AHİM kararlarını tanımıyorsan, Avukatların Sır Saklama yükümlülüğünü kaldırıyorsan,
yeni bir geçim kapısı yapılan partili kayyumlara ayda 35-40 bin lira maaş çıkartmak için Derneklere bile Kayyum atarsan, sigortalarda atar. İsyan eden hukukçu vekilime de helal olsun. Olay Budur.
1-Hukukçu vekilimiz, 'Antik Yunan'dan beri gelen binlerce yıllık gelenekleriyle birlikte, Avukatlık mesleğini bitirmeye isteyen sarayın seçili vekillerine çok güzel hukuk dersi verdi. Peki alırlar mı?
2-"Orantısız Zeka Örnekleri.."
3-"Sevgili Refik" diye başlayan ve
'1919 yılı Anadolu'sunun anlatıldığı bu mektubu her Türk vatandaşının defalarca okuması gerektiğine inanıyorum.
Sevgili Refik, geçen mektubumu Niğde’den yazmış ve o mektubu gönderdikten sonra Sancağın bütün kazalarını teftişe çıkmıştım..,
4-Yirmi gün süren ve nice bağ ve bahçe safalarına rağmen ruhumda hiçbir hakikî lezzetin hatırasını bırakmayan bu devrenin sonunda bu ikinci mektubu gene Niğde’den yazıyorum. Gördüğüm Anadolu hakkında bilmem sana ne yazayım?
5-Öncelikle bu bölgede kimler yaşıyor? Görülen harabelerin yapıcısı hangi cins yaratıktır? Bunu, köy ve kasaba diye gördüğümüz renksiz harabe yığınlarına bakıp anlamak asla mümkün olmamıştır. Anadolu köylüsünü sınıflandırmada karıncalar cinsine ithal etmeli fikrindeyim...
6-Gündüz ağaçsızlıktan dolayı müthiş bir güneş altında yanan ve gece en güzel yıldızlar altında bütün böceklerinin sonsuz sesleriyle uzanıp giden bu araziden herhangi saat geçilmiş olsa yalnız yiyeceğini tedarikle meşgul, “gıda” sabit fikirliliğiyle sersemleşmiş, neşesiz +++
7-+++ ve yorgun bir insaniyetin zor çalışma şartlarına tesadüf olunur. Sanki cehennemî bir fırın karşısından yeni ayrılmış gibi yüzleri kıpkırmızı, dudakları çatlak, elleri kuruyup siyahlaşan bütün bu insanlar ya gıda maddesini biçmekle, ya onu taşımakla, +++
8-+++ ya onu savurmakla veyahut onu metharlarına doğru çekip götürmekle meşgul görünür. Tıpkı karıncalar gibi, tıpkı karıncalar gibi…
9-...fakat boğazlarının kârına olarak aklın bütün maharetlerini ret ve iptal eden bu adamların boğazı da memnun etmekten pek uzak bulundukları, en zenginlerinin evinde geçirilen bir gecenin sabahında, nefis bir yemek diye sofraya getirilen suyla pişmiş uğursuz bir fasulyanın+++
10-+++ barsaklarda sebep olduğu gazlar ve ıstıraplar ile uyanılıp da anlaşıldığı zaman, bu akılsız kardeşlerin maksatsız hayatına, boşa giden üstün gayretle çalışmalarına karşı derin bir elem duymamak mümkün değildir....
11-Refik; Ankara’da, Almanya İmparatorunun Anadolu hastalıklarını tetkik etmek üzere gönderdiği bir tıp heyetinin bazı büyük rütbeli ileri gelenleriyle görüştüm. Bunlar, bir seneden beri her gelen hastayı ücretsiz muayene etmek ve mümkün olduğu kadar incelemelerini sıhhatli+++
12-kişiler üzerinde (mektep talebesi gibi) yapmak suretiyle şunu anlamışlardır ki, Anadolu Türklerinin karınları kurtlarla yüklü ve kanları bu kurtların salgıladığı parazitlerle dolu bulunuyor. cinsi, yakın bir yok olma ile tehdit eden bu hâlin sebebi neymiş bilir misin?
13-Bu halin sebebi maalesef beslenme eksikliğidir. İmparatorlukta yaşamışız ama ne yazık ki ve her ne kadar garip görünse de Anadolu Türkleri henüz ekmek yapımından bile habersizdirler. Yedikleri mayasız bir yufkadır ki, ne olduğunu yiyenlerin midesine bir sormalı...
14-İstisnasız nakil araçları kağnıdır. Ellerinde esir olan öküzler ve bu türden hayvanlar için en zalim düşüncelerin bile icâdından aciz kalabileceği -bununla beraber ağır, dar ve maksada gayr-ı salih bu âlet- hiç şüphe yok ki, taş devri keşfi ve aletlerindendir.
15-Kağnı bir araba değil, fakat, hayvana yapışıp onun hayat unsurlarına hortumunu sokan ve bu suretle kanını ve canını çeken bir canavardır. Uzaktan görüldüğü zaman heyet-i umumiyesiyle bir arabadan ziyade büyük ve korkunç bir karafatma hissini veren tarihe âşina bir göz için +++
16-+++üzerindeki uzun değneği ve ayakta duran arabacısıyla Dara ve Keyhüsrev devirlerine ait taşlar üstünde çizilmiş ilkel arabaları hatırlatan bu kağnıların boyunduruğu altında masum hayvanların çektiği azabı gördükçe,+++
17-+++ onu sevkeden sakin köylünün insanlar gibi bir ruhu olup olmadığından şüphe ettim....
18-Anadoluluların becerikliliği ancak öküz tezeğini kullanmakta ve onu kullanılmaya uygun bir hâle sokmak için buldukları çarelerin çeşitliliğinde görülür. Tezeğin bu adamlar nezdindeki kıymeti hayret vericidir...
19-Sürüler meraya çıkarken veyahut akşam şehre girerken kadın ve çocuk, gözleri nurlu bir noktaya cezp edilmiş gibi, öküz kıçlarından bir saniye dikkatlerini ayırmayarak ve yüzlerce rakipten geri kalmak korkusuyla seri adamlarla koşarak, öküz götünden düşen en ufak bok parçasını,
20-+++toplamak üzere dirseklerine kadar bulaşık elleri ve hırstan gözbebekleri fırlamış gözleriyle yere kapanırlar.
Bu boklar toplanır, sepetlere doldurulur, evlere cem ettirilir ve nihayet bir altın mayası yoğurur gibi, altın gerdanlıklı genç kadınlar beyaz kollarıyla+++
21-+++ onu yoğururlar ve muntazam yuvarlaklar hâline koyup kurumak üzere duvara yapıştırırlar.
Anadolu’nun duvarları bu öküz pislikleriyle sıvalıdır. Bütün havalarında o hoş koku solunur. Yemekleri, sütleri, ekmekleri hep tezek dumanının kokusuyla ele alınmaz bir hâldedir.
22-Eski Mısırlılardan ziyade Anadolular apis öküzüne hürmet etmeliydi. Öküz, burada hayatının genelinin zenbereğidir...
Evlerine gelince, onlar da öyle: duvarlar yontulmamış alelâde taşların, çalı çırpının, leylek yuvasında olduğu gibi, gelişigüzel dizilmesinden hasıl olmuştur...
23-Baca nedir, bilir misin? dibi kırık bir testi. Kızılırmak civarında, büsbütün ev inşasından da feragat ederek, toprağın maddesel özelliğinden yararlanarak dağları oymakla vücuda getirdikleri mağaralar içinde kuşlar gibi yaşarlar...
24-Nevşehir’den yarım saat beride güvercinlik adında kovuklardan oluşan bir köy vardır ki, hakikaten ancak bir güvercinlik olmaya yakışan bir köydür...
Anadolu, külliyen temizlikten mahrumdur. Sakallı Celâl’in dediği gibi en nefis bir icatları olan yoğurt bile +++
25-+++pislik mahsulünden başka bir şey değildir. Kaynamış süte kirli bir demir parçası yahut eski bir gümüş para atılsa sütün derhal yoğurda dönüşeceğini sen de bilirsin.
26-Anadolu, hemen bir uçtan bir uca firengilidir. Anadoluların güzelliği de bozulmuştur.
Bir köy, bir kasaba veya bir şehrin kalabalığına bakılsa, şehrin kalabalığında o kadar topal, topalların o kadar çeşitlisi, o kadar cüce, kambur, kör ve çolak görülür ki, ....
27-... insan kendini eşyanın şeklini bozan dışbükey bir camla etrafa bakıyorum zanneder.
Bununla birlikte güzel oldukları zaman da güzelliklerinin emsalsiz olduğunu itiraf etmeli.
28-Siyah, derin ve titretici gözlerle insana bakan şalvarlı, düzgün ölçülü Anadolu Kadınları; sizleri nasıl unutacağım? gençleri, insanın bazen en mükemmel bir örneğini temsil ederler. fakat, bunlar, nadirlerdendir., Refik.
29-Anadolular hakkında sana daha çok yazacak şeyler varsa da mektuba gülünç bir makale süsü vermemek için bu konuyu burada kesiyorum...
30-Anadolu seyahati artık benim için nihayet buluyor demektir. bundan da üzgün değilim. … Niğde teftişi son bulmuştur. İâşe Heyet-i Teftişiyesine girdiğim günden beri kazandırmış olduğum tutar iki bin liraya varmıştır. Benim zararım ise pek çoktur. Öncelikle sağlığım bozuldu...
31-...hayli keçi eti yedim.
Birçok da gereksiz masraflar ettim ve rahatımdan da birçok şey kaybettikten sonra yerimden de oldum. Yakında, belki, üç gün sonra İstanbul’a gidiyorum. Osmanlı halkının durumu çok fena işte, gör istedim.
Ahmet Haşim, 3 Eylül 1919
32-Kaynak: Güzel Yazılar-Mektuplar—Türk Dil Kurumu Yayınları(s.67–72) -
O. Karaveli, Sakallı Celâl, 5. Baskı, 2004, Pergamon Yayınları, s. 45-46.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Prof dr Nevzat Yalçıntaş: Peygamberimizin türbesini yıkılmaktan Atatürk kurtarmıştı. Atatürk'ün Vahhabileri uyarmak için çektiği ihtarnameleri bulduk.
1-Atatürk ile savaşan mankurtlara tarihin en komik savaşından bir hatırlatma yapayım...
2-Olaylar 1788 yılının 17 Eylül akşamında gerçekleşir. Yaklaşık olarak 100.000 kişilik Avusturya ordusu, Osmanlı ile savaşmak için Karánsebes kasabası (Günümüz Romanyasında Caransebeş) yakınlarında kamp kurar...
Prof. Ercüment Ovalı: 25 milyon doz aşı hazır bakanlık onay süreçleri devam ediyor, 15 Ocak ile 1 Şubat arasında klinik testlere başlayabileceğimizi planlıyoruz. Üstelik aşımız adjuvan içermeyen covid19 karşı geliştirilmiş ilk inaktif aşı. Yani güvenliği sonderece yüksek bir aşı.
1-Dornaz makalesi üzerinden Türkçü hocamıza lüzumsuz yere ve maksatlı bir şekilde yüklendiler, yıpratmaya çalıştılar ama o sessizce çalışmalarına devam etti, korkuları yeneceğiz diyor.
Merak edenler için terimlerin karşılığı:
Inaktif: ölü virüs aşısı,
Adjuvan: güçlendirici.
2-Üzerinde spekülasyon yapılan Dornaz makalesini de ekleyelim bilüm insanları kullanabilsin.
Cahiller de yorumlarından utansın, tabi yüz varsa kendilerinde biraz!
Araplara Kuteybe'nin faturasını kesen Hülagü Han'ın,Halep meliki Melik-ün Nasır'a yazdığı mektup:
Melik-ün Nasır bilsin ki, Bağdad üzerine yürüyüp Tanrı’nın kılıcıyla burasını aldık ve oranın sahibini yanımıza çağırarak kendisine iki sorgu sorduk, sorgularımıza karşılık veremedi,
1-bundan dolayı Kur’anınızda
‘Tanrı hiçbir kavmin elindeki nimeti,
bu kavmin kendi kendisini bozmayınca, almaz’ denildiği gibi, kendisinin yapmış olduğu işler yüzünden bizim gazabımıza müstahak oldu.
Bundan sonra, Tanrı’nın buyurduğu gibi, her ne yaptılarsa cezasını buldular. ...
2-Çünkü biz, Tanrı’nın kuvvetiyle kaldık ve onun kuvvetiyle muvaffak olduk ve olmaktayız.
Hiç şüphe yoktur ki biz, Tanrı’nın yeryüzündeki askeriyiz; kendisi gazabına uğratmak istediği kimselerin üzerine bizi gönderir. Hadiseler, size ibret ve sözümüz size nasihat olsun....
Bulgarların eski kurucu liderleri Kubrat & Asparuh gibi liderler Khan yani Han ünvanını kullanırdılar çünkü Bulgarların kök atası gerçek "OĞUZLARIN KAYI BOYU" idi.
Yıllarca bize 'Osmanlı Hanedanı'nı Kayı Boyu diye yutturmuşlar ya! Bulgarlara da Slav olduklarını yutturmuşlar...
1-Bulgaristan yıllarca Kayı Boyu damgasını saklamıştı.
Bulgar arkeologlar, 1961'de Pliska'da gerçekleştirdikleri kazılarda bu yerleşimin kalıntılarına ulaşmışlar, yapıların duvarlarını ortaya çıkartmışlar ve köklerine ulaşmışlar idi ama yıllarca sakladılar. Nerde Bilimin Namusu?
2-Bu kazılarda KAYI,ların 1500 yıl önce kullandıkları bir takım eşyaları bulmuşlar.
Pliska kazısının Türk tarihi için önemi, ortaya çıkartılan duvarlarda ve kimi eşyalar üzerinde, Orhun yazıtlarına benzer yazıların ve Oğuzların Kayı boyunun damgasının bulunmasıdır.
Sevimli Kırgız Türk’ü, teyzeler
"Yıldızların Altında" söylerse 😍😍
Eski zamanlarda ki kahraman 'Türk Kadınları'nın durumunu okuyup,
Sonra bir de dönüp şimdi ki kadınımızın toplumda niye ve/veya neden "dış kapının mandalı" konumuna düşürüldüğünü anlayıp, üzerinde düşünelim..
1-Bu paylaşım, Dr tarihçi @ESonnurOzcan hocamızın
ekte ki şahane eserinin,
105-111 inci sayfalarından,
eski Türklerde ki "kadının konumu" bölümündendir.
2-Stanford Ünv.den Adrienne Mayor, İskit-Amazonlar üzerine kaleme aldığı kitabını, Yunan mitolojisinün kadın kahramanı Atalanta'nın neden Yunan değil de İskit yaşam tarzı unsurlarıyla tasvir edildiği sorusuyla başlatmıştır.
BACIYAN-İ RUM (ANADOLU KADINLAR BİRLİĞİ )
***Dünyada İlk Kadın Örgütü 13.yy.***
En eski Osmanlı Devleti tarih yazarı Âşık Paşazâde Anadolu’da kurulan Ahilik teşkilatı (Ahiyan-ı Rum yanında bir diğer sosyal zümre olan Bacıyan-ı Rum’dan (Anadolu Kadınlar Birliği’nden) bahseder.
1-Âşık Paşazade Tarihin’de dört sosyal zümre arasında Anadolu Kadınlar Birliğine’de yer verilmesi, bu birliğin Ahi birlikleri kadar önemli hizmetler gördüklerini akla getirir.
Alman araştırmacı Franz Taeschener, Anadolu’da Ahilik Teşkilatı ile aynı devirde kurulan bu teşkilatın++
2-++varlığına inanamaz çünkü o çağlarda Türk kadınının böyle bir teşkilat kuracak kadar bilinçlendiğine akıl erdiremez.
Bu sebepten bir yazım hatası olabileceğini düşünerek Hacıyân- Rum veya Bahşiyan-ı Rum’un yanlışlıkla Bacıyan-ı Rum olarak kopya edildiğine hükmeder.