, 17 tweets, 2 min read
My Authors
Read all threads
20. asrın başında teknoloji ve bilim ithalini toplumsal zaruret gören aydınlar teknoloji-bilimin kendisinde "ahlâk karşıtlığı" görmüyor ve bireysel ahlâkın geliştirilmesini teklif ediyordu.
Said Halim Paşa “Her ferdin mevcut kötülüklerden kendi hissesi kadar mesul olduğunu ve bu kötü durumun, ancak kendisini düzeltmeye çalışması ile ortadan kalkabileceğini kabul ve itiraf etmesi lâzımdır" diyordu.

Böylece ahlâk bireyselleşmişti.
Oysa Farabi-İbn Sİna-Devvani-Tusi gibi düşünürler ahlâkın toplumsal olduğunu yani ferdî bir iç arınmanın toplumu değiştirmeye yetmeyeceğini ileri sürmüştür.

Böylece ahlâk meselesinde İslâm düşüncesi bir ayrışma yaşamıştır.
Müslümanlar bugün ahlâkın "bireysel" olduğunu düşünüyor.
Oysa Batı'da dahi ahlâk bireye ait değil toplumsala ait değer alanıdır.

"Kırmızı ışıkta geçmemek" Batılı toplumda sosyal ahlâk emridir.
Türk toplumunda ise kırmızı ışıkta geçen birinin bireysel eylem yaptığı düşünülür.
Otomobil sahibi birinin kaldırıma park etmesi açıkça gayr-ı ahlâkîdir. Topluma yönelik bir saldırıdır.

Fakat Müslümanlar otomobil sahibi olduklarında böyle düşünmezler.
"Kaldırıma park etsin ne olacak" diyen biri yayaların güvenli yürüyüşünün tehdit edilebileceğini söylemiştir.
Said Halim Paşa'nın bireysel ahlâkla toplumun kurtulacağı düşüncesi sonraki Müslüman düşünürler tarafından tekrarlanmıştır.

Cevdet Said de bireysel kurtuluşla toplumların kurtulacağının "Toplumsal YASA" olduğunu savundu.

Bu yaklaşımlar FARABİ'ye karşıttır.
Said Halim Paşa da Cevdet Said de ve diğer Müslüman düşünürle de farkında olmadan Müslüman toplumları BİREY temelli bir toplumsal kurtuluş programına yönlendirdi.

Müslüman toplumun "BEYT" sistemi ile inşa edilebileceği ahlâkın da BEYTLER TOPLUMUnu hedeflediği görülememiştir.
Bugün Türkiye'de "Müslüman düşünce"nin ahlâk ve aile ilişkisini ortaya koyabilecek bir teorisyeni yoktur.

Bu nedenle İslâmî camiada "aile" tanımlanamamıştır.
İslâmî camiada "eğitim-okullaşma" meftunluğu bekârlık imal etmekte ve ailesizliği yapısallaştırmaktadır.
Said Halim Paşa'nın Buhranlarımız başlığı altında toplanan yazıları İslâmcılık düşüncesinin AİLE-AHLÂK ilişkisi kurmadığının bir belgesi sayılmalıdır.

Ziya Gökalp, "Türkçülüğün Esasları" bir aile tanımı yaparken "feminizmi" savunuverir.
Türk düşüncesi aile meselesinde müflistir.
Türkiye'de gerek Türkçü gerekse İslâmcı mütefekkir ahlâkın ve toplumun "aile" üzerinde yükseldiği fikrine ikna değildir.

AİLE denilen kurum Tanrı'nın ev-bark'a tecellisidir.

Ev-BARK kelimesinin anlamı MABET'tir.

Meskeninin bu kutsallığı nedeniyle evlere ayakkabısız girilir.
Türkiye'de kent eleştirisi yapan ve ŞEHİR kavramını KENT'e karşı konumlayan bir avuç mütefekkir de AİLE meselesinin AHLÂK meselesi olduğunu işaret edememektedir.

Bu grup aydınlar 2 katlı evlerle KENT'in yıkılacağını ve ŞEHRİN geri geleceğini düşünmektedir.
Bu grup aydının AİLE ile yüzleşmesi onları kaçınılmaz olarak KADIN ve FEMİNİZM meslesi ile yüzleşmek zorunda bırakacaktır.

KADIN meselesine değinmek ise demir leblebi çiğnemekten başka nedir?
Müslüman düşüncede AİLE inşa edilmeden AHLÂKlı bir toplum inşa edilemez.

Ahlâklı toplum ise ancak "beytler topluluğunda" gerçekleşir.

Bu ise FARABİ'ye DEVVANİ'ye, TUSİ'ye dönmeyi kaçınılmaz kılmaktadır.
Müslümanların günümüz mütefekkirleri bireycidir.

Aile temelinde bir toplum teklif edemediklerinden hareketle bunu söylemek mümkündür.

Aileyi tanımlayamayan, kadın-erkek eşitliğine inanan Türkçü ve İslamcı mütefekkirlerin "ÖZNE olmak" davasından ahlâk toplumu çıkmayacaktır.
Müslüman mütefekkirler büluğa ermiş gençlerin 30 yaşına kadar "okul-eğitim" denilen kurumsal sistemde "ruhbanlık" yaşamalarına onay vermektedir.

Cinsellik dürtüsünün tavan yaptığı döneminde gençliği evlenme yollarından uzak tutan eğitim sisteminde ahlâk toplumuna varılmaz.
Teknoloji-bilim transferinin Batı-dışı toplumları getirdiği yer KENT sistemidir.

Bugün Müslüman mütefekkirler "Bu kentlerde yaşamak bir sıkıntı" dediler Charles Baudelaire gibi "Paris buhranı"nı yaşadılar fakat KALDIRIMLAR'da yürümekten büyük haz duydular.
Türk mütefekkiri, Avrupa'ya hep meftun olmuştur.

Namık Kemal'in "Paris-Londra medeniyetin şahikasıdır" sözünü tekrar etmemiş aydın yok gibidir.

Hz. Peygamber (asv) Roma kentlerine nazar etseydi, Mescid-i Nebevî'yi Ayasofya'ya rakip bir mimarî heykel kılardı.
Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh.

Enjoying this thread?

Keep Current with lütfi bergen

Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!