İzmirliler içki içiyormuş da ondan deprem olmuş diye twit atan kendini müslüman sanan zalimler siz bişr-i hafi'yi tanır mısınız?
Bişr-i hafi, ömrünün yarısı içki içmekle geçmiş.
Yağmurlu bir gün de meyhaneden çıkar, sarhoş bir vaziyette evine doğru yürürken yağan yağmurda yer de
Biriken suyun içinde Allah yazısı yazan bir deri parçası görür.
Sarhoş haliyle su birikintisinin içine girer Allah yazısı olan deri parçasını alır.
Ayağında ki çarığın tekini de su birikintisinin içine düşürür.
Eve gider Allah yazısı olan deriyi siler öper üzerine de mis kokular
Sürüp evinin duvarına asar.
Allah bişr-i hafinin kalbine sevgisini tecelli ettirir.
Sonra ne mi olur?
Bişr-i hafi bana Allah sevgisi yalın ayak iken geldi deyip bir daha çarık giymez.
Bişr-i hafi'nin çıplak ayakla yürüdüğü yollara hiçbir hayvan dışkısını yapmaz.
Uzun yollar
Bişr-i hafiye kısalır.
Sarhoş bişr-i hafi, âlim bişr-i hafi olur.
Bağdatın tüm alimleri bişr-i hafi hazretleri geliyor diye onu görünce ayağa kalkar.
Allah sarhoştan Âlim çıkarır.
Senin gibi kendini müslüman zanneden hainden de zalim çıkarır.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Rakamlar sözel hayatın sayısal yönüdür.
Rakamlar sözün şifresidir.
Rakamlar hayatın şifresidir.
Bir rakam seni ifade ederken başka bir rakam senin gideceğin, gitmen gereken istikameti söyler.
Rakamların dehşet enerjisi vardır.
Zira hayat matematiktir.
Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
(Kamer suresi 49)
Her şey bir ölçüdür, ölçü ise matematiktir.
Sen sözel yazar, çizer, konuşursun ama aslında matemetik konuşur.
Zira aldığın verdiğin nefes, nabzın, hafızan hepsi matematikten ibarettir.
Tabii hayat matematiğini
Çözmek zordur.
Hayat sana güzel davranması için yani senin gerçekliğini kabul etmesi için hayata bir şifre göstermen lazım. Bak benim elimde bu var demen lazım.
Zira hayat, tavla gibidir.
İçinde düşeş de vardır hepyek de.
Düşeş atma hakkımızı kullanmak için şifreyi vermek gerekir
İnsan, evren ve herşey bir titreşimden ibarettir. Biz bir enerji hüzmesiyiz. Enerji titreşerek bir salınım meydana getirir ki varlığı gücü ortaya çıksın.
Yani ben buradayım desin.
İnsan bedeni saniye 300 titreşim halindedir.
Hayatı sadece gördüğü ile yaşayan
İnsanların titreşim düzeyi 300 titreşimin altındadır.
Vizyonel olarak daha geniş hayata bakan insanların titreşimi saniye de 300 titreşimin üzerindedir. Bu da kişiyi diğer insanlardan farklı yapar zira biz sadece kendi titreşim frekansımızda olanları hissedebiliyoruz.
Titreşim
Arttıkça hisler de o oranda artar. Ne kadar çok titreşim olursa insan kendinde çevresinde her şeye daha çok hakim olmaya başlar.
Eğer bir gitar teline dokunursanız, gitar telinin titreşim hızını göremezsiniz.
Zamanla titreşim azalınca gitar teli net olarak yavaşladığı için
Her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi?
(Enbiya suresi 30. ayet)
Hayatımız suya bağlıdır. Zira su yoksa hayat da yoktur. Su olan bir yer de bolluk bereket vardır.
Bu da demek oluyor ki;
Su bolluk berekettir.
Su Rahmettir.
Su, Allahın kullarına
Merhametidir.
Yaşadığımız dünyanın %70'i sudur.
İnsanın %70'i de sudur.
Burada ilginç olan bişey yok.
Zira insan dünyanın bir parçası ve parça bütünün özelliklerini taşır.
Dna'yı, proteinleri ve akla gelebilecek hemen hemen her şeyi oluşturan sudur.
Suyun eşsiz ve sadece kendine müstakil özellikleri, başka hiç bir kimyasala benzemez.
Kısaca su mucizedir hatta yeryüzünün görünen tek mucizesidir.
Suyu oluşturan su molekülleri dünya ile ilgili her türlü bilgiyi kayıt edip, kendi içine depolar.
Tabi bu da eşsiz bir bilinç ve
İletişim konusunu yazıyorsak bu işin nirvanasını yazalım ilk önce.
Kuantum fiziğinde meşhur çift yarık deneyi vardır.
Bu deney de elektronların gözlemlendiği zaman farklı gözlemlenmediği zaman farklı davrandığı görülür.
Final de kuantum fiziği
Uzmanları elektronların bilinci olduğunu kabul eder ve elektronları kandırmak için şu an kamera çalışmıyor kamerayı kapattık gibilerinden konuşmaya başlarlar.
Tabi elektronlar yemez bunu.
Ben burada kalbimizle bilincimizle beynimize biz de olan her şeyle konuşun iletişime geçin
Diye yazıyorum ya!
Tabi bazılarına ilginç geliyor.
Yaw insan hiç kalbi ile konuşur mu diyor!
Adamlar elektronlar ile konuşmaya çalışıyor!
Gözle göremeyeceğin hatta normal mikroskopla göremeyeceğin şey bu elektron.
Zerrenin zerresinin zerresinin zerresi desen az bile.
İşte bilim
Her insanın enerjisi farklıdır. Kiminin doğuştan enerjisi çok yüksektir. Kiminin ki de çok düşüktür. Ama kişi yaş aldıkça enerjisel sistemi bir şekilde normal seviyelere gelir.
Tabi yaşam tarzı kişinin enerjisini şekillendirir. İnsanlar kendi aralarında
Hiç farketmeden enerji transferi yaparlar. Yani devamlı enerji akışı, (geçişi) olur insanlar arasında.
Hatta bu enerji akışları çoğu zaman enerji savaşlarına döner.
Hani deriz ya hep kötüler kazanıyor diye!
İşte bunun sebebi enerji geçişleri yüzündendir.
Nazar'ın sebebi de
Enerji geçişleridir.
Basit bir örneklendirme yapalım.
Misal bir kişinin enerji gücünün değeri beş olsun.
Siz o kişiyi sevmiyorsunuz ve haklısınız zira o kişi zalim biri.
Onun başarılı olması, o kişi zalim olduğu için çok kişiye zararı dokunacak.
Siz de o zalime devamlı şekilde
Ben olma arzusu, isteği yüzünden insanoğlu hiçbir zaman kendini tanıyamadı.
Bir ben var benden içeri dediler.
Ama kim o! benden içeri olan benin cevabı verilemedi.
Bilim kuantum seviyesine geldiği zaman görüldü ki zerrenin zerresi olan elektronlar dan
Atom altı parçacıklara kadar müstakil bir bilincin varlığı ortaya çıktı.
Kısaca insan trilyonlarca bilinç sisteminden oluşuyor. Her sistem bambaşka görevler edinmiş kendine.
Kısaca insan kendi içinde bir evren taşıyor. Ama insan, kendi evrenine fersah fersah uzak.
İnsan kendini,
Kendinde olan her ne varsa her şeyin sahibi olarak (ben) olarak tanımlar. Aslına bakarsanız bu manyaklığın daniskası.
Şöyle düşünün;
Dünya da ki tüm insanları (ben) olarak düşünen bir insan nasıl aklı dengesi yerinde değilse, insan kendi iç evreninde ki her şeye (ben) demesi de