Said Nursî, mukaddes kitabımız Kur’an, kainatın son peygamberi HZ. Muhammed ve onun şerefli ve değerli sahabelerinin aşığıdır.
Ayrıca Hak mezhep imamları ve İmâm-ı Rabbânîler, İmâm-ı Gazâlîler, Abdülkādir-i Geylânîler, Mevlânâlar ve bütün değerli din alimleri ve büyüklerinin
hayranıdır.
Said Nursî, zamanımızın en büyük din alimlerinden olup bize Kur’an, peygamber ve din sevgisini aşılamış olup gelecek nesillere de aşılamaktadır. Hayatının en büyük hedeflerinden biri de Sünnet-i Seniyye yani Hazreti Peygamberin sünnetini ömründe
yaşamaya çalışmış ve bizlere de emir mahiyetinde tavsiye etmiştir.
Ayrıca Kur’an ve peygamberin hadislerinden aldığı bilgilerle Allahsızlık ve dinsizlikle mücadele etmiştir. Ve bu vatan gençlerini imansızlıktan kurtarmaya çalışmıştır.
Sıradan insanların başına gelen haller Said Nursî’nin de başına gelmiştir. Talebelerine medresede ders verirken birinci cihan harbinde Rus istilası hengamında hükümete başvurarak kendine ve talebelerine silah almış ve gönüllü alay kumandanı olarak cepheye gitmiştir.
Cephede 4 gülle vücuduna isabet etmiş olup yaralanmış, güllelerden biri hançerine diğeri tütün tabakasına isabet edip etkisiz kalmıştır. Cephede ayağı kırılmış ve Ruslara esir düşmüştür. Pek çok değerli talebesi şehit düşmüştür.
Kulaktan dolma bilgiler yerine
kaynağından hakikatler incelenirse gerçekler aydınlanacaktır. Art niyetli düşünenler ise mahcup olacaktır.
Said Nursî’nin bir yazısını aşağıda sunuyoruz :“Bir tek gayem vardır: O da mezara yaklaştığım bu zamanda İslâm memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini
işitiyoruz. Bu ses Alem-i İslâmın iman esaslarını zedeliyor, halkı bilhâssa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek, gençleri ve Müslümanları imana davet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedem ile
inşâallah Allah huzuruna gitmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki, Bolşevikler olsun. Bu iman düşmanlarına karşı mücahedeyi açan dindar kuvvetlerle el ele vermek benim için mukaddes bir gayedir.
Beni serbest bırakınız, el birliğiyle komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına ve Allah'ın birliğine hizmet edeyim.”
ŞUALAR – SAİD NURSÎ
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Yağmurun tesadüfi olduğunu iddia ediyordu.
Nasıl dedim?
İste ispat edeceğim dedi. Bir kazan aldı içine su doldurdu altına ateş yaktı bir iki metre üstünde kapak tuttu. İşte görüyorsun dedi damlalar yağmur gibi düşüyor.
Bu iş tesasüf olmadı ki bu deneyi sen hazırladın ateşi sen yaktın kapağı sen tuttun senin yaptığın bu deney tesadüfi olmazken bunun milyarlarca katı hakikisi nasıl tesadüfi olabilir?
Denizler kazanı,güneş ateşi,sema kapağı ve binlerce hikmetli rahmetli faydalı yağmur damlaları(Ayet) İşte, başta der: " ... Sema ve zemini, rızkınıza iki hazine gibi müheyya edip oradan yağmuru, buradan hububatı çıkaran kimdir?