Kedileri bir köşede miskin miskin uyuyan sevimli hayvanlar olarak görüyor olabilirsiniz. Ama kediler bir anda yok olurlarsa dünyada ne kadar büyük bir değişim olacağının muhtemelen farkında bile değilsiniz…
Kedileri çok seviyor olabilirsiniz. Belki de onları pek sevmiyorsunuz. Her iki durumda da bir köşeye uzanmış, bütün gün uyuklayan ve ilk bakışta pek de çalışkan bir görüntü vermeyen kedilerin sevimli canlılar olduğunu herhalde kabul edersiniz.
Köpek sahibi haneler (yüzde 38) kedi sahibi hanelerden (yüzde 34) daha fazla. Ama aslında köpeklerden daha fazla evcil kedi var. Çünkü kedi sahipleri tek bir kedi ile yetinmiyor. Evcil hayvanlar olarak kediler her zaman temas, nispeten düşük bakım nedenleriyle tercih ediliyor.
Ama kedilerin tek olayı sevimli olmaları ve bir köşede uyumaları değil; çok daha ötesinde… Uzmanlar, tüm kedilerin aniden yok olması durumunda, dünyada işlerin hızla cehenneme dönebileceğini söylüyor. Üstelik bu konuda yapılmış ciddi araştırmalar da var.
İster evcil olsunlar, ister başıboş olsunlar, kedilerin hayatta kalmak için yiyecek ve çöplerimize bağımlı olduklarını düşünebilirsiniz. Ancak veterinerlik profesörü ve Purdue Üniversitesi İnsan-Hayvan Bağları Merkezi’nin direktörü Alan Beck’e göre, onlar
“uyarlanabilir avlanma davranışlarına sahip uzman avcılar.” Beck, bu konuda şunları söylüyor: “Onlar küçük hayvanların en çok korkması gereken avcılar. İhtiyaç duyduklarında, av az olsa bile yalnız hayvanlar olarak hayatta kalabilirler.”
Kediler Olmasaydı, İnsanlar “Aç Kalırdı”
Ahırlarda ve tahıl depolama alanlarında fareleri ve sıçanları öldüren kediler, bu zararlıları kontrol altında tutmak için hayati önem taşıyor.
Örneğin Hindistan’da, Beck, kedilerin kemirgenler nedeniyle oluşan tahıl kaybı miktarını azaltmada önemli bir rol oynadığına inanıldığını söylüyor. Başka bir deyişle, insanların kedileri beslediği bir açıdan doğru olabilir, ancak kediler olmasaydı,
insanlar ilk etapta daha az yiyeceğe sahip olurdu.
Peki, kediler aniden ortadan kaybolursa kemirgen popülasyonu ne kadar hızlı artar? Bu konuda yapılmış araştırmalar mevcut.
Büyük Britanya’da 1997 yılında yapılan ilk araştırma, ortalama bir ev kedisinin altı ay içinde eve 11’den fazla ölü hayvan (fareler, kuşlar, kurbağalar ve daha fazlası dahil) getirdiğini tespit etmiş durumda.
Bu, İngiltere’deki 9 milyon kedinin toplu olarak yılda 200 milyona yakın küçük avını öldürdüğü anlamına geliyor. Üstelik bu rakama biz fark etmeden öldürdükleri avlar dahil değil.
Kedilerin Dünyaya Etkileri
Dahası, eğer kemirgen popülasyonu artarsa, bu elbette bir dizi başka ekolojik etkiyi tetikleyecektir. 1979’da Yeni Zelanda’da yapılan bir başka araştırma, kedilerin küçük bir adadan taşındığında,
yerel sıçan popülasyonunun hızla dört katına çıktığını ortaya çıkartmış. Sıçan sayısı arttıkça da, yumurta farelerinin avladığı deniz kuşlarının popülasyonunun azaldığı gözlemlenmiş.
Dünyadaki yaklaşık 220 milyon evcil kedinin tümü yok olursa, deniz kuşu popülasyonlarının dünya çapında yok olması muhtemel. Beck, “Bütün türlerin birbirleri üzerinde bir etkisi var” diyerek bu duruma vurgu yapıyor.
Kısacası kediler olmasaydı, zincirleme bir reaksiyonla pek çok hayvan türü de olmayabilirdi. Halen kedileri miskin miskin uyuyan canlılar olarak görüyorsanız, herhalde artık bundan çok daha fazlasını temsil ettiklerini görmüşsünüzdür…
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Medusa'dan Kadınların Kontrolüne
Toplumu kontrol etmek için önce kadınları kontrol altına almak gerekir. Tarih boyunca bu böyle olmuş, düzen onun üzerine kurgulanmış ve uygulanmıştır. Hükmetmek, baskılamak, manipüle etmek isteyenlerin düşmanı bilinçli kadınlardır.
Neden böyle dedim, bakalım. Egemenlerin elinden çıkan mitlerin, sistem dininin amacı toplumu tahakküm altına almaktır. Medusa, Tanrıça Athena'yı kıskandıracak kadar güzel bir kızdır. Günlerden bir gün Deniz Tanrısı Poseidon, Athena’nın Tapınağı'nda Medusa’ya zorla sahip olur.
Olanı kendisine hakaret olarak algılayan Athena, Medusa'yı çirkinleştirir, saçlarını yılana çevirir ve gözlerine bakan herkesin taş kesilmesi cezasını verir. Yetmez, Perseus'a Medusa’nın başını kestirir.
Sayhuite Monoliti:
Unutulmuş Bir Yaratıcı Tarafından Oyulmuş 200 Tasarımın Gizemi
Uzun zaman önce, unutulan sanatçılar, kanlarını, terlerini ve muhtemelen gözyaşlarını, şimdi Peru’da bulunan bir monolit üzerinde 200’den fazla tasarımın üzerine akıttı.
Sürüngenler, kedicikler, kabuklu deniz hayvanları ve kurbağaların biçimlerini dikkatli bir şekilde oymuşlar ve daha sonra kutsal hayvanları teraslar, göletler, nehirler, tüneller ve sulama kanallarıyla çevrelemişlerdir.
Bu özelliklerin arkasındaki kesin amaç ve anlam gizemli kalmaya devam ediyor.
Sayhuite, Apurímac’ın güney ortasında Peru bölgesinde bulunan Abancay’da bulunan Columbus öncesi bir arkeolojik alan.
25 Ağustos 1939’da, Almanya’nın güneyinde Lone Vadisi Hohlenstein (sığ kaya)’da Stadelhole (ambar) denilen Paleolitik bir alanda çalışan arkeologlar, yüzlerce mamut fildişi parçasını açığa çıkardılar.
Yaklaşık 40.000 yıl önce, Üst Paleolitik dönemin başlarında, Svabya Alpleri, ilkel yaşamın; anatomik olarak modern insanın (homo sapiens) bir parçasıydı.
Arkeologlar, bu tarihöncesi insanların birçok mağarada yaşadığını; ateşi, taştan aletleri, kemikten, geyik boynuzlarından ve fildişinden yapılan silah ve mücevherleri kullandıklarına dair kanıt buldular.
İslamiyetten önce Araplar ''Azad edilmiş kölelere'' Mevali diyordu. İslamiyetten sonra, Mevali kavramı, arap olmayan Müslüman Milletler için kullanıldı, Kullanılıyor.
Arap geleneğine göre; Mevali'nin malı, parası, karısı, kızı Araba helal sayılıyor. Mevaliden doğan çocuk veliaht olamıyor.
Arap tarihinde, Mevali denildiği zaman akla Türkler geliyor.Tükler, islamiyet dünyaya indiği 612 yılından, üç asır sonra, 934 yılında Müslüman olmuşlardı.
Araplara göre, sonradan Müslüman olunamazdı. Müslümanlık Araplara inmiş bir din idi. Nitekim, Kuran'ın ''Mekke ve etrafında yaşayan insanları uyarmak için, arapça inmiş'' bir kitap olduğu, ayet ile sabittir. O dönemde, Mekke etrafında Araplar yaşıyordu.
Osmanlı Devleti’nde kurulan ilk ve son uzay gözlemevi İstanbul Uzay Gözlemevi’dir. Sadece 4 yıl çalıştı sonra bir gece de yok edildi. Acaba neden?
Uzay Gözlemevi’nin kuruluşuna öncülük eden bilim adamı, zamanın en ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Takiyüddin er-Raşit’ti. III.Murat ile yakınlık kurmayı başaran Takiyüddin hükümdarın hocası Hoca Sadettin Efendi’nin desteği ile astronomi ve
astrolojiye ilgi duyan padişahı rasathane konusunda ikna etti.
Takiyüddin Tophane sırtlarında 1577’de bir kısmı tamamlanan İstanbul Uzay Gözlemevi’nde gözlemlerine başladı. Takiyüddin o zamana göre oldukça ileri teknik ve hesaplamalar kullanarak bilgiler topladı.
Uzayda 'varlığı imkansız' dev bir yapı keşfedildi...
Bilim insanları Dünya'dan 3,3 milyar ışık yılı boyunca uzanan yay şeklinde bir yapı keşfetti. Mevcut teorilere göre "varlığı imkansız" yapı, gökbilimcilerin evrene dair bildiklerine meydan okuyor...
Dev Yay (Giant Arc) ismi verilen yapı galaksilerden, galaktik kümelerden ve çok miktarda gaz ve tozdan oluşuyor...
Dünya'dan 9,2 milyar ışıkyılı uzaklıkta yer alan yapı, gözlemlenebilir evrenin (şimdiki zamanda Dünya'dan gözlemlenebilen cisim ve maddelerden oluşan bölge)
kabaca 15'te birini kaplıyor...
Yapının kendisinin gökyüzünde çıplak gözle görülebilmesi mümkün değil. Ancak araştırmacılara göre görülebilseydi Dolunay'ın yaklaşık 20 katı genişliğinde olurdu...