Bu kardeşimiz kimdir necidir bilmiyorum. Ama bu kızcağıza "muhafazakâr camiâdan" yönelen nefreti çok iyi biliyorum. Bu hiç şaşmaz,"karakoyun"lar "kurt"lardan daha çok hırpalanır. "Birliği bozan" "cemaati bölen" affedilmez.
Dindar kesimi çantada keklik gören bir teşkilat ve bu teşkilata dine bağlanır gibi bağlanmış mensuplar ordusu için en büyük tehdit bu kızımız gibi insanlardır çünkü. Milleti karpuz gibi ortadan bölme ak/kara, mümin/kafir dikotomisine sıkıştırma faaliyetine taş koyar böylesi.
Bir insan hem dindar/(ya da) muhafazakar hem muhalifse adeta ona şu teklif edilir; "sen en iyisi dinden çık". Çünkü Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'teki cemaati kendi dar çevreleri ile mahdut bir kavram olarak kabul ederler. Mahalleden çıkmaya kastediyorsan dini de orada bırakman lazım.
Normalde karınca incitmeyen, pısırık derecede munis insanlar bu konulara gelince aslan kesilir, size din üzerinden diskur çekerler. Ayet ve hadisleri hatalı bağlamlarda kullanarak "mızrak ucuna takar" üstünüze gelirler. Din statü ve tahakküm aracı olur.
Dindar insanlara düne kadar "Hocaefendi ve onun himmetiyle büyüyen Türkiye" imajı pazarladılar. Hocaefendilerine dokunan yanıyordu. Hele dindar biri onu eleştirsin hemen fasıklıkla ithâm ediliyordu. Devir değisti hocadan kalan kutsal pozisyonu da mâlum şahıs devraldı.
Kâh halifelikten dem vururlar, kâh idareciye itaat hadislerini sıralarlar, baktılar iknâ olmuyorsunuz hemen "gitsinler de kâfirler mi gelsin, müslümanlara zulüm mü edilsin" diye korku yaratmaya kalkarlar.Bu argüman da yetmezse "senin kafan karışmış"tır. "Allah selâmet versin"dir.
Din seleme/teslimdir elbette. Allah'a teslim, Peygamber'e teslim, Allah dostlarına hürmettir. Ama tüm bunların insanı pasif, uysal koyun yapmayacağını gösteren onlarca örnek vardır tarihte. Bizzat Hz.Peygamber'in ailesi numune-i imtisâldir.
Bu örnekleri de sevmezler. Hatta laf arasında "Hz.Hüseyin de boşu boşuna ayaklandı, ümmet bölündü" falan gibi münasebetsiz laflar söylemekten utanmazlar. İktidâr/Statüko bazen bütün değerlerin üstüne geçer. Güçlü olan hep haklıdır.
Hz. Ali mi haklıdır Muaviye mi? İmam Huseyn mi haklıdır Yezid mi? Şeyh Bedreddin mi haklıdır Çelebi Mehmed mi? Niyâzi-i Mısrî mi haklıdır Vâni Mehmed mi? ... Gûyâ hep ilkini tutarlar da,reelpolitikte ikincileri pek bir beğenirler.
Bunlardan bizâr olanlara bir kıta öneririm daima okusunlar;
"Kadılar müftüler fetvâ yazarsa
İşte kemend işte boynum asarsa
İşte hançer işte kellem keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan"
Hak bildiğini Hakk için söyleyene aşk olsun!
Bu dediğime itiraz edeceklere şimdiden üstad belledikleri akıl hastasından örnek;
Kendini dindar olarak tanımlayan insanlar, farklı görüşteki din kardeşlerine muhabbet ve uhuvveti de öğrenecekler. Öğrenmek zorundalar. Yoksa bu "mahalle" kültürü gençlerini bir bir aforoz etmeye devam edecek. Allah'ın dini hiç kimsenin tekelinde değildir, olamaz.
Birbirimize din üzerinden diskur çekmeyi bırakmadıkça daha çok kalp kırılacak, dindarlar bu ülkede yol açan çözüm üreten insanlar olarak değil sorun üreten nefret üren insanlar olarak hatırlanacak.
Böyle olması dine zarar vermez, din Allah'ın dini, dindarların doğrudan ailelerini, arkadaş ve dost çevrelerini yıpratacak bu. Kendi çocuklarını anlamaktan aciz hale gelecekler. Belki de dar bir mahallede yaşamaktan memnunlar, şayet böyle ise ne diyelim; "Allah mübârek etsin!"
Bir tashih; burada yazılanlar bendenizin şahsî tecrübemdir, sizin çevrenizde bambaşka insanlar olabilir. Ayriyeten bu floodda anlaşılacağı üzere dindarlar değil bilakis dindarların üzerine kurulan siyâsî diskur eleştirilmektedir.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Polislik mefhumu modern bir mefhumdur. Daha önce Subaşılık,İrenarki gibi kurumlarla sağlanan şehir emniyeti aydınlanma ile kurumsal bir kimlik kazanmıştır. Devletin "kendi vatandaşı"na karşı düzeni/statükoyu koruma aracıdır.
Polisler her yerde zaman zaman müdahale sınırlarını aşar. Bu nedenle her ülkede "polis vazife ve salahiyetleri" mevzuatla tanzim edilir. Polisler toplumsal eylemlere müdahale ederken ölçülere riayet etmek durumundadırlar.
Polislik başlı başına "kutsal" bir meslek değildir. Polis ve asker daima yanyana anılsa da aynı kategoride değildir. Asker dış tehditlere karşı ülkeyi koruduğundan hemen her ülkede saygı duyulan bir meslek grubudur. Beri yandan polis bizzat vatandaşa karşı bir tedbirdir.
" Ey Sodom yöneticileri, RAB'bin söylediklerini dinleyin;
Ey Gomora halkı,Tanrımız'ın yasasına kulak verin.
“Kurbanlarınızın sayısı çokmuş,
Bana ne?” diyor RAB,
“Yakmalık koç sunularına,
Besili hayvanların yağına doydum.
Boğa, kuzu, teke kanı değil istediğim."
"Huzuruma geldiğinizde
Avlularımı çiğnemenizi mi istedim sizden?Anlamsız sunular getirmeyin artık.Buhurdan iğreniyorum.Kötülük dolu törenlere,Yeni Ay, Şabat Günü kutlamalarına ve düzenlediğiniz toplantılara dayanamıyorum.Yeni Ay törenlerinizden,bayramlarınızdan nefret ediyorum."
"Bunlar bana yük oldu,
Onları taşımaktan yoruldum.Ellerinizi açıp bana yakardığınızda gözlerimi sizden kaçıracağım.Ne kadar çok dua ederseniz edin dinlemeyeceğim.
Elleriniz kan dolu.
Yıkanıp temizlenin,
Kötülük yaptığınızı gözüm görmesin,
Kötülük etmekten vazgeçin"