Hiçbir tedavi seçeneği ya da ilacın olmadığı geçmişin o karanlık dönemlerinde çaresizlikten başvurulan bir yöntemdi.
Peki,insanlar nasıl fayda görüyorlardı,nasıl bu kadar benimsendi?
Şöyle:
Zatürrede akciğerin bir bölgesi iltihaplanır,oradaki damarlar genişler,bol kan akımı olur ve kanın serum kısmı sızarak yoğun ödem yaratır.Bunlar aslında vücudun savunma mekanizmasıdır.
Ancak vücudun reaksiyonu abartılı olunca bu durum hastada nefes darlığı,ateş,öksürük gibi sıkıntılar yaratır.
İşte bu hastaya hacamat yapılınca ne olur?
Vakum yaratılarak kan,cilt ve cilt altına yönlendirilir,kısmen de dışarı alınır.
Yani kan dışarı yönlendirilerek akciğer rahatlatılır.
Kuşkusuz ki bu tamamen palyatif,yani tedavi edici değil kısmen rahatlatıcı bir işlemdir ve geçicidir.
Ancak günümüz modern tıp dünyasında,çok etkili ilaçlar,cerrahi yöntemler varken artık hacamatın hiçbir yeri yoktur,asla önermiyorum.
Şuna benzetiyorum:)
Eskiden şehirler arası ulaşım develerle,kağnılarla yapılıyordu.
Çünkü başka ulaşım alternatifi yoktu.
Örneğin 1 saatte uçakla gideceğimiz Diyarbakır’a “yok,ben deve sırtında ya da kağnıyla gideceğim” diyor muyuz?
İşte tedavi amacıyla hacamat yaptırmak böyle garip bir uygulama olur.