Thread by @selcuksalih

Virüs korkusuyla kapı kollarının sabunlu sularla silindiği ilk panik sona erdi, herkes "Ne oluyoruz" diye sormaya başladı.
Daha önce de Pandemiler yaşanmıştı, ama "küresel sokağa çıkma yasağı" falan ilan edilmemişti.
Virüs, çöken küresel ekonomiye bir tür paravan mı oluyor?! >>

Virüs hikayesi ortaya çıkmadan önce, dünya ekonomisi zaten netameliydi. Burada 2008'den beri değindiğim gibi, sistemin kategorik krizi, yapay yöntemlerle ertelenmişti. Ekonominin asıl motoru haline gelen "Finans endüstrisi", daha seksenli yılların sonunda tekledi...

İyice gevşetilen bankacılık kurallarının ortaya çıkardığı ABD'deki yatırım fonlarından birinin iflası, onun kredilerini sigartalamış ve kefil olmuş bankaların önüne milyarlık hesaplar koyunca, finans sisteminin iflası olasılığı ilk kez gündeme gelmişti...

Benzeri bir olay 2007 ve sonra 2008'de yaşanınca, 1980'lerin sonunda birkaç bankanın birleşerek önlediği çöküntü bu kez bankaların kapasitesini aştı ve büyük endüstrileşmiş ülkelerin devletleri yüzmilyarlarca Doları (yani halkın vergilerini) bankaları kurtarmak için kullandılar..

Sistemin günümüze kadar çökmeden gelebilmesi, Merkez Bankalarının devreye girmesi sayesinde olabilmiş, Merkez Bankaları sayesinde -yapay bir şekilde- sistem ayakta tutulmuştu.
Ama geçtiğimiz yılın ilerleyen aylarında enteresan gelişmeler oldu. ABD-Çin zıtlaşması ve Çin durdu...

Burada önemli olan konu, ABD'nin dünya ekonomisinin kontrolünü iyice yitirmesi ve Çin'in (ve Asya'nın) "Yeni Çokkutuplu Dünya" istikametinde güçlenmeleri. Buna bağlı olarak Suud, ABD'den ve OPEC'den uzaklaşarak Asya'ya yanaşma emareleri gösterdi, Petrol fiyatları çok düştü...

Virüs, böyle bir ortamda ortaya çıkınca, haddinden fazla abartılarak, sistemin çöküşü ve tabii yeniden -ama başka türlü- inşası için gereken BAHANE'yi sağlamış görünüyor. Başta Dünya Sağlık Örgütü (WHO) olmak üzere, bu konudaki bilim otoritelerine pek kulak asılmıyor gibi...

Fakat konunun bam teli, virüs bahane edilerek, hem ekonominin durdurulması -ki bu sadece küçük ve orta ölçekli firmalara büyük zarar veriyor (büyük firmalara değil), hem de tarihte görülmemiş ölçüde büyük/kapsamlı bir "özgürlüklerin kısıtlanması pratiği" yaşanıyor...

Virüs konusunda ilk itiraz, yetkin ve ünlü Stanford üniversitesinden geldi. "Virüsden ölenler" ile "VirüsLE ölenler" (yani başka hastalığı olup da virüsün o hastalığı kötüleştirmesi sonucu ölenler) arasında ayrım yapılmaması, hepsinin "virüsten öldüğü saptaması" eleştirildi...

Dünya Sağlık Örgütü daha üç küsür ay önce, "Sokağa çıkma yasağı"nın pandemiyi yavaşlatmakta pek etkili olmadığı açıklanmışken (nitekim İsveç bu yasağı uygulamadı ve hasta sayısı da artmadı), üç ay sonra neden önerdiği pek anlaşılamadı, .eleştiriliyor...

Artık pek bir kıymet-i harbiyesi olmayan reel ekonominin durdurulup küçük firmaların çoğunun batması, orta ölçekli firmaların da büyük yatırımcılar tarafından satın alınmaya başlandığı günümüzde, büyük bir servet el değiştiriyor ve bir hazırlık gözleniyor... >

Sistemin çöküşü artık devletlerin kurtarabileceği boyutta da değil. ABD, "Virüsün neden olduğu ekonomik kriz"e karşı trilyonlarca Dolar ayırırken, Avrupa ülkelerinin yüzmilyonlar ayırdıkları görünüyor. Şimdi yaşanan, MECBUREN yeni bir sitem kurarken, herkesi eve kapamak gibi...

Burada yıllardır söz ettiğim üzere, bu yıl ve gelecek yıl -uygarlığın ana ilkelerine (ve elbette Demokrasiye, İnsan Haklerına, İnsan Haysiyetine) aykırı olarak- İnsanlar ölüm korkusu kullanılarak evlerine kapatılıp, MECBUREN çok önemli değişiklikler yapılacak...

Mesela Dünya finans sistemi değiştirilmek zorunda. Bu konuda Ulusdevletler baş rolü oynayacak. Sistemin çöküşünden DE kazananlar (bunu nasıl yaptıklarını başka bi dizide anlatırız), yeni sistem kurulurken kendilerine "iyi bir yer" edinmek isteyecekler -tabii halklar uyanırsa zor!

Stanford üniversitesinin (kabul etmediği) "virüse yakalanmışların sayıları" üzerinden yaptığı kaba hesaplara göre Dünyada 80 yaş üstü insanların bu virüsten ölüm oranları onbinde 2. Bu sayının şimdi onbinde 7 kadar olduğu hesaplanıyor, en fazla 10 olabilir...

Kuduz virüsüne yakalananlarda ölüm oranı % 100. Grip virüsünde ölüm oranı bugünkü virüsden düşük. Günümüzdeki gibi Dünya halklarını toptan ev hapsine alıp her türlü toplantıyı yasaklamak gibi "olağanüstünün üstü" kararlar alınabilinmesi için virüsün tehlike derecesi saptanmalı...

Bu virüs, kuduz gibi yüzde 100 ölüme neden olmadığı halde WTO'nun tüm Dünya halkları için toptan evhapsi önermesi "ilginç" ve tarihte görülmemiş ölçekte -uygarlığın her türüne ters olarak- insanların sosyal/ekonomik/kültürel hayatlarının kısıtlanması ve buna RIZA, inanılmaz!..

İnsanların HAYAT'dan ne anladıkları ve hayatı değerli/anlamlı kılan herşeyin ötesinde sadece hayatta kalmayı esas alıp yüzyıllar içinde kazandıkları özgürlüklerden bu kadar kolay vazgeçmeleri, Hayatın ve Ölümün anlamını sorgulayacakları bir sürece işaret ediyor...

Ayrıca insanların, hemen yanıbaşlarındaki evde resmen açlığın ve en derin ailevi/insani krizlerin yaşandığını bile bile bunlara kayıtsız kalabildikleri bir BEN-merkezci çürümenin de farkına varmaya başladıkları bir süreç bu. Mesele sadece "Vicdan" falan değil...

Virüs sonrasında hiç bir şey eskisi gibi olmayacak...
Ve galiba insanların -abartılı ölüm korkusu ile- kuzu kuzu evde oturup etliye sütlüye karışmamalarını sağlamak da sanıldığı kadar kolay olmayacak ve Değişim/Dönüşüm Dönemi'ne doğrudan müdahil olacaklar...
#KonstantiniyeNotları

Virüs konusunun global ekonomiyle ilişkisi hakkında ve tabii Değişim/Dönüşüm Dönemi ile ilgili yazmaya devam edebiliriz... <<

Ek 1
Dizide verdiğim İsveç örneği iyi bit örnek değil. Sadece virüs kapmış olanların yaygın test ile tesbiti ve izole edilmesi pratiğiyle Kore uygar bir yöntem izledi. Kore örneği daha doğru...

Ek 2
Burada yıllardır sistemin değiştirilmesinin zorunluluğundan bahsediyorum, "Bu yıl ve gelecek yıl insanlar evlerine tıkılacak" gibi anlaşılabilecek bir (kısaltmak adına anlamı bozan) cümle var. Bu yılın ikinci yarısından itibaren, halkların daha belirleyici olması mümkün...