken halifenin meclisinde herkesin içinde ağladığı bilinmekte. “Vâizlerin efendisi” olarak nitelenmesi boş bir övgü değildi. Sözleri kulaktan kalbe gidiyordu.
Bugün acaba kaç konuşanın sözü kalbinize tesir ediyor? Az, öz, sözün bağlamını eğip bükmeden, konudan konuya geçmeden sözü kulaktan kalbe akan kaç alim var? Hitabet dilin zenginliği ve zenginliğin incilerini yerli yerince doğru zamanda kullanmakla etkileyici olur. Çoraklaştık.
Bu durum yaşadığı dönemde İbn'us Semmak'a da sorulmuş. Diğer vaizleri dinlerken kalplerinin ürperip incelmediğini söyleyenlere, “Para ile tutulan ağıtçı kadının ağlaması ile öz yavrusunu kaybeden annenin ağlaması bir olur mu?” şeklinde karşılık vermiş. -Mış gibi yapmakla olmuyor.
Zühd hayatlarıyla bilinen Ma‘rûf-i Kerhi, Hristiyan bir genç iken Kûfe’de onun vaazını dinledikten sonra Müslüman olup zahidliğe yönelmiş, Serî es-Sakati' de ondan etkilenmiş.
İbn'us-Semmak’ın vaaz ve sohbetlerinin temel konusunu zühd, erdem ve ahlâk oluşturuyordu.
"Dünya nimetlerine düşkünlüğü insanın boynuna geçirilmiş bir tasma, ayağına takılmış bir bukağı olarak değerlendirip, “Allah’tan O’na hiç ibadet etmemiş gibi kork ve hiç günah işlememiş gibi de O’ndan umutlu ol” sözüyle korku ve ümit görüşünü ortaya koymuş.
Ona göre Allah korkusunun delili hüzün, şevkin delili talep, ümidin delili ise amel, yani ibadet ve erdemli işlerdir. Onun vaaz meclislerinin en belirgin özelliği dinleyenlerin engin bir huzur duymaları ve göz yaşı dökmeleriydi.
Gelelim İbn'un Semmak 'ın Harun Reşid'e öğüdüne:
Koca bir imparatorluğun kudretli hükümdarıydı Harun. Afganistan'tan İspanya'ya uzanan geniş coğrafyada Emir'el Müminin ve Halifet'ül Müslimin / İnananların Emiri ve Müslümanların Halifesi unvanıyla devleti, Abbasi Hanedanının Mülkünü yönetiyordu. En büyük dostu Bermeki Ailesiydi.
Fars asıllı Bermekiler Harun Reşid'in babası Halife el-Mehdi döneminde Müslüman olan Zerdüşt bir aileydi. Ailenin büyük Halid el Bermeki'nin ardından Yahya Bermeki ve iki oğlu Cafer ile Fadl Harun Reşid'in sürekli yanında ve devlet işlerinde karar alma noktasındaydılar.
Harun Yahya el Bermeki'ye ''baba'' der, oğlu Cafer'le süt kardeşi olduğu için devlet / hilafet mührünü teslim edecek kadar güvenirdi. Bermekilerin bu gücü ve Harun'un onlara olan sevgisi Harun'un kabilesi olan Arap Kureyş Haşimi Abbasi ailesini derinden öfkelendiriyordu.
Bermekiler Harun'un Fars asıllı bir cariyeden olan oğlu Memun'un veliaht olması için olanca güçleriyle çalışırken, Haşimi Abbasi ailesi de amcasının kızı, yani kuzeni olan eşi Melike Zubeyde'den olan oğlu Emin'in veliaht olmasını istiyordu. Bu mesele yıllarca uzayıp sürdü.
Sonunda Harun Reşid Bermekilerin kendisini zehirlemeye, suikast düzenlemeye ve darbe yapmaya çalıştıklarını kanıtlarıyla öğrendi. Ansızın tüm Abbasoğulları Bermekilerin üzerine saldırdı. Cafer ve Fadl Bermeki idam edildi, babaları Yahya Bermeki zindanda kahrından öldü.
Malları, mülkleri, güçleri, halife nezdindeki değerleri, sarayları ve köşkleri dillere destan olan tüm Bermeki sülalesi kılıçtan geçirildi ve tüm mallarına, mülklerine el konuldu. Harun bu uzun ve stresli mücadeleyi sonunda kazanmıştı. Kazanmıştı ama çok da kan akmıştı bu uğurda.
Tam bu kanlı hadiseler yeni dinmişken İbn'üs Semmak bir gece ansızın Harun Reşid'i sarayında ziyarete gelir. Harun hemen izin verir ve hızla içeri alınır İbn'üs Semmak. Harun'u selamlar, Harun da''Ey alimlerin zahidi İbn'üs Semmak Hoşgeldin, buyur gel otur'' diye karşılar onu.
İbn'us Semmak Harun'un kendisine gösterdiği işlemeli, ipekli, kadifeli süslü koltuklar, sedirler yerine ''Oradan ve Oraya'' anlamına gelen ''Min ha ve ileyha'' diyerek yere oturur. Bu duruma şaşkın şaşkın bakan Harun'a da eliyle yeri gösterir ve ''Min ha ve ileyha ya Harun'' der.
Harun yere oturur. Ardından İbn'un Semmak bana verecek bir bardak suyun var mı? der ve Harun'un doldurup verdiği sudan birkaç yudum aldıktan sonra diyalog şöyle devam eder:
-Ey Harun tamamen çaresiz kalsan bu suyu almak için ne verirdin?
-Sahip olduğum mülkün yarısını verirdim.
İbn'us Semmak elindeli bardağı Harun'a uzatır:
-İç ey Harun. Afiyetle, bereketle, temizce iç.
Harun suyu içer, hamdolsun der. İbn'us Semmak tekrar sorar:
-Ey Harun, içtiğin bu suyu çıkaramayacak olsan, onu vücudundan atabilmek için ne verirdin?
-Kalan mülkümün yarısını verirdim.
Ardından dersi verir İbn'üs Semmak:
-Yarısı yarım bardak su, diğer yarısı ise bir miktar idrar etmeyen mülk! Ey Harun, gördün mü şimdi mülkünün değerini? Bunca mücadele ve rekabete değer mi bu mülk sence? Allah senin için bir yer hazır tutuyor. Hareket ve tercihlerine dikkat et.
Bu yerin neresi olacağı sana bağlı. Cennete mi yoksa ateşe mi yönlendirecek seni yaptıkların? Harun Reşit'in elindeki bardak yere düşer ve uzun uzun ağlar. İşte biz de kendi hayatımızda Harun gibiyiz ve hepimiz için bir yer var. Neresi olacağı ise bize bağlı.
V'esselam🌿
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Prof.Muzaffer Şerif Nasıl "Muzafer Sherif"e Dönüştü?
Film gibi bir hayat. Sosyal psikolojinin kurucularından, literatüre adıyla giren deneyi olan, Harvard, Yale, Princeton, Oklahoma, Pennsylvania ve Columbia üniversitelerinde bulunan bir bilim insanını nasıl küstürüp kaçırdık?+
1906 yılında İzmir, Ödemiş'te zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
1919 yılında, 13 yaşındayken İzmir'i işgal eden Yunan ordusundan bir asker yanındaki kişiyi öldürdükten sonra süngüsünü ona doğrultur.
Fakat muhtemelen yaşı küçük olduğu için öldürmekten vazgeçer.
Ölümler, işgal, savaşlar, esaret, kurtuluşla geçen ilginç bir çocukluğu olur.
Muzaffer Şerif belki de insanların toplu halde sergiledikleri uç davranışları ileride incelemesi için gerekli olan deneyimin en büyüğünü farkında olmadan bu yıllarda edinir.
En özel yiyeceklerden biridir bal. 2009 yılından bu yana bal koleksiyonu yapıyorum. Gittiğim tüm ülkelerden oraya ait yerel ve özel ballardan hem tattım hem de aldım. Dünya ve Türkiye balları üzerine epey araştırma ve okuma yaptım. İşte bal dünyası++
Bal kutsal metinlerde de geçer: ‘’Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü çiçekten, meyveden, ürünlerden ye ve Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut!"
Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki, onda insanlara şifa vardır.’’ (Nahl Suresi, 68-69) Gerçekten de onlarca değişik türde bal vardır. Aromaları ve lezzetleri dışında temel olarak çiçek balları ve salgı balları olarak iki ana grupta ele alabiliriz balı.
İslam tarihine bakıldığında birçok önemli hadisenin Ramazan ayında gerçekleştiği görülür.
Kuşkusuz bu gelişmeler İslam tarihinin dönüm noktaları olarak ciddi bir hafızayı da ifade ediyor.
Örneğin Endülüs'ün fethi Ramazan ayında olmuştu.++
"En uzak batı" demek olan Magrib-i Aksa adıyla da bilinen Endülüs’ün, yani bugün İspanya ve Portekiz’in bulunduğu İber Yarımadası’nın Müslümanlarca fethi sadece İslam tarihi için değil, aynı zamanda dünya tarihi için de oldukça önemli gelişmelerden biri oldu.
Miladi 711 yılı, 19 Temmuz günü İslam ordusunun komutanı Tarık bin Ziyad ile Vizigotların komutanı Rodrik’in idaresinde yaşanan savaşı kesin zaferle kazanan Müslümanlar hızla İber Yarımadası’na yayıldı. Endülüs fethinin unutulmaması gereken bir diğer ismi de Tarif bin Malik oldu.
Arkasında onu kovalayıp ele geçirdikleri anda öldürmek isteyen bir ordu, önünde ise bilinmeyenlerle ve tehlikelerle dolu bir coğrafya vardı.
Eşine az rastlanan, insan üstü bir mücadele verdi ve Endülüs Emevi Devleti'ni kurdu.++
Emeviler iktidara geldikleri andan itibaren fetihlere giriştiler ve büyük askeri başarılar elde ettiler.
Afganistan'dan Hindistan'a, İran'dan Kuzey Afrika ve Endülüs'e uzanan inanılmaz büyüklükte bir coğrafyanın hakimi oldular. Kıbrıs'ı, Girit'i, Kafkasya'yı fethettiler.
Ancak fethettikleri coğrafyada son derece otoriter bir yönetim kurdular. Özellikle de devlet idaresi hususunda, İslamiyet öncesinden itibaren rekabet halinde oldukları Haşimoğulları'nı çok sıkı kontrol altında tutuyorlardı. Haşimoğulları'nın her hareketi izleniyordu.
1989 yılında Mekke’de ender görülen, istisnai bir arkeolojik kazı gerçekleştirildi.
Kazının arkasında dönemin güçlü isimlerinden, 1973 petrol ambargosu ile Avrupa’yı dize getiren, S.Arabistan Petrol Bakanı, Mekke doğumlu Zeki el-Yemani vardı.++
Bu kazı çok değerliydi. Çünkü Mekke döneminde vahyin önemli bir bölümü bu evin çatısı altında gelmişti. Hz.Muhammed'inﷺ küçük bir mescidinin de olduğu bu evde Hatice(ra); Kasım, Abdullah, Rukiyye, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Fatıma'yı doğurmuştu.
Yapılan kazı, Hz.Muhammed’inﷺ eşi Hz.Hatice’nin evini açığa çıkarmıştı.
Olabildiğince hızlı, adeta bir kurtarma kazısı gibi gerçekleştirilip tamamlanan çalışmanın ardından, bir kazı raporu niteliğinde de olan “The House of Khadijah bint Huwaylid" adlı kitap yayınlandı.