Tutumlu dörtlüye ayrıca Finlandiya da dahil oldu.
Gündemde olmamasına rağmen araya Türkiye'ye yaptırımı sıkıştırmaya çalışan Yunanistan ve Güney Kıbrıs kendi başına ayrı bir grup diyebiliriz.
Gece gündüz gırtlak gırtlağa müzakerelerle geçer.
AB'de sadece Almanya ve Fransa ne isterse o olur diyenler için de bir ders.
Tutumlular grubu Covid-19 destek paketini iyice daraltmak ve hibe yerine geri ödemeli krediler istiyor.
AB'nin dayanışma projesi boyutu sorgulanıyor.
Bu da siyasetçilerin ancak bir sonraki seçime yönelik saiklerle hareket etmesi.
Avrupa projesi ise tam tersini gerektiren bir proje: ortak faydayı önceleri şart.
Zirve batı dünyasında yaşanan siyasetin varoluşsal krizini daha da görünür kılıyor.
1- Batı dünyasında siyasetin kurgusu ve varoluşsal krizi acilen çözüm bekliyor.
2- AB içinde dürüst bir tartışmaya ve bunun sonucuna göre yeniden yapılanmaya ihtiyaç var. Avrupa projesinin ana arterlerinden satış yüksek.
4- Ulusal çıkarlar her zamankinden fazla ortak çıkarların önüne geçmeye başladı. Covid19 bu süreci hızlandırdı.
6- Tutumlar olarak anılan ülkeler grubu, bu yaptıklarının yani desteğe ihtiyacı olan ülkeleri (örneğin İtalya) küçük düşürmelerinin sonuçlarını göremiyor ya da görmek istemiyor.
AB fonlarından faydalanmaya hukuk devleti şartını getiremiyorlar.
Bu ülkelerin liderleri AB ile olan çatışmalarını iç siyasette saflarını sıkılaştırmak için kullanıyor.
Ancak Türkiye onlar gibi AB'ye tam üye olmadığı için ağır bedel ödüyor iktidarın otoriter ve AB şüphecisi politikası nedeniyle.
Böylece mülteci krizi ve diğer krizlerde AB'de güçlü bir aktör olarak hareket edebilirdi. Bugünkü gibi 3. bir ülke olarak değil.
Bu hem TR'yi hem AB'yi güçlendirirdi.
Çünkü Türkiye AB içindeki tüm bu gruplarla konuşabilecek, ortak zeminler yaratabilecek kapasite ve potansiyel güce sahip.