Profile picture
, 83 tweets, 10 min read Read on Twitter
MEVLANA VE ŞEMS

Değerli Arkadaşlarım,
Bu akşam Mevlânâ'yı anlatacağız.
Türk tarihinin en yanlış bilinen insanlarından birisinin gerçek tarihini sizlerle paylaşacağız
Bu günkü Din istismarını ancak böyle anlayabilirsiniz
Okuyunuz
Okutunuz
Değerli Arkadaşlarım,
Mevlânâ doğduğu şehre nisbetle “Belhî” olarak anıldığı gibi hayatını geçirdiği Anadolu’ya nisbetle “Rûmî, Mevlânâ-i Rûm, Mevlânâ-i Rûmî” ve müderrisliği sebebiyle “Molla Hünkâr, Mollâ-yı Rûm” gibi unvanlarla da zikredilmektedir.
Celaleddin Rumi’nin annesi Mümine Hatun, Harzemşahlardan Alaeddin Muhammed'in kızıdır. Mümine Hatun Konya Karaman'da Mader-i Sultan denen cami-dergahta yatmaktadır. Mevlana'nın, anne tarafından Halife Ebubekir soyundan geldiği yolundaki rivayet uydurmadır
Bu iddianın tutarsızlığı büyük araştırmacı Gölpınarlı tarafından Mevlana'yı anlatan hemen tüm eserlerde gösterilmiştir.
Rumi'nin babası, devrinin ünlü bilginlerinden olarak gösterilen ve Sultanul Ulema diye anılan Hüseyin oğlu Bahaeddin Veled'dir. (ölm. 628/1231)
Mevlana, yalnız doğuda değil, batı da ilgi uyandıran bir kişilik olarak anılır. Her iki kesim de onu bir şair, bir mütefekkir, bir mutasavvıf olarak nitelemekte. Mesnevi için "Asırlardır Mevlevi dergahlarında okutulan ve okunan baş yapıt bir eser" denilmektedir.
Mevlana'nın tanınmasında en büyük etken Ahmet Eflaki'dir.. Yabancılar da Mevlana hakkında çok sayıda eserler kaleme almışlar. Ancak hepsi aynı övgüler ile birbirinin benzeri şeyler yazmışlar.+
Amatör yazarlar da bu hususa el atmış ama konuyu ileri götürememişler.
Gerçek Mevlana’nın ne olduğu üzerinde pek durulmadığından, ancak sempozyumlar, kongreler hep bilinen konuları ele almış, Mevlana’nın övülmesi ve yüceltilmesinden başka bir şey anlatılamamıştır.
Değerli Arkadaşlarım,
Türkler tarih boyunca akılcı (Eskiden "Akliyeci" deniliyordu) olmuşlardır. Araplar ise sürekli bağnaz,düşünceye ve akla karşı olmuşlardır. (Eskiden "Sezgici" deniliyordu. ) Bu günde Said-i Kürdi,Fetullah, Cüppeli,Menzil veya diğerleri akılcılığa karşıdır.
Türklerin Eski Çağ tarihleri, Tengri inancı başta tüm din ve Tanrı anlayışları Akılcı toplumcu gelişmeci ve milletçi- Milliyetçidir. Sami Kavimleri ile Sümer ve diğer Türk kavimleri arasındaki temel çekişme bile "Akılcılık" ve "Bağnazlık" kaynaklı olmuştur.Bu konuyu paylaşacağız.
İşte Horasan bölgesinde Türkler ve Gayrı Türk ve Gayrı milliler arasında arasında Akliyecilerle, Sezgiciler ( Bu günün din tacirlerine benzer bağnazlar) arasındaki kavga şiddetli bir mücadele olarak devam ediyordu!
Tuğrul Beğ'in veziri Ebu Niisir el-Kunduri de Mutezile mezhebinden bir akliyeci olarak, sezgicilerle mücadele halindeydi.
İmam Kuşeyri, imamü'l-Haremeyn Ebu'I-Maali el-Ciiveyni gibi ilim ve fikir adamları akliyecilere karşI şiddetli mücadeleye giriştiler. Tugrul Bey de bu ilim adamlarının yanında yer alarak, önce veziri Ebu Nasır el-Kunduri'yi tutuklattı, Kunduri daha sonra idam edildi
İmam Kuseyri ve imam Cüveyni'nin talebesi olan imam Gazzali (505/1111) de felsefeci ve akliyecilere karşı savaş açarak onlar aleyhinde "felsefenin yıkımı" demek olan ''Tehafütü'l-Felasife" adlı eserini yazdı.
İmam Gazalinin bu çıkışına karşı Magribli ünlü filozof ibn Rüşt (590/1193) de imam Gazzali'nin "Tehafütü'l-Felasife" adlı eserini kastederek "Tehafüt'ül-Tehafüt" (tehafütün yıkımı) adlı eserini yazarak onun görüşlerini şiddetli bir tenkide tabi tutmuştu.
Mevlana'nın babası Bahaddin Veled ise, sezgici bir fikir adamı olarak İslam dünyasının en tanınmış akliyecilerinden olan Fahredttin Razi ile fikri münakaşa halindeydi
Fahrettin Razi, Rey şehrinde 1149 yılında dünyaya gelmişti. Herat’a yerleşmiş daha sonra Harzemlilerin şeyhülislamlığına kadar yükseldi. Muhammet Harzemşah ona itibar göstermekte ve desteklemekteydi. Fahrettin Razi’nin “Tefsir-i Kebir” adlı Kur’an tefsiri bulunmaktadır.
Fahrettin Razi’nin ayrıca “Esasü’l-Takdis” ve “Mefatihü’l-Gayb” adlı eserlerinde yazarı olup Bahaddin Veled'den her konuda üstün ve tanınmış bir bilim adamıdır.
Fahrettin Mübarekşah ise Ünlü Tark Bilim adamlarındandır.
1205 yılında yazılmış olan Şecere-i Ensab adlı kitabının ön sözünde “Türkçenin Arapçadan sonra en üstün dil olduğu” yazılıdır+
Fahrettin Mübarekşah eserini Lahor Sultanı Kutbettin Aybek’e sunarken söz konusu bu ifadelere yer vermiştir. Onun yaşadığı yıllar Türklerin hakim olduğu yerlerde bile Arapçanın yerine bile Farsça’nın etkin olarak kullanılmaya başlandığı dönemdir
Fahrettin Mübarekşah’ın 1130-1206 yılları arasında yaşadığı Hindistan Lahor’da vefat ettiği söylenir. Halbuki Mübarekşah 1206 yılında şehri terketmiş, Muhammet Harzemşah’ın yanına, Belh’e gelmiş, Bahaddin Veled7in de bulunduğu ilmi meclis toplantısına iştirak etmiştir.
Muhammet Harzemşah ve Fahettin Razi'nin de katıldığı bu toplantıda "Türkçe mi üstündür, Farsça mı üstündür" tartışması yapılmış, Fahrettin Mübarekşah Türkçenin Farsçaya üstünlüğünü savunmuş, Bahattin Veled buna itiraz etmiş, B. Veled "Farsçanın Türkçeye üstünlüğünü" savunmuştur.
Bahattin Veled itiraz ederek "Farsçanın Türkçeye üstünlüğü" konusundaki görüşlerini yenilemiştir.Neticede ilmi meclisi yöneten Fahrettin Razi,Fahrettin Mübarekşah’ın haklı olduğunu kabul etmiş,böylece Muhammet Harzemşah’ın huzurunda Türkçenin Farsçaya üstünlüğü teyid edilmiştir.
Mevlana'nın babası Bahattin Veled, Fahrettin Razi'nin kararına tekrar itiraz etmiş, bununla da yetinmeyerek "Türkçe'nin Farsçadan üstün" olduğunu söyledikleri için Fahrettin Mübarekşah’ı ve Fahrettin Razi’yi "kafirlikle" itham etmiştir.
Harezemşah Muhammed Şah, Fahrettin Razi'yi desteklemiş "Türkçenin Farsça ve Aapça dan üstün olduğu" konusunu devletinin resmi görüşü haline getirince Bahaü'd-din Veled orada tutunamayarak göçmek zorunda kalmış ve Anadolu'ya gelmiştir.
Mevlana Babası Muhtemelen Farsi-İran asıllı-olan Bahaddin Veled'in mensup olduğu fikirlerin devam ettiricisi olmuştur. Nitekim anlatacağımız gibi Ahi Evren ile Mevlana arasındaki kavganın temeli Fahrettin Razi ile Bahaddin Veled arasındaki bu kavganın Anadolu'daki yansımasıdır.
Bahaddin Veled ve ailesinin Belh'ten ayrılışı sırasında Mevlana'nın 5 yaşlarında olduğu yolundaki Eflaki kaydı kesinlikle yanlıştır. Mevlana bu göç sırasında 20 yaşlarında olması gerekir.
Nitekim göç yolunda Nişabur'da tanınmış sufilerden Feriduddin Attar'la görüşen Bahaeddin Veled ailesinin genç oğullarına Attar, eseri Esrar-name'yi vermiştir.
Yine göç yolunda, Larende'de Mevlana, Semerkandlı Hoca Lala'nın kızı Gevher Hatun ile evlendi. Rumi'nin oğulları Sultan Veled ve Alaeddin Çelebi bu hanımdan doğmuştur.
Bahaeddin Veled Konya'da halka verdiği vaazlarla büyük bir üne kavuşmuştu. Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubat'ın lalası tarafından Bahaeddin Veled için Medrese-i Hüdavendigar adlı büyük bir medrese de yaptırılmıştır.
Bahaddin Veled'in ölümünden kısa bir süre sonra, öğrencilerinden Burhaneddin Muhakkık Tirmizi (ölm.638/1240) Konya'ya geldi.+
Konya'da Bahaddin'in yerini alan Mevlana ile karşılaştı ve hocasından ders almaya devam yerine Mevlana'ya ders vermeye başladı. Burhaneddin, Mevlana ile 10 yıla yakın bir süre meşgul oldu. Mevlana'nın Halep ve Şam'da tahsil görmesi sırasında Kayseri'ye tekrar döndü.
Birazdan Moğollarla ilişkilerini anlatacağımız Seyyid Muhakık'ın ölümü üzerine Mevlana Kayseri'ye gitti ve hocasının bıraktığı kitapları da alarak geri döndü.
Mevlânâ, Mesnevî’nin girişinde adını Muhammed b. Muhammed b. Hüseyin el-Belhî diye kaydetmiştir. Lakabı Celâleddin’dir. “Efendimiz” anlamındaki “Mevlânâ” unvanı onu yüceltmek için söylenmiştir. “Sultan”mânasına gelen Farsça “hudâvendigâr” unvanı ise babası tarafından verilmiştir.
Mevlana da babası gibi akla ve akılcılığa karşı olmuştur. Mevlana'nın eserlerinde Razi'nin tenkit edildiği, bu zatın; kof ve kuru bilginin, aşk ve ilhamdan uzaklığın sembolü olarak gösterildiği bir gerçektir.
Ancak bu, Mevlana'nın bir kişisel rahatsızlığından çok, akılcılığın, entellektüel bilgi ve felsefenin temsilcisi olan Razi'nin sadece sembol halinde kullanılışından kaynaklanan bir durum olarak görülüyor.
Değerli Arkadaşlarım,
Mevlânâ’ya toplumda biçilen değer, eserleri dolayısıyla dır. Ancak onun takipçileri olan Mevlevî cemaati ona olağanüstü - çok yücelerde - bir kişilik biçmişlerdir.
Mevlana'nın ölümünden sonra tıpkı Said-i Kürdi'nin müritleri gibi Eflâkî ve onun tutkunu olan saf düşünceli insanlar tarafından hayatı hayal ve efsanelerle örülerek hayallerle ululanan bir Mevlana oluşturulmuştur.”
Eserlerinde verdiği bazı bilgiler dışında Mevlânâ ve çevresiyle ilgili bilgiler büyük ölçüde oğlu Sultan Veled’in İbtidânâme’si (Velednâme), müridlerinden Ferîdûn-i Sipehsâlâr’ın Risâle’si ve torunu Ulu Ârif Çelebi’nin müridi Ahmed Eflâkî’nin Menâķıbü’l-ârifîn’ine dayanır.
Eflâkî’nin çağdaşı Abdülkādir el-Kureşî de el-Cevâhirü’l-mudıyye adlı Hanefi ulemâsına dair eserinde onunla ilgili kısa bilgi yer alır (III, 343-346). İbtidânâme’deki bilgiler birinci elden olmakla birlikte kısa ve özlüdür.
Eflaki’nin verdiği yanıltıcı ve çok abartılı bilgilerden dolayı bugüne kadar Mevlana ve Mevlevilerin Ahilere karşı menfi tutumu fark edilememiştir. Eflâkî, Menakıb-ül Ârifîn’de, Mevlânâ’nın bir müridi gibi, onun makamını yükseltmek için eserini, temelsiz hikâyelerle doldurmuştur.
“Ariflerin Menkıbeleri”nde Hacı Bektaş için öyle bir yer var ki, orada ifade edilen çok çirkin olduğu gibi çok da yakışıksızdır!
A. Eflaki’nin Ahi Hacı Bektaş’ı sevmediği gibi onun düşmanı olduğu da kesin+
Ancak Eflaki bunu o kadar ustalıklı ve o kadar hince yapıyor ki, Şeyh İshak’ın Hacı Bektaş’ın yanına dönmesi ile, Hacı Bektaş’ı konuşturup, onun ağzından; “Aynı gün Mevlana hazretleri kükreyen bir aslan gibi içeri girdi ve bana ‘bacısı fahişe’ deyip gırtlağımı sıktı. ++
Öleceğimden korktum, baş koyup istiğfar ettim, yalvarıp yakardım ve kendi aczimi itiraf ettim. Bir anda gözden kayboldu”diyor!
Yalana bakın siz! +
“İran kültürü ve zevkine hayran yüksek tabakanın daha çok rağbet ettiği” ve zihninde İran felsefesinin daha ziyade yer ettiği Mevlana Celalettin, Hacı Bektaş Veli’nin kızkardeşini nereden tanıyor?
Hacı Bektaş’ın kızkardeşinin olup olmadığı da meçhuldur
Bu ahlaksızca bir yalandır!
Böyle çirkin bir kelimenin kullanılması ancak Mevlana ile arasında neredeyse bir asır bulunan A. Eflaki’ye yakışır! Eflaki bu çirkin kelimeyi kullanacağı yerde Mesnevi’deki eşek ile kabak hikayesini sorgulasaydı daha iyi olmazmıydı?
Bu gün Said-i Kürdi'nin risalelerine Kutsallık atfederek Kur'an yerine onu okuyanlar gibi Mevlana’nın Mensevi’sine ikinci Kur’an diyen ve onu ululaştırmak için methiyeler düzen yüzlerce bilim adamı var!
Bir Tanrı kitabında Eşek ile Kabak hikayesi bulunabilirmi?
Kaldı ki Mevlana Celalettin, bırakalım Konya’dan Kırşehir’e bir anda gelmeyi, evinin bir odasından diğerine bile bir anda geçmeyi beceremez. A. Eflaki ve Müritleri Bu İranlı Moğol Ajanı Mevlana'ya olağanüstü güçler vermiş uçurdukça uçurmuşlar insanlarımız da buna inanmışlardır!
Riyâhî, Muhammed Emin " Zebân ve Edeb-i Farsî Der Kalemrev-i Osmanî" isimli çalışmasında (Tahran, 1990,s.91-95) Mevlânâ’nın hayatta olduğu yıllarda yazılan manzum (Şiir) ve mensur (nesir)eserlerde, ondan bahis bile edilmediği, tarihî bir gerçektir!"Demektedir ki oldukça doğrudur.
Riyâhî’ye göre "Mevlânâ’nın hayatının son dönemlerindeki irfanî irşâdları ve şöhreti ise ancak ölümünden sonra kaleme alınmıştır. Mevlana ve müritlerinin tarihte bir tek misyonu vardır ve öyle de olmak zorundadır: Farsça ve Fars kültürünü yaymak."
Bir örnek verelim. Eflâkî’nin nakline göre Mevlânâ’nın zuhurundan ölümüne kadar on sekiz bin kâfir, imana gelerek Müslüman ve mürid olmuştur. (Ahmed Eflâkî, Hürriyet yay. C. II, s. 30-31) Halbuki Konya 13. yüzyıl boyunca 1500-2000 Rum vardır. Sayısı azalmamış ve artmamıştır!
Alâeddin Tepesi’nin toplam alanı içinde Rumlar’ın oturduğu alanın 6-7 hektar civarında olduğu bilinmektedir. Bu kadar alanda sık sayılabilecek nüfus ancak 1.500 kadardır. Konya’nın toplam nüfusu ise, 5-6.000 kadardır. (M.Gül Konya’nın Sosyo-Politik Yapısı, s. 239 ,352-353 ve 425)
Nerede Müslüman olan on sekiz bin gayri Müslim nüfus?
O devirde Konya’nın toplam nüfusu beş-altı bini geçmezken; Eflâkî’nin kullandığı aşırı mübalağalacı üslup yazdığı kitabın değersizliğinin kanıtlarındandır.
Mevlana dan 1 asır sonra yazılan ve Mevlana'yı bu günkü konuma getiren bu eserde parça parça olan ayak kemiklerinin bir el sıvazlama (mesh) ile derhal kaynaması, ölülerin dirilmesi, meleklerle Miraç’a çıkılması, demirin altına dönmesi, toprağın altına dönmesi, +
kamburun sırtının sıvazlanarak düzeltilmesi, otuz-kırk gün hiç yemeden içmeden yaşama vs. gibi menkıbeler bulunmaktadır.
Ahmet Eflaki Mevlana'yı uçurdukça uçurmuştur. Tüm bu yalanlar bu gün sanki bir delilmiş gibi kaynak gösterilerek yayınlanmaya devam etmektedir.
Mevlânâ, örsü alıp Bedreddin’in eline verir. Bedreddin bakar ki, bu demir örs, parlak güzel bir altın olmuştur.. (Eflâkî: Hürriyet yay., C. I, s. 236, no. 103)
"Hamza adında bir neyzen öldü, gömme hazırlıkları yapılırken Mevlânâ hemen kalkıp neyzenin evine gitti, kapıdan içeri girince “Aziz dost Hamza, kalk” dedi. Hamza“Buyur!”diyerek kalktı ve ney çalmaya başladı. Üç gün, üç gece büyük bir semâ yaptılar" (Eflâkî:C.I,s.263, no. 143)
Değerli Arkadaşlarım.
Biraz geriye gidersek 1243 yılında Moğollar Kösedağ zaferini kazandıktan sonra Anadoluyu istila ettiler. Hatta Erzurum'da, Erzincan'da, Tokat'ta, Sivas'ta, Kayseri'de büyük katliamlar yaptılar, yağma hareketleri yaptılar.+
Moğol katliamları özellikle Tokat'ta hayli üzüntü verici durumda geçmiştir. Moğol Ordu Komutanı Baycu Noyan Kayseri'yi muhasara ettiği zaman, Kayseri çevresinde toplanmış olan Moğol askerleri arasında Mevlana'nın hocası Şems-i Tebrizî'nin müritleri de mevcut idi.
Bu gün adına aşk hikayeleri dizilen Şimsi Tebrizinin müritleri kalenderiler olarak ta tabir edilirler. Mevlana'nın 6 ay boyunca bir odaya girip halvet oldu Aşk dünyası değişti dedikleri "Şems-i Tebrizî" bir Kalenderi dervişidir, Kalendere şeyhlik yapmakta olan bir Hintlidir.
Kalenderiler,Moğollarla birlikte Kayseri surlarından gedik açıp şehre girmeye çalışıyorlardı.Şehre girdikten sonra da Moğollar burada çok büyük bir katliam daha yaptı.On binlerle ifade edilen Ahi ve Türkmen burada katliama tâbi tutuldu!
Bu çok acı olaylar görmezden gelinmektedir!
Ahiler ve Türkmenler burada katliama tabi tutularak kahramanca savaşırken Moğollar Mevlana'nın hocası biraz önce anlattığımız Kayseri'deki Seyyid Burhaneddin'in, eteğine paralar, torba torba altın saçıyorlardı!
Değerli Arkadaşlarım, Türk tarihinin en acı sayfalarından birisini anlatıyoruz. Mevlana ve etrafındakilerin Moğollara Ajanlık yaparak Türkleri nasıl katlettirdiklerini anlatıyoruz. Dikkatle okuyunuz. Çünkü bu gün her an bir benzeriyle karşı karşıya kalabiliriz.
Kalenderi dervişler ve Mevlana'nın hocaları olan kişiler çok daha önceden Moğollarla irtibat hâlindeydiler ve Moğollarla teşriki mesai ediyorlardı ve özellikle de"Uçan Parende"dedikleri Şems-i Tebrizî ve Şems-i Tebrizî benzeri meczupları ajan olarak istihdam ediyorlardı!
Moğol ajanı Şems-i Tebrizî iMoğol ordularıyla iç içe ilişkiliydi. Bu gün "Atatürk'e Cumhuriyete" söven akıl yerine bağnazlığı Bağımsızlık yerine "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen meczupları seyrediyoruz
Tüm bu cemaat vd işbirlikçiler tarihteki ihanetin bu günkü temsilcileridir!
Mevlevî kaynaklar, Moğollar Kayseri'de bu kadar büyük bir katliam yaptıktan sonra Seyyid Burhaneddin'e paralar verildiğini söylerler. Kayseri katliamından iki sene sonra Seyyid Burhaneddin vefat etti. Seyyid Burhaneddin'in türbesini de Moğollar inşa ettiler.
Mevlana’nın Moğol yandaşlığı o kadar ileriydi ki, Moğolların Anadolu’da yapmış oldukları zulmü bizzat gören Dördüncü Ruknettin, tepki göstererek Moğollara cephe almış, bu nedenle Kırşehir’de kadılık da yapmış Türkmenlerden Baba Merendi’yi kendine danışman edinmişti.
Baba Merendi ve müritleri Dördüncü Ruknettin’i alkışlarla karşılamış, ona destek vereceklerini vadetmişlerdi. Bu durum, Mevlana Celalettin’i gücendirmiş, Dördüncü Ruknettin’e o, “Öyle ise biz de başka birini kendimize oğul ediniriz” demişti.
Nitekim bu olaydan çok geçmemiş, Pervane Süleyman ve Tacettin Mutez’in Moğollarla anlaşması ile Dördüncü Ruknettin de öldürülmüştür. Bu işin içinde Mevlana’nın olmaması imkansızdır.
Çünkü Anadolu'da görevlendirilen Moğol komutanlar Mevlana'nın Müridi durumundadır.
Mevlana ,işgalcilere destek vermek için onun gerekirse devlet başkanının öldürülmesini bile planlayacak bir karakteri vardır.
Ahmet Eflaki "Selçuklu sultanları Türkmen ileri gelenlerine değer verdi, bu nedenle Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı" diyor!
"Devleti yıktık"demiyor!
Değerli Arkadaşlarım,
Mevlana zamanında Anadolu'da bir grup kültür bakımından Farslılaşmış zengin ve sözde aydın zümre Moğolları destekliyorlardı. Türkmenler/Oğuzlar yani Türkler ise bu gün olduğu gibi hem fakir hem de vatanseverdi. Vatan topraklarında Moğolları istemiyorlardı!
Ahiler ve Türkmenler Moğol iktidarına karşı isyan durumundaydılar. Mevlana Moğolların yanında yer alarak Türkmenlerle mücadele etmiştir. Hacı Bektaş'a ağır hakaretlerde bulunmuştur, Ahi Evren'e ağır hakaretlerde bulunmuştur, Sadrettin Konavi'ye ağır ağır hakaretlerde bulunmuştur.
Moğollar bu hizmetleri karşılığında Mevlanaya para vermektedir. Moğol Veziri Tacettin bir defasında Mevlana'ya Türkmenlerin mallarından yani Türkmenlerin müsadere ettiği mallarından Mevlana'ya 700 dinar göndermiştir. 700 dinar 70 deve parasıdır! (Prof.Dr. Mikail Bayram)
Moğollar Mevlana'yı desteklediler, Mevlana'yı Anadolu'nun şeyhi, "Şeyh-i Rum" yaptılar. Mevlana'ya intisap etmeyenlerin şeyhliğini kabul etmediler, özel bir ferman çıkardılar.
Bu gün Cemaat tarikat görünümü altında Arapların biat sistemi dayatılıyor akıl reddediliyor. İşte bu emperyalizmin istediği insan tipinin yetiştirilmesidir. Mevlana'nın felsefesinde emperyalizme yatkın insan yetiştirme Mevlana'nın hedefidir. +
Mevlana döneminde Moğollar Mevlana ve Mevleviler sayesinde Moğol emperyalizmine yatkın insan tipi yetiştirmeye çalışıyordu. Mevlana'nın felsefesi bu yönüyle Anadolu insanını Batı emperyalizme yatkın hâle getirme çalışmalarıydı. Bu günde Batı bize Mevlanayı övüyor unutturmuyor!
Mevlana İrancıdır. İranî tasavvufun Türkiyede ki temsilcisilerindendir. Mevlana Türkçe bilmez. Kendisi Türkçe bilmediği gibi oğulları da, oğlu da Türkçe bilmiyor. Müteaddit yerlerde de bunu söylerler. Mevlana ailesi 19.YY'dan sonra Türklüğe hizmet etmeye başlamıştır.
Divan-ı Kebir denilen eser Mevlana'ya ait bir eser olmadığı konusunda Çeşitli tebliğler bulunmaktadır. Bunlardan birisi de Prof.Dr. Mikail Bayram'a aittir. Divanı Kebir'de Mevlana'ya ait olan şiirlerin miktarı yüzde 30 veya yüzde 40 miktarındadır.Derlemedir.Gerisi müritlerinindir
Mevlana bir tarikat kurmamış Kendi türünde akılcılık karşıtı sezgicilikten başlayarak bu sezgi içinde hayalciliğe kayan bur düşünceye hizmet veren Bir yazar -şair olarak Mevlevî tarikatının fikir birikimini yapmıştır. Mevlevi tarikatı Sultan Veled'den sonra oluşmaya başlamıştır.
Bu gün oluşan tüm tarikat veya Cemaatler bir ad altında kendine has fikirle başlamakta bir süre sonra Cemaat lideri uçurulmakta Peygamberin üzerine bile çıkarılmakta yazdıkları Kur'ana eşdeğer görülmekte bu sapık ve sapkın inanışların yüz binlerce inananı ortaya çıkmaktadır!
Osmanlı da sapıklık ve sapkınlıklar önce şiddetle cezalandırılmış tarikat mensuplarının kelleleri alınarak tarikatlar ortadan kaldırılmışken II. Beyazıd döneminde Mevleviler gibi Büyük tarikatlar yeni fikirler ve yeni şahsiyetlerle ıslah edilme yoluna gidilmiştir.
Osmanlılar çağında Mevlevî tarikatı uzunca bir Islah dönemi yaşadı ve bir Türk tarikatı hâline dönüştü. Çünkü, Mevlevî tarikatına giren Türk mütefekkirler, Türk fikir adamları Mevlevî tarikatının yolunu, yöntemini değiştirdiler. Son dönemde yeniden Nakşibendiliğe yanaştırıldı. +
Her ne suretle olursa olsun Modern Çağdaş Tam Bağımsız bir Türkiye de Cemaat veya Tarikatların yeri olmamalı, Türk gençleri Yüksek Türk Kültürü ile yetiştirilmeli Çağdaş ilim ve Çağdaş düşünce ile Muasır Medeniyetin üzerine çıkmalı Türkiye Cumhuriyeti Dev.Tam Bağımsız olmalıdır.
Gazali bu günkü cemaatler gibi akla karşıdır.Mevlana da aynı yolda yürümektedir. Mevlana ile Ahi Evren ve Türkmenler ile aralarında ki savaşın sebebi Türk düşmanlığının yanın da akla muhalif olması akliyecilere kin duymasıdır.
Missing some Tweet in this thread?
You can try to force a refresh.

Like this thread? Get email updates or save it to PDF!

Subscribe to TANERUNAL
Profile picture

Get real-time email alerts when new unrolls are available from this author!

This content may be removed anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!