Ayetleri literal anlayacak olursak okumak, yazmak ve anlatmaktan bahsedildiğini, ayetleri beraber okuyacak olursak da her birinin bir diğeriyle irtibatı olduğunu söyleyebiliriz sanırım :)
Önceleri her kitabı "roman okur gibi" okurdum, şimdilerdeyse romanları "bile" not almadan okuyamıyorum.
Bir de bir zamanlar bir blog sitesi açtıydım (bkz. kelimedenartan.blogspot.com), okuduklarımdan bazılarını orada tartışacaktım sözde ama zor iş :)
Tüketilen, üzerine düşünülmeyen, düşünülse bile hakkında konuşulmayan, konuşulsa bile hakkında 2 satır yazılmayan, yazılsa dahi benzer ve farklılarıyla kıyaslanmayan eserler, düşünceler vs. unutulmaya mahkum gibi duruyor.
Ehli kitapla ilgili ayetleri sadece ehli kitap, kafirlerle ilgili ayetleri sadece kafirler, zenginlerle ilgili ayetleri de sadece zenginler yorumlasın. İnsanlara neyi nasıl yapması gerektiğini söylemeyelim, modernist zırvamıza uygun düşmez çünkü bu.
Ee yani? Her an hazır ve nazır bekleyecek halim yok di mi?
Bazı zamanlardaysa bazı arkadaşların mesajlarına özellikle bakmıyorum. Geçiştirmemek, uygun bir zamanda alelade değil doğru dürüst cevap verebilmek için
Bazı arkadaşlar var (misal @evidencesack 😜) 24 saatte bir haberleşebiliyoruz 😅 Ama kasmıyorum yani, biliyorum ki adamın işi gücü var. Ben gibi eli boş değil. Hayır yani işi gücü olmasa da dönüş yaptığında doğru düzgün yaptığı müddetçe ...
Bir konuda minik birkaç tweet yazmak istiyorum.
İnsanın olduğu yerde tartışma ve ihtilaf kaçınılmazdır. Bu tartışma ve ihtilaflar esasa taalluk edebileceği gibi dallarda da ortaya çıkabilir. İhtilafları bitirmenin yolu var mıdır bilmiyorum ama ...
... azaltmanın yolunun samimiyetle ilmî ve kalbî zeminde tartışmak, müzakere etmek, karşılıklı delilleri ortaya koymak olduğunu düşünüyorum.
Ama burada bazı kardeşlerin bir noktayı gözden kaçırdığını düşünüyorum. Evet ortada bir “mevzu” varsa oturulur, tartışılır, ...
... deliller ortaya koyulur ve bir neticeye varılması beklenir. Lâkin bu demek değildir ki her ihtilafta “öyleyse getir delilini” şeklinde bir tartışma daveti yapılmalı, her ihtilaf için masalar kurulmalı. -Kurulmamalı demiyorum, yavaş ol ve sabırla oku.-
"Bir yaprak kapatıyorum hayatımın nemli taraflarına
Ölümden anlayan, ciddi bir yaprak
Unutulacak diyorum, iyice unutulsun
Neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı
Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak."
Neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak?
Bir zaman bir abi bir vatandaş için demişti ki "onun en büyük bahtsızlığı çevresinde onu uyaracak kimsenin olmayışı. Uyaracak adamları çevresinden uzaklaştırıyor, bunda üslubu ve hareketleri etkili oluyor"
Hasbelkader bir fakülteyi kazanıp kopiciden çıkarttığı notları ezberleyerek finale giren, beşeri bilimlerin ideolojiyle paket program halinde geldiğinden, sosyal alanlarda kesinlikten bahsetmenin imkansıza yakın olduğundan, alanındaki çalışmalardan, +++
yayımlanan makalelerden bîhaber olan neticede ritüellerin sakinleştirici etkisini yadsıyıp hocasının delilsiz konuştuğunu zanneden; üstelik bunu da bilim savaşcısı pozlarıyla meşrulaştırmaya çalışan ve meşrulaştırabildiğini zanneden, +++
cehli yüzüne vurulduğunda bunu kabul edemeyecek kadar kendini beğenmiş, dahası cehlinin idrak edemeyen ve her şeyi çözdüğünü zanneden ortalama öğrenci tweeti...
"Kelimeler ne çok şeyi gizliyor" demiştim aylar evvel. Kelimelerle örtülüyor bazı şeyler
Ruhbanlık derken neyi kast ettiklerini izah etmediler, gevşek konuştular. İslam'da ruhbanlık yoktur diyerek hoşlarına gitmeyen fetvaları savunan alimlere savaş açtılar, o alimlerden alıntı yapanlarıysa ata tapıcısı olmakla itham ettiler.
Ruhbanlık yok dediler ama demek istediler ki "tek fetva merci ben ve kıt aklımdır, gayrısını tanımam. Tanıyan da müşriktir."
Peki ya hevaya tapmak yahut hiç bastıramayacağı büyüklenme tutkusuyla ayetler hakkında ilimsiz konuşmak da şirke dahil değil midir?