Bolşevikler iktidara geldiklerinde ülke nüfusunun üçte ikisinden çoğu okuma yazma bilmiyordu. Bu nedenle, daha iç savaş devam ederken, 1919 kasım ayında ünlü “Cehaletin tasfiyesi kararnamesi” yayınlandı.
Bu, azınlık ve ulus kültürlerinin anadillerinde geliştirilmesi ve yazılı-eğitsel hale getirilmesini de kapsayan zorlu bir çalışmaydı.
Bu devasa büyüklükteki ülkenin her yerinde radyo alıcısını besleyecek enerji kaynağı bulunmadığı için, detektörlü radyo (veya kristal radyo) denilen özel alıcılar kullanılıyordu.
Bu radyo üniversitesinde şu fakülteler vardı: genel eğitim, kooperatif, pedagoji, ziraat fakülteleri ve din-karşıtı fakülte.
Radyoların her eve yaygınlaştırılmasına çalışılırken, bunun başarılamadığı yerlerde hoparlörlerle sokaklarda ve köylerde yayın yapılıyordu.
Unutmamalı: okuma yazma oranının Rusya’dan bile geri olduğu (1927’de yüzde 10.5) genç Türkiye Cumhuriyetinin okuma yazma seferberliği başarısı da muazzamdır.
Bu oran 1935’de yüzde 20.4, 1950’de 33.6’dır.
Demek ki genç cumhuriyet de, aşağı yukarı otuz yıl içinde okuma yazma oranını yüzde 90’a değilse bile yaklaşık beş katına çıkarmayı başarmıştır.