Taşra sofuları, Türk tarihinin en tutucu ve bağnaz softa hareketlerinden biriydi. Hareketin elebaşlarının en önemli özelliği usta birer hatip olmalarıydı. Dini konularda bilgileri zayıf ancak sesleri gür, devleti ve toplumu yıllarca saçma sapan şeylerle oyalayan cahil cesurlardır
1-Bir grup taşra sofusunun, itikadi yoldan saparak devrin İstanbul’unda yol açtıkları felaketleri,
toplumda bozulmaya ve kaosa yol açan, dönemin saray ağalarından güç alıp yaptıkları düzeni
bozucu baskınlara dikkat çekilip, dönemin toplumsal yapısıyla bağdaşmayan +++++
2-bu hareketin
fikri temelini ve günümüze kadar aksettirilen yönü irdelenecek ve yine; Osmanlı
İmparatorluğu’nun Rönesans’ı ıskalamasının en büyük sebeplerinden birine dikkat
çekilecektir.
Anadolu'nun İslamlaşması, Anadolu'ya Türk boylarının göçüyle hız kazanır. +++++++👇👇👇👇
3-Anadolu'da yaygın olarak faaliyetlerde bulunan tasavvufi tarikatler ve dervişler aracılığıyla insanlara
İslam iletilmeye çalışılmıştır. Tasavvuf kültürü de kendine özgü dinî kuralları ile birlikte halkın arasında, sağlıklı bir İslami eğitim görmemiş,

👇👇
4-medreselerde yetişmemiş bu dervişler
aracılığıyla yayılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu üzerine çalışma yapan tarihçilerin hemfikir oldukları
husus, medreseli eğitimin ve ciddi bir İslami eğitim ve anlayışın Osmanlıya sonradan
yerleştiğidir. 👇👇👇
5-Bu eğitim sınırlı kalmış ve sufi tarikatlerin çalışmaları yanında destek bulmamış,
rağbet görmemiştir. Bu yüzden Ahilik, Mevlevilik, Bektaşilik, Rıfailik, Kadirilik, Yesevilik
ve daha sonra da Nakşibendilik gibi tarikatlerin nüfuzu altında Osmanlı'nın
👇👇👇👇
6- sahih bir İslam
anlayışının dışında kaldığı söylenebilir. Yine sonradan teşekkül etmiş bulunan medreseler
üzerinde ve Osmanlı ilmiye sınıfı arasında yaygın olan bu tarikatlerin nüfuzunu görmek
mümkündür. Bununla birlikte, çoğunluğu göçebe olan Türkmenler ve Oğuzlar arasında👇
7- eski inançlar kuvvetli bir biçimde yaşamaya devam etmiştir. Bunlar arasında hâlâ babaların itibarlı
bulundukları görülmektedir ki, bunlar eski Kam, Ozan ve Şamanların İslami bir renge
bürünmüş takipçileri durumunda idiler.

👇👇👇👇
8-İlhanlı Moğol istilalarından Anadolu'ya kaçan (Alperenler, Alpler, Abdallar) yarı Müslüman,
yarı şaman bu gezici dervişler (babalar) Osmanlı Devlet'nin kurulmasında rol oynamışlardır.
Köprülü'ye göre Türk Şamanlığının ilk izlerini,
👇👇👇👇
9-Fuad Köprülü'ye göre Türk Şamanlığının ilk izlerini, en eski Türk Sufi tarikatı olan
Yeseviyye üzerinde aramak mümkündür.
Tasavvuf ehli arasında yaygınlık kazanan Kuzey
Asya göçebe boylarının şamanlarına has vecdi raksların izleri, bu tarikatların itikadı alt
yapılarında
👇👇
10-şamanist-budist bir takım eğilimlerin olduğunu bize göstermektedir.Türklerin,Batı'ya doğru göç etmeleri 10.Yüzyıldan 14.Yüzyıla kadar devam etti,dolayısıyla
İslamlaşma,yüzyıllar sürdü,böylece Şamanist tesirler aralıksız yenilendi ve
şamanlık kudretini de tamamıyla kaybetmedi.
11-Tasavvuf, Osmanlı'ya daha kuruluş aşamasında girmiştir. Fuat Köprülü konu hakkında şöyle
bir bilgi aktarır:
Türkmenlere Şii eğilimli bir İslamiyet cilası altında, Şamanizm kalıntıları ile
karışık fikirler telkin eden

👇👇👇
12- syncretiste (fikirleri karıştırma) bir Türkmen babası olan Baba İlyas ile başlayan bu yeni tasavvufi hareket, Halife Baba, İshak Baba, İlyas'ın oğlu Muhlis Paşa,
Şeyh Osman ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi hâlifeleri vasıtasıyla, özellikle Orta ve Batı
Anadolu'da yayılmıştır.
13-O dönemin tarihçilerinden olan Aşıkpaşazade'nin
(ö. 1495) belirttiğine göre, Osmanlı
Devleti'nin kuruluş dönemlerinde AnadolU'da Anadolu Ahileri, Anadolu Gazileri, Anadolu
Bacıları ve Anadolu Abdalları adıyla dört dini tasavvufi grup bulunmaktaydı.
14-Bunlardan Anadolu Abdalları, kökenleri itibariyle Yeseviyye Kalenderiyye, Haydariyye, Vefaiyye'ye
ulaşan ve genellikle yukarıda işaret edildiği gibi Baba İlyas'ın hâlife ve müritlerinden oluşan
bir grup olup,
15- önceleri Babailer daha sonra da Baba Abdal ve Horasan Erenleri adıyla meşhur
olmuşlardır. Özellikle yeni fethedilen topraklarda çeşitli tekke ve zaviyeler kurmak suretiyle
yayılmışlardır. Bilhassa ilk Osmanlı hükümdarları tarafından desteklenmişlerdir.
16-Bu çerçevede Osman ve Orhan Gazi, Geyikli Baba, Abdal Musa, Kumrul Abdal, Abdal Murad,
Abdal Mehmed, Doğulu Baba ve Postnişpuş Baba gibi dervişlerle işbirliği yapmışlardır. Bu
destek ll. Beyazıd Han döneminde de sürmüş, +++++
17-Balkanlar’dan getirtilen Balım Sultan, Hacı Bektaş Postuna ll. Beyazıd’ın talebiyle oturtulmuştur.
TDV İslam Ansiklopedisi, ‘Balım Sultan’ maddesinde; Safevi propogandası Anadolu’da faaliyete geçtiği zaman Sultan ll. Beyazıd, Balım Sultan’ı Simetoka’daki tekkeden alarak +++
18-Hacı Bektaş Dergahı’nın başına getirmiştir. Böylece 1501 tarihinde Balım Sultan resmen Osmanlı
yönetimi tarafından Bektaşi tarikatının başına geçirilmiştir der.
19-Baha Said’in, ll. Beyazıd’in bu işi Anadolu’daki Bektaşiler’i ve belki kısmen kızılbaşları
(Alevi) bu propogandanın tesirinden korumak maksadıyla yaptığını söylemesi son derece
mantıklıdır.
20-Nitekim Bektaşiler kendileriyle pek çok noktada müşterek olan kızılbaşlar gibi
Safevi yanlısı olmak yerine Osmanlı yönetimi yanında kalmayı tercih etmişlerdir. Herhalde
bunda Balım Sultan’ın payını unutmamak lazımdır
21-.Bu sebeple Bektaşi geleneği ll.Beyazıd’ın Balım Sultan’ın müridi olduğu inancındadır.
Balım Sultan, XV. yüzyıldan beri tarikat üzerinde etkilerini göstermeye başlayan Şiî ve
Hurûfî unsurları Bektaşîliğin bünyesine uygun bir şekilde ve Safevî propagandası ile +++++
22-imkân vermeden kaideleştirmeyi başarmış bir kişi olarak Bektaşîlik tarihinde büyük
bir rol oynamıştır. Bu yüzdendir ki ona duyulan minnet ve saygıyı en iyi şekilde ifade etmek
üzere Bektaşîlik’te “Balım niyazı” denilen bir erkân geliştirilmiştir.[6]
23-Kanuni döneminde hükümdarlık müessesesi bozulmaya başlamış, sonrasında başa tecrübesiz
padişahlar geçmiştir. 3. Mehmet'in, şehzadeleri sancağa gönderme geleneğini bitirmesiyle
devleti yönetme tecrübesinden mahrum olan şehzadeler, idari konularda sıkıntılara sebep
olmuşlardır.
24-1. Ahmet döneminde Ekber ve Erşed kanunu çıkarılsa da tecrübesizliğin ve
şehzade rekabetinin önüne geçilememiştir. 2. Osman, 4. Murat, İbrahim ve 4. Mehmet çocuk
yaşta tahta geçmişlerdir.
25-İdari yapıdaki bu bozukluk askeri alanda yankı bulmuş,kapıkulları güçlenmiş ve tımar
sistemindeki bozukluklar tımarlı sipahilerin önemi azaltmıştır.Sekban ve Levend gibi tüfenkli
askeri bir sınıf oluşmuş,fakat bunlar zaman zaman halkı rahatsız edecek eylemlerde bulunmuşlardır.
26-Tımar sisteminin bozulması Osmanlı askeri sistemini alt üst ettiği gibi ekonomik yapıyı da alt
üst etmiştir. Topraktan sağlanan vergiler azalmış, iltizam ve emanet gibi usuller ortaya
çıkmıştır.
27-Sadece olağanüstü zamanlarda alınan avarız vergisi sürekli hâle gelmiş ve halkı
bezdirmiştir. İran ve Avusturya ile yapılan savaşlar devlet hazinesinin boşalmasına neden
olmuş, ağır vergiler konmuştur.
28-Avrupalı tüccarların ülkeye girmesi ve rekabeti arttırması
Osmanlı tüccarını olumsuz etkilemiştir.
Celali isyanları nedeniyle Büyük Kaçgumluk adı
verilen daha güvenli yerlere gitme isteği konar göçer bir hâl almış, Anadolu ve Rumeli'de
birçok yer harabe olmuştur.
29-Reaya ve askeri sınıf arasındaki tam ayrılık dengesi bozulmuş, halkın bir kısmı asker olmuştur.
Öte yandan yeniçeri birlikleri arasında inzibat zayıflamış, yeniçeriler bekar olmakla, sadece askerlikle meşgul olmakla ve kışlada ikamet etmekle tanınmışlarken; +++
30-yeniçerilerden
evlenenler, askeri kışla dışında yaşayanlar, sivil hayat yaşayanlar, ticaret yapanlar ve merkezi
otoriteye başkaldıranlar olmuştur. [7]
Kanuni’ni döneminin sonlarına doğru Osmanlı sosyal ve siyasi hayatında çözülmeler
başlamış,
31-bir yandan Celali isyanları toplumsal hayatı tehdit ederken, rüşvet ve adaletsizlik
idari kurumun yukarıdan aşağıya bozulmasına neden olmuş, genişleyen imparatorluk sınırları
içerisinde toplumsal düzen sarsıntılar geçirmeye başlamıştır.
32- Asker sayısı kadar asker
kaçağının bulunduğu bir toplumsal kaos ortamında, devlet ricaliyle uyuşamayan şeyhülislamlar ve din görevlileri azledilirken,[8] adaleti temin edecek kadılıklar da rüşvetle
satılır hâle gelmiştir, diyen ve 4.Murad’a eleştirel rapor sunan Koçi Bey'in +
33-ilk risalesindeki
ana eleştiri konuları, adam kayırma, irtikap, zimmet ve rüşvettir.[9]
TDV İslam Ansiklopedisi Koçibey bölümünde, Saray protokolünü en ince teferruatına kadar
bilecek derecede vukufu, iç işleyişiyle Enderun hayat ve çevresini çok iyi tanımasının yanı
sıra ++
34-IV.Murad’ın kendisine bazan günde dört beş defa danıştığı,Sultan İbrâhim’in de
bilgisinin yetmediği müşküllerle karşılaştığında bunların altından kalkmak için kendisinden çok acele cevaplar beklediği hususundaki ifadeleri onun saray içinden olduğunun açık bir göstergesidir der
35-Osmanlı'nın yükselişini sağlayan değerlerin yozlaştırılmaya başladığı, yönetimde israf ve
rüşvetin yaygınlaştığı, toplumun her kademesinde ahlaki gerilemenin hissedildiği bir
dönemde etkileyici vaazlarıyla ortaya çıkan Kadızade Mehmed Efendi,
36-yaşananların büyük
bölümünü dinden ve özellikle de sünnetten kopmaya ve din adına çıkan hurafelere bağlamayı
tercih etmiştir. Ahmed Ürkmez, ‘’Bir Muhalefet Aracı Olarak Tahric’’ adlı eserinde Kadızade
Mehmed Efendi için, Literatüre vakıf, pek çok metni ezbere bilen, ++++
37-hazır cevap, hırslı ve mücadeleci kişiliği sayesinde vaizlikte hızla yükselmiş ve söylemlerine temel referans olarak da Kanuni döneminin meşhur ahlak otoritesi İmam Birgivi'nin (ö.1573) et-Tarikatü'l-
Muhammediyye adlı eserini kullanmıştır der.
38-Kadızadeliler, saraydakilerin zaaflarından istifade ettiler ve Osmanlı’ya Avrupa’da başlamış
olan Rönesansı ıskalattılar. Özü ve toplum yapısına uygun özgün düşünmeyi kaçıran Osmanlı
Devleti, daha sonra Lale devrinden itibaren çeşitli kereler,
+++
39-‘Islahat Fermanları’yla batılılaşma
çabalarına girişse de, Batı’yı taklit etmekten öteye geçip, özü ‘İslam Aydınlanmacılığı’nın
altın çağları sayılan 9. ve 11. Yüzyıllardaki Horosan’a, Taşkent’e, Buhara’ya, Semerkant’a bir
türlü yüzünü dönemedi.
40-Selefi bir dünya görüşüne sahip olan, Türk tarihinin en tutucu ve bağnaz dini hareketlerinden
biri olan bu Kadızadeliler hareketi, Kuran ve Sünnet dışında olan her türlü gelişmeye tutucu
bakan, aklın ön plana çıktığı pozitif bilimleri reddeden,
+++
41-asrı saadet olarak adlandırılan
dönemin tekrar yaşanması hedefinde olan bir grup olarak karşımıza çıkmaktadır. Sünneti Hz.
Peygamberi anlamak yerine taklit etmek olarak gören,
++++
42-devinim halinde bulunan içtimai
süreçleri göremeyen, var olunan zamandan bağımsız düşünceler geliştiren Birgivi Mehmed
Efendi önderliğinde oluşan bu hareket, Osmanlı sarayına kadar sirayet ederek halk ve devlet
nezdinde huzursuzlukların çıkmasına neden olmuştu.
43-Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal bunalımlar içerisinde ortaya çıkan
Kadızadeliler, bir vaizler ve fakılar grubunun ön ayak olduğu dini ve toplumsal bir hareketi
ifade eder.
+++
44-17.yy.da reddiyeci bir tavırla ortaya çıkıp Türk tarihinde ilk defa dinde tasfiye
hareketi başlatan Kadızadeliler, çoğunlukla fakih (fıkıh bilgini, halk arasındaki deyimiyle
fakı) ve vaizlerden oluşmaktaydı.
45-Bunlar güya dini hurafelerden temizleyerek ıslah
maksadıyla ortaya çıktıklarında hitap ettikleri çevre, genellikle iyi eğitim görmemiş ve
İstanbul’a sonradan yerleşmiş taşralı ve esnaf kesimidir.
46-Kadızadeliler hareketinin en güçlü ve faal oldukları dönem, çocuk yaşta tahta çıkan IV.
Murad, Sultan İbrahim ve IV. Mehmed zamanlarıdır.16.yy.ın sonlarından itibaren, 
Kızılbaşlar üzerindeki baskının doruk noktaya ulaştığı bu dönemde Osmanlı Devleti, ++++r
47-içerde Celali İsyanları, dışarda uzun süre devam eden Avusturya ve İran savaşları ve bunların sebep
olduğu siyasi, sosyal ve ekonomik buhranlarla sarsılmaktaydı. Aynı zamanda Venedik filosunun Çanakkale Boğazı’nı tutması,Osmanlı donanmasının mahvolması,
+++++
48-İstanbul
halkında büyük bir korku yaratmış, fakılar da bu durumu çok iyi istismar etmişlerdi.Osmanlı aydınları devleti bu sarsıntılardan kurtarmak için çeşitli rapor ve kitaplar
yazarlarken, dönemin en etkili cemaati olan Kadızadeliler de bu buhranların sebebini +++++
49-toplumun ve devletin dinden uzaklaşmasında ve Hz.Peygamber zamanında olmayan birçok
uygulamanın yani bid’atın dine sokulmasında arıyordu.
Kadızadeliler hareketi,İslam tarihinde eskiden beri tartışıla gelen ve zemin ve şartları oluştuğunda gün yüzüne çıkan iki önemli meselenin,
50-tekke-medrese (şeriat-tarikat) ihtilafı ile
bid’at sorununun Osmanlı tarihinin bu sancılı dönemindeki tezahürlerinden başka bir şey
değildir. Kadızadeliler, bir bakıma Selefiler veya Ehl-i hadis olarak bilinen İbn Teymiyye
(ö.1328) mektebinin mirasçıları sayılabilir.
++++
51-Selefi düşüncenin en büyük temsilcisi Hanbeli
mezhebinin imamı Ahmed İbn Hanbel idi. Sonraki dönemlerde Hanbelilerin en önemli
temsilcisi ise şeriat-tarikat tartışmalarında öne çıkan İbn Teymiyye olmuştur.
52-Hanbeli mezhebi içinde başlattığı hareket,13.yy.da Moğol istilasının Ortadoğu’da büyük siyasi ve
içtimai buhranlara sebep olduğu döneme denk gelmişti.Sufilerle fakihler arasındaki gerginliğin sadece dini olmadığının bunda siyasi nedenlerin de rolü olduğu görülmektedir.
++++
53-Selefi (muhalif) düşünceye dayanan bu hareketin görünürdeki hedefi, Peygamber
zamanındaki (Asr-ı saadetteki) İslam anlayışını topluma ikame etmek, diğer bir ifadeyle
Kuran ve Sünnet dışındaki bütün yenilik ve uygulamaları kaldırıp +++++
54-saf ve orijinal İslam
anlayışını toplumda ve devlet kademelerinde yerleştirmek olarak özetlenebilir. İslam tarihinde
tasavvuf ve tarikatlara karşı en sert muhalefeti yapan İbn Teymiyye, bu konuda Kadızadelileri
de etkilemiştir.
55- Ancak Kadızadeliler fikri plandaki bu düşüncelerini hayata geçirmeye
çalışmış, siyasi ve sosyal zemini müsait bulunca tekke ve mensuplarına savaş açacak kadar işi
ileri götürmüşlerdi.
Kadızadelilerin fikri seviyedeki lideri,İbn Teymiyye mektebinden etkilenen MehmedBirgivî’dir
56-Onun en çok okunan eseri Türkçe bir ilmihal kitabı olan Risale-i Birgivî
(Vasiyetname)’dir. Bu hareket, adını ünlü vaiz Kadızade Mehmed Efendi’den (ö.1635)
almıştır. Birgivî’nin etkisinde kalmış olan Kadızade Mehmed Efendi,
57- Balıkesir’den İstanbul’a
gelerek asıl şöhretini burada kazanmıştır. Selatin camilerinde verdiği ateşli vaazlar
kalabalıkları topluyordu. Kâtip Çelebi, bu softa zihniyeti eleştirirken, Fatih Camii’ndeki
vaazlarını dinlediğini kaydeder.
58- Babası kadı olduğu için Kadızade lakabıyla anılan Mehmed Efendi’de de selefi düşünce hakimdir.

16.yy.’ın sonlarında Mehmed Birgivî ile fikri seviyede başlayan bu hareket ilerleyen
safhalarda tarikat ehline ve devlete karşı tavırlarında nitelik değiştirmiştir.
59- Tam olarak 17.
yy.da İstanbul’da başlayan bu hareket, Türk dini tarihinde Medrese İslam’ı ile Tekke İslam’ı
arasındaki rekabetin, diğer bir ifadeyle sufilerle fakılar arasındaki tartışmaların adeta savaşa
dönüştüğü dönemi ifade eder.[10]
60-Gazali’nin 11. yy.’da şeriatla tarikatı uzlaştırmasıyla birlikte, İslam’ın fıkıhla gelişen zahiri ve
kuralcı yanı, tasavvufun ruh dünyasına hitap eden batıni ve hoşgörülü esprisiyle hem
dengelenmiş hem de zenginleşmişti.
61-Ancak bu denge,özellikle siyasi ve toplumsal
kargaşalıklar döneminde yerini sık sık fanatizme terk ettiği zamanlarda bozulmuştur.Kadızadeliler hareketi bu şeriat-tarikat tartışmasını tekrar hortlatmş,Osmanlı toplumunda
büyük toplumsal kargaşalıkların doğmasına yol açmıştır[11]
62-Kadızadeliler denilen fakı
grubunun karşı olduğu tasavvuf ve tarikatların ayin ve ritüelleri, bid’at tartışmaları içerisinde
ele aldıkları konuların başında geliyordu.
İstanbul camilerinde vaiz olarak açtıkları din savaşı, halkı ikiye bölmüştü.
63- İhtilaflı meseleler
ortaya atıyorlar ve Peygamber döneminden o güne kadar yapılmış yeniliklerin artık
uygulanmamasını istiyorlardı. Özellikle dervişlere ve tarikat ritüellerine devran, sema ve
müziğin yer aldığı ayinlere düşmanca bakıyorlardı.
64-. Şeriata aykırı olduğunu iddia ettikleri
matematik ve akli ilimlerin medrese müfredatından kaldırılmasını istemişlerdi. Kadızadeliler
bir kısım halk arasında rağbet görmüştü ama ulemaya pek de uygun gelmemişlerdi.[12]
65-Kâtip Çelebi, bid’at (İslami geleneğe mal olmuş örf ve adetler) sorununu tartışırken, başta İbn
Arabî olmak üzere mutasavvıfları savunmuştur. Bağnazlığın gerçek tedavisini Fatih
zamanında olduğu gibi, akli ilimlerin eğitiminde görmüştü.
66-Mehmed Birgivî’nin tarih ve
felsefe okumadığı için örf ve adetlerin toplumsal rolünü anlamadığını ileri sürer. Dini tartışmaları yararlı görmekle birlikte bunu halk değil ulema yapmalıydı.
67-Resmi Osmanlı
ulemasının bid’at hakkındaki genel görüşü hoşgörülü Hanefiliğin icma (konsensüs)
kavramının dini ve hukuki konulara kaynak olması yönündeydi. Karşılarındaki Birgivî ve
fakılar ise Hanbelilerin gelenekçiliğini benimsemişti.
68-Bunlar yüzeysel Kuran ve Sünnet
yorumunun kabul edemeyeceği her yeniliği İslam’a aykırı görmüşlerdi.Tasavvufa ve din
ilkelerinin her türlü batıni yorumuna karşıydılar. Günümüzde İslam toplumlarının
modernleşme çabaları bu iki zıt görüşün bir kez daha çatışmasına neden olmakta.
69-Kâtip Çelebi, Doğu’daki medreselerde yetişen kimselerin İstanbul’a gelip bilgiçlik
taslamalarından şikâyetçidir. Üstüvani ve Vanî Mehmed Efendi gibi vaizler, İstanbul’a gelip
önemli medreselerde bulunmuşlardı.
70-Önceden medreselerde felsefe ile şeriat ilimleri bir
giderken sonradan felsefe lüzumsuz görülmüş ve bu da dini ilimlerde gelenekçiliği ve
bağnazlığı hakim kılmıştır.
71- Taşköprülüzade, Mevzuatu’l-ulum adlı eserinde “Allah bizi din
bağnazlığından korusun” derken, 16.yy.da skolastik ilahiyat ve matematiğin medrese uleması
arasında eski itibarını kaybettiğinden ve ilim düzeyinin düştüğünden yakınır.
72-Osmanlı
toplumundaki bağnazlıktan bahseden Kâtip Çelebi bile bütün bilimsel araştırmalarında ilk
delillerini hep Kuran’da aramıştır.[13]-[14]
Dini bağnazlık, devletin düşünce hayatında matematik gibi akli ilimlere ve tasavvufa karşı
güçlenen muhalefetle kendini göstermiştir.
74-Bu eğilim günlük hayatta şeriat adına
yapılan bütün kaba bağnazlık eylemleriyle gün yüzüne çıkmıştır.Bu fakılar zümresi, Osmanlı
ilmiye sınıfının (ulemanın), molla, imam, vaiz gibi halkla iç içe olan en alt kademesini
oluşturur.
75- Kadızadeliler özellikle esnaf tabakaları üzerinde etkiliydiler. Çoğu eğitimsiz,
sadece okur-yazar olan bu kesim dine sıkıca bağlı ve dini emirleri ayrıntılarıyla yaşamaya
hazır bir topluluktu. Bu bakımdan cami vaazları Kadızadelilerin halka ulaşmaları için çok
önemliydi. 👇👇
76- Onların merkezi camileri olan Fatih Camii’ndeki hararetli ve coşkun vaazları
halkta büyük yankı uyandırıyordu. İçlerinden sıyrılan elebaşları, sarayda padişah ve
şehzadelere hocalık yapmışlardır.
77-Kuran ve Sünnet dışında İslam toplumunda benimsenmiş inanç ve adetleri bid’at diye
damgalayan, her türlü yeniliğe karşı çıkıp halkı bunlara karşı kışkırtan bağnaz bir grup her
dönemde var olmuştur.
78-16.yy.ortalarında ün salan Mehmed Birgivî bu ulemadandır. Hambeli mezhebini izleyen Birgivi, toplumda yerleşmiş ama İslam’ın ruhuna ve sünnete aykırı
gördüğü adet ve alışkanlıkları reddediyordu. Para vakıfları ve toplum hayrına yapılan birçok
kamu hizmetinin de aleyhinde idi.
79-Şeyhülislam Ebussuud Efendi, bu vakıfların yasallığını
pekiştiren bir fetva çıkarmıştı. Birgivî ise bu fetvanın hatalı olduğunu öne sürerek doğrudan
Şeyhülislama saldırmaya başlamıştı.
80-Bu dini düşünce İslam’daki bidat tartışmalarını tekrar
alevlendirerek sarayı da etkileyecek düzeyde toplumsal karışıklık ve bölünmelere sebep
olmuştur. Dolayısıyla Kadızadeliler, toplumsal değişim ve dönüşümlerin her türlüsüne savaş
açarak etkisi altına aldığı güçlü insanlarla
81-devletin kurumlarına da sızmış bir bağnaz hareketi
olarak da ifade edilebilir.Onların tartıştıkları konular belli bir sisteme ve düzenli bir programa
dayanmamakta,daha çok halk arasında yaygın olan dini inanç ve uygulamalara karşı bir tepki-tasfiye hareketi şeklnde belirmiştir
82-Bu tartışmalar Kadızadelilerin karşı oldukları yeniliklerin neler olduğunu göstermeye kâfidir.
Tarikat ayin ve toplantılarına, zikir, sema, devran, musiki, şiir, tekke ve zaviyelere karşıdırlar.
Bunun dışında halkın dini inanç ve ibadetlerine yerleşmiş,
++
83-Hızır inancı, mevlit kandili, cami
minareleri gibi süsleme ve şatafatların israf kabul edilip bidat sınıfına sokulması, Kuran ve
ezanın makamla okunması, kabir ve türbe ziyareti, matematik ve felsefenin din dışı olduğu
için zararlı kabul edilmesi,
84-rasathanelerin büyü ve kehanetle ilişkilendirilip yakılması, Yezid’e
lanet edilmesi ve İbn Arabî gibi vahdet-i vücutçu sufilere kâfir denilmesinin fıkhi bir esas
kabul edilmesi konuları, bunlar dışında toplumda yerleşmiş tütün ve kahve kullanımı,
++++++
85- tavla,
satranç oyunlarının haram olması, el-etek öpmenin ve camilerde namazdan sonra musafahanın
caiz olmadığı hususları başlıca tartışma konularıdır. Sufiler de fakihlere ciddi eleştiriler
yöneltmişlerdir.
86-Fıkıhla ilgili her şeye ‘ilmü’d-dünya’ gözüyle bakmışlar, ruhu
arındırmaksızın yapılan ilmin kuru ve faydasız bir bilgiden öteye gidemeyeceğini
savunmuşlardı. Mesela Kadızadeliler toplumda yerleşmiş adet ve inançları haram ve bidat
sayarken, ++++
87-devlet katında yapılan bazı işler karşılığında alınan paranın rüşvet değil ücret
olduğunu öne sürmüşlerdi.[15]
Kadızadelilerin bağnazlıklarından örnekler veren vakanüvis Mustafa Naima Efendi, bunların,
başlangıçta dünya malına aldırış etmeden sade bir hayat yaşadıklarını,
+++
88- ancak siyasi sahneyi
ele geçirince kendilerini din yolunda gösterip her türlü entrikaya tevessül ettiklerini, sarayda
işlerinin yürümesi için rüşvet almayı meşru gördüklerini yazar. Ona göre Kadızadeliler,
pozitif bilimleri yasaklayan,
89-İslam’ı kolaylaştırıcı ve birleştirici değil, her şeyi belirleyen ve
zorba bir din gibi yaşatmaya çalışan bir softa ve bağnaz hareketi olarak ön plana çıkmıştır.
Elebaşları kürsülerde vaaz ettikleri telkinlerin hiçbirini uygulamadan lüks içinde yaşarken
halka ++++
90-şatafat ve israftan kaçmayı nasihat ettiler. Sarayda sultanların sofrasında mükellef
ziyafetlerde bulunurlar ama halka gelince sünnet diye elle yemeyi telkin ederler. Kadın eline
dokunmayı haram sayarken, yetiştirdikleri oğlanlarla ilişkiye girmekten çekinmezler.
91-Üstelik
yaptığı ahlaksız fiili görmezken, küçük çocuğun bacağındaki ipek donun haram olduğu için,
vücuduna temasından şikâyet edecek kadar mutaassıptırlar. Sünneti, Peygamberimizi örnek
almak değil de taklit etmek olarak algılamışlar, ++++
92-İslam’ı da aynı şekilde tahkiki (bilerek
araştırarak) değil de taklidi bir imanla yaşamışlardır. Peygamberimiz zamanında don olmadığı
için peştamal kuşanması gerektiğini vaaz eden bu zihniyet,
93-Sünnet olan şeyin misvak değil,
ağız ve diş temizliği olduğunu anlamayacak kadar avamdırlar. Camilerde tespih çekilmesine
karşı olmalarına rağmen misvak ve tespih ticaretini mübah görürler.Kısaca, Kadızadelilerden
görünüşleri abid ve zahid fakat içleri fasık ve iğrenç birçok
94-riyakâr adam bulunduğunu ve
bunların her türlü ahlaksızlıkları yaptıkları nakledilir.[16]
Bu fıkhi ve sosyal tartışmalar camilerden saray meclislerine kadar sıçramıştı. IV. Murad’ın
bulunduğu mecliste bile bazı yasaklar tartışılmıştı.
95-IV. Murad, çocukluk çağı sona erdikten
sonra padişah olarak iktidarını pekiştirmek için İslam’ın savunucusu görünerek fakıların
desteğini kazanmayı denemiştir. IV.Murad, İstanbul’da asayişi sağlamak ve Kadızadelileri
denetim altına almak için kahvehane, ++++
96-sigara ve toplantılara yasak getiren siyasetine uygun
fetvalar veren Kadızade Mehmed Efendi’yi Ayasofya vaizliğine terfi ettirmiş, yasaklara
uymayanları ağır şekilde cezalandırmıştır. IV. Murad, fakılar ile sufiler
arasında hep bir denge kurulmasını sağlamaya çalışmıştır.[17]
97-Kadızadelilerin öncüsü olan bir grup bağnaz molla bürokraside etkili olduklarından
kendileriyle aynı düşüncede olmayan aydınların baskı altına alınmalarına hatta idamlarına yol
açarak pek çoğunun kaçmasına neden oldular.
98-Fikir tartışmalarında fazla başarılı olamayan
Kadızadeliler, sadrazamdan aldıkları güç ve şeyhülislamın da onayıyla şiddete başvurmaktan
çekinmiyorlardı. Her yeniliği bidat diyerek dine zarar telakki eden bu vaizler, zihniyet
itibariyle kendi inanış biçimleri dışındakileri +++
99-tasfiye edip kâfir ilan eden bir bağnaz
hareketidir. Sıkıştıkları anda tekfir silahını kullanarak, karşısında duranları küfürle
suçlamaktan çekinmiyorlardı. Vaiz kürsülerinden halkı tahrik ederek +++++
100-gerek halk arasında ve
gerekse ulema ve tasavvuf erbabı arasında büyük korku ve baskılara sebep oluyorlardı.

Toplumsal huzursuzlukların, kötü alışkanlıkların, devletteki yolsuzlukların tek çaresinin şeriat
olduğunu öne sürerlerken, 👇👇👇👇👇👇
101-dönemin popüler tarikatları Halveti ve Mevlevileri aşağılıyor,
dergâhların müdavimlerini küfürle suçluyorlardı. Birgivi ve Kadızade Mehmed Efendi’nin
ölümünden sonra da Kadızadeliler, İslamiyet’i zedeleyen bid’atların çoğunun tarikatlar
tarafından çıkardığına inanıyorlardı.
102-Yasakçı bir zihniyetle toplumu germesi ve toplumsal
bölünmelere sebep olması, devletin en üst kademelerinde etkili olması, nihayet siyaseti (saray
ve saltanatı) dizayn etmeye çalışması, bu hareketi devletle karşı karşıya getirmiştir.
103-Dinde hassas ve mutaassıp küçük bir kitle olan Kadızadeliler, saraya nüfuz etmeye başlayınca
daha da tehlikeli olmaya başlamışlardı. Bu fakılar ve vaizler zümresini, 17.yy.da sosyal, dini
ve kültürel alanda gittikçe alevlenen ve devleti de etkisi altına alarak ++++
104-çağdaşlaşmayı önleyen
bir akımın temsilcileri olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Kadızadelilerin en etkili
halefi Üstüvani Efendi’ydi. IV. Mehmed döneminde ulema atamalarını denetim altında
bulunduruyor, en çok parayı vereni terfi ettiriyordu.
105-Kadızadelilerin hoşgörüsüzlüğünden
padişahlar bile sorunları çözmede güçlük çekiyorlardı. Tekkeler kapatılıp da dervişler hapse
atılınca halk da umutsuzluk içinde, bu huzursuzluktan kendi çıkarlarına yararlanmak isteyen
Celali İsyancıların himayesine giriyorlardı.
106-Ünlü Celali eşkıyası Abaza Mehmed Paşa’nın bile
tarikat şeyhi vardı. Ayasofya Camii’nde bir direğe yaslanarak vaaz verdiği için üstüvani
lakabı takılan Üstüvani Mehmed Efendi (ö.1661), padişahın Has Oda’sına kadar girmiş,
vaazlarını vermesi için kürsü koydurtmuş,
107- halk arasında ‘saray şeyhi’, ‘padişah hocası’ diye
anılmıştı.
Özellikle Kadızade Mehmed Efendi tarafından yönetilen ulemanın ileri gelenleri arasında
giderek artan bağnazlık Kuran’ın kesin kurallarına uymak maskesi altında padişahı ve halkı +++
108-dar bir din kavramı içinde kalmaları için etkiliyorlardı. Dini vakıfların pek çoğunun
yönetimleri ellerinde olduğu için büyük bir servet sahibi olan Kadızadeliler, rüşvet dağıtarak
güçlerini sağlamışlar ve imparatorluk halkını kendi istekleri doğrultusunda çıkartılan yasalara
109-uymak zorunda bırakmışlardı. Bunlar valide sultan, akağalar ve pek çok harem kadını,
kapıcılar ve bahçıvanlar aracılığıyla sarayda etkili olmuşlardı.Kadızadelilerin saraydaki nüfuzu, 1656’daki Çınar Vakası’na kadar sürdü.++++
110- (Bu tarihte, dokuz
ay boyunca maaşını alamayan Yeniçeriler ve sipahilerin, aldıkları Bakır karışımlı düşük
değerli akçelerine esnafın itiraz etmesiyle başlayan isyan, Kadızadeliler’in Saray’daki
koruyucusu ve rüşvetçilikleriyle mimlenen otuz Saray Ağası’nın ++++
111-Sultanahmet Meydanı’nda
Çınar ağacında sallandırılmıştı) Aynı tarihte geniş yetkilerle sadaret makamına getirilen
Köprülü Mehmed Paşa (ö.1661), tayinlerde ulema ve fakılara danışmaktan vazgeçti.
112-Bunun
üzerine Kadızadeliler son bir hamle ile vaiz kürsülerinde halkı tahrik ederek devletin yaşadığı
siyasi ve iktisadi bunalımlara sebep olarak, bid’atların artmasından ve tarikat ehlinin
kayırılmasından kaynaklandığını ileri sürdüler.
113-Selatin camilerinde tek minare dışındaki
minareleri yıkmaya, tekkeleri yakmaya, dervişleri öldürmeye, onları himaye edenleri dahil
hepsini tecdid-i imana davet etmeye, padişaha çıkıp bid’atları kaldırmak için izin istemeye
kadar çeşitli teşebbüslere giriştiler.
114-Fakılar, 1656’da İstanbul’da tekkelere bir saldırı düzenleyip genel bir kıyımla dini sapkınlığın
köküne darbe vurmayı planladıklarında, destekçilerinden çoğu medrese öğrencileri ve esnaf
idi. Bu plan, bardağı taşırmış
115-nihayet devletin içerisinde bulunduğu siyasi ve sosyal
buhranlara son vermek isteyen veziriazam Köprülü Mehmed Paşa, bunları ortadan kaldırmaya karar vermişti. Devrin önemli alimlerinden Kadızadeliler aleyhinde fetva almış, +++++
116-onların bir
fitne grubu haline geldiğini tespit ederek padişahtan katli fermanını da istemişti.Ulemayı da arkasına alan Köprülü, Kadızadelilerin mallarına el koydu. Başta Üstüvani olmak
üzere Türk Ahmed, ve Divane Mustafa gibi hareketin liderlerini yakalatıp Kıbrıs’a ++++
117-sürgüne
gönderdi. Böylece senelerce toplumu geren, saraya ve padişaha istedikleri her şeyi yaptırmaya
muvaffak olan Kadızadeliler hareketi kısa süre sonra sönüp gitti.[18]
118-Bu hareket, Anadolu’da yayılmış olmamakla birlikte son mühim temsilcileri, Fazıl Ahmed
Paşa’nın Erzurum valisi iken etkisinde kaldığı Vanî Mehmed Efendi (ö.1685)’dir. Fazıl
Ahmet Paşa İstanbul’a atanınca, bu vaizi Edirne’ye getirtmiş, ++++R
119-oradan İstanbul’da IV.
Mehmed’in ve şehzadelerin hocalığına kadar yükselmişti. Hünkâr vaizi Vanî Mehmed Efendi
diğer Kadızadeliler gibi taşralıydı. Damadı ve oğullarını da şehzade hocalığı ve müderrislik
gibi görevlere getiren Vanî Efendi, +++
120-saraydaki nüfuzunu kullanarak örfi vergileri bidat olduğu
gerekçesiyle kaldırtmıştı. 1683 yılındaki Viyana kuşatmasına ordu vaizi olarak katılmıştır. II.
Viyana kuşatmasına da taraf olarak padişahı ikna edenler arasında bulunan Vanî, neticede
yaşanan hezimetten payını almış,
121-gözden düşerek o da sürgün edilmişti. Kadızadelilerin
düşüncelerine benzer görüş inanç ve tutumlar devam etmiş olsa da üç önemli liderden sonra
bu hareketi yönlendirecek kabiliyette yeni bir lider çıkmamıştır.
Kadızadeliler hareketi, Türkiye tarihinin en tutucu ve bağnaz
122- softa hareketlerinden biri idi.
Hareketin elebaşlarının en önemli özelliği, usta birer hatip olmaları idi. Dini konularda
bilgileri zayıf ancak sesleri gür, devleti ve toplumu yıllarca saçma şeylerle oyalayan cahil
cesurlardır.
123-. Dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan bu güruh, dillerine persenk ettikleri
Kuran ve Sünneti kavramaktan uzak,İslam’ı özünden ziyade yüzeysel bir bilgiyle anlayıp,
kısır görüşlerini pratiğe dökmüşler,halkı ve hatta saray mensuplarını da fikirleri etrafında
toplamışlardı.
124-Onların fikirlerinin odak noktasını, bid’at tartışmaları ekseninde yüzyıllardır
devam eden kısır döngüler oluşturmaktadır. Hayatın olağan akışı bu tartışmaların çoğunu
kendiliğinden ortadan kaldırmıştır. Osmanlı ilmi çalışmaları, geleneksel İslami anlayışla
sınırlıydı.
125-Gerçek, Kuran ve hadislerde aranmalıydı. Akıl, din hizmetlerinde sadece bir
tamamlayıcıdır. Bu gelenek İslam’da serbest düşünceyi sınırlamıştır. Müslüman
düşünürlerden yenilik yapmaya çalışanların akıbeti genellikle hüsranla sonuçlanmıştır. 👇👇👇👇👇👇
126-Kuran ve sünnetin dışında her türlü İslami geleneği reddeden ilk tasfiyeci olan Birgivî Mehmed
Efendi’den günümüze kadar dini ve toplumsal sorun gündemdeki yerini korumuştur.
Birgivî’nn tarih ve felsefe okumadığı için örf ve adetlerin toplumsal rolünü anlamadğı
anlaşılmaktadr
127-Hayat dinamiktir ve buna paralel olarak toplumsal hayat da evrim kanunlarına göre cereyan
etmektedir. Dolayısıyla dini tartışmalar, halk tarafından değil de, Arapçayı bilen ulema
tarafından yapıldığı sürece her zaman yararlı olacaktır.
128-Bugün de İslamiyet’i toplum hayatından ayrı düşünerek, Türk-İslam toplumunun yüzlerce
yıllık kültür birikimini bir tarafa bırakıp toplum mühendisliğine soyunanlar hataya
düşmüşlerdir. Tarih göstermektedir ki, halkın dini inançlarını dizayn etmeye çalışan
hükümetler,
129-kendilerini dizayn etmek zorunda kalmışlardır. Bu toplumun kendi
geleneklerinden getirdiği inanç şekilleri olan tarikatlara kilit vurmaya çalışanlar, tarikatların
form değiştirerek cemaat, vakıf, stk vb. adlar altında daha güçlü örgütlenmelerle ++++
130- ortaya
çıkmalarına sebep olmuşlardır. Dolayısıyla dini konularda tasfiye,reform,güncelleme vs.
yaklaşımlarla müdahil olanların sebep olacakları sosyal sarsıntıları hesap etmelidirler.Kızılbaş tehditlerine karşı olduğu gibi, dinde tasfiye ve bid’at gibi tartışma konularına++
131-Osmanlı yönetiminin tavrı, çoğu Hanbeli olan bu zihniyete karşı, şer’î sistemini, icmaa
(toplumsal konsensüse) önem veren Hanefi ulema sınıfına yazdırdığı fetva ve risalelerle
güncelleyerek karşılık vermek olmuştur.
132-Siyasi ve toplumsal bunalım zamanlarında ise örfi-
sultani hukuk sistemini (yasag-i padişah) işleterek en sert tedbirleri almaktan çekinmemiştir.
Sonuç olarak devlet, dini, din de devleti dizayn etmek yerine din-devlet ilişkileri yeniden
dizayn edilmelidir. +++
133-Devlet, dini kurumları radikalleşmeye itmeden denetlerken, din ve
düşünce özgürlüğü konularında daha serbest ve liberal yasalar üretmelidir. Aksi halde
bağnazlık, İslam’ın, şiddet ve terörle anılmasına sebep olmaya devam edecektir.
134- konuyu kapatmadan önce Kadızadelilerin hayaleti hala aramızda dolaşmakta .Size de pek tanıdık geldi degil mi?

Evet onları tanıyoruz. Tarih yol göstericidir unutmayın .
KAYNAKLAR
[1] Yurdaydın, Hüseyin. "Türkiye'nin Dini Tarihine Umumi Bir Bakış". Ankara, AÜİFD.
1962.
[2] Köprülü, M.Fuat. "İslam Sufi Tarikatlarına Türk-Moğol Samanlığının Tesiri", AÜİFD,
Ankara, 1961.
[3] Köprülü, M.Fuat. a.g.m.
4]-Köprülü, M.Fuat. Osmanlı Devletinin Kuruluşu İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1981.
[5]- Sor, Ahmet Yaşar. “Balım Sultan”, TDVİA, c.5, 1962.
[6]- Sor, Ahmet Yaşar. A.g.m.
[7] Harb, Muhammed. Osmanlı Aydını ve Yönetim Sistemi. İstanbul: Kökler yayınları, 2017.
[8] Danışmend, İ.Hami. Osmanlı Devlet Erkanı. İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1972.
[9] Kunt,Metin. Türkiye Tarihi. İstanbul: Cem Yayınevi, 2009.
[10] Çavuşoğlu, Semiramis.“Kadızadeliler”, TDVİA, c. 24.
[11] Döğüş, Selahattin. Türk Düşünce Tarihine Bir Bakış. K.Maraş: Ukde Yay.2009.
[12] İnalcık, Halil. Osmanlı İmp. Klasik Çağ (1300-1600). İstanbul: YKY, 2003.
[13] İnalcık, Halil. a.g.e,.
[14] Katib Çelebi, Fezleke, c.2.
[15] Çavuşoğlu, Semiramis.“Kadızadeliler”,TDVİA, c.24.
[16] Mustafa Naima Efendi. Naima Tarihi, İ.H.Uzunçarşılı,Osmanlı Tarihi.c.3.Ankara:
TTK Basımevi, 1988.
[17] Ocak, A.Yaşar. “17. yy.da Osm. İmp.da Dinde Tasfiye Teşebbüslerine Bir Bakış
Kadızadeliler Hareketi”, Türk Kültürü Araştırmaları, c.17. 1983.
18] İnalcık, Halil. Osm. İmp. Klasik Çağ. S. J.Shaw, Osmanlı İmp. ve Modern Türkiye, c.1,
İstanbul: YKY yay, 2008.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Nurşen Eken Kılınç 🇦🇿🇹🇷

Nurşen Eken Kılınç 🇦🇿🇹🇷 Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @UmayAnaaa

7 Feb
Güzel Ülkem Türkiye dört mevsimi yaşayan Üç tarafı denizlerle çevrili toprak çeşitliliğinin bol olduğu ve bir zamanların tarım cenneti olan Türkiyem...
Dünya'da lider konumundayken kısır tohumlara nasıl mecbur bırakıldık, neden teslim edildik ? Image
Geleneksel tohum' anlayışından nasıl hibrit və GDO'lu tohum və üretimin esiri olduk? Yerli tohum üretimine devlet eli ve yaptırımı neden geldi? (2006)
2006 tohum yasası neleri içine alıyor? Şeker ve tütün fabrikaları önce özelleştirilip sonra satıldı ve kapatıldı neden?
Tarim və hayvancılıkta istənilən verim nədən alınamıyor, küçük və büyük baş hayvancılıkta ileri seviyeden nasıl ithal etme seviyesine geldik ne değişti? Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede balığı neden ucuz satın alamıyoruz? Image
Read 11 tweets
6 Feb
17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açıldı. Tamamen Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönetti.Türkiye'de okulun yerel koşullara uyarlanması sorunu eğitim felsefesinin özünü oluşturuyordu.
Okullar tarıma elverişli arazisi olan köylerin yakınlarında kuruldu. Amaçlarından biri de köylülerin alternatif tarım tekniklerini öğretmekti. Arıcılık bilinmeyen köylerde arıcılık, bağcılık bilinmeyen köyde bağcılık öğretiliyordu. 👇👇👇👇
Enstitüye atanan öğretmen gittiği köyde okul binasını köylülerin yardımıyla yapabilecek kadar inşaat bilgisi de öğreniyordu. Köy enstitüsünü bitiren bir öğretmen sadece bir ilkokul öğretmeni olmuyor aynı zamanda 👇👇👇👇
Read 11 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!