İki yıl olacak neredeyse, Nilüfer'den çıkıp Bursa şehir merkezine inmedim.
Neredeyse on yıl olacak, şehir merkezine inerken uzun etekler ya da pantolon giymeye özen gösteriyorum, çünkü mutlaka bir şekilde rahatsız ediliyorsunuz.
Manyak dolu, maalesef...şehrin kendisi de tanınmaz halde. 19. yy.'a ışınlansam, karış karış sokak sokak gezebilirim şehri. İpek fabrikası kursam, kazanını hangi adreste yaptıracağıma kadar biliyorum. Ama son 10-15 yılın Bursa'sını tanıyamıyorum.
Dolayısıyla misafirlerim gelince çok isterlerse onlara kent içinin belli başlı turistik mekanlarını gezdiriyorum. Kabul ederlerse mutlaka hamama götürürüm ya da gönderirim, çünkü eski Bursa'dan en güzel hatıra, bir büyük keyif bir meşhur kaplıcalar kaldı.
Ama seçme işini bana bırakırlarsa, altımızda araç ve zaman da varsa, çevre köyleri gezdirmeyi tercih ediyorum. Eski Rum köylerini, yörük köylerini, terk edilmiş dağ köylerini...
Henüz yıkılmamış taş-kerpiç duvarları , asırlık çınarları, terk edilmiş/ tenhacık dağ köyünün meydanında ıssız fakat oluğundan hâlâ iki bilek kalınlığında buz gibi kaynak suyu akan çeşmesini bulduğumda elimle okşuyor, başımı yüzüne dayıyorum eski bir dosta rastlamış gibi.
Gerçek bu.
Şunu da demeden edemeyeceğim. Tunceli'ymiş, Dersim'miş tartışmasına hem gülüyor, hem kızıyorum. Ben Bursa köylerini bile anneannemin isimlerini zikrettiği gibi, isimleri Aşıkpaşazade'de geçtiği gibi bilir söylerim. Köyün, kasabanın, sokakların meydanların tarihi isimlerini +
keyfimize göre değiştirmek, kusura bakmayın ama vandallıktır, asırlık tarihi eserleri yıkmaktan farksızdır, bunu her kim yapmış olursa olsun. Mekanın, coğrafyanın ismi onu asırlar öncesindeki kültürel geçmişine, tarihine, hatta çoktan yitirilmiş de olsa bölgenin coğrafi+
ve ekolojik özelliklerine, asırlara yayılan ticari ve kültürel ilişkilerine, geçmiş zamanlardan bugüne geçim kaynaklarına bağlar. İsim deyip geçmeyin, tarihi isimleri değiştirmek, toplumu hafızasızlaştırmak, onu geçmişin bağlarından koparmak için yapılır ve istisnası +
pek görülmez, bu hafızasızlaştırma, kültürleri yıkma çabasından lümpenlikten, yozlaşmadan başka bir şey çıkmaz. Doğal ve kültürel mirasını hayırsız mirasyediler gibi çiğneyip tüketip atabilen nesiller ortaya çıkartmış olursunuz. O yüzden her yer hangi adla hangi hikayeyle +
kurulmuşsa o. Benim için Kemalpaşa bile Kirmastı, Karacabey bile Mihaliç'tir- ki Mihaliç'in adını değiştirenler İttihadçılar. O kadar da eskiye gider Bursa'da yer isimlerini değiştirme tarihi. Tabii ki Tunceli'ye de Dersim diyeceğim, tamamen aynı sebeple, hiç kusura bakmayınız.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
O saçlı Alamancı bebeklerine çok özenirdim çocukken. Benimkiler hep şapkasının ucuna bi tutam peluş yapıştırılmış Fatoş bebeklerdi. Bi de annemin diktiği koca kulaklı hortumlu bir filim vardı. Özal döneminde TR'de bunlar yaygınlaşmaya başladığında ben bebek oynamayı bırakmıştım+
çoktan. Hızlı büyümek başa bela bir şey :) Ha bana da Macıristan'dan bi tane saçlı bebek getirmişlerdi. Belki Alamancı dayımız amcamız yoktu ama teze macır akraba boldu şükür :) Fakat benim Bulgar bebeği tam bir demirperde ülkesi bebeğiydi. Nasıl soğuk, nasıl sevimsiz!
1. Bunun adı Dumlupınar Salatası. Neden öyle dendiğini bilmiyorum, ama kısıra alternatif, çok sağlıklı, benim çok sevdiğim bir salata. Mutlaka yapın, deneyin. Şöyle:
1 bardak yeşil mercimek ve 1 bardak buğdayı bir gece suda bekletip ertesi gün ayrı ayrı haşlıyorsunuz.
2. Buna limon suyu, nar ekşisi ve zeytinyağı ve tuz ile bir sos hazırlayıp mercimekli buğdayı bu sosla karıştırıyorsunuz. Bu salatanın pezevengi kimyon ve dişe dokunur kıvamda dövülmüş ceviz. Valla işte bir su bardağı, yoksa bir çay bardağı da olur dövülmüş ceviz ve kimyonu da
3. ilave ediyorsunuz. Ondan sonra içine bolca ince kıyılmış maydanoz, isterseniz dereotu, taze nane (yoksa sadece maydanoz da olur), ayrıca ince kıyılmış 1-2 sap taze soğan (yoksa ince kıyılmış bir küçük kuru soğan) koyuyorsunuz.
Read my 5-star review of Sofranız Şen Olsun: Ninelerimin Mutfağından Damağımda, Aklımda Kalanlar by Takuhi Tovmasyan goodreads.com/review/show/42…
Yıllar önce Fransa'dan İstanbul'a gelen benim de Facebook'tan tanış olduğum, sosyal psikoloji alanında doktora yapmakta olan bir Fransız arkadaş, benimle hem yüz yüze tanışmak, hem benimle tezi için bir anket yapmak üzere buluşmak istedi. Kabul ettim.+
Üsküdar'da bir çay bahçesinde oturduk. Anket soruları şöyleydi: "Mutfağında olmazsa olmaz üç malzeme nedir", "en sevdiğin üç yemek", bir soru daha vardı galiba, ama onu unuttum. Sonra aynı soruları annen için, baban için soruyor. "Baban için mutfakta olmazsa olmaz üç şey" vs.
Afganistan'da şu an, şu gün ihlal edilen bir "Burka giyme özgürlüğü" burka giydiği için işkenceyle infaz edilen kadınlar mı var?
Eylemin bağlamı ne demek, aklınız almıyor mu sizin?
Gerçeklik, 20 yıllık İslamcı ağlaklığının öğretisi ezberinizle en radikal şekilde çelişse de+
nasıl bir akıl tutulması ki ezberinizden milim şaşamıyorsunuz. Muktedirin yutturduğu ezberlerin hâlâ piyasası var zira. Alın bu kadınlara anlatın "burka giyme özgürlüğünü" şaşkolozlar. Ah onu izlemeyi o kadar isterdim ki!
Yazıyı gayet iyi biliyorum, o da gayet bayat, 90lar "modernizasyon eleştirisi" ezberinden çıkmış ürün. 20yy modernitesinde de yaşamıyoruz artık, soğuk savaş yıllarında da.
Ben tesettürlü kadınlara "Müslüman kadın" tesettürlü kadınların öncülük ettiği feminizme "Müslüman kadın hareketi" demeyi sevmiyorum. Çünkü bu ifadenin kendisi en başta tesettür içinde olmayan kadınların inancına dair yargı ve daha beteri TEKFİRi içinde barındırıyor.
Fakat hem bu arkadaşlar "Müslüman kadınlarla" dayanışma adına kullandığı hem de ne demek istediğim twitter harf sınırlamasında fazla uzayacağı için burada kullanayım. Kimin "Müslüman kadınların" hak ve özgürlüğü gerçekten derdiymiş anlamak için:
Burka giymek Afgan kadınları için bir "seçim" değil. O kadınlar daha geçen hafta "biz sizin elinizde oyuncak mıyız" diye dünyaya meydan okudu, havaalanındaki askerlerin eline bebeklerini tutuşturdular. Neden utanacakmış aşağıdaki kadınlar acaba?
"Çarşafın özgürleştiriciliği", İran feminizmi, İslamcı feminizm, özgürlüğün relativizmi saçmalamalarını 90lardan 2000lerin başlarına kadar tartıştık bitti sanıyordum, ama besbelli hâlâ gideri var. Sene olmuş 2021, İslamcı radikalizmin terörün bin bir çeşidini insanlık da
kadınlar da nasibini almış. Hâlâ daha sanki burkası çarşafı bir seçimmiş gibi Akit gazetesi ağzıyla hem de "soyunmayla özgürlük olmaz" ifadelerini paylaşan arkadaşları gördükçe üzülüyor ve hayret ediyorum. "Çıkarmak" değil de "soyunmak"! Açıkta ne gördünüz pardon?