Tarım Geliri: 90 Milyar $.
Türkiye'de modernleşme anlayışı eğitim-kentleşme-üretim meselelerini tıkadı.
Nüfus: 82 Milyon, Yüzölçümü: 783 Bin km2. Tarım Geliri:18 Milyar $
Bunun nedeni Türkiye'de sağcı-solcu-muhafazakâr bütün kesimlerin eğitim ve kentleşme ezberleridir.
Öğrencilerin "ücretsiz yemek" talepleri gerçeğin görülmesinin önünde perdedir.
Gerçek şudur: Türkiye bu kadar öğrenci ile kalkınamaz.
5 milyon 0-6 yaş çocuk.
5 milyon 60-90 yaş arası emekli, yaşlı.
4 milyon işsiz.
15 milyon ev hanımı.
Türkiye mevcut nüfus potansiyelinin % 30'unun kazancı ile geçiniyor.
Ancak çalışanların yarısı hizmet sektöründe olduğundan ülke ekonomisine üreterek elde edilmiş bir kazanç sağlamıyor.
Kentleşme süreci üreterek kazanç elde etmenin önünü tıkamaktadır.
Kentleşme, nüfusu küresel endüstri şirketlerinin müşterisi haline getiriyor.
Öğrenciler "yemek pazarlığı"nı kazansa bile tüketici kalıyor.
"Geleneksel aile"yi kaybetmemizin nedeni eğitim-istihdam hakkında kabul edilmiş ezberlerdir.
Gençler ailelerinden uzak şehirlerde okuyor. Bir daha geri dönemiyor. Kent bir zehirlenmedir.
Kentsel kira/rant nedeniyle aynı kentin kırsal nüfusu üretmeyi terk ederek kentte mülk sahibi olmanın "rahatlığını" seçiyor.
"Aile olmak" bilinci rant karşısında silinip gidiyor.
Çoğu gençliğe hitap eden STKlar aileyi parçalayan "eğitimin kitleselleşmesi/kentleşmenin sürdürülmesi/kent mesleklerinin cazip görülmesi" gibi taleplerle hareket etmektedir.
Bu STK'lar "kent içinde ve hizmet sektöründe büyüme" kompleksiyle hareket ederek nüfusu dönüştürmekte ve kapitalizmi dolaylı olarak yerleştirmektedir.
Mevcut STK'lar bu sürecin uzunluğuna itiraz etmiyor.
Oysa bu kadar uzun öğrencilik süresi bir kısırlaşmadır.
Türk toplumu 30 seneye ulaşmış öğrencilik yapısıyla 100 yılda 2,5 nesil alabilir.
Bundan 40 yıl önce 20 yaşında evlenen gençlik 100 yılda 5 nesil almaya imkân veriyordu.
Bir millet ancak evlatlarıyla (yeni nesillerle) gelecek kazanabilir.
Kentleşme kırsal nüfusun tarımdan kopmasıyla ve ailelerin küçülmesi hatta parçalanmasıyla neticelenmiştir.
Kentleşme yoğun nüfusa neden olmuş, emlâk değerlerini yükseltmiş, "kira ödeyici" bir kitle imal etmiştir.
Bu kadar küçük bir araziden 2016’da 85 milyar Euro’luk, yani Türkiye’ninkinden 5-6 kat fazla tarımsal ihracat rakamına ulaşılmıştır.
Et, süt ve süt ürünleri, yumurta, vs. ikinci sırada yer alıyor.
Oysa Türkiye'yi iktisadî olarak yükseltecek sektörler tarım-hayvancılık-gemi inşaatı-ormancılık olabilirdi.
Köyler neredeyse "yaşlılar bölgesi"ne yani "huzur evleri" sahasına dönüşmüştür.
Türkiye'nin meseleleri sadece hükümet politikalarından kaynaklanmıyor. Halk zihnî anlamda "emeksiz yemek" felsefesiyle yaşıyor.
Oysa gemi inşaatı ile dünya pazarına açılmayı düşünmeliydiler.
Oysa Türkler Çaka Bey, Barbaros, Piri Reis ile dünya denizciliğinde öncü idi.
Türkiye büyük bir devlet olmanın fiziki şartlarına sahip olduğu halde zihinsel anlamda "karada" yaşamaktadır.
Bir çoban 5000 TL ile iş başı yapıyor.
Türkiye'de eğitim anlamını yitirmiştir.
Üniversiteden mezun olduğunda iş bulup maaşa geçseniz dahi bu yapı sürdürülemez durumdadır.
Kent büyüdükçe emlâk fiyatları yükselecek, kiralar artacak maaşlar yetmez olacaktır.
Gençlik aile ocağında kaynayan kazana geri dönmeli ve "büyük aile" modelinin kendisine iktisadî hürriyet bağışlayacağını bilmelidir.
Mimarlar geniş ailelerin mahremiyetini koruyacak projeleri çizmeye zorlanmalıdır.
Oysa bu eğitim onu kentlere çekmekte, "kira ödeyici" kılmaktadır.
1000 yıllık Türk EVİ, ailenin meskenini YORTLANMAK=Yurt tesis etmek olarak yapılandırmıştır.
YORT SAVUL.