, 45 tweets, 6 min read Read on Twitter
Türkiye’nin şu anki ekonomik pozisyonunu herkesin anlayabilmesi adına, konuyu basitleştirerek anlatmak gerekiyor. (flood)
Öncelikle ekonominin bir güven meselesi olduğunu kavramak lazım. Örnek: İşten maaşınızı alamadığınız ay değil, sadece bir iki gün geç aldığınız anda ya da alt kademeden birkaç kişi işten çıkarıldığı anda işinize dönük bir güven kırılması yaşarsınız.
Esasen şirketin bu şekilde kendini döndürebilme kapasitesi 1 yıl olacaksa bile, güvensizlik kendini belli ettiği anda kendi bitişini de öne almış olur şirket. Bu nedenle güvensizliğin önüne geçecek politikalar gütmek zorundadır: ‘Her şey yolunda, sıkıntı yok.’
Şu anda iktidar ‘Her şey yolunda, sıkıntı yok’ diyor. Fakat 16 yıldır böyle diyorlar ve 2008 global krizini saymazsak Türkiye 16 yıldır önemsenecek bir küçülme de yaşamadı. Yani bu ‘Her şey yolunda’ların doğruluğunu nasıl kavrayacağız? Bunun için geçmişe bakmak lazım.
Türkiye, serbest piyasa ekonomisine 1980 yılında Demirel’in öncülük etmesi ve Özal’ın yetkilendirilmesiyle geçti. 2001 krizine kadar, serbest piyasa ekonomisinin gerekliliği olan hukuksal düzenlemeler tam olarak yapılamadı. 3-5 senede bir kriz yaşadık durduk 2001’e kadar.
2001 krizinden sonra da bu hukuksal düzenlemeler, bankacılık sektöründeki reformlar, Imf işbirliğiyle önce Kemal Derviş önderliğinde, sonra da Akp hükümetince devam etti. Batık bir ülke olan Türkiye, 2005’te Avrupa Birliği’ne tam üyelik için müzakereleri başlatmayı başardı.
Türkiye bu süreçten müthiş bir kazançla ayrıldı. Bir ülke Ab’ye giriş bileti kazanmışsa, o ülkeye yatırım yağar. Çünkü giriş bileti kazanıp da girememek görülmüş şey olmadığından güvensizlik oluşturacak bir çekince de yoktur.
2005, 2006, 2007 yıllarında Mahfi Eğilmez hocanın verdiği rakamlara göre senede 20 milyar dolarlık yatırım çekti Türkiye. Bu tüm Cumhuriyet tarihinin toplamından daha fazla.
Yatırım deyince aklınıza sadece sanayi/fabrika gelmesin; ülkene McDonalds gelirse, 1 senelik plan yaparak gelmez. En az 10 yıllık bir planla geliyor ülkene; en az 1000 kişiye istihdam açılıyor. En az 100 gayrimenkule 5-10 yıllık kontratlarla kira ödüyor.
Hammadde için ülkedeki üreticileri kullanıyor. Ve bunun için tüm dövizini yanına alıp geliyor. Üstelik sadece İstanbul’a değil, en az 50 şehire birden gidiyor. Çok dinamik yatırım. İnşaatın uzun vadede neden boktan bir yatırım olacağının da basit bir göstergesi bu. neyse.
Haliyle Akp, 2007 seçimlerini güle oynaya kazandı. Fakat bu dönemler (2007-2008) Akp için tehlikeli yıllardı aynı zamanda. Şimdi düşününce insan ‘hakkaten bunlar da olmuştu yav’ diyor: Akp’ye kapatma davası açıldı, ordu Çankaya’ya başörtülü bir kadın gelecek diye muhtıra verdi.
Bu süreçten sonrası tamamen politika. Yozlaşma bundan sonra hiç hız kesmeden devam etti. Çünkü 2001’den 2006’ya kadarki süreçte Türkiye’de hukuk düzeni rayına girebilir diye bir beklenti oluşmuşken, parti kapatma davası, ordunun bir partiyi tehdit etmesi teraziyi bozdu.
Tüm bunların yanında aynı dönem yaşanan Hrant Dink’in katledilmesi, Türkiye çapında kendini büyük kalabalıklarla gösteren Cumhuriyet mitingleri; ‘yine başa dönüyoruz’ hissinin başlangıcıydı bir nevi.
Peşinden kumpas davaları başgösterdi; Ergenekon, Balyoz davaları. Doğan Yayın Grubu’na çıkarılan vergi cezaları, Taraf Gazetesi’nin maşa olarak kullanılması, Hürriyet Gazetesi’nin Hrant Dink’i hedef göstermesi... lemleş politika işte.
2007 yılından itibaren Akp’nin de ucunda bir ışık görünmediği, dümdüz bir karanlığa çıkacağı aşağı yukarı belli oldu. Ama halk bunları bilemez, nereden bilsin? Halk, karnı doyuyor mu doymuyor mu onu bilir.
O nedenle ekonomiye dönelim. Yani Akp, 2007’den itibaren ülke için bir şey yapmayı bıraktı, kendilerine çalışmaya başladılar. Ama bu dönemde Dünya siyaseti bizim işimize acayip yaradı. Madem kendilerine çalıştılar neden daha erken batmadık sorusunun cevabı burada.
Öncelikle Türkiye, 2001 krizinden itibaren 2006’ya kadar Imf’nin söylediği her reformu düzgünce yaptı ve uyguladı. Bankacılık problemi aşıldı, enflasyon sorunu büyük oranda çözüldü, merkez bankası politikanın içinde değildi vs. Haliyle müthiş bir kredibilite yaratmıştı kendine.
2008’de Amerika’da patlayan krizden sonra tüm Dünya batarken Türkiye bu nedenle ağır yaralanmadan bu krizi 1 senede atlatabildi. Çünkü zaten 2001’den beri kendi diyetine sadık kalmış, kendi dertleriyle uğraşmakla meşgul olmuştu.
Amerika da bu krizi dolar bolluğu yaratarak atlatmaya çalıştığı için Türkiye bundan da nemalandı; aynı zamanda bu dönemde dolar neredeyse 1 lira seviyesine düştü.
Arkadaşlar eğer ki Türkiye’de yaşayan bir üreticiyseniz, doların 1 lira olması hiç işinize gelmez. Çünkü bunca işle uğraşmaya değmez hale gelir, aynı malın kalitelisini ithal edip satmak çok daha kolay bir operasyondur eğer ki dolar da bu kadar ucuzlamışsa.
Dolar bolluğu bizim ülkemizde tam olarak bu etkiyi yarattı. Çok yatırım geldiği için bankalar rahatlıkla kredi dağıtabildi; tüketici ev aldı, üretici inşaatçı oldu, iş adamı da ithalatçılık yaptı. Fakat bu bolluk Akp’ye 2011 seçimlerini de kopkolayca kazandırdı.
Gezi’den, Fetö’den bahsetmeme gerek yok bu arada. 2007’den itibaren Akp’nin aslında güzel hiçbir şey yapmayacağını, planlarının içinde Türkiye’nin geleceği için faydalı olacak hiçbir şey olmadığını görmüştük zaten. Bu gerçeği kabul etmek lazım.
Akp, 2001-2006 arasında Imf ve Türk bürokrasisi sayesinde ekonominin adam olmuş vaziyete gelmesine engel olmadı, yardımcı oldu. Bu dönemden sonra da günümüze kadar bu kredisini bitirene kadar tüketti. Olay bu kadar basittir; geri kalan her şey politikadır.
Elinizde 70 milyonluk, genç nüfuslu, ekonomisi yoluna girmiş, Ab yolunda yol katetmiş, kredibilitesi tavan yapmış bir ülke var. Sene 2006. Demek ki 13 yıl sürdü denizi kurutmak ki şu an soğan yemek için kuyrukta insanlar.
2011 sonrasından bugünlere gelirken bu işin sürpriz olmadığı, çat kapı gelmediği çok daha net görülüyor. Twit limiti doldu. Bir kahve molası sonrası 2011’den günümüze gelcez.
Eğer iyi bir işiniz varsa, 4-5 yıl düzenli/karlı bir süreç geçirmişseniz, bankalar kredi al diye kapınızdan ayrılmaz. Bir de üstüne network’ünüz genişliyorsa (Ab tam üyelik müzakereleri), bir de birçok insan iş kaybediyorken siz işinizdeyseniz (2008 global krizi) kredi yağaaaar.
İstesen de kolayca bitiremezsin o parayı. Çünkü döviz de aşırı ucuzlamış, dolar tl seviyesine gelmiş. Daha ne isticen yani. Böyle bir dönemde ne yapılır? 50 yıllık yatırım/gelişim/arge/şehir planlaması/sağlık/eğitim. yap işte ne duruyorsun yatırımları, para geliyor sonuçta.
Akp, kredi çekip ev aldı. Şimdi 2 milyon evi var, var ama ne satabiliyor, ne de kiracı bulabiliyor. Eee ne olacak bu evler? Bu evlerin parasını cebimizden de vermedik, hepsi krediyle alındı. Yani evlerin gerçek sahibi bile değiliz, satarsak karlı olacak. Satılmayan ev, taştır.
Peki neden ev aldı? Çünkü bir taşra insanını yönetici yaptık; adamların yabancı dilleri yok, herhangi bir meslekleri de yok, bu işi bilen insanlarla da Batılı/namaz kılmıyor/alkol içiyorlarsa iş yapmıyorlar. Ne yapar bu adam? Bina yapar amk ne yapacak, taş diker her yere.
Amerika 2008’den sonra yarattığı dolar bolluğunu bitirmek için faiz yükselterek piyasadaki bol doları tekrar ülkeye çekme kararı aldığını 2013’te söylüyor. Akp ne yaptı bu uyarıyı duyunca? Bina, biraz daha bina. Çünkü taşralı adam ev alır, daha çok para geçerse de yazlık.
Türkiye’de o kadar çok siyasi gündemimiz var ki, 2 dakika ekonomiyi düşünmeye fırsat olmuyor. Düşününce de tablonun bu olması çok sinir bozucu: ‘Ülkenin tüm kredibilitesini 10 yıl boyunca taş dikmek için harcamış bir grup taşralı’
‘Taşralı deyip niye aşağılıyorsun?’ diyenlere de cevap olsun. Ülkenin yöneticisi taşralı olamaz; doğabilir taşrada, ama 50 yaşına geldiğinde hala taşralı kalmamalı. Bu aşağılama değil, makamı yüceltme. Bu makamda olacaksan biraz oku/çalış/eğit kendini. Eşek oturtmayak makama.
Türkiye’deki bu köylü övme işini o nedenle anlamıyorum. Köylü, çiftçilik yapıyorsa/hayvancılık yapıyorsa kralını yapar. Ama köylü kalarak Başbakan olamazsın. Başbakan şehirli olmak zorundadır. Köylü doğulabilir bu arada; doğumla ilgili değil bu.
Eğer gözünü yükseğe dikmişsen, nitelik olarak da yükseğe çıkman gerektiğini bil. Çobanlık aşağılık bir meslek değil ama istifa edip mühendis olamazsın. Önce öğrenim görmen gerekiyor. Ama insanlar ‘çobanım diye işe almadılar’ demekten haz alıyorlar gibi.
‘Bu ülkede çobandan başbakan olmaz dediler, bakın ben oldum’ e iyi bok yedin. Rusya’yla yapacağın enerji anlaşmasına 3 tane çoban yolla o zaman. İran ambargosu için Amerika’da lobi yürütecek 2 köylüyü işe al bakalım. Övülecek şey niteliktir. Ötesi politikadır.
Köylü doğarsın, çoban olursun; bu senin başarın/olayın değil. Burs alıp Amerika’da okumak, 20 ülkeyi bir taraftan çalışarak gezmek, 500 kitap okumak, şakacı biri olmak, 3 dil konuşmak vs. bunlardır senin başarın/olayın/ayrıcalığın insanlara bunları anlat. Sikerim köylülüğünü.
Akp, babasından kalan tarla parasını, yol geçecek diye kakalanan, yol geçmeyince de kiracı bile bulamadığı bir apartmana gömdü. Sonra da dışarıdan kredi çekip biraz daha apartman dikti. Ev sattıkça da apartman dikmeye devam etti.
2015’ten itibaren yeni krediler alamamaya başladık. Yetmedi Amerika faiz arttırıp dışarıdaki doları ülkesine çekmeye başladı. Yetmedi dış politikadaki başarısızlık üstüne başarısızlık yaşamamız Türk Lirasının değerini düşürdü.
Yetmedi hiçbir planlarımız uzun vadeli olmadığı için dolar bundan sonra hep 1 lira sanıldı ve 4’e gelince bütün birikimler patır patır batarken bunu engelleyecek tek enstrümanımızın Iphone kırmak olduğunu gördük.
Yetmedi. 7 Haziran’dan günümüze kadar senede 2 seçim yaşadığımız için Akp, son kredileri seçim gazıyla harcamak için kullanıldığından dış finansmanı, artan dolarla iyice düğüm ettik.
Yani 2006’dan beri Akp sadece kredi buldu. Nereyi paraya çeviririm diye düşünerek sürekli olarak ortaya yeni, basit, ucuz, geçici işlerle büyüme sağladı. Bina yaptın, 3 ay 20 kişiye maaş verdin, sonra sattın. Bitti. Yol yaptın. bitti. Hiçbiri dinamik değil, hiçbiri.
Bu nedenlerle de o kadar borçluyuz ki 10 yıl önce kapımızda kredi alalım diye yalvaranlar, telefonlarımızı açmıyor. 2006’ya kadar diyet uygulayarak sağlıklı hale gelen Türkiye, şu anda aşırı sağlıksız beslenme, plansızlık, vurdumduymazlıkla birlikte obezitenin zirvesinde.
Biraz daha kredi bulup geleceğimizi daha fazla bok edebilir Akp, fakat daha geç olmadan 2-3 yıllık diyet ve tasarrufla tekrar hızlıca sağlıklı hale gelebiliriz. Bu iş diyetsiz düzelmeyecek bu arada, bu kesin. Geç olursa tedavi uzar, daha da gecikirse, çok çok uzar.
Bu floodu beğendiyseniz; Türkiye’nin yakın geçmişini ve geleceğini anlattığım daha uzun bir flood var:
şu son istatistik bilgisini ekleyeyim de yazının tutarlılığı da ortaya çıksın:
Missing some Tweet in this thread?
You can try to force a refresh.

Like this thread? Get email updates or save it to PDF!

Subscribe to Asaf Vodvil
Profile picture

Get real-time email alerts when new unrolls are available from this author!

This content may be removed anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!