Feminizmin getirdiği "eşitlik için mücadele" fikri, gerçekte kadınların "erkek"lerle eşitliği değil, ayrıcalıklı erkeklerle eşitliği meselesine odaklanmıştır.
Dolayısıyla feminizm, daha en başından "ayrımcılık" içeren bir ideoloji olarak hayata çıkmaktadır.
Zira muhafazakâr kadınlar seküler seçkin erkek statülerini hedeflerken "Hz. Peygamber de kendi söküğünü kendi dikmekte idi" diyebilmektedir.
Zira Hz. Hatice, bütün servetini Hz. Peygamber'in davasına harcamıştır.
Muhafazakâr kadınların ideal tipi kimdir?
Firavun'un karısı elit erkek statüsünü korumak için mücadele vermemiş tam aksine Hz. Musa'yı evlatlık alarak elit statüleri bozacak bir eylem koymuştur.
Hz. Meryem, annedir.
Firavun'un karısı evlatlık almıştır.
Hz. Hacer, oğluyla birlikte Mekke şehrini kurmuştur.
Modern müslüman kadının ideal tipi ise elit-seküler erkektir.
Türkiye'de muhafazakâr kadın hikâyeciler bu kadının şehvet düşkünlüğünü "ilahî aşk" olarak anlatarak büyük bir fikrî cinayete neden olmuştur.
Feminizm, teorik olarak muhafazakâr düşünce için bir zehirdir.
Zira Türk muhafazakâr kadın öykücüler için KENT yani batı kenti ideal bir formdur.
Oysa Hz. Hacer'in şehir inşası iktidar üretmemektedir.
İslâmî feminizm, Kur'an'daki kıssalardan hareketle teorisini delillendirememektedir.
Kur'an, salih kadını sürekli ANNE olarak göstermektedir.