Centilmen,
Korkunç bir zekâ sahibi,
Kusuru olmayan stratejist,
Zamanlama dehası,
Kararlı bir devlet adamı,
Yerinde sert bir otorite,
İlim
Bilim,
Barış,
Gençlik,
Modernleşmenin,
Çağdaş eğitimin,
Ön görürün adı...
Eşine;
“Ben senden önce milletimle evliydim ve bu sonsuza kadar devam edecek” dedi..
Kurduğu devleti
“Türkiye Cumhuriyeti demokrasi esasına dayalı bir devlettir” diye dünyaya ilan etti,
Libya’da savaşıp
Çanakkale’ye geçilmez adını verdi...
Diyarbakır’a geçti, Muş’u, Bitlis’i Ruslardan kurtardı, Filistin’de komutanı bile olmadığı; aç, susuz, cephanesiz askerleri Toroslar’a çekmek suretiyle kurtardı,
Samsun’a çıktı, milli mücadeleyi başlattı,
Amasya’da, Erzurum’da, Sivas’ta kongeler yaptı,
“Manda kabul edilemez, yaşasın bağımsızlık” dedi.
İzmir ve Eskişehir’deki Yunan’ı, İstanbul’daki İngiliz’i, Antep’teki Fransız’ı topraklarımızdan defetti.
Yeni bir devlet kurdu, başına geçti, yönetti, kalkındırdı, bataklıktan fidan çıkarttı, saygın bir vatan ve bayrak yaptı.
57 yıllık yaşamında 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 VATAN yaptı. !
Fransızcayı felsefi konuları tartışacak kadar,
İngilizceyi ağır sayılacak kitapları okuyacak kadar, Almancayı kitap okuyup, tartışacak kadar iyi biliyordu.
Arapça’yı ileri derecede biliyordu.
İtalyancayı Libya’da öğrenmişti.
Bulgarcayı ataşelik yaptığında önemli davetlere gidip konuşabiliyordu.
Rusçayı çok iyi bilip hatta Kafkas cephesinde Rus esirleri bizzat kendi sorgulardı.
Farsça da bilirdi.
Çalıştığı zaman sık sık sigara, kırk beş dakikada bir yarım kesme şekerle bir çay kaşığı kahveden yapılmış bir fincan kahve içiyor.
Acıktığı zaman da iki dilim kızarmış francala ile iki bardak koyuca ayran alıyor.
En sevdiği yemek kuru fasülye ve pilav ..
Tatlıya düşkün değil ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ediyor.
Cephede tek başına hiç özel yemek yemedi.
Her zaman erleriyle yiyor.
Meyveyle arası hiç yok.
Her gün ata biniyor, yüzmeye gidiyor ve bilardo oynuyor.
Çocuğu yok ama manevi evlatları var:
Afet İnan,
Sabiha Gökçen,
Ülkü Adatepe,
Nebile Hanım,
Rukiye Erkin,
Zehra Aylin,
Sığırtmaç
Mustafa,
Abdurrahim Tuncak,
İhsan Ömer,
Afife,
Zühre... Kuşları çok severmiş.
Köşk de özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği var.
Günde üç pakete yakın sigara içiyor
Bu sigaralara da 15 fincan kahve eşlik ediyor.
En sevmediği şey riya idi.
Alışkanlıkları ve zevkleri ne ise onları gizlemeyi küçüklük sayması riyakârlığa düşmek korkusundan!
GAZİ MAREŞAL YEGANE CUMHURBAŞKANI
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ! #ATATÜRK
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Ben Emekli başkomiserim..
Kızım da Mersin Emniyet Müdürlüğü Mezitli ilçe Emniyet Müdürlüğü silah ruhsat şubesinde görevli olduğu gün Mezitli Ak parti ilçe başkanlığında görevli polis memuru rahatsızlanır hastahaneye gider ve iki saatliğine benim kızımı yerine gönderirler...
Kızım görevde iken dışarıdan partiye bir bayan gelir "Nerde görevli polis! Ben usandım polis AZARLAMAKTAN" der.
( Bu bayan ilçe Başkanının sekreteri) bunun üzerine kızım da sorar: "Hanımefendi siz kimsiniz niye bağırıyorsunuz?" der...
Bunun üzerine bayan "Sen şimdi kim olduğumu görürsün sicilini ver.." der ve bağıra bağıra odasına çıkar.
Sonra ilçe başkanını arar artık nasıl bir yalan SÖYLEDİYSE başkan da hemen Mezitli ilçe Emniyet müdürünü arar "O KIZI HEMEN SÜRGÜNE GÖNDERECEKSİNİZ" der...
Merhûm sevgili oğlum Adnan'ın medfûn bulunduğu Kadıköy Kuşdili çayırındaki kabristanda yavrumun yanında gömülmemi diliyorum. Teyzem ve kardeşim Kadıköyü'nde sâkindirler. Teyzemin adresi Mühürdar Caddesinde 67 numaralı hânedir, adı İsmet Hanım'dır.
Defin masrafı teyzeme tevdî buyurulmalıdır. Kabir taşım, hamîyetli Türk ve Müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli ve üstüne, şöyle yazılmalıdır: "Millet ve memleket uğrunda şehid olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemâl'in rûhuna fâtihâ".
Perîţan zevcem Hatîce'ye, yavrularım Müzehher ve Müşerref'e muâvenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimâm buyurulmasını vatandaşlarımdan beklerim. Babam, Karamürsel âşâr memur-ı sâbıkı Ârif Bey de âcizdir. Kardeşim Münir de kimsesizdir.
TESUD GENEL MERKEZİNİN DUYURUSU
Bilindiği gibi TESUD Genel Merkezinde teftiş devam etmektedir. Sorulan soruların cevabı ve istenilen belgeler ibraz edilmektedir.
Herhangi bir problem yoktur.
Alnımız açık , başımız dik olarak, sorumluluk bilinci ile vazifemizi sürdürüyoruz.
Bir eksiklik veya problem çıkmasını beklemiyoruz.
Ancak ; böyle önemli ve hassas günlerde çeşitli sosyal medya platformlarında, üyelerimizden veya dışarıdan; TESUD Genel Merkez Yönetimi , yöneticileri , TESUD kurumsal kimliğine karşı ağır eleştiriler veya güncel olaylara ilişkin
yorum ve değerlendirmeler devam etmektedir.
Bundan üzüntü duyuyoruz.
Sakinlikle ve sessiz olarak bu sürecin sürdürülmesi gerektiğine inanıyoruz.
NAZIM NEDEN ÜLKEYİ TERK ETMEK ZORUNDA KALDI ?
Nâzım Hikmet, 1950’nin eylül ayında bir gün, askerliğini yapmadığı gerekçesiyle evinden alınıp Kadıköy Askerlik Şubesi’ne götürülmüştü.
Nâzım orada, Deniz Harp Okulu’nu bitirdiğini, stajyer subayken geçirdiği rahatsızlık sonunda askerlikten çürüğe çıkarıldığını bildirmişti. Cezaevinde bulunduğu yıllarda da, sağlığının düzelmediğini gösteren doktor ve hastane raporları vardı. Onlardan da
söz etmişti.
Zaten artık 50 yaşına geliyordu. Askerlik çağını da geçirmişti...
Bu askere çağırma işinde bir yanlışlık olmalıydı...
Nâzım Hikmet bunları belirtince, askerlik şubesi yetkilisi, “Öyleyse bunları belirten bir dilekçe verin” demiş, şairi serbest, bırakmıştı..
"Kadın Berberi" (1964) filminin çekimlerinden kısa süre sonra Karabük'teki Site Sineması'nın açılış galasına katıldık.
Ben, Filiz Akın, Ayhan Işık, Hüseyin Baradan..
Galadan sonra şerefimize bir parti verildi. Orada Filiz'le dans ederken de birkaç kare fotoğrafımız çekildi.
Bir sakınca görmedik elbette, patlayan flaşlarda. Gizlimiz yok, saklımız yok.
Ertesi gün "Hürriyet" Gazetesi'nin birinci sayfasındaki bir haber bomba gibi patladı Yeşilçam'da :
"Karabük'te nişan yaptılar!"
Halbuki yoktu böyle bir şey.
Tekziple falan uğraşmadık, hangi birini tekzip edeceksin ki!..
Kimseye haber vermeden yüzüklerimizi taktık ve nişanlandık..
Sonradan öğrendik ki bu haberi uçuran da Hüseyin Baradan.
Geçmişte "Hürriyet" muhabiri demiştim ya.. Arkadaşlarına o uçurmuş haberi.
İyi bir TWETTER HESABI nasıl olur?
1 Seçici olur Aman takipçim çok olsun diye önüne geleni takibe almaz..
2 Takibe almadan hesabı inceler ortak arkadaşlara bakarak bir fikir edinmeye çalışır.
3 TWET ÇALMAZ
4 Özgün olmaya çalışır 29 Harf ile 1-2 etkili cümle kurabileceğine inanır
5 Atılan tweti GÖZÜ ve BEYNİ ile okur. Başka başka organlar ile okumanın yanlış anlaşılmalara mal olacağını iyi bilir..
6 Zırt pırt " ZPAM YİYORUM NOKTA DAHİ OLSA YORUM LÜTFEN!!! " diye cahilce yazmaz..
7 Kibar olur..Hemen "LAN OLM..SEN! " diye ortalığa çıkmaz.
8 Flood yaparak 7-8 tweti birleştirerek #takip#takibetakip#Atatürkçülertakipleşiyor DİYE 50-60 kişiyi etiketlemez.Bunun trol timlerine HAZIR LİSTE olarak gittiğini ve bu hesapların ASKI OLACAĞINI iyi bilir..
9 Dilbilgisi kurallarına AZAMİ dikkat etmeye çalışır...