Ancak bu madde gerçekte kadın erkek eşitliğine aykırı bir düzenlemedir.
TMK 186/3: Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.
TMK 186, gerçekte eşit olmayan kadın ve erkeğin evlilik birliği kurabileceğini ikrar etmektedir.
TMK 186 evlilik birliğini "eşitsizler arasında" kurmaktadır.
Medeni Kanun, boşanma davası açıldığında ise madde 236 gereğince erkeğin gelirinin yarısını kadına transfer eder.
Bu anlamıyla Medeni Kanun kadın-erkek eşitliği değil, kadına evlilik yoluyla servet aktarımı mevzuatıdır.
Boşanmış kocaya bir de ömür boyu nafaka borcu takılır.
Günümüzde bazı çevrelerin İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasaya odaklanarak yürüttükleri kampanya Medeni Kanun'daki ayrımcılığı örtmektedir.
Ancak bu "birlikten çıkış" erkek aleyhine olarak servetin ekonomik bakımdan zayıf olarak evlenen kadına geçirilmesi esasına bağlanmıştır.
Bu örnekte kadın TMK 186 gereğince şu hükme tabidir: "Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılır"
Bu örnekte kadının TMK 186 gereğince giderlere katkısı kocasının gelirine oranlanarak yaklaşık1/3'tür.
Yasa, eşitsizliği kadın lehine onaylar
Dindar-muhafazakâr çevreler bu yasayı analiz etmemek nedeniyle hatalı söylemler üretmekte, aile meselesini kaynağını tespit edememektedir.
Medeni Kanun'un getirdiği esaslar neticesinde kadın erkek eşitsizliği düğünde takılan altınlar konusunda da görülür.
Ahmet ve Ayşe 30 yıllık evlidir. Evlatları Ali, bir kız sevmiştir: Zehra.
Ahmet&Ayşe evlilikleri süresince belki 60-70 düğüne katılmış, kimine bilezik, kimine çeyrek altın takmıştır. Bu kapsamda akrabaları onların oğulları Ali'nin düğününde takılanları geri verecektir.
Ali ile Zehra Eylül ayında düğün etmişlerdir.
Ali'nin boynundaki kırmızı kurdele altınlarla dolmuştur.
Zehra'nın boynundaki kurdele "ne verirsen onu alırsın" ilkesi gereğince doldurulmuştur.
İşte bu Medeni Kanun'un eşitsizlik yasası olduğuna dair bir kanıttır.
Ahmet&Ayşe'nin 30 yıllık evliliklerinde akrabalarına taktığı altınları bu yasa Zehra'ya vermektedir.
Düğünde erkek tarafının altın takmaması gerekir.
Bu altınların evlenen erkeğin ana-babasına ayrı bir törenle verilmesi adalettir.
Ahmet&Ayşe 30 yıllık evliliklerinde akrabalarını gözeterek her düğüne katıldı ve altın taktı.
Oğullarının düğününde de bu altınlar akrabaları taraından iade edildi.
Ali de zaten bu yolda düşünüyordu.
Ali 8.000 TL Zehra 3.000 TL kazanıyordu.
Takılan altın 50.000 TL kadardı.
Bunu peşinat yapıp kredi çektiler.
Ali eve 8.000 TL katkı sağladı.
Zehra 3.000 TL katkı sağladı. Bu eşitsiz durumu Ali önemsemiyordu, seviyordu.
Zehra ise 10 yıl sonra Ali'yi sevmediğini "anladı."
Boşanma davası açıldı.
Daire paylaşılacaktı.
Yani 50.000 TL'nin 10 yıllık süreçteki değeri hesaplandı. Bu meblağ evin değerinden düşürüldü.
Kalan değer artık 1/2 pay edilecekti.
Kendi akrabalarının taktığı altın, Zehra'nın olmuştu.
Zehra bu altınları dairenin peşinatına kullanmıştı. Oysa bu meblağ aslında anne-babasının 30 yıllık akrabalık hatrıydı ve Zehra'ya ait değildi.
Üstelik kendisi eve 8.000 TL vermiş, eşi 3.000 TL maaşını koymuştu.
Yani aslında daireyi Ali'nin maaşı almıştı.
Medeni Kanun açıkça eşitsizlik düzeni tesis etmişti.
Bu durum Medeni Kanun'un "eşitlik" ilkesi söylemiyle getirdiği "eşitsizlik düzeni"nden doğmaktadır.
Fakir evlenen boşandığında da fakir kalmalıdır.
"Şirket"in "ortak"larının sermayeleri kadar birliğe katılmaları ancak hisselerinin 1/2 olması düzenlenmiştir.
Yeryüzünde böyle bir şirket yok.
Bu şirkette "ortaklar" birliğe getirdikleri gelir ne olursa olsun 1/2 hissedar yapılmıştır.
Medeni Kanun açıkça erkek aleyhine, onun fakirleştirilerek kadınla eşitlenmesi yoluyla bir EŞİTLİK tesis etmektedir.
TMK, bu "fakir kızı" "zengin oğlan"ın malını devralacak şekilde düzenlenmiştir.
Bu nedenle koca adayı "mal ayrılığı sözleşmesi" yapmadıkça mağdur olmaktan kurtulamaz.
Angarya yasaktır.
Sözleşme özgürlüğü asıldır.
Kimse mülkiyet hakkından mahrum edilemez.
..........
Bu ilkeler Medeni KANUN ile aşılmaktadır.
1) Eşitlik istiyorsan maaşın da benimle eşit olmalı.
2) Evlilik birliği içinde eşit olmak istiyorsan sen maaşından ne kadar masrafa katarsan ben de maaşımdan o kadar katarım.
4) Düğünde benim akrabalarımın taktığı altınlar fıkha göre bana ve anne-babama aittir.
Eğer böyle bir düğün istiyorsan, masraflarında da eşit olmalıyız.
Fakirlik getiren zenginlik bulamaz.
Kıtlıkla gelen bolluk talep edemez.
Yasa, kıtlığa bolluk indiremez.
Bana damatlık alıyorsun: 3.000 TL.
Eşitlik bunun neresinde?