Ahmet Profile picture
20 Feb, 50 tweets, 6 min read
YAZIYI OKUYUNCA ATATÜRK'ÜN TÜRKLÜĞÜ ve TÜRKÇEYİ NASIL KOMADAN ÇIKARIP İP'TEN ALDIĞINI ANLAYACAKSINIZ.❗
Türkler  Arap dili ve kültürü ile kaynaşmaya başlayınca, Farsça ve Arapça ile etkileşen Türk diline bu iki dilden sözcükler karışması yoğunlaşır. Bu dil, din, kültür etkileşmesi üç yüzyıldan fazla devam eder.
Arapların, “Allahın, Kuran’ın dili Arapçadır, onun için Arapça üstündür ” propagandasına, telkinine uğrayan Türkler, din kaynaklı Arap Kültür emperyalizminin baskısı altında kalarak Öztürkçe’lerini değiştirmeye başlarlar.
İran-Farsların etkisinde kalan Türklerin bazıları Farsların telkini ile “Farsça bilim dilidir, Arapça din dilidir” diyen boş söylemini yayarlar, buna din sosu da eklenince bu dil karmaşıklığını kabullenirler.
Böylece Arapların da, “dinin-Müslümanlığın dili Arapçadır” kültürel telkin ve baskıları eklenince Türkçe yozlaşmaya başlar. Özellikle Osmanlı döneminde, devlet uleması bu telkinlerle yoğurulunca, Türk diline Farsça ve Arapça karışır, bundan da Osmanlıca denilen, üçte biri Türkçe,
üçte biri Arapça, diğer üçte biri Farsça karışımı olan, ne Türkün, ne Arabın, ne de Farsların doğru dürüst anlayamadığı Osmanlıca denilen garip bir dil doğup yayılmaya başlar.
Osmanlı sarayı ve uleması böylece oluşan Osmanlıca'yı daha üstün görmüş. Kitaplarda ve devlet yazışmalarında Osmanlıca konuşup yazmaya devam ederken, devlet ricali, kendi ana dilleri Türkçe dururken, Osmanlıca’yı kullanmaya devam etmiş.
Devletin temelini oluşturan Türk halkı Osmanlıcayı iyi anlayamayınca, Osmanlıcayı yadsıyıp Yunus Emre’si, Pir Sultan’ı, Karacoğlan’ı gibi nice halk ozanları ile kendi öz dilini Türkçeyi ancak özbenliğinde yaşatmış.
Böylece Türk halkı, devletine, Saraya yabansı davranırken, devlet ricali de öz Türk halkını yadsımaya, ne ki Türk dilini ve de Türk halkını küçük görmeye, dışlamaya başlamış.
Böylece Türk halkı ile saray-Osmanlı sülalesi arasında dil anlaşmazlığından doğan ayırımcılık devam edip gitmiş.

Türkler ve Türkçe dışlanarak Osmanlının yıkılışına kadar devam etmiş.
Öyle zamanlar olmuş ki, Türkler Türk olduklarını söylemekten çekinir,utanır olmuşlar. Özellikle Araplar, Türkçe ve Türk düşmanlığını yüzyıllarca gizliden gizliye sürdürürken, son asırda da açıkça yaymaya devem etmişler.
Böylece Türk ve Türkçe düşmanlığı, Osmanlı ulemasının da telkini ile toplumca benimsenir hale gelmiş. Osmanlının yıkılış döneminde de, işgâlcı emperyalistlerin eşgüdümündeki Halifenin Türk ve Kuvayi Milliye düşmanlığı buna eklenince,  aşağıdaki örneğe baktığımızda,
Türk çocuğu bile Türk olduğunu kabul etmez hale gelmiş.
TÜRK OLMAYI GÜNAH SAYAN TÜRK ÇOCUĞU

Kurtuluş Savaşı Yılları, savaş yılları. Kazım Karabekir’in komutasındaki Doğu Cephesinde bir Türk Tümeni Pasinler (Hasankale) ovasındadır.
Bir Türk Subayı, birliğine yakın bir köyde oturan on beş yaşlarında bir köylü çoban çocuğuna takılır, şakalaşmak ister:
“-Bana bak oğlum senin adın ne”?
“-Adım Ahmet”
“-Sen hangi millettensin? (Ermeni olmasından şüphe ediyormuş)
“-Osmanlıyem”
“-Osmanlı ne demek, sen Türk değimlisin”?
“-Hayır, ben Türk değilem, Osmanlıyem.
“-Peki, sen hangi dilden konuşuyorsun, Ermenice mi, yoksa Türkçe mi?
“-Türkçe konuşurum.
“-Mademki Türkçe konuşuyorsun o halde sen Türk’sün.
“-Hayır, efendim ben Türk değilem.
“-Ulan sen de Türksün, ben de Türküm.
“-Efendi, sen Türksen Türk ol, Bana ne? Ben Türk değilem.
“-Ulan padişah dahi Türk tür.
“-Efendi, günaha girme, padişah Türk olmaz.
Osmanlı devrinde Türklüğü öteleyip “İslam Ümmetçiliğini” ön plana çıkardıkları için, masum halk da bu telkinlerin etkisi altında yoğurula yoğurula adeta Türklüğünü unutmaya, yukarıdaki olayda olduğu gibi Türklüğünü inkâr eder hale getirilmişti.
Osmanlı özentileri bunu mu istiyor aceba?

Meğerse bu havalide Türk demek, Kızılbaş demek imiş. Bütün Azeri Türkleri Kars, Ardahan ve Tiflis Şii mezhebinden olduklarından Sünni olanlara “Osmanlı” derlermiş.
Osmanlı Devleti bir Türk devleti olmasına karşın, devleti yönetenler, Türk halkını “kaba Türk” diyerek aşağılıyordu.
Osmanlı padişahları bile Türk kızları ile evlenmiyor, yabancı kökenli cariye ve kadınlarla evleniyorlardı. (Ne ki nice Hürrem sultanlar devleti bile yozlaştırıp perişan ettiler)
Bu aşağılama bile, yukarıdaki örnekte olduğu gibi, uzak köylerdeki küçük çocuklara bile ulaşmış; Nerede ise Türk, özbenliğini kaybedecekti. Şükür ki, Atatürk’ün lâik T.C. ti buna “dur” diyerek, Türk’e Türk benliğini kazandırdı.
“…Osmanlı saltanatı som bürokrat iken, bürokrasi bile tam Arap yahut yarı-Arap’tır. Türkleşmiş hiçbir Arap görmedikten başka, Araplaşmamış Türk’e az rast geliyordum.
“…Osmanlı İmparatorluğunda itibar, azınlığın imtiyazı olduğu için ve Türk unsuru imtiyazsız olduğu için, her hani bir Müslüman azınlığın çocuğu olmak, Türk olmaktan daha faydalı idi.
“…Suriye, Filistin ve Hicaz’da:
“-Türk müsünüz?” sorusunun birçok defalar cevabı:
“-Estağfurullah! İdi. (Yani Türkleri o denli aşağı görüyorlardı ki, Türk olmayı büyük bir kusur olarak görüyorlardı.”
Özellikle Araplar, sözde Türk aydınlarından bazıları, Müslümanlık, peygamber Arap, Arabistan kaynaklı olması nedeni ile Arap’ı Türk’ten, Arapçayı Türkçeden üstün görüyorlar, topluma öyle telkin ediyorlardı.
Onun için de Türk çocukları Türk olmaktan utanıyorlardı. Çünkü dinsel devlet öyle telkin etmişti.
Oysa binlerce Osmanlı Türk askerleri, İslam toprağını Hıristiyan emperyalistlere karşı korumak için Arap çöllerinde can veriyordu.
Araplar da, toprakları Hıristiyanlarca işgal mi edilmiş, edilmemiş mi hiç umurlarında bile değildi.

Onlar Müslüman, Hıristiyan fark etmez ölüleri, dirileri soymak peşinde idiler.
Şimdi içimiz burkularak F.R.Atay’ın Zeytindağı’ndan şu satırlarını okuyalım, bizi kötü görenlerin topraklarında can veren binlerce askerimizi analım, ruhlarını şad edelim  : “…Şam’dan kalkan tren Medine’ye üç gün üç gecede gider…
Bir gün aşağı geçecek bir kıtayı selâmlamağa inmiştik. Tren varken, Adana’dan beri yayan yürümekte idiler. Üç bin kadar zayıf soluk ve üstü başı yıpranmış Türk çocuğu, yorgun argın önümüzden geçtiler. Biliyor musunuz, nereye gidiyorlardı?  Aden’e!
(Yani Yemen’e hem de yayan! Komutanın “nereye böyle evlatlarım” sorusuna bazı erler de «Âdem’e» diye cevap veriyorlardı)  Yani Türk-Anadolu çocukları ismini dahi doğru dürüst bilemedikleri uzak Arap topraklarına can vermeye gidiyorlardı.
Zeytindağı’nda Falih Rıfkı Atay şöyle demekte:
“Osmanlı, ümmetçilik fikri sebebiyle neredeyse üç kıtada egemen olmuştu. Bu coğrafyanın büyük bir kısmını Arapların yaşadıkları ülkeler kapsamaktaydı. Kudüs, Şam,  Filistin, Hicaz gibi. Osmanlı sadece coğrafyada büyüyebilmişti.
Çünkü bu kazanılan toprakların hiçbirinin kültürlerine, dillerine, ticaretlerine ve maddiyatlarına egemen olunamamıştı.

Hatta Osmanlı, Arapları Türkleştireceğine oradaki Türkler Araplaşmıştı.
“Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş, ne de vatanlaştırmıştık.”
Yine aynı kitaptan öğrendiğimize göre, savaşı kaybetmiş Cemal Paşa, Arap topraklarından ayrılırken şöyle düşünüyordu:
Cemal Paşa harap Anadolu topraklarını gördükçe
- “Keşke vazifem buralarda olsaydı, keşke o altın sağanağı ve enerji fırtınası,
bu durgun, boş ve terk edilmiş vatan parçası üstünden geçseydi. Anadolu hepimize hınç ve güvensizlikle bakıyordu. Yüz binlerce çocuğunu memesinden sökerek alıp götürdüğümüz bu anaya şimdi kendimiz pişmanlığımızı getiriyoruz. Kumar oynadık ve kaybettik” diye düşünmektedir.
Mütareke yıllarında, Osmanlıca irtica dediğimiz gericilik, İstanbul’da da, Anadolu da da alıp yürümüştü.
Okuma kitaplarından “Türk” kelimesini kaldırarak, yerine “Osmanlı” sözü konulması emredilmişti.
Ankara’da, Maarif vekilliği, “resim” dersini “çizgi” dersine çevirmiş, böylece Anadolu da da, Tanzimat’tan öncesini hatırlatan bir hava verilmişti.
Osmanlı Padişahları, 600 yıl nasıl Türk ve Türklüğü aşağılamışsa, işgal yıllarında da, İstanbul yönetimi Türk Milliyetçiliğini küçümsemek şöyle dursun, işgalcilerin telkin ve baskısı ile Türk Milliyetçiliğini yasaklıyor ve suç sayıyordu.
Din, iman, ümmetçilik maskesi ile Türk Halkına nerede ise özbenliğini unutturuyordu.
KURTULUŞ SAVAŞINDA KENDİNİ TÜRK SAYMAYAN TÜRK

Yukarıda öz Türk çocuğunun, Türklüğünü inkâr etmesi gibi, işgal yıllarında, Y.K.Karaosmanoğlu’nun “Yaban” adlı romanında da belirttiği gibi,  Batı Anadolu’da şöyle başka bir örnek yaşanır:
Batı Anadolu’da bir Kuvaa-i milliyeci ile bir köylü konuşmaktadır.

Köylü:
“-Bilmiyorum beyim, sen de onlardansın emme…
Kuvaa-i Milliyeci:
“-Onlar kim?
“-Aha, Kemal Paşa’dan yana olanlar…
“-İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşa’dan yana olmaz?
“-Biz Türk değiliz ki beyim.
“-Ya nesiniz?
“-Biz İslâm’ız elhamdülillah… O senin dediklerin Haymana’da yaşarlar”.
Türk olduğu halde, Türk Köylüsü “Türk” olduğunu söylemekten bile çekiniyor veya benliğini yitiriyor.
Türk çocuğu, Hilafetçilerin, padişahçıların telkinleri ile adeta Türklüğünü ret eder hale gelmiş; İşkal altında olmayan Haymana ve ötesindeki Kuvayi Milliyecileri yâdsınmış (yabancılaşmış) Türk olarak görmekte.
İşte böylece işkâlcıların teşvikleri, yerli dinci işbirlikçilerin telkinleri ile Türk toplumu özbenliğini yitirip, Türklüğünü inkâr haline getirilmişti.
İşte bu asimile ve yasakçı durumu, Türk halkına halen dayatma siyaseti güden Yunanlılar, günümüzde bile, AB ye girmiş olmasına karşın, Batı Trakya’daki (Gümülcüne’de) Türkler üzerinde aynı “Türk yok, Müslüman var” baskıcı siyaseti uygulamaktadırlar.
Bakınız,1998 yılında Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’ne layık görülen Bernard. Lemis ne diyor:
“Uzun yıllar (600 yıl) Osmanlı Hanedanı Sultanların akıl almaz baskıları altında tutulan,
insafsızca sömürülen, geri bıraktırılan, salt asker ve tarımsal ürün ile vergi veren ve parya işlevi gören Türk Halkı” için bir Batı’lı düşünür şöyle diyor:
“Osmanlıdan egemenliğini en son kurtaran ulus Türklerdir”.
Yine şimdilerde bakıyoruz, Atatürk, Atatürkçülük, Türklük aleyhinde çabalar yanında, hiç de gereği yokken Osmanlının gerileme ve yıkılış devrindeki bir padişahını anma girişimleri,
Osmanlıcılık özentilerini gördükçe, aynı zihniyetin devam etmekte veya aynı zihniyeti canlandırma çabalarının olduğunu görüyoruz.
DİPNOTLAR:

1-Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları-Rahmi Apak Sf: 99—100
2-Çankaya Falih Rıfkı Yeni Gün Haber Ajansı 1999 Atay Sf: 283)
3-Zeytindağı- Bizim İmparatorluk F.Rıfkı Atay Can Kitabevi 1980 Sf:39–40–41
4-Ey Vatan -Osman Pamukoğlu İnkılâp Kitabevi…2004 Sf: 34

ALINTIDIR.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Ahmet

Ahmet Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @AntikorJR

20 Feb
ATATÜRK'ÜN  EMEVİLER VE MUAVİYE HAKKINDA SÖYLEDİKLERİNE BAKALIM;
Efendiler !
Gerçek alimler ile, dine eziyet eden alimlerin birbirlerine karıştırılması Emeviler zamanında başlamıştır..
Peygamberimizin dünyadan göçmesinden sonra onun ışığıyla selamet bulan ve doğru yola giden,gerçek pâklık kalpten hürmet ve yüce bir saygı vardı..
Read 18 tweets
20 Feb
SİYASAL İSLAMCILARIN ATATÜRK İLE İMTİHANI..
Siyasal İslamcılar Atatürk heykellerini 'put' olarak adlandırıyor.
Müsadenizle TDK sözlüğünde 'Put' ne demek görelim;
'kimi ilkel toplumlarda, doğaüstü gücü ve etkisi olduğuna inanılan, tanrı olarak tapılan, genellikle canlı bir varlığı, özellikle insanı gösteren, tahtadan, taştan, topraktan yapılmış yontu.'
Read 8 tweets
20 Feb
UYANIK OLUN❗
Adam İngilizin dokuduğu kumaştan elbiseyi giyiyor. Alman malı lokomotifin çektiği trene biniyor. Namaz vaktine ne kadar kaldığını cebindeki İsviçre malı saate bakarak kestiriyor.
Odesa'dan getirilen Rus unundan yapılma ekmek yiyor ama şapkayı giyince kâfir olacağını sanıyor. Bu karanlık, donmuş, hasta kafayı yenmemiz gerek.
Read 4 tweets
19 Feb
Türkçe'nin en eski kitaplarından olan Kumanların sözlüğünde şaşıracağınız vücut organları...  bin yıldır değişmeyen kelimeler!
Codex Cumanicus Kuman Türkleri Dili ─ Aslı İtalya'da, bir kısmı Almanya'da bulunan Kuman Türkleri'nin Sözlüğüdür.
Kumanlar, 11. yüzyıl ile 14. yüzyıl arasında Doğu Avrupa’da (Karadenizin kuzeyinde) yaşamış bir Türk halkıdır. Tarihte Kıpçaklar, Kuman-Kıpçak (Deşt-i Kıpçak) hanlığını kurmuşlardır.
Read 81 tweets
18 Feb
Sven LAGERBRİNG:

''İsveçliler Türk kökenlidir. Image
Tanrımız ODİN de Türktür.'' İsveç tarihinin kurucusu olan Prof. Sven Lagerbring, Türkçe ile İsveççe arasındaki ortaklıklardan, mitolojik benzerliklerden hareket ederek, İsveçlilerin atalarının Türkler olduğunu söylüyo....
İddia, İsveç tarihinin kurucuları arasında yer alan bir bilim adamına ait.

Prof. Sven Lagerbring, yaklaşık 250 yıl önce yazdığı kitapta, Türkçe ile İsveççe arasındaki ortaklıklardan, mitolojik benzerliklerden hareket ederek, İsveçlilerin atalarının Türkler olduğunu söylüyor.
Read 17 tweets
18 Feb
HİTLERİN ROKETLERİ Image
İkinci dünya savaşının sonuna doğru kesenin ağzını açan Hitler, Von Braun yönetiminde  roket teknolojisini kurdu.

V-2 adını verdiği roketlerin ilki, 1944 te Paris'e atıldı. 1945'te ise Londra'ya 1402 adet attı.
Belçika,  Hollanda ve Fransa'ya atılanlarla birlikte 3172 oldu.
Almanya bu roket teknolojisine çok büyük paralar harcamıştı.

Tarihçiler bu kadar parayla 24 bin bombardıman uçağı inşa edilebilirdi diye yazdılar.
Read 12 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!