Fenerbahçe’nin 28 şampiyonluk iddiasına ilişkin dördüncü flood’a başlıyorum.
Bu flood’da olayın açıklanmayan özüne inmek istiyorum.
Neden Fenerbahçe tam olarak bu sezon bu iddianın kampanyasını yaygın olarak yapmaya başladı?
Arkasının boş olduğu, normal şartlarda reddedileceği kesin olduğu halde neden bu çaba gösteriyor?
Olayın 28 şampiyonluk meselesi olmadığını düşünüyorum.
Belki diğer kulüpler de boş fantezi peşinde olmadıklarını anlayıp, arkasında etkileneckeleri bir hesap olduğunu görürler.
1959 öncesi için fazladan 9 şampiyonluk isteyen Fenerbahçe’nin bu iddasının tarihsel arka planını üzerinde yeterince durmuştum..
Çok kısaca,
Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği adını taşıyan 2 organizasyonun niteliğini, tüm ülkeyi asla kapsamadığını,
* farklı formatlarda olduğunu,
* tam 9 kez aynı sezonlarda oynandığı için 9 yılda 18 şampiyon çıkardığını,
* ülke takımlarını kapsayan deplasmanlı lig olmadığını,
* birinin sadece 3 il takımları arasında, diğerinin kupa usülü düzenlenen bir çeşit yaz turnuvaları olduğunu..
göstermiştik.
Hatta bu şampiyonlara kendi takımlarının bile B takımlarıyla katıldığını, güç oransızlıkları ve devletin katılımı mecbur kılması sonucu alalacele düzenlenen organizasyon garabetleri nedeniyle, bazen sadece 3 maçta kupaya ulaşılabilmesinden örnekler vermiştik.
Bunlar tarihsel gerçekler. Eğilip bükülemez; değiştirilemez.
Ama Fenerbahçe’nin buradaki olayı “tamamen duygusal”.
Fenerbahçe, tarihinden gelen gücüyle bir seferlik de olsa yine bir ayrıcalık istiyor.
Bir piyango kazanmak istiyor.
Havadan gelecek mucize bir parayla belini doğrultmak istiyor.
Kendine kazanacağı bir piyango bileti üretmeye çabalıyor.
Bunu da şike olayından dolayı mağdur edildiklerini kendilerine bahane yaparak bağlıyorlar.
Orada elde edemedikleri “tazminatı”, bu yolla kazanmaya çalışıyorlar.
Plan bu...
9 şampiyonluk ekletip sezon başına 28.8 milyon TL ekstradan para almak.
Ve bunu havuz sisteminin başladığı 1996’dan başlatıp geriye işleterek, yaklaşık 750 milyon TL’lik bir gelire konmak....
Çünkü Fenerbahçe’nin gerçekten çok büyük bir borcu ve sınırlı gelirleri var.
2018-19 bilançosuna göre borcu, 2.7 milyar TL civarında.
Yönetime gelenler ceplerinden para vererek başarıyı kovalamak zorunda.
Bu yıla bir de böyle bakın. 5 yıl sonra şampiyon olabilmek için büyük bir organizasyon kurdular. Büyük paralar akıtarak yeni takım kurdular. TFF’nin başına kendi eski 1. Başkanları geldi. Maçlardan görülen, bu organizasyon işliyor.
Yavaş yavaş o “son atış”a yaklaşıyorlar...
Bence 28 şampiyonluğun tarihi anlamı üzerine burada boşuna yazıyoruz burada.
“28 Şampiyonluk” argümanı, TFF nezdinde başvurusu öncesinde sürekli işlenmeli, Nihat Özdemir’in ağzından kaçırdığı gibi, kamuoyunda tartışılmalı, algı oluşturulmalı.
Eğer bu argüman kabul edilirse, diğer takımlar ne olacak?
Mesela TFB’ni kazanmış Bafra İdman Yurdu da mı 3.2 milyon Tl alacak?
Ya örneğin şimdi olmayan Harbiye takımı ne isteyecek? Ya Güneşspor’un isteyeceği para?
Beinsports bunun farkında mı?
Yoksa Federasyon, bu yeni kalem için bir yerlerden ek ödenek almayı mı planlıyor?!
Eğer, Almanya örneğini tartışacaksak, tartışalım biz, ama birileri de bu konunun bu “tamamen duygusal” yönünün farkında olsun...
Şu Almanya olayına da değineyim.
Fenerbahçe, yayınladığı yazıda Avrupa ülkeleri örnekleri “haklılığımızı bir kez daha ortaya koyuyor” demiş.
Ama örnekleri, “şampiyonluk/yıldız” hesabına eklettirmek isteklerinin ne kadar anlamsız olduğunu gösteren örnekler olmuş.
Almanya’da futbol, aynen bizim gibi 1900’lerin başında başlıyor.
Aynı bizim Süper Lig’in 1959’da başlaması gibi onların Bundesliga’sı da 1963’te başlıyor.
Yani 56 yıllık bir lig.
Öncesi elbette var, tıpkı bizim gibi.
Ancak onlar da bir dolu bölgesel lig, farklı formatlardan kaynaklanan temsiliyet sorunu nedeniyle şampiyonlukları 1963’ten başlatmışlar.
Tıpkı bizim gibi.
Şampiyonluk sayıları şöyle:
Bayen münih: 28
Dortmund: 5
Mönchengladbach: 5
Werder Bremen: 4
Hamburger SV: 3
Stuttgart: 3
FC Köln: 2
Kaiserslatutern: 2
1860: 1
Wolfsburg: 1
Nurnberg: 1
Braunschweig: 1
Anladığım kadarıyla, bu tür uzun tarihsel metinleri okunmadığı için, “İşte, Almanlar da yapmış abi, biz haklıyız” algısı yaratmak istemişler.
Oysa kendi metinlerini bile okusalar, yıldız ve lig gelir sisteminde 56 yıllık Bundesliga’nın geçerli olduğunu görecekler.
Çünkü araştırmayı yapan arkadaşların da göz göre göre, tarihi, (hadi bizimkine alıştık da!) üstelik Almanların tarihini çarpıtacak güçleri yok.
Ancak şöyle birşey bulabilmişler: “ama verilen kupaların üzerinde 1903’ten bu yana tüm şampiyonların adı yazılıyor”...
😀
Açıkçası, sadece böylesi bir simgesel bir gelenek olmasını isteseler, tamamen desteklerdim onları...
Mesela Türkiye’deki 20’den fazla bölgesel lig şampiyonlarının da, Cuma Ligi’nin de, Pazar Ligi’nin şampiyonları yazılı olsun isterim kupada...
Imogene’nin de Cadi Koey’un de....
Bafra İdman Yurdu’nun da... Adana Demirspor’un da....
Sanırım, böyle bir kupanın hazırlığı için boyutlarının büyümesi lazım; çünkü toplamda 100’e yakın Kulüp isminin yazılması gerekecek...
Bir ucundan diğer ucuna 1-2 saatte gidebildiğiniz, on yıllar önce de deplasman sorunu olmayan az nüfuslu ve küçük yüzölçümlü ülkeler (Belçika,Hollanda vd) bile, futbol endüstrisinin bugün ulaştığı boyutta maddi gelir sisteminin dağıtımında ölçeği küçültmeye çalışıyorlar.
Televizyon şirketleri ve sponsorlar, Almanya, İngiltere, İspanya gibi büyük ülkelerde, markalaşmış ligleri esas alıyorlar.
Ve Fenerbahçe, maddi güçlüğünü tek seferlik atışla aşabilmek uğruna on yıllar içerisinde kurulmuş ve işleyen bir sistemi darmadağın etmeyi göze alıyor.
Nihat Özdemir’in o konuşmasında söylediği gibi, “Burası Türkiye” deyip kaderimize razı olmayacağız elbette.
Siyasi desteğin, kurumsal gücün ne olursa olsun, bu işler o kadar kolay değil.
Bir çok ayrıcalığı kolaylıkla almış, kulübünü büyük borca batırmış olduğu halde kimsenin bilmemesini sağlamış, yıllarca medyaya bunu haber konusu dahi yaptırmamış Aziz Yıldırım gibi bir gücün bile başaramadığı “kıyaktan” bahsediyoruz burada...
Şimdilik kesiyorum burada...
Herkese sevgiler.