Nesnelerin İnterneti (Internet Of Things) olarak nitelendirilen bu yeni düzen, her çağda olduğu gibi yaşadığımız dijital çağda da teknolojinin hayatlarımıza olan direkt etkisini görünür kılan en yeni örneklerinden sayılabilir.
Peki nedir bu Nesnelerin İnterneti? Kısaca, akıllı niteliğe sahip birçok nesnenin; akıllı saat, akıllı telefon, küçük ev aletleri, akıllı ev sistemleri vs. şebeke içinde kullanılıp birbirine bağlanması olarak tanımlanabilir.
Her türlü izleme cihazları, sensörler, biochipler nesne olarak nitelendirilmektedir. Giderek artan bir şekilde, çeşitli endüstrilerdeki kuruluşlar daha verimli çalışmak, karar vermeyi geliştirmek ve işin değerini artırmak için #IoT teknolojisine başvurmaktadır.
Bu kavramın çıkış noktası ise uzun yıllar öncesine dayanmakta. İlk olarak 1991 yılında Kevin Ashton tarafından kullanılsa da ilk örneği 1990 yılında #kahve makinesinin boş olup olmadığını kontrol edebilmek için kurulan sistem ile ortaya çıkmıştır.
Kahve makinesi düzeneğinden günümüzde gelinen noktaya baktığımızda hayatımızı kolaylaştıran özelliklerin yanı sıra güvenlik, gizlilik açısından dezavantajları da beraberinde getiren IoT teknolojisini gün geçtikçe daha fazla duyacağımızı söylemek doğru olur.
Bu içeriği hazırlayan Doktora öğrencimiz Şafak Tanır Levendeli’ne teşekkür ediyoruz.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bugün “oluş” kavramından bahsederken akla gelen isimlerden biri olan Gilles Deleuze’ün doğum günü. Disiplinlerarası çalışmalarıyla literatüre önemli katkılar sunan; Sanat, Bilim ve Felsefeyi besleyen ve dönüştüren Deleuze’e daha yakından bakacağız.
Kapalı ve statik sistemleri, durumları ve kavramları reddedip onları olduğu gibi kabul etmekten kaçınan Deleuze, gündelik yaşamda ve bilimsel düşünce sürecinde “verili olan” birçok şeyin dönüşmesi gerektiğini savundu.
Ona göre “Felsefenin, sanatın ve bilimin soruları hayatın sorun geliştirme gücünün uzantılarıdır; küçük organizmalarda ve onların evrimleşme, değişime uğrama ve oluş eğilimlerinde bile ifade edilen güç budur.”