İDEOLOJİK KABUSUN ADI:"FAŞİZM" - BÖLÜM:2
1-Evet sevgili dostlar Türkiye'de "Kulaktan dolma" bilgiler ile "Cümle içinde kullandığı zaman kendisini bilgili " sanan kişiler tarafından+++
2-+++ insanları yaftalama konusunda en fazla kullanılan FAŞİZM'i en detaylı biçimde bir flood serisi ile anlatmaya başlamış ve geçtiğimiz günlerde flood serimizin ilk bölümünü yayınlamıştık.
3-Serimizin ilk bölümünde FAŞİZM ideolojisinin kavramsal tarihçesinin kölerine ve sistem içerisinde önemli yer tutan "Korporatizme" detayları ile değinmiştik...
4-Ve İtalya'da yaşanan gelişmeleri anlatarak flood serimizin ilk bölümünü "İtalya’da 1922 yılının Ekim ayında yaşananların ardından hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı…" diyerek bitirmiştik...
5-Şimdi sizler hazırsanız biz de hazırız...İşte flood serimizin 2. bölümüne başlıyoruz. Çayı,kahveyi kapan gelsin...
6-1922 yılında Mussolini partisi içerisinde “Direktuar” adı verilen bir birim kurdu. Bu birim ise İtalya’da
yönetimdeki iktidarı devirerek Faşist Parti’ni iktidarı ağlayacak bir darbeyi planlamakla görevlendirildi.
7-1922’nin 15 Ekim günü Mussolini ve Ulusal Faşist
Parti’nin “Direktuar” şefleri önemli bir toplantı
gerçekleştirerek plana son halini verdiler.
8-Plana göre Ulusal Faşist Parti’nin gençlik kolları olarak
örgütlenen ancak daha sonra partinin silahlı milis kadrolarına dönüşen “Kara Gömlekliler”den oluşan
binlerce silahlı milis Napoli’den Roma’ya yürüyerek
iktidara el koyacaktı.
9-Bu planın hazırlıkları yapılırken Mussollini o dönem
İtalya’nın en büyük sermayedarı olan otomobil lastik
devi Pirelli’nin aracılığı ile İtalyan büyük sermayedarları
ile görüştü.
10-Bu önemli toplantıda kapitalizme karşıt söylemlerinin politik olduğuna ve aslında kapitalist sistem ile
hiçbir sorunu olmadığına büyük sermaye sahiplerini
ikna eden Mussolini,sermayedarlara kendi iktidarında
onlara özel bazı ayrıcalıklar tanınacağı sözünü de verdi.
11-Bu önemli toplantı sonrasında İtalya’nın tüm büyük
sermayedarları Mussolini’yi desteklediklerini Pirelli
aracılığı ile Kral Vittorio Emanuele III’e ilettiler.
12-Tarihler 28 Ekim’i gösterdiğinde “Parti toplantısı” bahanesi ile Napoli’ye gelen Mussolini Roma’ya
yürüyüşü başlattı ve 30 bin silahlı “Kara Gömlekliler”
milisi ile birlikte 29 Ekim’de Roma’ya girdi.
13-O esnada İtalya Başbakanı olan Lugi Facta
Mussolini’yi güç kullanarak durdurmak için Kral
Vittorio Emanuele III’ten izin istedi ancak hem
Mussolini’nin sermaye gruplarından aldığı desteği bilen hem de ülkede iç savaş çıkmasından korkan Kral
buna izin vermedi.
14-Bunun sonucunda Başbakan Luigi Facta istifasını verirken Kral Victorio Emanuele III muhalefetin şiddetli
tepkisine rağmen Başbakanlık görevini Mussolini’ye
verdi.
15-Böylece Mussolini 508 partili İtalyan Meclisi’nde sadece 37 sandalyesi olmasına rağmen iktidara geldi ve
İtalya’da “FAŞİZM” resmen iktidara geldi.
16-Benito Mussolini iktidara gelene kadar toplumun pek
çok kesimi ile birlikte hareket etse de iktidara gelir
gelmez tam anlamı ile faşist bir diktatörlük kurmak
için ne gerekiyorsa yaptı.
17-Mussolini’nin bu konuda ilk yaptığı şey ise partisi Ulusal Faşist Parti’nin lehine olacak şekilde yeni bir
seçim sistemini hayata geçirmek olmuş,bunun sonucunda da yapılan ilk seçimlerde Mussolini oylarını
arttırarak iktidarını sağlama almıştır.
18-Mussolini’nin bir başka önemli adımı ise ülkedeki kolluk güçlerinin yetkilerini çok fazla
arttırması olmuş,böylece İtalya bir polis devletine
dönüştürülmüştür.
19-Basın özgürlüğünün kısa süre içerisinde kaldırıldığı
İtalya’da,gazete ve dergiler için de ağır bir sansür
uygulaması hayata geçirilmiştir.
20-1925-1926 yılları arası İtalya’da devletin tam anlamı ile “FAŞİSTLEŞTİRİLMESİ” adına an önemli adımların
atıldığı dönemdir. Bu dönemde özellikle ülkeyi kararnameler ile yönetebilmek ve Meclis’i devre dışı
bırakabilmek adına yasalar çıkarılmıştır.
21-Tüm bu uygulamalar sonucunda ise Mussolini Meclis’ten tamamen bağımsız, sadece Kral’a karşı sorumluluğu olan bir lidere dönüşmüştür.
22-Faşist devlet ülke dışına göçü yasaklarken, faşist
rejime karşı işlenen suçların yargılamasının yapılması
için özel mahkemeler kurmuş ve bu mahkemelerde suçlu bulunanlar idam edilmiştir.
23-Faşist devletin resmi ideolojisinin kitlelere yayılması
için sanat,spor,kültürel faaliyetler de kullanılmış hatta
bunun için özel bir birim olan “Dopolavoro” kurulurken faşist ideoloji sanat ve sosyal etkinlikler yolu ile
kitlelere yayılmıştır.
24-En nihyetinde1926 yılında halkçı, sosyalist, liberal
ve komünist 124 milletvekilinin milletvekillikleri
düşürülerek tutuklanmışlar ve İtalya tam anlamı ile
bir tek parti diktatöryasına geçiş yapmıştır.
25-Faşist rejim devletin tüm bürokrasi kadrosunu da dönüştürerek devlete tamamen hakim olmuştur.
26-Faşist sistem eğitimi de tamamen kontrolü altına
alarak en küçük yaştan üniversitelere kadar eğitim
sistemini faşist ideolojiye göre yeniden dizayn ederek
bir “Tek tip toplum” inşasına başlamıştır.
28-Fakat diğer taraftan, Mussolini uyguladığı bazı
devletçi ekonomi politikalarıyla tarımın ve sanayinin canlanmasını, İtalya’da işsizliğin azalmasını
sağlamıştır.
29-Bu ekonomik iyileşme durumu da şüphesiz ki, bir yandan halk kitleleri arasında faşizme
karşı sempatiyi arttırırken bir yandan da Mussolini’nin
popülaritesinin daha da artmasına neden olmuştur
KAYNAK: Carocci, 1965: 36
30-Kendisini “Duçe” (lider) olarak adlandıran Mussolini
Başkomutanlık unvanını da üzerine almıştır.
31-Toplum Mussolini’nin ve faşist rejimin tek kurtarıcı
olduğunu düşünürken hem faşist partinin hem de faşist partinin yan kuruluşlarının üye sayısı her geçen gün
artmıştır.
32-Mussolini o güne kadar İtalya'nın gördüğü hitabet yeteneği en yüksek siyasetçi olarak yaptığı ve on binlerce kişinin hınca hınç doldurduğu meydanlardaki konuşmalarında halk coşkudan gözyaşı döküyor ve ağlıyordu.
33-Faşist İtalya dış politikada ise Mussolini ile birlikte pasif politik tutumu terk etmiştir.
34-Mussolini Büyük Roma İmparatorluğu’na
atıfta bulunarak “Muhteşem günlerin geri geleceği” yönünde ateşli konuşmalar yapıyor, İtalya’nın yeniden büyük bir imparatorluk olarak Dünya siyaset sahnesinde yer alacağını söylüyordu.
35-Bu konuşmalar ve vaadler özellikle 1.Dünya Savaşı
sonrası gururu kırılmış İtalyan halkında büyük bir karşılık buluyordu.
36-Abdül Samet Çelikçi ile Can Kakışım’ın hazırladığı
“İTALYAN FAŞİZMİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ” isimli
çalışmada Mussolini yönetiminin dış politikadaki ilk
hamlesi aynen şu şekilde ifade edilmektedir:
37-“Mussolini dış politikada öncelikle Fiume konusu ile ilgilenmiştir. Bu bölgenin 1915 Londra Antlaşması’yla savaştan sonra İtalya’ya bırakılması
kararlaştırılmış, fakat savaş sonrasında İtalya istediğini
elde edememiştir. +++
38-+++Wilson’ın hakemliğinde Fiume’ye,
Kasım 1920’de İtalya ile Yugoslavya Krallığı arasında
yapılan Rapallo Antlaşması’yla Serbest Şehir
olarak bağımsızlık statüsü verilmiştir.+++
39-+++Mussolini’ye göre Fiume ile ilgili kazanım elde etmenin sembolik bir anlamı bulunmaktaydı ve
bu adım İtalya’nın kendisine yapılan haksızlıkları gidereceğinin bir göstergesi olacaktı. +++
40-+++Bu sebeple de, iktidara geçince fazla beklemeden bu meseleyle ilgili Yugoslavya’ya
baskı yapmaya
başlamıştır. Ocak 1924’te yapılan Roma Antlaşması’yla
Baroş Limanı Yugoslavya’da kalacak şekilde Fiume’nin
İtalya’ya katılması sağlanmıştır.
(Armaoğlu, 2010:
219-220).”
41-İtalya’nın dış politikada güç kullanımına başvurduğu ikinci ülke Yunanistan’dır.
42-Yunanistan-Arnavutluk arasındaki sınır meseleleriyle
ilgilenmek için kurulan uluslararası komisyondaki İtalya temsilcisi General Enrico Tellini ve üç asistanı Yanya’da Ağustos 1923’te öldürülür.
43-Yaşanan bu olay İtalya ve Yunanistan arasındaki
ilişkilerin bir anda gerilmesine sebep olacaktır.
44-İtalya, bu durum karşısında, Yunanistan’dan 50 milyon liret tazminat ve suçluların cezalandırılmasını istemiştir. Yunanistan’ın tüm çabalarına karşın suçluları
yakalayamaması üzerine ise Yunanistan’ın Korfu
Adası İtalya tarafından işgal edilecektir
45-Bu işgal bölge devletlerinde korku ve huzursuzluğa sebep olmuş olsa da, Milletler Cemiyeti’nin Yunanistan’ı diplomatik düzeyde özür dilemeye ve İtalya’nın talep ettiği 50 milyon liretlik tazminatı ödemeye zorlamasıyla İtalyan güçleri adayı terk etmiştir (Armaoğlu, 2010: 220)
46-Arnavutluk’ta ise kendisine yakın Ahmet Zogo’nun
iktidara gelmesini sağlayan Mussolini bu isme ciddi mali destekte bulunarak etki alanını daha da genişletmiştir.
47-Ancak Musollini’nin asıl güç gösterisi Afrika
kıtasında olmuş ve Mussolini Habeşistan-Somali
sınırındaki küçük çaplı silahlı çatışmaları bahane etmiş ve İtalya Ekim 1935’te Habeşistan’ın Adowa ve Adigrat şehirlerini bombalayarak Habeşistan’ı istila etmeye başlamıştır.
48-Milletler Cemiyeti’nin tepkisi yeterli olmayınca İtalya
1936 yılında Habeşistan’ın tamamını topraklarına
kattığını ilan etmiştir.
49-talya 2.Dünya Savaşı öncesinde kendisine asıl tehdit olarak Nazi Almanya’sını gören ve ”Yatıştırma Politikası” izleyen İngiltere ile ılımlı bir ilişki içerisinde olsa da +++
50-+++İtalya’nın Akdeniz’de aktif bir politika izleyerek
giderek güçlenmesinden rahatsızlık duyan Fransa ile
bir rekabete girişmiştir.
51-Bu rekabet ise İtalya ile Almanya’nın yakınlaşması sonucunu doğurmuş, İtalya Habeşistan işgali esnasında kendisine tepki gösteren ve bazı yaptırımlar uygulayan Milletler Cemiyeti’nden ayrılarak Almanya
ve Japonya’nın kurduğu Anti- Komüntern Pakt’a
katılmıştır.
52-Böylelikle 2.Dünya Savaşı öncesinde “Mihver Devletleri” olarak anılan müttefiklik ilişkisi de tesis edilmiş olmuştu.
53-1939 yılında Almanya’nın Polonya’yı işgali ile başlayan
2.Dünya Savaşı ise İtalya’da Faşist rejim için sonun başlangıcı olmuştur.
54-İtalya Afrika’da İngiltere tarafından ağır
bir yenilgiye uğratılırken, Avrupa’da ise Yunan orduları tarafından bozguna uğratılmıştır.
55-1943 yılında Kral Victor Emanuele III Mussoli’ni’yi
görevden almış ve yerine teslim olma yanlısı olan
Mareşal Pietro Badoglio’yu getirmiş, Mussolini ise hapse atılmıştır.
56-Ancak Hitler’in özel bir tim göndererek kendisini tutuklu olduğu Gran Sasso’dan 12 Eylül 1943 tarihinde hapishaneden Viyana’ya kaçırması sonrasında Mussolini bir süre sonra İtalya’ya dönerek +++
57-+++ülkenin Kuzey’inde başkenti Salo olan yeni faşist devlet İtalya Sosyal Cumhuriyeti’ni
(Repubblica Sociale Italiana) ilan etmiştir.
58-Fakat bu yeni İtalya Sosyal Cumhuriyeti ayakta kalabildiği kısa süre zarfında fazlasıyla Alman tahakkümü altında kalmıştır.
59-Mussolini’nin de Almanya’nın ağır etkisi
altında kukladan farklı bir rolü olmamış, halkın güvenini yeniden kazanmak için başvurduğu girişimler de
sonuç vermemiştir (Carocci, 1965: 136).
60-Mussolini’nin savaşın Avrupa’da bitmesine kısa bir zaman kala, Nisan 1945’te İsviçre’ye kaçmaya çalışırken
İtalyan komünistlerce Como Gölü yakınlarında
yakalanıp öldürülmesiyle ise İtalya’da faşist yönetim
tam olarak sona ermiştir.
61- İtalya'da Mussoli'nin ölmesi ile faşist yönetim sona ermiştir ama bu yazı dizisinde yazacağımız daha çok şey var...Zira bu "FAŞİZM"i bilip bilmeden her yerde kullanan arkadaşların pek çoğu NAZİZM ile FAŞİZMİ aynı şey zannetmekte...
62-Flood serimizin bundan sonraki bölümünde FAŞİZMİN KARAKTERİSTİKM ÖZELLİKLERİ ile Alman Nazizmi ile Faşizm arasındaki farkları yazacağız...
63-Flood serimizin 2. bölümünün de burada sonuna gelirken bu saate kadar bizlerle birlikte olup,okuyan yahut daha sonra okuyacak tüm dostlara "Bin selam olsun" diyor ve klasikleştiği şekli ile bitiriyoruz floodumuzu:"Takdirleriniz beğenilere, beğenileriniz RT'lere yolculuk etsin"
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
İDEOLOJİK KABUSUN ADI:"FAŞİZM"-BÖLÜM-1
1-Son yıllarda Türkiye'de sağcısı,solcusu,liberali etnisitecisi hemen herkesin konu milli hassasiyetler olduğu zaman bunlara biraz vurgu yaptığınız zaman sizi direkt suçladıkları ve üzerinde birleştikleri bir argüman var:"FAŞİSTLİK"
2-Şimdi tabii bu çevrelerin büyük çoğunluğu Faşizm=Hitler zanneden, Faşizmin tarihsel arka planından, gelişiminden,toplumsal uygulama alanlarından ve bu kavramın kompleks yapısından bi haber arkadaşlar oluğunu da buraya ekleyelim...
3-Ama tabii "Bu ülkede her şey olunup rezil olunamadığı" ve günümüz konjonktürel şartlarında bu "Arkadaşların" arkalarında ciddi bir de "Çok sesli koro" olduğu için böyle sağa sola önüne gelene işkembe-i kübradan sallayarak "FAŞİST"diyerek çemkirmelerine de kimseler ses edemiyor
ENTERESAN "MUTABAKAT": ANDIMIZ
1-Malumunuz AKP iktidarı "Türk" ve kelimesini sevmiyor...Yıllardır bunu pek çok kez,pek çok söylemleri ile dile getirdiler...Ve en sonunda dün itibariyle hem Atatürk'ün kabartması devlet madalyalarından kaldırıldı,hem de Andımız kaldırıldı...
2-FETÖ'nün en büyük PR ORGANİZASYONU olan Türkçe Olimpiyatları'nı paranın üzerine basan AKP iktidarı Atatürk'ün kabartmasını madalyalardan kaldırırken hiç tereddüt etmedi.
3-Kamuoyu özellikle Andımız'ın kaldırılmasına büyük tepki verdi sosyal medyada adeta bir infial oluştu...Ancak Andımız kaldırılır ve toplum bu duruma adeta isyan ederken "Enteresan" işler oluyordu...
AKP'NİN "SETA"BİLİZE YOLU...
1-Evet sevgili dostlar, Türkiye'de AKP kendi iktidarını sağlamlaştırmak için nasıl kendi sermayesini,kendi medyasını ,kendi "Akademisyenini" (!) oluşturduysa,kendi zihniyetinin entelektüel propagandasını yapacak bir "Aparata" da ihtiyaç duydu...
2-Bu "Aparatı" hayata sokabilmenin en uygun ve en "Prestijli" yolu ise bir "Think-Thank" kuruluşu kurmaktan geçiyordu...Ve işte bugün kolları medyadan,bürokrasiye,akademiden,sosyal medyaya uzanan SETA yapılanmasının hikayesi tam da bu ihtiyaç nedeni ile başladı.
3-Az sonra detaylarını okumaya başlayacağınız yazının en önemli özelliği ise 8 Temmuz 2019 tarihinde kaleme alınarak,SETA yapılanmasının Türkiye'de ilk kez bu kadar detaylı biçimde incelenerek ilişkiler ağının kaleme alındığı yazı olmasıdır...
2-Bu haberde ismi geçen ve kendisini "Türkiye uzmanı" olarak tanıtan Öznur Küçüker Sirene bu haberden sonra birden bire bizi dava etmek için Twitter'da "Sağlam avukat" arama ilanı verdi...Yetmedi Fahrettin Altun'u etiketledi ve Mücahit Birinci'den yardım istedi..
3-Bu hanımefendi kendisini "Çok büyük okullardan mezun" olarak tanımlıyordu ve pek bir üst perdeden tüm okullarda birincilik ile mezun olduğunu ifade ediyordu...Lakin iş o "Çok büyük okulların" hangisi olduğuna gelince bunu bir türlü açıklayamıyordu...
AKP-BÜYÜK SERMAYE "BULU"ŞMASI:MELİH BULU VAK'ASI
1-Bir süredir ülke gündeminin 1 numaralı maddesi Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan protesto gösterileri. Bu protesto gösterilerinin odağında ise Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanan AKP’li Melih Bulu var doğal olarak.
2-Melih Bulu’nun bu atama ile Boğaziçi Rektörlüğüne gelişi bugüne dek hep “Liyakat” yerine “Sadakatin” esas alındığı,klasik AKP kadrolaşması çerçevesinden değerlendirilerek,protestolar da bu eleştiriler üzerinden gerçekleştirildi.
3-Biz ise bu yazıda olayı çok farklı bir açıdan ele alacağız ve bu atamanın aslında AKP ile büyük sermaye arasındaki uzlaşmasının bir iz düşümü olduğunu anlatacağız.
RAVDA'NIN "NUR"U,EURO'NUN KURU...
1-Malumunuz 2011 yılında başlayan “Arap Baharı”, “Aman da ne güzel devri yaptık, bizim memlekete demokrasi gelecek gül gibi geçinip gideceğiz” diye sevinen saf saf sevinen ve +++
2-+++küresel güç odaklarının yaptığı dizayndan bi haber gariban Ortadoğu ve Afrika ülke halklarının daha sonralarınım “Bozkırın tezenesi” merhum Neşet Ertaş’ın o meşhur türküsünde olduğu gibi “Yazını kışa çevirdi”…
3-Arap Baharı sonrasında iş gelip Suriye’ye dayandığı zaman ise her konuda olduğu gibi Dışişleri’nde de liyakatsiz kadrolar ile beceriksiz politikalar izleyen AKP iktidarının o dönemki “Dış siyaset gurusu”, +++