II. ABDÜLHAMİT / ŞAHMERAN / REPTİLİAN IRKI

Hepimiz Şahmeran hikayesini biliriz. Belinin üstü kadın vücudunun altı ise yılan formunda olan, yarı insan yarı sürüngen bir canlıdır Şahmeran.
Pek çok araştırmacıya göre de, eski çağlarda dünya dışından gelen ziyaretçiler,
dünya insanının genetik kodlarıyla oynayarak yeni bir ırk geliştirme çabalarında bulunmuştur. Şahmeran hikayesinin konusu tam olarak bu varsayımdan kaynağını almış olabilir. Şahmeranın, genetiği değiştirilmiş yarı insan yarı uzaylı bir varlık olması muhtemeldir.
Bu hikayenin ve yukarıda bahsetmiş olduğumuz yarı insan yarı uzaylı varlıkların olabileceğine dair kendi tarihimizden, Osmanlı’da tarih kayıtlarına geçtiği rivayet edilen bir olaydan bahsedeceğiz. İddia edilen olay Sultan II. Abdülhamid Han zamanında meydana geliyor.
II.Abdülhamit’in tutturduğu bir günlük olan Kara Kaplı’da bu varlıkdan bahseden bazı belgler bulunmuştur.Kara Kaplı’daki bu belgeler Şahmeran rivayetni çok farklı bir boyuta taşımıştır.

1456 yılında Fatih Sultan Mehmet ile görüşmek için Venedik’ten İtalyan asllı bir heyet gelir
Hatırlı kişileri araya katarak Sultan’la görüşmeyi talep ederler ancak Sultan heyetle görüşmesi için veziriazamı görevlendirir.Heyet veziriazama Yerebatan Sarnıcı’nda bulunan çok değerli bir hazineden bahseder ancak hazinenin yerini sadece Sultan’a söyleyebileceklerni bildirirler
Konu Sultan’ın ilgisini çeker ve heyetten bir kişiyle görüşmeyi kabul eder. Seçilen temsilci Sultan’a Yerebatan Sarnıcı’ndaki hazinenin maddi bir şey olmadığını, bir ceset olduğunu söyler. Bu cesedin ve cesedin içinde bulunduğu,
lahit olarak adlandırılan tabutun kendilerine verilmesi karşılığında çok şey öneren heyet, istediğini alamaz. Kara Kaplı’da bahsedilene göre bu heyet paganist bir tarikatın üyesidir.
Fatih Sultan Mehmet’ten sonra Abdülhamit Han Şahmeran lahdiyle yakından ilgilenir.
Abdülhamid Han zamanında İstanbul’da bir deprem meydana gelir. Şu an Yerebatan Sarnıcı’nın olduğu bölgede o zamanlarda bina yoktu ve insanlar İstanbul’un altında bulunan, özellike bu bölgede çokça olan tünellere girebiliyorlardı.
Depremden birkaç gün sonra çocuklar, oynamak üzere Yerebatan Sarnıcı’nın olduğu bölgede tünellere girerler ve içlerinden bazılar tüneldeki duvarların birkaçının çatlamış olduğunu görür ve gördükleri manzarayı büyüklerine anlatırlar.
Duvarlarda içe doğru çatlakların açıldığı bilgisi Sultanın kulağına kadar gider ve sultan, uzman kişileri bakması için görevlendirir. Bu arada şunu da belirtelim; bugünkü Yerebatan Sarnıcı birçok dehlizlere sahiptir.
Bir ucu Haliç’e, bir ucu Ayasofya’ya açılır; hatta “Binbirdirek Sarnıcı” ile bağlantılı olduğu bilinmektedir ancak bu dehlizlerin pek çoğu kapatılmıştır. Gelen görevliler çatlakların olduğu duvarları açarlar ve içeride bir lahit olduğunu görürler.
Bu büyük lahitin kapağını açtıklarında ise gördükleri manzara karşısında şok olurlar. Lahitin içinde bir mumya bulurlar fakat asıl şaşkınlık yaratan mevzu mumyanın şeklidir. Mumyanın başı insan ve vücudu da yılan şeklindedir.
Bu olay kısa süre içerisinde yayılır ve “Şahmeran bulundu” söylentileri ayyuka çıkar. Yerebatan Sarnıcı’na girenler de bilir ki oradaki bazı sütunlarda yine yılan saçlı,
insan vücutlu fakat zaman zaman da yılan vücutlu olarak tasvir edilen Medusa’nın kafası şeklinde sütun altlıkları bulunmaktadır.
Bu lahit, içerisindeki mumya çıkartılarak Sultan Abdülhamit tarafından bir yere saklatılmıştır.
Konuyla ilgili olan araştırmacılara göre lahit içindeki yaratığın mumyası halen İstanbul’da saklanmaktadır ve dönemin yönetim merkezleri olan Yıldız Sarayı ya da Beylerbeyi Sarayı’nda saklanıyor olması muhtemeldir.
Bazı araştırmacılar ise yurtdışından -özellikle İtalya diye belirtilir- bazı örgütler -Mason Locası olduğu iddia edilir-, bu lahitin gizli yollarla yurtdışına kaçırıldığını söylerler.
Bu olay hayal ürünü değildir ve yazılı kaynaklara dayanmaktadır.
Dönemin Osmanlıca yayın organı olan“Resimli gazeta”isimli dergide olay kaleme alınmış ve lahitin fotoğrafları çekilmştir. Sansasyonların daha fazla yayılmasınn önüne geçmek için Sultan Abdülhamit yerinde bir karar alır ve lahit boş olarak Fatih Camisi’nin avlusuna törenle gömülür
Olay gününün fotoğrafları bahsetmiş olduğumuz “Resimli Gazeta”da yayınlanmıştır. Lahit Fatih Camisi’nden sonra Molla Fenari Camii’nin yanında bulunan, kraliçe mezarlarının olduğu bölgeye konulmuştur fakat lahitin bundan sonraki akıbeti bilinmemektedir.
Pek çok yabancının bu lahitin peşine düştüğü öğrenilmiştir.
İşe daha esrarengiz bir boyut katan gelişme ise haberin yer aldığı derginin, yayınlandığı dönemdeki tüm sayılarının Taksim ve Beyazıt Kütüphanesi’nde bulunmasına rağmen sadece bu sayısının bulunamıyor olmasıdır.
Bu sayının İtalya’da yer alan gizli bir Mason cemiyet tarafından toplatıldığı iddia edilmektedir. Medusa yada diğer adı ile Şahmeran belki de Reptilian ırkın efsaneler yoluyla bizlere ulaşan en somut örneğidir.
Şahmeran'ın özelliklerine ve genetik yapısına baktığımızda tıpkı antik metinlerde anlatılan "yılan insanlar" ile aynı türden özellikler göstermesi de tesadüf müdür bilinmez.
Böylesine bir sırra ait bulguların yanı başımızdan, ülkemizin tarihi değerlerinden birisi olan Yerebatan Sarnıcı'ndan çıkması da bizler için bir diğer artı olsa gerek.
Çevremizin bu kadar bilinmezlerle dolu olduğu bir dünyada gerçeklere hep birlikte ulaşmak dileği ile...

Ufoglobe sayfasından alıntıdır.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Düşünen Dişi Aslan

Düşünen Dişi Aslan Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @aslan_dusunen

7 Mar
3700 YILLIK TABLETE GÖRE TRİGONOMETRİYİ YUNANLAR DEĞİL BABİLLER BULDU

Antik Yunanların keşfettiği sanılan tarihten yaklaşık 1.000 yıl önce, Babillilerin günümüzdekinden bile gelişkin seviyede trigonometri bildiği ortaya çıktı.
3700 yıllık kil bir tabletin yeniden incelenmesi, Babilli matematikçilerin, Antik Yunanlardan 1000 yıl önce trigonometri tablosu oluşturduğunu ve aynı zamanda konuya bakmanın tamamen yeni bir yolunu bulduklarını ileri sürüyor.
Bununla birlikte, Plimpton 322 (P322) olarak da bilinen kil tableti inceleyen diğer uzmanlar, yeni çalışmanın spekülatif olduğunu söylüyor.
Söz konusu tabletin, Yunan filozofu Pisagor’un kendi adını vermesinden çok önce, Babillilerin dik açılı üçgenler için Pisagor’un ünlü
Read 11 tweets
7 Mar
Geri gelsin beş kardeş oturduğumuz sofralar..
Aynı tabak çanaktan yemelerimiz..
Geri gelsin sen evde yokken evi temizleyip seni mutlu ettiğimiz günler..
Geri gelsin otuzlu yaşların..
Soba yakmanı özledim anne..
Biz yataktayken daha sobanın külünü boşaltırdın ya..
Nasıl da ses çıkarırdı.. Nasıl da kızardık
sana..
Ama o zahmetin ardından gelen sıcaklık..
Güğümden gelen tıslamalar..
AH pause tuşuna basıp dondurabilseymişiz zamanı..
Yada geri tuşuna basıp dönsek o doyulmamış günlere..
O zaman sabahın körü dediğimiz, şimdilerde sabahın nuru olduğunu anladığımız sabahın altısına geri dönsek..
Ve yine yaksan sobamızı..üstünde demlenen çayımız olsa..
Yataktan çıkmak istemesek biz..
Yere kurduğun sofra..
Sobada kızaran ekmeklerle çağırsan bizi sofraya..
Read 6 tweets
7 Mar
KADİM FAL KİTABI: İRK BİTİG

Türklerin Göktürk Alfabesiyle Yazılmış Eski Fal Kitabı Irk Bitig

Irk Bitig, Doğu Türkistan’da Bin Buda Mağaraları’nda bulunmuş, runik harflerle 9. yüzyılda yazılmış bir fal kitabıdır. Yazarının ismi belli değildir ancak,
Tangüntan manastırı müritlerinden birisi tarafından abisi Sangun İtaçuk için yazıldığı anlaşılmıştır. Eserin adı 101. sayfada açıkça Irk (fal) Bitig (kitap) olarak geçer. Kitabın orijinal nüshası British Museum'da bulunmaktadır.
Irk Bitig, 1912 yılında Vilhelm Thomsen tarafından ilk olarak yayımlanarak tanıtılmıştır. Türkiye’de ise Hüseyin Namık Orkun, kitabın Türkçe tercümesini yapmıştır.
Irk Bitig bir fal kitabı olmanın da ötesinde tarihi bir öneme sahiptir.
Read 16 tweets
7 Mar
" Karı gibi gülme" derler.
" Yalanım varsa o*ospu çocuğu olayım" derler.
" Senin ben karını, bacını ...... der
Sonra " Dur ben ona ne yapacağımı biliyorum, ona etek giydirip sokakta gezdireceğim" derler.
" Vay anasını satayım" derler.
Bütün bunlar yetmez "Saçı uzun aklı kısa" derler
" Kadın mutfakta aşçı, yatakta fahişesi, sokakta hanfendi olsun" derler.
" Dişi köpek kuyruk sallaması..." derler.
" Vatanını satanlar, karısını satsın" derler.
En sonunda " Cennet anaların ayakları altındadır" derler.
Çünkü onlar " Adam" değil sadece "Erkek" lerdir.
Hiç lafı dolandırmaya gerek yok.

Sistem kendi elleriyle sapık üretti ve üretmeye devam ediyor. Ne hayvana ne çocuğa ne de kadına değer verdiler.
Read 4 tweets
7 Mar
Aşağıda gördüğünüz fotoğraf Titanik mi? Hayır değil onun adı Karadeniz vapuru. Bizzat Mustafa Kemal'in projesiydi, yüzen fuar'dı, dünyada ilkti. 1924 de satın alındı. 130 metre boyunda, 16 metre genişliğindeydi. Aslında siyahtı Haliç'e çekildi bembeyaz boyandı kuğu gibi oldu.
1926 Cumhuriyetin ilanından sadece 3 yıl sonra hazırdı.

Mustafa Kemal Mudanya'dan bindi son denetlemeyi bizzat yaptı. İçinde Türk Malı ürünlerden oluşan bir sergiydi. İçinde üzüm, incir, Hereke halıları, Kütahya çinileri, lokum, Edirne sabunu, nakışlar, bakır tepsiler, tütün,
yün, deri, koza, fındık tamamı Türk Malı ürünlerden oluşan sergiydi. Sergi salonları Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerin yaptığı heykel, resim ve biblolarla süslenmişti.İbrahim Çallı gibi ressamlarımızın tabloları asılıydı.
Read 13 tweets
7 Mar
''Kadınlarını geri bırakan toplum, geri kalmaya mahkumdur'' 🇹🇷
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Küçük kız babasının annesine uyguladığı şiddete tanık oldu.
Bu deneyim beyne şöyle yerleşir ;
Annesinin o an yaşadığı duygular kızın beynine aktarılır.
Çocuk ,annenin çaresizlik, değersizlik, dışlanma, öldürülme korkusu gibi tüm olumsuz duygularını alır.
Yaşadığı travma öyle üç beş aya dedikleri gibi geçmez, yıllarını alacak, o da iyi bir destek alırsa ki zannetmiyorum.
Eşine şiddet uygulayan şahısın bilinç dışında da öldürme arzusu var.
Bu arzu evin içinde önce küfürle başlar, hakaretle başlar. Şiddet eğilimli insanlar şaka ya da gerçek fark etmez, şunları sık kullanır ; gebertirim, öldürürüm seni, siktir git, senin ananı... ,
Read 11 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!