Dün paylaştığım ve bilgiselin 4. Maddesinde hata yapıp üçüncü maddeden tekrar yazdığım için bilgisel 4. Maddede kesilmiş göründüğünden
Bu bilgiseli biraz daha genişletip, yeni bilgiler de ekleyip, bilgiseli buraya aktarıp, şimdi buradan tekrar tamamlayacağım.
Bu Gıyasettin meydana çıkalı giderek daha da hissedilmeye başlayan bir sarsıntı vardı.
Huzur ve barıştan çekişmeye; bolluktan kıtlığa bir geçiş olabileceğine kimse inanmıyordu, ama,
Hem de iki yıl gibi kısa bir sürede!
Düzen sarsılıp yoksulluk kendini belli ettikçe Sultan Gıyaseddin'in baskı ve zulmü de kendini gösteriyordu. Saray giderek Anadolu halklarına yabancılaşıyordu. Devlet için her an can vermeye hazır bekleyen Türkmenlerin...
iki erkek kardeşini İstanbul'dan Konya'ya getirtmişti.
Tabi ki bunlar müslüman olmamışlardı. Bu ortamda Sultan Gıyasettin'in karısı Tamara, değil dinini, adını bile değiştirmeyerek,
bir geleneği yıkmıştı. Bunlar için sarayda bir kilise yapılmış,+
Bu düşman saraydı. Meraların satılarak özel mülk haline getirilmesi ise Türkmenleri iyice çıldırtıyordu. Dayanılmaz vergilerle ezildikleri yetmiyormuş gibi bu kez de yaylak ve
Sarayın bu tavrı, Türkmenlerle kentlileri birbirine düşürür gibi olmuşsa da Horosan'dan gelen dervişler, Baba İlyas, Baba İshak, Hünkar Hacı Bektaş ve kardeşi Menteş, ve hocaları Lokman Perende ile Dede Garkın bunu önlemişlerdi...
Alt üst olur bütün düzenimiz"
diyen Celaleddin Mevlana ise
Konya'daki bu israf sarayına sırtını dayamıştı. Türkmenlere söyleyecek sözü kalmamış ki şiirlerini de farsça yazmakta keyfine bakmaktadır...
Ey Celalettin Mevlana; niçin Konya'yı dizginlemiyorsun?
Baksana nasıl da koşuyor Malya Ovası'na? Anadolu insanının kendi sesini asla susturamayacağını anlayan Gıyasettin, Gürcü ve Bizans askerleri kiralayarak, Baba İlyas, Baba İshak ++
Diyorsun ki: "Gıyasettin çok önemli değildir, Selçuklu'da Alaaddinler de vardı yine olacaktır. Bu bir sınavdır, sabırla geçebiliriz ve aydınlığa çıkarız." Belki de haklısın ama bu kan izlerini++
Bir kez toprağa düştü mü kardeş kanı, yürekleri kanatır durur sonsuza dek. Düşünüyorum da baban Bahattin Velet öldüğünde, Sultan Alaattin 40 gün yas tutmuş ve at binmemişti. Baba İlyas'a da hep saygı duymuş ve ++
Kendi öz çocuğuna düşman devlet olabilir mi? Bu Gıyasettin Ulu Alaattin'in oğlu olabilir mi?
Sen hala aynı türküyü mü çağırmaktasın yoksa? ...
Biliyorum Menteş'ten söz ediyorsun ve bizim dilimizle konuşuyorsun. Menteş benim ana baba bir kardeşimdir ve Anadolu insanının feryadıdır. Onu Ararat Dağı'nda yitirdim ve bir daha da ++
Baba İshak'la başbaşa vermiş, Seyfe Gölü'ne bakarak savaş planları yapıyor. Çünkü Malya Ovası'nı dolduran binlerce insan kaderlerini onlara bağlamıştır. Bunun geri dönüşü yok artık. Baksana insanlar mallarını mülklerini satmış silahlanmışlar...
Ya bu insanlar zor ve karanlık perdelerini yırtarak aydınlığa çıkacaklar ve yeniden kendi devletini kuracaklar ya da bir daha düzenlemek üzere Güneşin doğduğu ülke alt üst olacaktır.
Bunlar senin dizelerin ne demek istiyorsun yani? Senin atların Sarayın atları mıdır? halkın atları mıdır? Halkın atları hiçbir zaman ürkmez! Bırak bu dolambaçlı lafları da bizim dilimizde, bizim yüreğimizden,
Konya sokaklarında bir topaç gibi dönermişin yanındakilerle birlikte... gel de el ele tutuşup insanların etrafını çevreleyen çember olalım da dönelim. Korkarım biraz daha gecikirsen Seni kimse dinlemeyecektir...
Bir Celalleniyor bir titriyorsun!? söylediklerinin de bir anlamı yok sanki...
(Anadolu'daki 'Celallenme' deyimi de buradan gelmiş olmalıdır) .
Bugün günlerden nedir Cuma, Cumartesi, Pazar...
7. gün hangisi? Müslümanlar göre Cuma, Musevilere göre Cumartesi, Hıristiyanlara göre Pazar.
7.gün kutsaldır yaratıcıya inananların şükran günüdür fakat bugün günlerden hangi 7.gün?
Bu nedenle bugün dinlenme ve +++
Yılın bir günü İlyas ile Hızır karşılaşmışlar, İlyas avucundaki suyu Hızır'ın dudaklarına uzatmış, +++
İlyas ile Hızır ise insanlara bakarak gülüyorlardı, çünkü onlar ölümü özlemişlerdi. Bir yandan da insanların kulağına "abıhayat" 'ı fısıldıyorlardı her Hıdırellez gününde...
Hıdırellez: Abıhayat, çiçek ve bir avuç su,dur. ....
Ölüm mü daha yakın? ölümsüzlük mü? Yeşilırmak ölümsüzlüğe çağrıdır... Amasya ise ölüme...
Dağların böğürlerindeki kayalara oyulmuş sıra sıra mezarlar şimdiye kadar onlara hiç görmemiştim, varlıklarını biliyordum ama nedense bugüne kadar hiç ilgimi çekmemişlerdi, tam şehrin karşısında dört Kaya Mezar sıralanmış yüzleri Yeşilırmak'a dönük.
Kalenin taş duvarları üzerime üzerime geliyor. Omuzlarım çöküyor eğe kemiklerin çıtırdıyor. Bir hüzün büyüyor dünyada ve içimde 34 yıldır üzerinde durduğum ayaklarım beni taşıyamıyor...
Belki bir kaçış, belki bir teselli arayışı?... Ayna Dede'yi görüyorum karşımda, yutkunuyor, mırıldanıyor 80.
Bu sayı yüreğimin derinliklerinde yer etmiş. Kırklar, Yediler, Üçler...
Dünyanın sahipleri. Her asrın ve her milletin böyle sayıları var. Bu kutsal sayılardır ki o toplumları ayakta tutar. Şu an Amasya Kalesi'inde 80'ler...
Belleğimden ve kalbimden yükselen duygular istemsizce kelimelere dönüşüyor...
" 80 yıl esir olasın Selçuklu, sürünesin Gıyasettin" ....
O yılın ikinci yarısında Türkmenler, Konya Sarayı’nın beklenmedik ihaneti ile sarsıldılar. Selçukluyu kuranlar Oğuzlar ve Türkmenler idi. Selçuklu şimdi kurucu unsurunu eziyordu!
Harzemşahların son sultanı Celaleddin'in, 1230 da Yassı Çemen savaşında Anadolu Selçuklularına karşı kaybetmesiyle dağılan, Harzemşah Devleti'nin beyleri de bu sırada Moğollardan kaçıp Urfa'da toplanıyorlardı. .
Geniş detay linkte .
wikiwand.com/tr/Harezm%C5%9…
Baba İlyas'a yardım için yola çıkan bir küçük Türkmen halk ordusu önce, Gıyasettin'in kendi gibi zulümcü Malatya Subaşısı Muzafferittin'in üzerine yürüyüp Malatya'yı Baba İlyas'ın aydınlığıyla uyandırmışlardı...
Ve artık hedef Amasya da bir kalede sıkıştırılan Baba İlyas Horosaniye yardıma gitmekti. Yola çıkıldı.
Sivas dolaylarına gelindiğinde bir Selçuklu ordusunun da üzerlerine gelmekte olduğunu haber aldılar.
Bu sırada Gıyasettin Konya'dan kaçmış ve Eğridir gölü içindeki Kubadabat Sarayına sığınmış, oradan idareye devam ediyor ve akrabası Bizans ve Gürcülerden yardım talep ediyordu.
Kasım soğukları başlamıştır ve Seyfe gölününün kenarındaki Malya Ovasına karargah kurulmuştur...
Zaten Hititler ve daha önceki dönemlerde de insanlığın beşiği olmamış mıydı burası?
İşte orada Karacahöyük ve daha niceleri insanlığın geçmişten günümüze açılan gözleriydi.
Daha önce önlerine çıkan Selçuklu ordularını önce Samsat’da, Adıyaman-Gerger’de, Kahta’da, sonra Malatya’da, Elbistan’da ve Sivas’da peş peşe, defalarca bozguna uğrattıkları için bunları da yeneceklerine inandılar.
Önceki kavganın yaralarını saramadan bir başka boğaz boğaza dövüşün içine düşmüşlerdi.
Sevgi dinine inanmışlardı, savaşmak üzere eğitilmemişlerdi. Yorgundular.
Kışın önü görülmüş, soğuklar başlamıştı. Türkmenlerin üzerlerinde dört aydır çıkarmadıkları ince giysiler vardı. Ellerinde derme çatma silahlarla baş-açık, ayak-çıplaktılar.
Bu Şövalyeler de Türkmenleri acımasızca kırdılar.
Savaş anında Baba İlyas'ın da Amasya'da katledildiği haberi gelince Türkmenlerin kolu kanadı koptu.
Armağan Şah, 10 bin kişilik orduyla Amasya'ya yürüyüp, Amasya Kalesi'ne sığınan Baba İlyas ve arkadaşlarını kılıçtan geçirdi.
Baba İlyas'ın cesedini, kalenin burcuna astırdı ve burada günlerce teşhir etti.
Anadolu Türkmen, Oğuz vb Türk birliği de darmadağın oldu...
***Daha sonra, sevenleri tarafından bir gece buradan kaçırılan Baba İlyas'ın cesedi, Aynalı Mağaranın bir köşesine gömüldü.
Moğol saldırısı karşısında bocalayan Selçuklu, bir süre durakladı. Çünkü Malya'nın kanlı yükünü henüz üzerinden atamamıştı. Moğol bir süre engelle karşılaşmadı.
Bu sırada bir Moğol ordusu da Sivas'a doğru gelmekteydi.
Öyle ki ordugahta gece gündüz içkili, sazlı sözlü şenlikler yapıyorlardı.
Söylentilere göre Baba İlyas, katledilmeden önce şöyle beddua etmişti: ' 80 yıl esir olasın ve sürünesin Selçuklu!'
Ne ilginçtir ki, Anadolu'daki Moğol işgali de 80 yıl sürecekti.
Hacı Bektaş, uyandırdığı çerağlarla Anadolu insanının yolunu aydınlatırken Yunus Emre de şiirleriyle onun feryadını şiirle,
Celaleddin Mevlana, Selçuklu sarayında etkili olduğu gibi Moğollar üzerinde de etkisini sürdürdü... Böylece Moğol zülmünü hafifleterek, Anadolu insanının nefes almasını sağladı...
Pir Bacısı’na bırakarak bu yeryüzünden göçüp gittiler.
Hüzün dolu son bir çaba ile Horosani Türkmen Erenlerin sırlarının, sonsuzluğun boşluğunda kaybolup gitmesinin önüne geçtiler...
BABAİ İSYANI işte bu adaletsiz düzeneydi.
Selçuklu Devleti aynen daha sonra Osmanlı'nın 17.yy dan sonra yaptığı gibi, halkın vergilerini birtakım kişilere satıyor, onlar da devlete ödedikleri paraları birkaç misline katlayarak halktan geri almaya çaba harcıyorlardı..
Maalesef tarihten hiç ibret almıyor devleti yöneten zevatlar!
Aptalca uygulanan Özelleştirme politikalarıyla Suriyelilere verilen imtiyazlarda kapitülasyon oldu artık!
Halk arasında adalet ve huzur sağlanamıyor, liyakata önem verilmiyordu. Bu gayri milli politikalar da alışkanlık yapıp, kanıksanınca da isyanlar kaçınılmaz hale gelip devletin temellerini sarsmaktadır. ...
Ortaasya gelenek ve göreneklerini yeni vatanlarına taşımışlar,
Anadolu'da çok iyi karşılandıkları ve kültürel bir etkileşim kurdukları
Anadolu halkları ve eskiden gelen Türk soydaşlarıyla harika işler yapmışlardı ilk 200 yılda.
Atalarımız der ki; 'Kahpe içeride olunca hiç bir kilit tutmazmış'
Bir söz bin yıldır kaybolmamış, geliyorsa, bu sözü alınız. ...
Selçuklu Sarayını Gürcü Thamara ve yılan kardeşlerine teslim etmesi ve yine Sarayın bu Gürcü&Bizans çetesinden kurtarılamaması sonucu koca Selçuklu Devleti paramparça edilmişti.
Oysa "Ey koca ve yüce Türk! devşirmeler seni devşirmeden sen aklını başına devşir" demişti Uluğ Bilge Tonyukuk.
turkiye.net/yelpaze/konuk/…
Düzen günden güne bozuldu.Halk gittikçe fakirleşmeye başladı. Aileler dağıldı,gelenek yürümez oldu,toplumda bağlar gevşemeye yüz tuttu.
Kimse kimseden hakkını alamaz oldu ve kaçınılmaz olarakta
“Bizzat ihkakı hak” zuhur etti.
Herkes kendi hakkını aramak için istana katıldı ve 'Babai İsyanı' bu şartlarda çıkmış idi.
Selçuklu'nun sonunu getiren bu isyan başarılı olsaydı; Belki de Anadolu halklarının kurduğu birliktelik bozulmayacak ve Moğol istilasına karşı o kadar güçsüz olunmayacaktı.
Aslında biz bunun adını tarihten biliyoruz...Benzer bir zaferi yine Anadolu'dan Pirus Savaşından biliyoruz. Pirus zaferi, yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan bir zaferdi
MÖ 280 ve MÖ 279 yıllarında
Grek kolonisi Tarentum kralı Pirus, Roma'ya saldırır. Ve ne pahasına olursa olsun savaşı kazanmak için her şeyini feda eder...
denizhummasi.com/pirus-zaferi-v…
Anadolu'daki Türkmenlerin asırlar süren haklı İsyanlarını,
"Ekrad Türkmenler" konusunu incelemeden, okumadan, anlamadan yapılan Türkçülük çöptür. Tabi bu sözüm bölücülük yapan sözde kürdistancılar içinde geçerlidir.