Güneş'ten gelen rüzgar, dünyanın manyetik kalkanı, yerkürenin altındaki sıvı metallerin hareketi, atmosferdeki gazlar ile enerji alışverişi ve ortaya çıkan doğal fenomen: Kuzey ışıkları
Doğal bir fenomen olan kuzey ışıkları nedir ve nasıl oluşur, gelin beraber bir araştıralım. Bu ışıkların aslında kaynağının Güneş olduğunu söyleyebiliriz.
Fakat, Güneş’ten dünyaya ulaşan ışık dalgaları değil, ışıktan daha yavaş ilerleyen yüklü parçacıklar olayı başlatan!
Parçacıkların Uzayda Seyahati
Güneşimizde sürekli patlamalar meydana gelmektedir. Bu patlamalar neredeyse her dakika gerçekleşir ve çoğu elektron ile protonlardan oluşan parçacıklar gaz halinde Güneş’in çekim alanından kurtularak saniyede 500 km hızla uzaya yayılırlar.
Astronomide bu yayılma olayına “güneş rüzgarı” da denilmektedir. Güneş ışınları ışık hızında hareket ettikleri için Dünya’ya yaklaşık 8 dakikalık bir zamanda ulaşırken,
yüklü parçacıklar birkaç gün uzayda yolculuk ederek yerküremizin etrafındaki manyetik kalkana varır.
Dünya’nın Manyetik Kalkanı
Dünya’yı aslında bir çubuk mıktanıs olarakta düşünebiliriz. Yerkürenin en iç tabakalarında bulunan sıvı metaller, dünyanın dönmesi ile, sürekli hareket halindedir.
Bu hareket bir dinamo gibi mıknatıs etkisi meydana getirmektedir. Mıknatısların etrafındaki manyetik alan çizgileri gibi Dünya’mızın etrafında da güney ve kuzey manyetik kutuplar arasında bu çizgiler uzanmaktadır.
Çıplak gözle bu manyetik alanı göremesek de yapılan ölçümler manteyik alan olduğunu kanıtlamaktadır. Bu manyetik alana atmosferin en üst tabakası olan “manyetosfer” adı verilir.
Manyetosferin içten dışa doğru değişik tabakaları vardır, ve kuzey ışıklarının oluşmasında rol oynayan kısmına Van Allen kuşakları adı verilir.
Işıkların Oluşması
Yüklü parçacıklar Dünya’ya yaklaştıkları zaman manyetik alanına yakalanırlar. Parçacıklar direkt yeryüzüne ilerlemek yerine, spiral şeklinde manyetik alan çizgileri etrafında dolanmaya ve kutuplara doğru ilerlemeye başlarlar.
Bu ilerlerleme sırasında parçacıklar ve atmosferdeki gazlar arasında alışveriş başlamaktadır. Parçacıklar havayı iyonize ederler, mesela normalde artı veya eksi yükü olmayan oksijen ve azot gazları yüklü hale gelir.
Fakat bu uzun sürmez. Elektronlar tekrar atomlarına geri döndükleri (rekombinasyon) zaman, bu atomlardan ışık saçılır. İşte bu ışıklar olağanüstü bir görüntü sergileyen kuzey ışıklarıdır.
Işıkların farklı renklerde olmasının sebebi ise enerji alışverişinin farklı miktarlarda oluşudur. Örneğin; kırmızı ışığın dalga boyu büyük olduğu için az enerjilidir, mor ise küçük dalga boyu ile daha yüksek enerjilidir.
Kuzey Işıklarını Nerede Görebiliriz?
Bu muhteşem fenomeni genelde yerkürenin kuzey kutbuna yakın olan bölgelerinde görmek mümkündür.
Kanada ve İskandinavya bölgelerinde turistik firmalar bu ışıkları görmek isteyen insanlara hizmet sunmaktadır. Hatta Finlandiya’da bu ışıkları yattığınız yerden izleyebilmek için camdan yapılmış iglolar (eskimo evleri) dahi bulunmaktadır.
Kuzey ışıkları daha çok bilinen bir kavram olmasına rağmen bu ışıkları aslında Dünya’nın güneyinde de görebiliriz. Bunlara da güney ışıkları (Aurora Australis) adı verilir ve adı üstünde Avustralya’dan görmek mümkündür.
Güneş’ten yola çıkan yüklü parçacıklar aynı zamanda Güneş sistemi içerisinde bulunan diğer gezegenlere de ulaşmaktadır. Jupiter gaz gezegeninin kuzey ve güney kutuplarında aurora ışıkları gözlenmektedir.
NASA’ya göre bu ışıklar Dünya’mızda oluşan kuzey ışıklarından 8 kat daha parlaktır. Enerji bakımından ise 100 kat daha güçlü olduğu hesaplanmaktadır. Jüpiter’de gözlemlenen ışıkların en büyük farkı ise aslında gözle görülmeyen X ışınları olmasıdır.
Son olarak Dünya'nın manyetik tabakası olmasaydı, güneşimizden gelen yüklü parçacıklar yerküre üzerindeki yaşama ciddi zararlar verebilirdi.
Hatta bazı bilim adamları manyetosferin eksik olması durumunda dünya üzerinde yaşam dahi oluşamayacağını düşünmenin mümkün olduğunu söylemektedir.
20 Agustos 1973 günü güvenlik güçleri, Teksas Travis Country'deki mezbahalardan birisinde çalisan Thomas Hewitt'in çiftlik evine bir baskin düzenlediler.
Polisler bu mesum çiftlik evinde 33 kisinin dogranmis cesedi ile karsilastilar. Kurbanlarinin yüzülmüs derilerinden bir maske takan ve "Deriyüz" olarak bilinen testereli katilin yarattigi dehset gazetelere "Teksas Katliami" olarak yansidi.
Davranışçı psikolog John B. Watson, sahada yaptığı araştırmalarda insanın korkularının sonradan kazanıldığına dair bir gözlem yapınca, bu tezini araştırma laboratuvarına taşıma kararı verir.
Denek olarak ise belki de seçilebilecek en kötü kişiyi seçer: 8 aylık olan Küçük Albert...
23 Haziran 1985'te sabahın erken saatlerinde, Hindistan Hava Yolları Uçağı Boeing 747, Hindistan'ın Başkenti Yeni Delhi'ye gitmek üzere Kanada'dan yola çıkıyor. Rotasını önce Londra'ya çeviren uçağın kısa süre sonra sinyali Hava Trafik Kontrolü'nün ekranından kayboluyor.
Aaron, 1986 yılının kasım ayında Chicago’da doğdu ve okula orada başladı. Ne var ki okumayı öğrenmek için okula ihtiyacı yoktu. “Agugu” seviyesinden CNN altyazılarını okuma seviyesine geçtiğinde henüz 3 yaşındaydı. Babasının bir yazılım firması vardı.
Henüz 13 yaşındayken kurduğu The Info Network ile ArsDigita ödülünü yüzlerce başvurunun arasından kazandı. The Info Network, bugün sık sık kullandığımız Wikipedia ile tamamen aynı işi yapmaktaydı.
Dünyanın yedi harikası fikri ilk kez M.Ö 5 yy.’da Heredot tarafından atılmıştır.
Heredot bu fikrini seçime ve yazıya dökememiş 300 yıl sonra M.Ö 2. yy’da Sidon’lu Antipatros "Dünya'nın yedi harikası üzerine" (Περὶ τῶν Ἑπτὰ Θεαμάτων) adlı eserini yazmıştır ve günümüzde kabul ettiğimiz antik çağa ait dünyanın 7 harikası bu dönemde belirlenmiştir.
İşkence Yaparak Cinayet İşlemek İçin Özel Otel Tasarlayan Psikopat Bir Katil: IBLİS HOLMES
Asıl adı Henry Howard Holmes, lakabı ise İblis Holmes olan ve iki yüzden fazla cinayetin faili olduğu tahmin edilen Amerika’nın ilk seri katili olan bu şahıs, gaz odaları,
asit banyoları ve kireç kuyuları gibi bubi tuzaklarıyla kurulu 100 odalı bir malikâne yaptırmış kendine. 1893 Şikago Dünya Fuarı sırasında da malikânesini insanlara kiralar..