Thread by @alicanteee

''İyilikten maraz doğar'' sözünü askerdeyken bir komutan ve ailesine nasıl canlı örneklerle ispatladım anlatıyorum. Çaylar hazır mı?

Efendim askerlik zamanları vatani görev dedik düştük yolllara. Dediler ki sen şu sınır kapısını bekleyeceksin aman düşmana geçit verme.

Tamam dedim. Görev yapacağım yere gider gitmez askerlerden birisi beni alıp nerelisin dedi, dedim ki Ankara'lıyım. Aha gel o zaman dedi

Bilgisayar bilgini ölçelim bakalım biraz otur şöyle dedi. Masaüstünde 4 ikon olan bilgisayarın başına oturttu beni "word"u aç dedi. Açtım

"ismini soyismini yazabilir misin ?" dedi oraya. Hay hay onu da yazdım "tamam sen yazıcısın bundan sonra dedi" lan bunlar eğleniyor benimle

Usta birliğine teslim olduktan 7 dakika sonra birliğin yazışma ve evrak işlerinin kilit ismi oluyordum.Hayatımdaki en sert kariyer yükselişi

Beni bir an korkutsa da o arada benden eski askerin uyarısıyla toparladım "olm kocanın gönlünü hoş tutarsan kral askerlik yaparsın burda"

Oha ne kocası ne gönlünü hoş tutması derken terhisine 4 gün kalmış asker "keh keh keh senin kocan da çok aksi lan çok çektirir sana" dedi

Neyse efendim ben sonradan öğrendim ki yazıcının başındaki birebir çalıştığı komutana "kocası" denirmiş.

Sebebi de evde eşine sesini yükseltemeyen, sus pus kalan, azarı yiyen komutanlar siniri yazıcıdan çıkarınca böyle bir lakap bulmuşlar.

Bir odanın içinde arkada komutanın masası, odanın diğer yanında senin masan bilgisayarın işte günlük rutin işler komutanın emirleri falan++

Akşama kadar 1 metre mesafede çalışıyorsun. Eğer komutanın iyi bir adamsa tadından yenmiyor.

Ama aksi bir adamsa Üvey Baba dizisinde Lamia vardı ya,hah işte ondan farksız geçer askerliğin.Bilenler zaten pis pis gülüyor şu anda eminim

Ben yazıcı olduktan 2 ay kadar sonra benim aksi komutanın tayini çıktı yerine yenisi geldi adam da ailesi de dünya iyisi.Yani öyle şimdilik

Adam bana iyi davranıyor, kendine çay söylerken bana da söylüyor arada soruyor işte eksiğin ihtiyacın var mı falan, geçinip gidiyoruz

Bende sıkı çalışıyorum adama bi laf getirmeyelim diye. Adam öğle yemeğine lojmana gidiyor işte gelirken bana da hamur işi tatlı artık ++

Eşi ne yaptıysa kahverengi Cart'e Dor kutusunda koyup gönderiyor. Tabii askerlik zor iş evliya çelebi gibi şehir şehir geziyosun ailenle

Bende elimden geldiğince şehri anlatıyorum işte nereye gidilir neresi gezilir falan.Efendim bi haftasonu ben çarşı iznindeyken bi adam geldi

Tabi traş şekilnden yuva kavunu gibi ortaya çıkmış kafamız "ben askerim"diye bağırıyor. Adamlar da tanıyor geliyor yanına. Neyse bu geldi

Asker kardeş bak düşünürseniz alabalık çiftliğimiz var ister canlı seçerek ister diğer türlü servisimiz var sen kartımı al arkadaşlarınla++

gelmek istersiniz belki, fiyatımız da askere özel Hilmi abi den aldım kartı dersin anlar onlar dedi. Neyse balık da pek sevmem ama aldım.

Asker adamız lan değişiklik olur dursun dedim. Bundan yaklaşık 1 hafta sonra benim kafada ampul yandı. Aha dedim şu komutana bi jest yapayım

Adam o kadar evden bişeyler getiriyor arada tatlısı poaçası eşine mahçup da oluyorum ben dedim bunlara ailecek jest yapayım.

Balık yemeye görüreyim. Neyse konuştum başta olmaz olm askersin sen ben seni götüreyim falan dedi kabul etmedi. Sonra bi şekilde ikna ettim

Komutan, eşi ve 2 erkek çocuğu ile birlikte balık yemeye gitcez. Hafta sonu geldi şimdi adam da şehri öğrenmek istiyor bu arada yeni gelmiş+

Benim rehberliğimde ilerliyoruz arabayla, neyse ben tabi hemen Hilmi abiyi arıyorum karttaki numaradan +alo abi -efendim +abi şey sen kart

vermiştin bize alabalık için -tamam kardeşim sen gel müsaitiz açığız +tamamdır abi askeriz biz ama indirim için söylüyorum (kısık sesle)

-tamamdır yiğidim sen gel kolay ederiz. Gideceğimiz yer de şehrin 10 km dışında bir ilçe. Daha önce duydum ama ilk defa gideceğim bende.

Arabayla gidiyoruz ben arka koltuktan öne doğru kafamı çıkarıyorum öndeki iki koltuğun arasından işte surdan burdan espriler falan

Neyse biz geldik adrese ama böyle ağçlıklar içinde köy evleri gibi çok güzel bir yer. Lan diyorum adamlar işi biliyor ha..ohh oksijennnn

Deniz olmayan yere balık çiftliği ha. Ne para dönüyodur komutanım burda diyorum o da harbi olm baksana adamlar fabrika kurmuş resmen diyor

Neyse biz indik arabadan tarif edilen yerin bahçesine girmek üzereyiz bende anlatıyorum işte hem köy havası hem balık.

Taptaze olur buranın balığı falan diyerek ilk defa gördüğüm mekana övgüler yağdırıyorum. Hızını almış sel suyu gibiyim adeta övgü dayanmıyor

Neyse ben komutan, eşi ve 2 çocuğu ile büz evin bahçesine giriyoruz masa falan yok havuz da göremedim ama arka tarafta muhtemelen diyorum

Derken bi abi karşılıyor bizi hafif çekingen "abi hoşgeldiniz" diyor komutana,ben hemen araya giriyorum"komutanım ve ailesi benim misafirim"

"Hilmi abinin haberi var aman herşey en güzelinden olsun" dedim. "Abi çocukar" gibi bi cümle çıkacak gibi oluyor adamın ağzından ama nafile

"Aslan onlar aslan yeğenlerim benim" diyerek iki yanımda duran çocukların kafalarını tutup kaburgalarıma doğru bastırıyorum.

"Abi emin misiniz?" diyor adam ben de inceden sinirlenip "eminiz ya eşek kadar çocuklar ne olacak ağlamaz zırlamaz" diyorum. Bu arada+

ben ''eşek kadar'' dediğim anda soğuk bi rüzgar esiyor ortamda.Yenge hanım bizim komutana inceden bi "noluyo ya" bakışı atıyor. Farkediyorum

Abi yine tedirgin "abi canlı mı cansız mı alabalık istersiniz" diyor. Tabii ben yine sazı elime alıp "canlı canlı hem taze olur hem seçeriz"

diyorum. Sonra da çocuklara dönüp "şş aslan parçaları balıklara bakalım mı"diye artistlik soruyu yolluyorum. Neyse adam önde biz arkadayız

Eve giriyoruz arka bahçe gibi bi yere geçip ordan başka bir eve geçiyoruz. İki ev arasında 2 küçük havuzcuk var. 4 balık anca sığar yani.

Neyse ikinci eve girdiğimizde karşıma çıkan manzarayı şöyle anlatayım ben size. Hani bazı anlar olur ya "Allah'ım beni burdan ışınla" dersin

İçimden öyle dua ediyorum. Allah'ım ışınla beni nolur, hiç olmazsa bi kalp krizi falan olsun en kötü bayılayım şuraya diyorum. Yok olmuyor

o arada tiz bir ses ''annaaa gözlüğe bak lan çoluğu çocuğu toplayıp gelmiş hahahahahaha''

Efendim benim komutanı, eşini, 2 çocuğunu alabalık çiftliği diye götürdüğüm yer bildiğin fuhuş merkezi. Canlı alablık, cansız alabalık

dedikleri olay da hepsi şifre. Göstermelik 2 tabela, iki ev arası 2 havuz, yalandan 2 masa atmışlar. Tabi ikinci girdiğimiz ev gibi yerde+

Mini etekli hanımefendileri görünce çocuklar hariç hepimiz anladık olayı. Adam hala tedirgin, komutan zaten karısından korkan bi adam

Yenge hanım içten içe deliriyor kıpkırmızı olmuş. Ben hala içimden "Allah'ım ışınlanayım ne olur diye dua ediyorum"

Bak toplamda 7 saniye sessizlik olmuştur ama ben 70 yıl gibi yaşadım o sessizliği. Zaten zihnimi kontrol edemiyorum, o anda şöyle dedim

Komutanım balık çiftliği değilmiş bura yani öyle yüzen balık çiftliği değilmiş. Ama hafif rezil bi tebessüm suratımda anlatamam.

Arabaya doğru yürümeye başladık ama her adımda yenge bizim komutanı bakışlarıyla nasıl örseliyor. Ben her adımda 5 yıl yaşlanıyorum

Çocuklar da bana soruyor "alican abi neden geri dönüyoruz" diye. Ne diyim ben şimdi ?

"Olm ben sizi balık çiftliği diye bu şehrin en kapsamlı fuhuş yuvasına getirdim ondan geri dönüyoruz'' mu diyeyim ?

Sonra yenge hanımın saatte bilmem kaç km km hızla ses duvarını aşan jet uçağı gibi bakışları geliyor gözümün önüne susmaya karar veriyorum.

Arabaya biniyoruz acayip bi sessizlik hakim ben o arada askerliğin ne kadar uzayacağını falan düşünüyorum. Komutan dünyada değil zaten.

Yenge hanım etna yanardağı gibi, ne zaman patlayacak diye bekliyorum. Neyse kadın yol boyunca sustu ama o 10 km yol da bitmedi.

Olayın perde arkası da şu, oralarda daha önce dediğim gibi göstermelik balık çiftlikleri var, canlı, cansız alabalık da şifre aralarında.

Canlı alabalık istersen girip istediğin kişiyle vakit geçiriyorsun, cansız alabalık istersen içki masasında muhabbet işte bilirisiniz.

Ben bunları öğrenirken "aslan yeğenlerim benim gelin balıklarla oynayalım" dediğim falan aklıma geliyor. Rezillik üstüne rezillik.

Kadın yol boyunca tek kelime etmedi. Şehir merkezine geldik osuruk gibi sesimle "ben kavşakta sağda ineyim komutanım akşam 5'e daha var++

bi yemek yiyp öyle gireyim içeri aç kalmayalım şimdi ehe" dediğim anda komutan Zeki Müren gibi tane tane şu güzel cümleyi haykırdı arabadan

S*KTİİİİİİRRRRRRR GİİİTTT evladım. Günümüzün anasını s*ktin ellerine sağlık.

Estağfurullah komutanım falan derken yenge hanım. Şş çocukların önünde falan diye bizim komutana hatırlatma yapma telaşına düşüyor.

Yani diyor ki ''çocukların önünde yapma pazartesi kışla da duvardan duvara atarsın bu gerizekalıyı''

Neyse ben indim tabi bir yandan içim içimi yiyor rezil olduk ama bi yandan da seviniyorum lan küfür etti ha rahatlamıştır siniri geçer diye.

Bir de güzel Türkçe ile edilen küfür daha tesirli oluyor onu anladım ben komutan küfürü arabanın yarım açık camından bana hediye ederken.

Tabii bu olay duyluyor kulaktan kulağa "gerizekalı yazıcı ne yapmış lan biliyonuz mu?" başlığıyla kulaktan kulağa yayılıyor.

Komutanı pazartesi gördüm hiç bişey yokmuş gibi davrandım o da öyle davrandı tabi arada üst rütbeli komutanlar yanındayken beni çağırıyor+

"Anlat lan Ankara'lı yediğin boku Mustafa Albayıma" diyerek olaydan prim yaparak hem ortamı neşelendirdi hem de beni cezalandırdı aklınca.

Yenge hamur işini kesti o günden sonra doğal olarak.Ee napsaydı arkadaşlar ailesini fuhuş yuvasına götüren adama kıymalı poaça mı yollasaydı

Yine anında insanı yerin dibine sokan ama sonradan anlatması keyifli bir hikayemi anlattım. Vaktinizi aldığım için özür dilerim.

Canlı alabalığın tek adresi Alican. 2009'dan beri.