Türk Mileti, tarih boyunca nice felaketler geçirmiş kötü günler, ekonomik sıkıntılar, düşünce ayrılıkları, hukuksuzluklar, acılar, ayrılıklar görmüştü. Fakat bunların hepsinin bir arada yaşandığı pek nadirdir.
Ne yazık ki atlatmakta olduğumuz bu dönemler tüm müsibetlerin, talihsizliklerin bir araya geldiği ve Türk Milletinin tam mahiyetiyle bıktığı bir dönemdir.
Türk Milletinin bıkkınlığı; gözlerden kaçamayacak, inkar edilemeyecek bir seviyeye ulaşmıştır. Neler bıktırdı bizi?
Türk Milleti, siyasetçilerin hakaretlerine, kirli sözcüklerine şahit olmaktan bıktı. Atalardan miras, torunlara borcumuz olan tabiatın ranta kurban edilmesinden; betonlaşmasından, tabiatın katledilmesinden bıktı.
Emeklerinin karşılığını alamamaktan, emeğe göre değil, aile-dostluk bağına göre değer biçilmesinden, torpilden bıktı. Hakkının gasp edilmesinden bıktı. Her konuşmasında ayrı söyleyen, kendisiyle çelişen siyasetçilerden bıktı.
´Toprağa bir soğan atsanız, size beş soğan verecek kadar bereketli topraklar üstünde yaşayıp, soğanın kilosuna on lira vermekten bıktı. Ay sonunu getirememekten bıktı.
Ata mirasının, kamu malının İsrail´e, Almanya´ya, Katar´a, Çin´e satılmasından bıktı. ´Kimse bize Türklükle de gelmesin!´ fikirli siyasetçilerden bıktı.
Bıkma cümlelerin arasına bir soru sıkıştırıyorum: Sizce, Türk olup da Türklüğü reddeden bir kişi devlet adamı olabilir mi, sizce Türk olup da Türklüğü reddeden birisi adam olabilir mi?
Bence olabilir, fakat günün adamı; bence olabilir fakat birilerinin adamı...
Bıktık... Bir gazete okuyup tüm gazeteleri okumaktan bıktık. Bir TV kanalını izleyip tüm kanalları görmekten bıktık.
Nasıl mı oluyor? Tüm gazetelerde aynı haberler, aynı fikirler, benzer cümleler; tüm haberlerde aynı haberler, aynı fikirler, benzer cümleler... Yazarlar, gazeteciler bıktı; eskiden bir yazar yazısını yazdığı zaman inceler,
´Acaba hukuka ve ahlaka aykırı bir söz var mı?´ diyerek, kendisini denetlerdi.
Artık, ´Acaba tutuklanır mıyım, başıma bir iş gelir mi?´ diyerek inceliyor. Cami cemaati bıktı, camilerde siyaset konuşuluyor.
Esnaf bıktı, çünkü ´Kutlu insan olan Suriyeliler!´ vergi vermiyor, ayrıcalık görüyor. Millet bıktı, vergilere çalışıyor, sefil yaşıyor, ay sonunu getiremiyor.
Hiçbir zaman aklımdan çıkarmadığımız bir konuya da değinmek istiyorum: Hatırlarsanız, bir ara Türkçülüğü birileri ayaklarının altına almıştı, alabileceğini zannetmişti. Her türlü milliyetçiliğin ayaklar altına alınması, her türlü milliyetçileri alakadar eder.
Türk Milliyetçilerine, Türkçülere gelince, Tanrının en şerefli eseri olan Türk Milletinin, Türkçülüğünü ayaklar altına alacak babayiğidi analar doğurmamıştır.
50 parçaya bölünür, 50 parçamızdan devlet adamları, sanatkarlar, bilim ve ilim insanları doğar. İstikbalimizden, gelecekte saklı güzel günlerimizden, malımızdan, mülkümüzden vazgeçeriz de hiçbir baskı bizi ´´Ne Mutlu Türk´üm diyene´´ demekten alıkoyamaz.
Biz, ayaklar altına alınmış TÜRKÇÜLER değil, her türlü güruhu ayaklar altına almış TÜRKÇÜLERİZ. Kimse bize ´Milliyetsizlikle de gelmesin!´
Haksızlık Karşısında susan dilsiz şeytandır.
Hz. Muhammed
Haksızlık karşısında susmayın, haksızlık karşısında susan hakkıyla beraber şerefinide kaybeder.
Chicago Daily Tribune gazetesi muhabirine Ankarada röportaj veren Mustafa Kemal hakkında batılılar 'Müslüman dünyasının militan lideri' ifadesini kullanmış.
Mustafa Kemal Paşa, röportajda, emperyalistlerin kölelik şartlarını kabul etmeyeceklerini söyler.
“Bu bir halk hareketidir. Sultan İngilizlerin vesayetinde ve Ingiltere ise bizim düşmanımızdır” ..
Bazı cahillerin Müslüman başlığı sandığı FES Ortaçağ Avrupa'sında bir Yunan-Bizans başlığı olarak ortaya çıkmıştır.
Yeniçağ Avrupa'sında ise İngiltere'ye yol alıp İskoç başlığı olarak adlandırılmaya başlanmıştır.
19. yy başında II. Mahmut bu Yunan-Bizans-İskoç başlığını İngiltere'den ithal ederek Müslüman halkın başına geçirdi.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabataş Lisesi´nde yaptığı konuşmada, ´´Vatan sevgisini, Suriyeli çocuğun gözlerinden öğreneceksiniz.´´ diyerek, vatanseverliği ile dünyaya örnek olan Türk Milletini hüzne boğdu.
Ben de, vatan sevgisini Suriyeli çocuktan öğrenmemiş bir vatansever olarak, şahsım ve vatan sevgisini Suriyelilerden öğrenmeyen şerefli Türk Milleti adına cevap verme gereği hissettim:
Türk Hoca Ahmet Yesevi kendine "Miskin Ahmet" der büyüklenmez ana dilini ve dinini sever her dinden insanada saygı duyar dininden dolayı kimseyi dışlamaz
"Din Seçim Türklük kaderdir" der Ahmet Yesevi halkına çok güzel öğretilerde bulunur
Düşünsene;
Köydesin.
Tarlada uğraşıyorsun.
Gazetelerden Yunanlıların Ege' yi işgal ettiklerini okuyorsun.
Yaşadığın köye çok uzaktalar. Sana gelene kadar durdurulacaklarını ve köyüne gelemeyeceklerini düşünüyorsun.
iki gün sonra gazeteye bakıyorsun.
Komşu şehirdeler. Yolu yarılamışlar.
Endişeleniyorsun.