Bazı arkadaşlar çok şaşırıyor şu son küfür olayına. Ne bekliyorsunuz ki? Siyaset maalesef böyle. Zengin ve konumlu olmak yerine isimsiz bir siyasetçi olsaydı, parti "bizde böyleleri barınamaz" mesajıyla ihraç ederek olaydan puan kazanmaya bakardı.
Siyaset böyle kirli bir dünya.
Bir vakitler şehitler verdiğimizde meclis tatildeydi. Toplum meclisin toplanmasını beklerken bir vekil çıkıp "bir kaç mehmet öldü diye meclis toplanmaz" dedi.
Unutuldu gitti. Şimdi o partinin mensupları şehit edebiyatı yapıyor. Siyasetçi bunlar. Her haltı yerler.
Bu ülkede bir şehit anasına türlü davalar açtırdılar sırf muhalif diye. O davayı açtıranlar da şimdi şehit edebiyatı yapıyor.
Bunlar siyasetçi arkadaşlar. Şehit anası da demezler yakını da demezler, bazen şehit bile demezler, gözlerinin yaşına bakmazlar. Maalesef.
Bu siyasetçilere azıcık merhamet gösterin, tepki seviyesini azaltın hemen de üste çıkarlar. Kendilerine haksızlık yapıldığını, provokasyon yapıldığını falan konuşmaya başlarlar.
Siyasette güç önemlidir, çıkar önemlidir, para önemlidir. Gerisi edebiyat. Çok beklentiniz olmasın.
Dikkat ettiyseniz, siyasetçiler her zaman ortamı koklayıp hareket eder.
Önce inkar ederler. Çok baskı gelince kabul ederler. Daha baskı gelince özür gelir. Daha da baskı gelirse görevden alma. Daha da baskı gelirse belki istifa...
Bu baskı gelmeseydi özür de gelmezdi.
Şunu da asla unutmayın. Türkiye'de rezil olamazsınız. İki güne unutur toplum. Neleri unutmadı ki... Bir kaç Mehmet diye tweet attım "aa o kimdi" diye soruyorlar mesela. Bu da unutulur. Çünkü toplumumuz da kusurludur. Öyledir. Acı ama gerçek.
Toplum da çoğu zaman olaya politik bakıyor. Öteki partideyse yükleniyor. Ama kendi partisinin vekilleri neler yapmış umurunda değil. Falanca parti de çok tepki vermiyor. Ama öteki partiden biri yapsa dünyayı yıkacak.
Dibimize kadar siyasete batmışız, şehitleri de çekiyoruz.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Atatürk vefat ettikten sonra dünyanın pek çok yerinden Ankara'ya mektuplar geldiğini biliyor muydunuz? Devlet başkanları veya resmi görevlilerden bahsetmiyorum. Sıradan insanlardan gelen onlarca mektup... Öyle satırlar var ki...
1* Öncelikle şunu söylemek gerek. Ünlü bir liderin ölümünü dünyadaki pek çok insan duyabilir. Pek çok insan, saygı duyulan bir liderin ölümüne üzülebilir. Ama mektup yazıp gönderme gereği hissetmek?
Bunun için gerçekten derin bir bağlılık gerekiyor.
2* Atatürk'ün cenaze töreniyle ilgili yaptığım araştırmaların birinde 11 Kasım'dan itibaren Ankara'ya dünyanın pek çok yerinden gelen mektuplara rastladım.
Atatürk'e tüm dünyada saygı duyulduğunu biliyordum ama bu kadarını tahmin edemezdim.
Emrah bey, bak kaç aydır kıvranıyorsun. Böyle tuhaf tuhaf şeyler yazıyorsun. Çık, açık şekilde hem katmerli bir Atatürk karşıtıyım, onu hiç sevmem, yaptıkları batıyor falan de. Sen de rahatla. Böyle örtülü, dolaylı tweetlerle nereye kadar. Utanma. Kadir dedeni düşün.
Herif ciddi ciddi Atatürk'ün batılılaşma rotasını alfabe değiştirmekle eş görüyor. Emrah beye göre Atatürk bir gün oturmuş, Batılılaşmak için naapmak lazım diye düşünmüş. Sonra, buldum, harfleri değiştireyim demiş. Ahahah.
Türkiye'nin, uğruna ortadoğu politikasını alt üst ettiği, Mısır'la neredeyse düşman olduğu, bu politikayı eleştirenlerin darbeci ilan edildiği Müslüman Kardeşler örgütünün liderliğini yürüten İbrahim Münir'in "dış güç" İngiltere'de yaşadığını biliyor muydunuz?
Dikkatle okuyun.
1* Ülkede ortalama bir politikacı Londra'ya veya Washington'a gittiğinde, anında "dış güçlerin piyonu" ilan ediliyor ama uğruna Mısır'la yıllardır çekiştiğimiz İhvan'ın lideri yıllardır Londra'da yaşayabiliyor.
Ve dış güç edebiyatı yapanı göremiyoruz. Daha da tuhafı var.
2* Sisi darbe yapıp Mursi'yi devirip İhvan'a karşı büyük bir operasyon başlattıktan sonra Türkiye İhvan'a kucak açtı ve lider kadroların bir çoğu İstanbul'a yerleşti. Kendi medya organlarını kurdular ve iktidar tarafından ciddi şekilde desteklendiler.
YouTube kanalı açmadan, canlı sohbet yapmadan, kitap yazmadan, twitch yayını olmadan ve anonim kalarak sadece bilgi sunarak 600.000 kişiye hitap etme imkanına erişmiş oldum.
Kolay olmadı ama çok da keyif aldım. Herkese teşekkürler.
Benim için hep bir merak konusuydu:
İsmi, cismi, yaşı, işi, konumu vb bilgileri bilinmeyen, isimsiz ve kimliksiz bir kişi, sadece bilgi sunarak nereye kadar gidebilir?
Ne yalan söyleyeyim, bunun bir yerde durup kalacağını düşünmüştüm.
Fantastik bir dizi karakterinin resmi ve lordsinov gibi bir alakasız bir isimle, sıfır kişisel bilgiyle, sadece bilgiyi ön plana koyarak Türk tarihi, Atatürk ve dış politika yazan tuhaf bir hesabın sesini en fazla kaç kişiye duyurabileceğini hep merak etmiştim.
1 Kasım 1922 günü komisyon odasındakiler, uzun tartışmalara rağmen saltanatın kaldırılması için çözüme varamıyordu. Atatürk, beklemenin boşuna olduğunu düşündü ve sıranın üzerine çıkıp konuşmaya başladı. Son cümlesi çok sertti:
Fakat, belki de bazı kafalar kesilecektir.
1* Atatürk Samsun'a çıktığında öncelikli gayesi vatanı parçalamakta olan işgale son vermekti. Çevresindeki herkesi bu gaye için topluyordu. Etrafında saltanatçı, hilafetçi, sosyalist, milliyetçi ve cumhuriyetçi pek çok insan vardı. Bu nedenle bir süre yalnızca buna odaklandı.
2* Fakat ona yakın olan bazıları, onun ileride saltanatı kaldırıp Cumhuriyet'i ilan edeceğini tahmin ediyordu. Temmuz 1919'da Erzurum'da sabaha kadar süren bir toplantı yapıldı. Orada bulunan Mazhar Müfit, Atatürk'ü adeta sıkıştırmaya başladı.
Hasan Cemal, CHP'yi "1967'dan bu yana devlet partisinden sosyal demokrat bir partiye dönüşme sancıları çeken ve bir türlü sahici bir sosyal demokrat partiye dönüşemeyen parti" olarak nitelemiş.
Yani Kemalizm'i bir türlü tam olarak terk edemiyor olmasından rahatsız.
Hasan Cemal'in "sahici sosyal demokratlık" derken kastettiği "teröre terör diyemeyen, milliyetçilik ilkesini tamamen çatıya kaldırmış, üniter ulus devlet modelini bırakıp adem-i merkeziyetçiliğe bürünmüş, Türk milleti kavramını unutmuş" Kemalizm'den tamamen kopuk bir CHP...
Hasan Cemal, CHP'nin bugünkü durumunu yeterli bulmuyor. Yani "evet ama yetmez" diyor. Daha da istiyor. Kemalizm'den tam kopuş arzuluyor.
Sonra da 29 Ekim'de "Atatürk'ün yanındayım" diye tweet atıyor.