3700 YILLIK TABLETE GÖRE TRİGONOMETRİYİ YUNANLAR DEĞİL BABİLLER BULDU
Antik Yunanların keşfettiği sanılan tarihten yaklaşık 1.000 yıl önce, Babillilerin günümüzdekinden bile gelişkin seviyede trigonometri bildiği ortaya çıktı.
3700 yıllık kil bir tabletin yeniden incelenmesi, Babilli matematikçilerin, Antik Yunanlardan 1000 yıl önce trigonometri tablosu oluşturduğunu ve aynı zamanda konuya bakmanın tamamen yeni bir yolunu bulduklarını ileri sürüyor.
Bununla birlikte, Plimpton 322 (P322) olarak da bilinen kil tableti inceleyen diğer uzmanlar, yeni çalışmanın spekülatif olduğunu söylüyor.
Söz konusu tabletin, Yunan filozofu Pisagor’un kendi adını vermesinden çok önce, Babillilerin dik açılı üçgenler için Pisagor’un ünlü
denklemini bildiğine dair kanıtlar içerdiği zaten biliniyordu. Uygarlığın beşiği olan Mezopotamya’daki Babil kenti, eski dünyanın Yedi Harikasından biri olduğu söylenen Asma Bahçeleri ile ünlü.
Çivi yazısıyla yazılmış dört sütun ve 15 sıra numaradan oluşan ünlü P322 tableti,
1900’lü yılların başında arkeolog, antika satıcısı ve diplomat Edgar Banks tarafından güney Irak’ta keşfedildi. Edgar Banks, aynı zamanda film karakteri Indiana Jones’un da ilham kaynağıydı.
Şimdi Columbia Üniversitesi’nde saklanan tablet, 1940’lı yıllarda,
tarihçilerin çivi yazısında bir dik üçgenin kenarlarının uzunlukları arasındaki ilişkiyi açıklayan Pisagor teoremini yansıtan bir dizi sayı içerdiğini gördükleri zaman dikkat çekti. (Pisagor teoremi: Hipotenüsün karesi, diğer iki kenarın kareleri toplamına eşittir.)
Fakat kil tableti yazan insanların, bunları neden yazdığı ve sayıları neden sıraladığı onlarca yıldır tartışılan bir konu.
Sidney’deki Güney Galler Üniversitesi’nden Matematikçi Daniel Mansfield, P322 tabletine rastladığında, Avustralya’daki lise matematik öğretmenleri için bir
kurs geliştiriyordu. Tableti çalışmak için üniversiteden bir diğer matematikçi Norman Wildberger ile bir ekip oluşturdu.
Antik Yunan gökbilimcileri ve modern liseliler tarafından kullanılan tanıdık sinüsler, kosinüsler ve açılar tamamen eksikti.
Bunun yerine,her veri dik üçgenin iki kenarı hakkında bilgi içerir:kısa kenarın uzun kenara oranı ve kısa kenarın diyagonal veya hipotenüse oranı.
Mansfield,ihtiyaç duyduğu bilginin diğer araştırmacılar tarafından yeniden yapılandırılmış P322’ün eksik parçaları olduğunu fark etti
“Rekonstrüksiyondan elde edilen bu iki oran, P322’yi gerçekten temiz ve kullanımı kolay bir trigonometrik tabloya dönüştürdü.”
Mansfield ve Wildberger, Babillilerin temel üç boyutlu matematik formlarını kullanarak, dik üçgenlerin kenarlarının uzunluklarının,
doğru oranlara göre açılarla değil de trigonometriyle ifade ettikleri sonucuna vardı.
Kaynak:arkeofili
Görsel: İrak arkeoloji müzesi
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Geri gelsin beş kardeş oturduğumuz sofralar..
Aynı tabak çanaktan yemelerimiz..
Geri gelsin sen evde yokken evi temizleyip seni mutlu ettiğimiz günler..
Geri gelsin otuzlu yaşların..
Soba yakmanı özledim anne..
Biz yataktayken daha sobanın külünü boşaltırdın ya..
Nasıl da ses çıkarırdı.. Nasıl da kızardık
sana..
Ama o zahmetin ardından gelen sıcaklık..
Güğümden gelen tıslamalar..
AH pause tuşuna basıp dondurabilseymişiz zamanı..
Yada geri tuşuna basıp dönsek o doyulmamış günlere..
O zaman sabahın körü dediğimiz, şimdilerde sabahın nuru olduğunu anladığımız sabahın altısına geri dönsek..
Ve yine yaksan sobamızı..üstünde demlenen çayımız olsa..
Yataktan çıkmak istemesek biz..
Yere kurduğun sofra..
Sobada kızaran ekmeklerle çağırsan bizi sofraya..
Türklerin Göktürk Alfabesiyle Yazılmış Eski Fal Kitabı Irk Bitig
Irk Bitig, Doğu Türkistan’da Bin Buda Mağaraları’nda bulunmuş, runik harflerle 9. yüzyılda yazılmış bir fal kitabıdır. Yazarının ismi belli değildir ancak,
Tangüntan manastırı müritlerinden birisi tarafından abisi Sangun İtaçuk için yazıldığı anlaşılmıştır. Eserin adı 101. sayfada açıkça Irk (fal) Bitig (kitap) olarak geçer. Kitabın orijinal nüshası British Museum'da bulunmaktadır.
Irk Bitig, 1912 yılında Vilhelm Thomsen tarafından ilk olarak yayımlanarak tanıtılmıştır. Türkiye’de ise Hüseyin Namık Orkun, kitabın Türkçe tercümesini yapmıştır.
Irk Bitig bir fal kitabı olmanın da ötesinde tarihi bir öneme sahiptir.
" Karı gibi gülme" derler.
" Yalanım varsa o*ospu çocuğu olayım" derler.
" Senin ben karını, bacını ...... der
Sonra " Dur ben ona ne yapacağımı biliyorum, ona etek giydirip sokakta gezdireceğim" derler.
" Vay anasını satayım" derler.
Bütün bunlar yetmez "Saçı uzun aklı kısa" derler
" Kadın mutfakta aşçı, yatakta fahişesi, sokakta hanfendi olsun" derler.
" Dişi köpek kuyruk sallaması..." derler.
" Vatanını satanlar, karısını satsın" derler.
En sonunda " Cennet anaların ayakları altındadır" derler.
Çünkü onlar " Adam" değil sadece "Erkek" lerdir.
Hiç lafı dolandırmaya gerek yok.
Sistem kendi elleriyle sapık üretti ve üretmeye devam ediyor. Ne hayvana ne çocuğa ne de kadına değer verdiler.
Aşağıda gördüğünüz fotoğraf Titanik mi? Hayır değil onun adı Karadeniz vapuru. Bizzat Mustafa Kemal'in projesiydi, yüzen fuar'dı, dünyada ilkti. 1924 de satın alındı. 130 metre boyunda, 16 metre genişliğindeydi. Aslında siyahtı Haliç'e çekildi bembeyaz boyandı kuğu gibi oldu.
1926 Cumhuriyetin ilanından sadece 3 yıl sonra hazırdı.
Mustafa Kemal Mudanya'dan bindi son denetlemeyi bizzat yaptı. İçinde Türk Malı ürünlerden oluşan bir sergiydi. İçinde üzüm, incir, Hereke halıları, Kütahya çinileri, lokum, Edirne sabunu, nakışlar, bakır tepsiler, tütün,
yün, deri, koza, fındık tamamı Türk Malı ürünlerden oluşan sergiydi. Sergi salonları Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerin yaptığı heykel, resim ve biblolarla süslenmişti.İbrahim Çallı gibi ressamlarımızın tabloları asılıydı.
''Kadınlarını geri bırakan toplum, geri kalmaya mahkumdur'' 🇹🇷
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Küçük kız babasının annesine uyguladığı şiddete tanık oldu.
Bu deneyim beyne şöyle yerleşir ;
Annesinin o an yaşadığı duygular kızın beynine aktarılır.
Çocuk ,annenin çaresizlik, değersizlik, dışlanma, öldürülme korkusu gibi tüm olumsuz duygularını alır.
Yaşadığı travma öyle üç beş aya dedikleri gibi geçmez, yıllarını alacak, o da iyi bir destek alırsa ki zannetmiyorum.
Eşine şiddet uygulayan şahısın bilinç dışında da öldürme arzusu var.
Bu arzu evin içinde önce küfürle başlar, hakaretle başlar. Şiddet eğilimli insanlar şaka ya da gerçek fark etmez, şunları sık kullanır ; gebertirim, öldürürüm seni, siktir git, senin ananı... ,
Hepimiz Şahmeran hikayesini biliriz. Belinin üstü kadın vücudunun altı ise yılan formunda olan, yarı insan yarı sürüngen bir canlıdır Şahmeran.
Pek çok araştırmacıya göre de, eski çağlarda dünya dışından gelen ziyaretçiler,
dünya insanının genetik kodlarıyla oynayarak yeni bir ırk geliştirme çabalarında bulunmuştur. Şahmeran hikayesinin konusu tam olarak bu varsayımdan kaynağını almış olabilir. Şahmeranın, genetiği değiştirilmiş yarı insan yarı uzaylı bir varlık olması muhtemeldir.
Bu hikayenin ve yukarıda bahsetmiş olduğumuz yarı insan yarı uzaylı varlıkların olabileceğine dair kendi tarihimizden, Osmanlı’da tarih kayıtlarına geçtiği rivayet edilen bir olaydan bahsedeceğiz. İddia edilen olay Sultan II. Abdülhamid Han zamanında meydana geliyor.