25 Ağustos 1939’da, Almanya’nın güneyinde Lone Vadisi Hohlenstein (sığ kaya)’da Stadelhole (ambar) denilen Paleolitik bir alanda çalışan arkeologlar, yüzlerce mamut fildişi parçasını açığa çıkardılar.
Yaklaşık 40.000 yıl önce, Üst Paleolitik dönemin başlarında, Svabya Alpleri, ilkel yaşamın; anatomik olarak modern insanın (homo sapiens) bir parçasıydı.
Arkeologlar, bu tarihöncesi insanların birçok mağarada yaşadığını; ateşi, taştan aletleri, kemikten, geyik boynuzlarından ve fildişinden yapılan silah ve mücevherleri kullandıklarına dair kanıt buldular.
Dahası, tarihöncesi insanlar mamut dişinden yapılmış taş aletleri kullanarak mağara ayıları, mağara aslanları gibi tehlikeli hayvanları gösteren küçük figürlerin heykellerini de yapmışlar.
Fildişi figürlerin en eski ve göz alıcılarından olan hayvan ve insan karışımı muhteşem bir varlığın tasviri Aslan Adam.
Ne yazık ki, sadece bir hafta sonra, arkeologlar araştırmalarını tamamlamadan ve bulguları analiz edemeden II. Dünya Savaşı başladı.
Ekip, kazdıkları çukurları fildişi parçalarını buldukları yerdeki aynı toprakla kapatmak zorunda bırakıldılar.
Parçalar arasında, insanlık tarihindeki en eski ve kesinlikle en dikkat çekici heykellerden biri olan “Aslan Adam”ın birçok parçası vardı.
70 yılı aşkın süredir, arkeologlar “Aslan Adam”ı mamutdişi parçalardan bir araya getirmekteler.
Çalışmaları zaman aldı çünkü figürün önemli parçaları hala kayıptı.
Şaşırtıcı bir şekilde, 2009’da, Stedal Mağarası içindeki yeni kazılarda 1939’da ortaya çıkarılan “Aslan Adam”ın parçalarının asıl yerini yeniden keşfettiler.
Figürün birçok parçasını yeniden elde edebildiler. Dört mağarada keşfedilen fildişi figürlerin en uzunu ve en göz alıcısı… İnsan ve hayvan özelliklerini birleştiren figür, 29.6 cm (11.7 inç) boyunda, 5.6 cm genişliğinde, 5.9 cm kalınlığındadır.
Hayvan kısmı aslan başı, uzun biçimli gövde ve büyük bir kedinin ön ayakları ve pençeleri olarak oluşturulan kollar ile; insan kısmı ise dik pozisyonuyla birlikte bacaklar ve ayaklar ile temsil edilir.
Figürün bir erkeği veya bir kadını temsil ettiği belirsizdir. Fi tarihinden beri, aslan, cesaret ve kuvvetin eril erdemlerinin bir sembolü olarak görülmüştür. Şamanlar, bugün hala Amazon bölgesinde ve Avustralya’da yaşamaktadırlar. Çoğu erkektir.
Bunun yanı sıra, figür kafa karıştırıcı özelliklere sahip. Örneğin çocuk doğurmanın bir sembolü olan göbek deliği özellikle belirgin. Alt karnın üzerinden geçen yatay kıvrım genellikle kadınlara ait bir özelliktir.
Şu anda Almanya’da Ulm Şehir Müzesi’nde sergilenen “Aslan Adam”, tüylü mamut fildişinden taş bir bıçak kullanılarak oyulmuş eşsiz bir kalıntıyı temsil etmekte.
Aynı zamanda, M.Ö. 40.000’lerde Üst Paleolitik döneme dayanan tarihöncesi bir heykeldir.
Medusa'dan Kadınların Kontrolüne
Toplumu kontrol etmek için önce kadınları kontrol altına almak gerekir. Tarih boyunca bu böyle olmuş, düzen onun üzerine kurgulanmış ve uygulanmıştır. Hükmetmek, baskılamak, manipüle etmek isteyenlerin düşmanı bilinçli kadınlardır.
Neden böyle dedim, bakalım. Egemenlerin elinden çıkan mitlerin, sistem dininin amacı toplumu tahakküm altına almaktır. Medusa, Tanrıça Athena'yı kıskandıracak kadar güzel bir kızdır. Günlerden bir gün Deniz Tanrısı Poseidon, Athena’nın Tapınağı'nda Medusa’ya zorla sahip olur.
Olanı kendisine hakaret olarak algılayan Athena, Medusa'yı çirkinleştirir, saçlarını yılana çevirir ve gözlerine bakan herkesin taş kesilmesi cezasını verir. Yetmez, Perseus'a Medusa’nın başını kestirir.
Sayhuite Monoliti:
Unutulmuş Bir Yaratıcı Tarafından Oyulmuş 200 Tasarımın Gizemi
Uzun zaman önce, unutulan sanatçılar, kanlarını, terlerini ve muhtemelen gözyaşlarını, şimdi Peru’da bulunan bir monolit üzerinde 200’den fazla tasarımın üzerine akıttı.
Sürüngenler, kedicikler, kabuklu deniz hayvanları ve kurbağaların biçimlerini dikkatli bir şekilde oymuşlar ve daha sonra kutsal hayvanları teraslar, göletler, nehirler, tüneller ve sulama kanallarıyla çevrelemişlerdir.
Bu özelliklerin arkasındaki kesin amaç ve anlam gizemli kalmaya devam ediyor.
Sayhuite, Apurímac’ın güney ortasında Peru bölgesinde bulunan Abancay’da bulunan Columbus öncesi bir arkeolojik alan.
Kedileri bir köşede miskin miskin uyuyan sevimli hayvanlar olarak görüyor olabilirsiniz. Ama kediler bir anda yok olurlarsa dünyada ne kadar büyük bir değişim olacağının muhtemelen farkında bile değilsiniz…
Kedileri çok seviyor olabilirsiniz. Belki de onları pek sevmiyorsunuz. Her iki durumda da bir köşeye uzanmış, bütün gün uyuklayan ve ilk bakışta pek de çalışkan bir görüntü vermeyen kedilerin sevimli canlılar olduğunu herhalde kabul edersiniz.
Köpek sahibi haneler (yüzde 38) kedi sahibi hanelerden (yüzde 34) daha fazla. Ama aslında köpeklerden daha fazla evcil kedi var. Çünkü kedi sahipleri tek bir kedi ile yetinmiyor. Evcil hayvanlar olarak kediler her zaman temas, nispeten düşük bakım nedenleriyle tercih ediliyor.
İslamiyetten önce Araplar ''Azad edilmiş kölelere'' Mevali diyordu. İslamiyetten sonra, Mevali kavramı, arap olmayan Müslüman Milletler için kullanıldı, Kullanılıyor.
Arap geleneğine göre; Mevali'nin malı, parası, karısı, kızı Araba helal sayılıyor. Mevaliden doğan çocuk veliaht olamıyor.
Arap tarihinde, Mevali denildiği zaman akla Türkler geliyor.Tükler, islamiyet dünyaya indiği 612 yılından, üç asır sonra, 934 yılında Müslüman olmuşlardı.
Araplara göre, sonradan Müslüman olunamazdı. Müslümanlık Araplara inmiş bir din idi. Nitekim, Kuran'ın ''Mekke ve etrafında yaşayan insanları uyarmak için, arapça inmiş'' bir kitap olduğu, ayet ile sabittir. O dönemde, Mekke etrafında Araplar yaşıyordu.
Osmanlı Devleti’nde kurulan ilk ve son uzay gözlemevi İstanbul Uzay Gözlemevi’dir. Sadece 4 yıl çalıştı sonra bir gece de yok edildi. Acaba neden?
Uzay Gözlemevi’nin kuruluşuna öncülük eden bilim adamı, zamanın en ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Takiyüddin er-Raşit’ti. III.Murat ile yakınlık kurmayı başaran Takiyüddin hükümdarın hocası Hoca Sadettin Efendi’nin desteği ile astronomi ve
astrolojiye ilgi duyan padişahı rasathane konusunda ikna etti.
Takiyüddin Tophane sırtlarında 1577’de bir kısmı tamamlanan İstanbul Uzay Gözlemevi’nde gözlemlerine başladı. Takiyüddin o zamana göre oldukça ileri teknik ve hesaplamalar kullanarak bilgiler topladı.
Uzayda 'varlığı imkansız' dev bir yapı keşfedildi...
Bilim insanları Dünya'dan 3,3 milyar ışık yılı boyunca uzanan yay şeklinde bir yapı keşfetti. Mevcut teorilere göre "varlığı imkansız" yapı, gökbilimcilerin evrene dair bildiklerine meydan okuyor...
Dev Yay (Giant Arc) ismi verilen yapı galaksilerden, galaktik kümelerden ve çok miktarda gaz ve tozdan oluşuyor...
Dünya'dan 9,2 milyar ışıkyılı uzaklıkta yer alan yapı, gözlemlenebilir evrenin (şimdiki zamanda Dünya'dan gözlemlenebilen cisim ve maddelerden oluşan bölge)
kabaca 15'te birini kaplıyor...
Yapının kendisinin gökyüzünde çıplak gözle görülebilmesi mümkün değil. Ancak araştırmacılara göre görülebilseydi Dolunay'ın yaklaşık 20 katı genişliğinde olurdu...