Milliyet gazetesindeki anılarında Atatürk'ün Sofya'dan Salih Bozok'a gönderilmiş olan bir mektubuna yer verilmiştir. Birinci Dünya Harbi'ni hangi tarafın kazanacağı konusuna değinilmektedir.
Salih Bozok'un bir sorusunu yanıtlayan bu mektup, Almanların yıldırım hızıyla Paris üzerine yürüdüğü o dönemde, savaşın sonucuna ilişkin kanısını daha kesin olarak belirtmektedir.
Bu, Atatürk'ün önsezisinin birçok örneklerinden biridir. <<Önsezi>> denilen bu duygu, çoğu kez metafizik bir güç gibi gösterilir.
Oysa, Atatürk'ün önsezileri böyle dogmalardan değil, akıl gücünden ve dehasından ·kaynaklanmaktadır.
Aslında yaşamı süresince bütün girişimleri, sağlam bir mantık ve ileriyi görüş temeli üzerine kurulmuştur.
Mektuba ilişkin olarak Salih Bozok şu bilgileri vermektedir:
Dünya Savaşı'nın ilanı üzerine Sofya'da bulunan Mustafa Kemal Bey'e bir mektup yazarak dünyada olup bitenler konusunda düşüncelerini sordum.
Kendileri bir komutanlığa atanırsa beni yanına almasını diledim. Gerek Trablusgarp gerekse Balkan savaşlarına katılmadığım için bu kez ne yapıp yapıp Onunla birlikte savaşta görev yapmak istiyordum.
Mustafa Kemal Bey mektubuma verdiği yanıtta aynen şunları Yazıyordu.
(Sofya, Aralık 1914)
Kardeşim Salih,
Dünyada olup bitenler konusundaki düşüncelerimi soruyorsun. Bu konudaki görüşlerimi yalnız sende kalmak koşulu ile aşağıda olduğu gibi sana yazıyorum.
Biz, amacımızı saptamadan seferberlik ilan ettik. Bu çok tehlikelidir. Çünkü başımızı bir yana mı, yoksa birçok yana mı vuracağız, bilinmiyor.
Koskoca bir orduyu uzun süre hareketsiz ve aylak bulundurmak da çok zordur.
Bu nedenle sen de düşünecek olursan durumun ne kadar tehlikeli olduğunu anlayabilirsin. Almanların durumu konusundaki askeri görüşe gelince:
Ben, Almanların bu savaşı kazanacaklarına kesinlikle inanmıyorum.
Gerçi, şimşek hızıyla demir kaleleri devirip çiğneyerek Paris'e doğru yürümektedirler.
Ancak, Ruslar da Karpatlara dayanmışlar ve Almanların müttefikleri bulunan Avusturyalıları zorlamaktadırlar.
Bu yüzden Almanlar bir bölüm kuvvet ayırarak Avusturyalılara yardım etmek zorunda kalacaklardır.
Bu kez Fransızlar karşısında bulunan Almanların kuvvet ayırdıklarını görerek karşı saldırıya geçecekler ve Almanları zorlayacaklardır.
Kendilerinin sıkıştırıldıklarını gören Almanlar bu kez Avusturyalılara gönderdikleri güçleri çekmek zorunluğu karşısında kalacaktır ki böylece zikzak çizecek bir ordunun sonu çok acı ve korkunç olacağından ben, bu savaşın sonucundan emin olamıyorum.
Senin bu savaşa katılmak konusundaki isteğine gelince:
Savaşın' sonucu ile ilgili görüşlerimi belirttikten sonra senin nasıl düşüneceğini bilemiyorum. Şimdi bulunduğun yerde de bir görev yapmaktasın.
Seni yeni bir göreve atadılar da gitmek istemiyor musun?
Şimdiki görevinden ayrılırsan yerin boş mu kalacak?
Sen giderken yerine bir başkası atanacaktır. Bu durumda sana yeni bir görev verilinceye kadar orada kalmalısın.
Çünkü sen zamansız olarak evlendin. Üstelik iki çocuğun var. Ailenin yanında bulunman senin için daha doğru olur.
Seni sürekli yanımda bulunduracak bir göreve atanıncaya kadar yanıma alamam.
Çünkü benim yüzümden yoksul olmanı istemem. Bir göreve atanmam için savunma bakanına yazdım.
Burada iki buçuk bilgi edineceğim diye askeri ataşelikte kalmak istemediğimi, ulus ve ülkemin büyük bir savaşa hazırlandığı bir sırada herhangi bir kıtanın başında bulunmak istediğimi bildirdim.
Ve herhangi bir nedenle memleketime dönme izni verilmeyecekse açıkça bana yazmalarını, buna göre başımın çaresine bakacağımı ekledim.
Daha karşılık alamadım. Bakalım, ne yanıt verecekler?
M.Kemal
(Sadi Borak, Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektupları S.33-35)
Alıntıdır.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
İstanbullu, eğitime inanmış bir aileden. Amerikan Kız Koleji'ni 1967'de bitirip, şimdiki adı Boğaziçi Üniversitesi olan Robert Kolej Yüksekokulu'nda fizik ve matematikte çift anadal yaptı. Birinci olup Fulbright Bursu'yla, ABD'ye gitti.
Michigan Üniversitesi'nde yüksek lisans ve doktora derken, Asyalı kadınlara verilen, ‘Betsy Barbour Bursu' kazanan ilk Türk öğrenci oldu. 25'inde doktorasını da yapıp, yuvasına geri döndü.
Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın ilk mezar taşı.
" Latife Hanım'ın yazdırdığı kitabe.
"Hüve'l-bâki. Türkiye Reis-i Cumhuru Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin vâlide-i muhteremleri Zübeyde Hanım'ın ruhuna rızâen lillâhi'l-Fâtihâ.
Sene 1338 (1923)." Bu mezar taşı halen İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Atatürk, Latife Hanım'ın, annesi için yaptırdığı sandukalı ve uzun kitabeli mezarı beğenmemişti.
Atatürk, fotoğraftaki küçük İffet ile şöyle sohbet
eder:
+ Bu kadar para toplanmış, benim için bir miktar verir misin?
- Veremem efendim ..
+ Neden veremiyorsun?
- Hasılat şehit yavruları içindir.. Efendim ..
+ Peki .. peki ..
Atatürk güler ve küçük İffet'in omuzlarını okşar.
Kurtuluş savaşı günlerinde ATATÜRK şehitlerimizin çocukları için bir yardım kampanyası başlatmıştı. Ankara'da buna bağlı olarak ilkbahar at koşularını düzenlenmişti.
1945 yılında Anıtkabir inşaatının kontrol mühendisliği kendisine verildiğinde;
“Ne mutlu ki; Türk kadınına çağdaşlık yolunu açan Atatürk’e olan minnet borcumun bir bölümünü ödeyebileceğim” demişti.
Adını belki duyanınız vardır..
Sabiha Rıfat Gürayman;
İlk kadın mühendis…
İlk kadın voleybolcu…
İlk “Sarı Melek”…
Manastırlı bir subayın, çok genç yaşta yetim kalan kızı…